9 Ocak 2016 Cumartesi

KUANTUM ENERJİ - BİOFEEDBACK



Kuantum Enerji - Biofeedback

   Her Birimiz Birer Işık Parçasıyız…

Biofotonik alanında öncü bir biyofizikçi olan Alman Dr. Fritz Albert Popp, bütün canlı hücrelerin ışık saçtığı ve ışığın kaynağının DNA olduğuna dair araştırmasını yayınladı.
Araştırma sonuçlarına göre DNA sadece tek frekans değil, birden çok frekans yayınlayabilir, hem organizmanın içinde hem de organizmalar arasında foton alışverişi oluyor.

Yani kelimenin tam anlamıyla her birimiz birer Işık parçasıyız.
Daha önce de bütün canlıların yaydığı enerjiyi ortaya koyan ve bu enerjiyi kullanmanın yollarını arayan birçok araştırma yapılmıştı.
- 1920 yılında Dr. Raymond Rife belli frekansları kullanarak virüsleri ve bakterileri yok edebildiğini buldu.
- Nikolas Tesla insan vücudunun yaydığı frekanslarla karışan dış frekansları yalıtabildiğimiz vakit rahatsızlıklara karşı büyük bir direnç geliştireceğimizi savundu.

İsveçli radyolog Bjorn Nordenstrom 1980’li yıllarda bir tümörün içine bir elektrot yerleştirilip doğru akım verilirse tümörün eridiğini bulguladı.
Dr. Robert O. Becker “The Body Electric” adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekanslarını belgeledi.

Rezonans

Kuantumun keşfinden sonra önem kazanan rezonans yani tınlaşım, bazı sırları açıklamada önemli rol oynuyor.

Frekans 1 saniyedeki tınlaşım sayısıdır. Her cismin, her maddenin, her organın, kısacası tüm sistemin bir frekansı vardır. Yani evren tınlaşan canlı bir organizmadır. Böylelikle sabit gördüğümüz tüm madde âlemi tınlaşan canlı bir organizmadır.

Her şey bir enerji, düşünce bir enerji, madde bir enerji. Enerji hem tınlar hem salınır. Evren tınlaşan, salınan enerji bütünü ve her şeyin bir tınlaşma sayısı var. Kuantum enerji tekniğinin temeli de rezonansa yani tınlaşıma dayanır.

Ne kadar hızlı tınlaşım olursa o kadar süptil bağlantılarımız kuvvetlenir, algılarımız ve anlayışımız değişir, hislerimizde büyük ölçüde değişim meydana gelir. Çünkü bizler de atomlardan meydana geliyoruz. Dünyanın tınlaşımı, bizim de tınlaşımımızı etkiler. Örneğin insanlar 62-68 Hertz titrerler. Hertz, saniyedeki tınlama sayısı demektir.

Bilimsel çalışmalar ilerledikçe, aslında maddeciliğe dayalı bilimin, ruhsallık ile nasıl bütünleştiğini görmek gerçekten çok güzel. Ve bilimin, kuantum alanındaki çalışmalar sayesinde, ruhsallığı ve bütünselliği, fiziki evrenin dışında, görünmeyen evrenin varlığına gün geçtikçe yaklaşması kaçınılmaz oluyor. Ve birçok bilinmeyenin, açıklanamayanın temeline açıklayıcı ışık tutuyor.

Magnetik Biorezonans hangi alanlarda kullanılabilir ve neyi dengeler?

Magnetik Biorezonans yöntemi bedenin ve psikolojik durumunun pek çok dengesizliklerinde ve bebekten yaşlıya kadar her yaşta kullanılmaktadır.
Sinir sitemine ait dengesizlikleri, stresin azaltılması/depresyon azaltılması, anxiyete gibi durumların azaltılması ve duygusal durumun dengeye getirilmesi, uykusuzluk, panik atak, iştahsızlık gibi yeme bozuklukları. İskelet sistemi dengesizlikleri.

Yan etkisi var mıdır?

Biorezonans, herhangi bir yan etki olmadan çalışır. Bu yöntemin büyük bir avantajı herkes tarafından kullanılabilir oluşu, yetişkin, çocuklar ve yaşlı kişiler.

İnsanların Frekansları

Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu (megahertz olarak ölçülüyor) ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor. Geçen yüzyılın başında Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir alet geliştirdi. Esans yağlar uzmanı D. Gary Young’un da yardımıyla araştırma frekanslar ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneldi. Bu ekip aynı zamanda esans yağların insan vücudunun frekansları üzerine etkisini de inceledi. Keşifleri çok ilginçtir.

Canlıların Frekansları

                                                

Dengeli bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Dengesizlikler ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş göstermeye başlıyor. Esans yağlar insan tarafından kullanılan doğal maddeler arasında en yüksek frekansa sahip olan şey. Yukarıdaki frekans tablosunda bir uçta işlenmiş/konserve yiyecekler dururken (0 MHz) öteki uçta en yüksek frekans ile gül yağı (320 MHz) bulunmaktadır. Gül’ün aşkla ilişkilendirilmiş olması belki de bir rastlantı değildir.

Magnetik Biorezonans, tüm dünyada, bilim adamları tarafından yüzyılın en modern stres ve dengeleme yöntemi olarak kabul edilmiştir. Magnetik Biorezonans insan bedeninin enerjetik titreşimini saptayıp yorumlayarak tüm bedenin taranması ve enerjetik dengelenmesini yardım eden bir yöntemdir.
Magnetik rezonans ile inceleme, klasik tıp yöntemlerinden farklı olarak hücre ve doku düzeyinde analiz yaparak daha geniş kapsamlı sonuçlar verir ve sadece fizik beden değil, aynı zamanda enerjetik, duygusal ve spiritüel bedenleri de taramaktadır.


Magnetik rezonans ile biofeedback (geri bildirim) yöntemlerinin modern bilgisayar programı ile birleştirilmiş şekli olan Kuantum Biofeedback sistemi, günümüzde insan bedenini analiz eden en komplike cihazlardan birisidir.
Kuantum Biofeedback cihazı kişinin bedeni ile tamamen uyumlu olan dengelemeyi de (enerjetik veya doğal olarak) sağlamaya yardımcı olmaktadır.


Sistemin Çalışma Prensipleri

Prof. William Nelson tarafından tasarlanmış ve geliştirilmiş olan bu sistem kuantum fiziğinin, enerji bilgilerine dayanmaktadır ve fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal açıdan dengelenmenize yardımcı olur.
Biofeedback (biyolojik geri bildirim) ve biyorezonansı bir araya getiren Kuantum Biofeedback sistemi, bedenin kendini dengeleme kapasitesini uyararak, tamamen doğal ve enerjisel yöntemlerle harekete geçirir.

Kuantum Biofeedback sistemi oldukça hassas ve tamamıyla güvenli bir sistem olan QXCI sisteminin en son hali ve dünyada birçok ülkede EPFX olarak kabul görmüştür.
Royal Raymond Rife 1920'li yıllarda temellerini attı bu sistemin. Rife, virüsleri canlı olarak gözlemleyebilen ilk bilim adamı. Rife kendi geliştirdiği mikroskobu ve polarize bir ışık ile bu gözlemleri yapmaya başladı ve bir gün gözlemlediği virüsün aniden parçalandığını ve öldüğünü fark etti. Bunun nedenini araştırdığında, kullandığı polarize ışığın frekansı ile virüsün yaşam frekansının tuttuğunu fark etti. Daha sonra virüs, bakteri, mantar ve benzeri patojenlerin öldüğü frekansları bulmaya başladı.

Kanseri, ‘BX virüsü’ olarak tanımladı ve o dönem dünyada büyük ilgi uyandırdı, gazetelerde manşetlerde yer aldı. Tabii ilgi artınca çalışmalarını hızlandırdı, başka bilim adamlarının da katkılarıyla Kaliforniya Pasadena'da bir klinik kurdu. Dönemin ilaç tröstleri Rife'in çalışmalarını engelledi. Fakat, bu çalışma bilim adamlarının hep merak konusu oldu ve el altından bu araştırmalara devam edildi. Böylece zaman içinde Rife jeneratörleri ve  biorezonans cihazları gibi çeşitli cihazlar ortaya çıktı.

Sistemin çalışma prensipleri
Magnetik rezonans, doku ve organların içindeki DNA düzeyinde etki ederek, sinir sistemi, kalp damar sistemi, kemik, sindirim gibi akut veya kronik dengesizliklerin tespitine yardımcı olabilmektedir.
Magnetik rezonans yardımıyla bedenin genel durumu ve olası potansiyel riskleri, genetik yatkınlığa göre tespit edilmesine yardımcı olabilmektedir. İlaçların yan etkilerinin azaltılmasına yardımcı olabilmektedir.

Kuantum Biofeedback cihazı, biorezonans, biofeedback, stres azaltma, Rife frekansları, homeopati, NLP, elektro-akupunktur..vs ile kuantum fiziğinin harmanlandığı, doğu ile batının felsefe ve tekniklerini birleştiren 72 modalitede 200’den fazla biofeedback terapisi ile dünyanın en geniş kapsamlı ve hassas biofeedback enerji dengeleme ve uyumlanma sistemidir.

Tüm fiziksel ve ruhsal dengesizlikler önce kişinin enerji sisteminde başlar. Vücudumuzdaki her bir organ kendi enerjisiyle titreşir. Bu titreşim enerjisi toksinler, mikroorganizmalar vs. sonucu bozulduğunda organ fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Titreşim veya enerji terapi, hücresel düzeyde her organın kendi titreşim frekanslarını düzene koymaya yardımcı olur ve böylece organ dengelenmeye başlar.

Kuantum Biofeedback cihazı vücudu 12000 farklı frekansta, bir anti-virüs programının bilgisayarı taradığı gibi tarar. Saniyenin 1/1000’i hızında çalışır ve vücudun bu frekanslara verdiği cevapları alır, normal değerler ile karşılaştırır, yanıtlarını derecelendirir, vücuttaki akut ve kronik dengesizlikleri belirler.
Organlarınızdan gelen enerjik yanıt, olması gereken enerjisel frekansa ulaşıncaya kadar, sistem özgün frekansı ile hücreleri beslemeye devam edecektir. Vücudumuzun birçok bölgesi terapi sonrasında doğal frekansında titreştiği zaman, kendini dengelemek için daha yüksek enerjisel frekansa sahip olunmasına yardımcı olunur.

Kuantum Biofeedback cihazı’nın test sonucunda verdiği bilgiler, standart tıbbi testlerin (laboratuar testleri, radyolojik tetkikler) sağladığı bilgilerden farklıdır. Vücudunuzu bütünsel olarak ele alarak bir yaklaşım sunmak için fiziksel, duygusal, psikolojik, toplumsal ve çevresel açılardan incelemeye yardımcı olur.
Kuantum Biofeedback cihazı, kişinin vücudunu aynen bir bilgisayardaki virüs tarama programı gibi baştan aşağı tarar. Her türlü zayıflığı ve dengesizliği araştırır.
Kuantum Enerji Dengeleme ve Uyumlama sistemi stresin dengelenmesini amaçlayan, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal açıdan dengelenmenize yardımcı olur.

Bu titreşim vücuda nasıl iletiliyor?

Biofeedback sisteminde frekanslar, kişinin el bileklerine, ayak bileklerine ve başına elektrotlar bağlayarak iletiliyor. Seanslar bir buçuk saat sürüyor. İlk önce cihaz kendini kalibre ediyor, bunu bedenle tanışma olarak tanımlayabiliriz. Kişinin normal reaksiyon seviyeleri belirleniyor, ayrıca eğer kişi üzerinde herhangi bir jeopatik stres tespit edilirse, bu stresin nötrlenmesi ve dengelenmesi için bir çalışma yapılıyor.
Test yaklaşık 4 dakika sürüyor, bu sırada vücuda 12 bin farklı frekans gönderiliyor ve her bir frekansa vücudun tepkisi ölçülüyor.

Biofeedback (biyolojik geri bildirim) ve biorezonansı bir araya getiren Kuantum Biofeedback sistemi, bedenin muazzam düzeydeki kendini dengeleme kapasitesini uyararak tamamen doğal ve enerjisel yöntemlerle harekete geçirir. Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal açıdan dengelenmemize yakalamanıza yardımcı olur.
Basitçe Kuantum Biofeedback sistemi insanlarda ortaya çıkan enerjisel dengesizlikleri, stresi ve dolayısıyla oluşan sorunlarını dengelemede destek ve tamamlayıcı olan ileri teknoloji ile çalışan bir bütünsel dengeleme ve uyumlanma cihazıdır.




'EDUCTOR' Biofeedback cihazında özel terapi seanslarındaydım...Olağanüstü bir cihaz.. Kişisel görüşümü soracak olursanız,geleceğin tıbbı budur...Devrim niteliğinde ve ilaçsız tedavi alanında en üstün başarı diyebilirim. 
 Tolga Yazıcıer

KAYNAK :
http://www.siriuskuantumenerji.com/tr/kuantum-enerji-biofeedback.aspx

CİHAZIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ :
http://www.siriuskuantumenerji.com/tr/sistemin-calisma-prensipleri.aspx

CİHAZLAR : EDUCTOR ve SCİO
http://www.siriuskuantumenerji.com/tr/kuantum-biofeedback-eductor.aspx

İLETİŞİM :
http://www.siriuskuantumenerji.com/tr/iletisim.aspx



Devamını Oku »

CERN DENEYİNE GELECEKTEN MÜDAHALE



CERN Deneyine Gelecekten Müdahale

İki fizikçisinin, ortaya attığı bir iddia komplo teorisi meraklılarında büyük heyecan yarattı. Tanrı parçacığı da denilen Higgs parçacığını bulmak için CERN'de yapılan deneyin karadelik yaratarak zaman tüneli açacağı iddia edilmişti. Şimdi iki saygın fizikçi, bu tünelle deneyin gelecekten sabote edildiğini öne sürdü.

Masao NinomiyaHakkında en fazla komplo teorisi üretilen konulardan biri olan CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile ilgili bugüne kadar bir çok iddia ortaya atıldı. Bir diğer adı “Tanrı parçacığı” olan Higgs parçacığı üretmek için çalıştırılacak olan Hadron'un, dünyayı yutacak bir karadelik yaratacağı, zaman yolculuğuna neden olarak gelecekten insanların gelmesine neden olacağı bunlardan bazılarıydı. Dünyanın merakla beklediği gün, Eylül 2008'di. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, dünyanın gözleri önünde deneyine başladı. Ancak deney, mıknatıslarda gerçekleşen bir arıza nedeniyle durduruldu. 8 milyar dolar harcanan ve 15 yıl süren araştırmalar, ertelendi. Daha sonra CERN'den yapılan açıklamada deneyin Aralık ayında yapılacağı söylendi.

Holger Bech NielsenCERN uzmanları, Tanrı parçacığını bulmalarına engel olan arızayı arayadursun, dünyanın en önemli iki fizikçisinin, ortaya attığı bir iddia, bilim dünyasını karıştırdı ve internetteki komplo teorileri sitelerinde büyük heyecan yarattı. Kopenhag'daki Niels Bohr Enstitüsü uzmanı Holger Bech Nielsen ve Kyoto'daki Yukawa Fizik Teorisi Enstitüsü'nden Masao Ninomiya tarafından kaleme alınan iki makalede, Hadron deneyinin gelecekteki bazı insanlar tarafından bilerek sabote edildiği öne sürüldü. Önce fizik sitesi arXiv.org sonra da New York Times gazetesinde yer alan “Büyük Hadron Çarpıştırıcı'na Gelecekten Bir Etki” ve “LHC'nin Üzerindeki Gelecek Etkisi” adlı iki makale yazan uzmanlar, şunları söyledi: “Higgs parçasının elde edilmesi, belki de dünyamız ve doğamız için yıkıcı bir etki yaratacak. Belki de gelecekte yapılan bir etki veya müdahale ile bunun önüne geçiliyor. Tıpkı, dedesine gençliğinde otobüs çarpmasını engellemek için gelecekten gelen bir torun gibi”. Nielsen ve Ninomiya, teorilerine kanıt olarak da 1993'te Higgs parçacığını bulmak için ABD'de yapılan deneyi gösterdi.

Devamını Oku »

KİTAPLARI TARAYARAK DİJİTALLEŞTİRMEK



Basılı yayınlara dünyanın her yerinden, o kütüphaneye gitmeden, bin bir zorlukla izinler almadan erişmek, insanlığın en doğal hakkı olmalı. Belki kütüphaneciler kızacak ama burada çok huzursuzluk verici bir bilgi saklama görüyoruz. Şahsen, gerek ülkemizden gerek yurt dışından yaşadığım / gördüğüm pek çok örnek verebilirim. Tarihi önemi olan bir kitap vardır, görmek istersiniz. İzin almanız akademisyen olmanız gerekir. Neden? O Kitabın dijital haline, sadece tıklayarak  ücretsiz erişebilmek herkese sunulması gereken uluslararası bir insan hakkıdır.

Aşağıdaki cihazı (BSF-Auto Fully-Automated Book Scanner) gördüğümde nutkum tutuldu denir ya gerçekten öyle oldu. Müthiş bir şey! Bir dakikada kusursuz şekilde 250 sayfa tarayabiliyor.


Sayfayı açmak için otomatik bir sistemi var.

3 boyutlu algılama sistemi sayfanın tam olarak açıldığını denetliyor

Sayfa tam olarak açıldığında ışıklandırma led sistemi çalışıyor (Flaş kullanılmıyor daha zararsız bir yöntem bu.)

Sonra iki yönlü iki gelişmiş fotoğraf makinesi iki sayfayı aynı anda kendi açılarından çekiyor.

Bükülmüş olarak duran sayfayı yazılım açık hale getiriyor.



Devamı için : http://www.gunesintamicinde.com/kitaplari-tarayarak-dijitallestirmede-bir-devrim-bsf-auto-fully-automated-book-scanner/
Devamını Oku »

DERİN DEPOLAMA PROJESİ



Hornsleth Deep Storage Project

Resimde gördüğünüz çelik alaşımlı objenin içinde, binlerce insandan toplanmş dna, kan ve saç örnekleri yanısıra, nesli tükenen hayvanlardan da aynı şekilde örnekler var. Bu objeden toplam 30 adet, dünyanın çeşitli noktalarında denizin 11bin metre altına gömülecek. Amaç modern sanat mı? Aslında değil. İleride, bilim yeterince geliştiğinde, bu örnekler kullanılarak insan ve hayvan ırklarını kurtarabilmek. Vizyonerliğin sınırı yok gerçekten.

KAYNAK : http://www.deepstorageproject.com/Deep-Storage/INTRODUCTION

Devamını Oku »

AMELİYAT SONRASI KORNEAYA ATILAN DİKİŞ



Korneayı korneaya süture etmişler. Korneanın santrali tam kat veya laminer olarak graft ile değiştiriliyor. Ve 10/0 naylon sütur (emilmeyen sütur) ile separe ve continue yöntemleri ile süture ediliyor. İyileşme sürecine bağlı olarak birkaç ay sonra süturlar alınıyor.

Halk arasında göz nakli olarak bilinen, aslında gözün sadece çeşitli hastalıklar sonucu bozulmuş olan en ön saydam tabakasının Ex bir kişiden alınan sağlıklı kornea dokusuyla değiştirildiği ameliyattır.
Kornea nakli ameliyatında bağışlanan sağlıklı korneadan 6–9 mm çapında, daire şeklinde bir parça çıkartılır. Alıcının (hastanın) korneasından da aynı büyüklükte bir parça çıkartılarak aynı bölgeye ameliyat ile dikilir.
Gelişen teknoloji ile birlikte kornea ameliyatları artık Intralase Lazer teknolojisi kullanılarak yapılabilmektedir. Bu ameliyatta korneanın hasta tabakası lazer ile kesilir. Gözün sağlıklı alanları hasar görmez. Aynı şekilde nakil yapılacak gözün ihtiyacına göre yeni ve sağlıklı kornea tabakası lazer ile kesilerek göze yerleştirilir. Intralase ile yapılan kornea naklinde (Intralase Keratoplasti) sağlıklı- hasta doku ayrımının yapılabilmesinin en büyük avantajı organ reddi olasılığının neredeyse olmayışıdır.

KAYNAK : http://www.mailce.com/kornea-nakli-sonrasi-dikis.html
Devamını Oku »

DOMUZ MESANESİ TOZU VE MUCİZESİ ( Stem Cell Powder Regrows Finger )




TIBBIN SON TEKNOLOJİSİ: YENİDEN – BÜYÜYEN ORGANLAR

Gelecek Burada: Yenileyici Toz, Ink Jet* Kalp Hücreleri ve Ismarlama Beden Parçaları
(CBS) Kopan bir parmak ucunun yeniden – büyüdüğünü ya da laboratuarda, reddedilme riski olmadan bir hastaya nakledilebilen bir organ yaratıldığını hayal edin. Bilim kurguya benziyor, ama öyle değil, gerçek. Bu yenileyici tıbbın filizlenen alanıdır, bu alanda bilim adamları bedenin kendisini şaşırtıcı sonuçlarla yenileme gücünü kullandığını öğreniyorlar. Muhabir Wyatt Andrews sizi bilimsel uç sınırlara götürüyor.

Üç yıl önce, Lee Spievack bir maket uçağın pervanesi ile parmağının ucunu kesti.
Andrews, bundan sonra olanların onu tıbbın geleceğine sevk ettiğini bildiriyor. Spievack’ın erkek kardeşi ve tıp araştırma bilim adamı olan Alan, ona özel bir toz gönderdi ve yaranın üzerine serpmesini söyledi.

Spievack “Üzeri örtülene kadar tozu yaranın üzerine döktüğünü” hatırlıyor.
Parmağının her parçasının yeniden büyüdüğünü görünce çok şaşırdı.
Andrews, Spievack’a sordu, ”Parmağın yeniden büyüyor. Et, kan, damarlar ve tırnak?”
”Dört hafta” diye yanıtladı.

Andrews, Pittsburgh Üniversitesi McGowan Yenileyici Tıp Enstitüsü’nden Dr. Steven Badylak ile konuştu ve Spievack’ın yeni parmak ucuna neden olanın bu toz olup olmadığını sordu.
Badylak “Evet, toz” diye açıkladı. “Bunu aldık ve onu toz şekline soktuk”.

Bu toz, ekstrahücresel matrisi olarak adlandırılan domuz mesanesinden yapılan bir maddedir. Protein ve cerrahların tendonları onarmak için sık sık kullandığı bağlayıcı dokunun bir karışımıdır ve yenileyici tıbbın ortaya çıkan yeni biliminin arkasındaki bazı sırları taşır.

Badylak, “Bedene, bu doku yeniden büyüme işlemini başlatmasını söylüyor” dedi.
Badylak bedendeki her dokunun yenilenme kapasitesine sahip olan hücrelere sahip olduğuna inanan birçok bilim adamından biridir. Bilim adamlarının tek yapması gereken bu hücrelerden yeteri kadarını bulmak ve onları büyümeye “yönlendirmek”tir.

Badylak “Bir şekilde matris hücreleri topluyor ve onlara ne yapacaklarını anlatıyor” diye açıkladı. “Nereye gitmeleri gerektiğini, nasıl farklılaşmaları gerektiğini – bir kan damarı hücresi mi olmalıyım, sinir mi, kas hücresi mi yoksa başka bir hücre mi olmalıyım – öğrenmelerine yardımcı oluyor.”
Eğer bu, en azından teoride, Spievack’ın parmağının yeniden büyümesine yardımcı olduysa, bütün bir kol ve bacağı da büyütebilmelisiniz.

Teorinin Ötesine Geçen İlerlemeler

Wake Forest Üniversitesi’ndeki tıp fabrikası adını verdiği laboratuarında, Dr. Anthony Atala beden parçalarını büyütüyor.
Atala ve ekibi hücre seviyesinden, şimdiye dek 18 farklı tipte doku inşa etti, bunların arasında kas dokusu, bütün organlar ve bir koyunun nabız atan kalp kapakçığı var.
Andrews “Ve bu büyüyor mu?” diye sordu.

“Kesinlikle”. Atala ona göstererek, “Tüm bu beyaz malzeme yeni dokudur”.
“İnsanlar ‘bana ne yapıyorsun’ diye sorduklarında, doku ve organlar geliştiriyoruz” diyoruz. “Hastalara yeniden aşılanabilen beden parçaları yapıyoruz.”

BU GELECEĞE ÇOK BENZİYOR, AMA BUGÜN. BUNU BUGÜN YAPIYORUZ.

Dr. Patrick Shenot

Yenilenmenin öncülerinden biri olan Dr. Atala, eğer araştırmacılar hücreleri eyleme teşvik edebilirlerse, her tipte dokunun kendisini yenilemeye zaten hazır olduğuna inanıyor. Bazen bu teşvik bilim kurgu gibi görünebilir.

Her gün kullanılan ink jet printerdan ortaya çıkan bir farenin kalbidir. Fare kalbi hücreleri mürekkep kartuşuna girer ve sonra katman katman kalp şeklinde bir modelde püskürtülür.
Dr. Atala, birilerinin insan kalbi geliştirmesinin sadece bir zaman konusu olduğuna inanıyor.
Atala “Hücreler, yeni doku yapmak için gerekli olan tüm genetik bilgiye sahiptir” diye açıkladı. “Onlar bunu yapmaya programlanırlar. Öyleyse kalp hücreleriniz daha fazla kalp dokusu yapmaya programlanır, mesane hücreleriniz daha fazla mesane hücresi yapmaya programlanır.”

Atala’nın insan mesane hücreleri ile çalışması, yenileyici tıbbı dönüşümsel büyük bir buluşa sevketti.
Philadelphia’daki Thomas Jefferson Hastanesi’ndeki bu klinik denemede, Dr. Patrick Shenot, bir hastanın kendi hücreleri ile inşa edilen bir organ ile mesane nakli gerçekleştiriyor. Dr. Atala’nın geliştirdiği bir işlemde, hastanın hücreleri laboratuarda geliştiriliyor ve sonra bakterilerle ayrışabilen mesane – şekilli bir platform üzerinde tohumlanıyor.

Sekiz hafta sonra, milyonlarca yeniden – büyüyen hücre ile aşılanan platform ile hastaya naklediliyor. Dr. Shenot, platform çözündüğü zaman geride kalan şeyin yeni, fonksiyon gören bir organ olacağını söylüyor.

“Hücreler mesane duvarında iki büyük hücreye farklılaşır, kas hücreleri ve astar hücreleri” diye açıkladı. “Bu geleceğe çok benziyor, ama bugün. Bunu bugün yapıyoruz”

Yaraların Onarılması

Bugün, yenilenmeye en çok inananlardan biri ABD ordusudur, özellikle Lee Spievack’ın parmağını yeniden büyüten matris ile ilgileniyorlar.

Pittsburgh Üniversitesi ile işbirliği yapan ordu bu matrisi savaştan geri dönen askerlerin kesilmiş parmaklarında kullanmak üzere.

Ordu Cerrahi Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Steven Wolf, askeriyenin kol ve bacakları, kayıp kasları, hatta yanmış deriyi yeniden – geliştirme umuduyla yenileyici araştırmalara milyonlarca dolar yatırım yaptığını söylüyor.

Wolf, “Ve derilerinin yarısını kaybeden bu adamları, bacaklarını kaybeden bu adamları görmezden gelmek çok zor” dedi. “Soruyu sormaya başlıyorsunuz; bunu bizim için yapabilen teknolojiye sahip olan birileri var mı?”

Andrews “Dokuları yeniden büyütmek mi demek istiyorsunuz?” diye sordu.
Wolf, “belki de”.

Brooke Ordu Tıp merkezindeki yanık biriminde, yenilenme fikri parıldayan bir umut getiriyor.
Ordu personeli çavuş Robert Henline, kuzey Bağdat’taki bir saldırıda aracında hayatta kalan tek kişiydi.

Andrews ile askeriyenin yeni teknolojiye yatırımı hakkında konuşan Henline, “Bu harika bir fikir” dedi. “Eğer daha az acı veren ve bunu tüm bu yara izlerini bırakmayan doğal büyüme ile iyileştirebilen bir şeyle ortaya çıkabilirlerse, kesinlikle gözden geçirilecek bir şeydir.”

Yenilenme Yarışı Küreselleşiyor

Yenilenmeyi kullanıma sokmak için birçok farklı teknolojiler ile şimdi tüm dünyada klinik denemeler yapılıyor. Almanya’da test edilen bir makine, yanmış bir hastanın kendi hücrelerini yanık üzerine püskürtüyor, derinin yeniden – büyümesi sinyalini veriyor.

Badylak, boğaz kanseri olan hastalara – yemek borusu şeklinde – matris malzemesi aşılamak üzere.
“Bu malzemenin bedenin normal yemek borusu dokusunu yeniden – oluşturmasına neden olacağını umuyoruz.”

Ve Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi’ndeki klinik denemede, hasta Mary Beth Babo’nun kalbine kendi yetişkin hücreleri enjekte ediliyor, yeni damarların gelişmesi bekleniyor. Onun cerrahı Dr. Joon Lee’dir.

Lee, “Bu, koroner kalp hastalığı için alanımızın Kutsal Kasesi olarak düşündüğümüz şeydir” dedi.
Kutsal Kase, çünkü eğer beden hücreleri damarları yeniden – geliştirebilirse, ameliyata daha az gereksinim olur.

Babo, “Bu açık kalp ameliyatından büyük bir farktır. Eğer insanlar bu ameliyatı olmak zorunda kalmazlarsa, bu gidilecek olan yoldur… eğer işe yararsa” dedi.

Yenilenme Ticareti

Bu arada, Corporate America şirketi yenilenmenin işe yaracağına inanıyor. Ticarileştirmek ve sipariş üzerine yapılan beden parçalarının kitlesel üretimini yapmak için yatırım sermayesi akıtıyorlar.
Tengion Company lisansı satın aldı, fabrikayı inşa etti ve size daha önce sözünü ettiğimiz Wake Forest’te geliştirilen o mesaneleri yapıyor.
Tengion’un CEO’su Dr. Steven Nichtberger, “Çok gerçek ve zorlayıcı hasta ihtiyacı etrafında çok gerçekçi bir iş inşa ediyoruz” dedi.

Tengion yenilenmenin çok yakında organ nakli tıbbını kökten değiştireceğine inanıyor. Organ nakline ihtiyacı olan hastalar, organ bağışı için yıllarca beklemek yerine, bir laboratuara hücrelerini gönderecekler ve kendi yeniden – büyüyen organlarına sahip olmak için birkaç hafta bekleyecekler.

”Organ nakli için bekleme listesinde olan hastalara bakıyorum. Mesaneler, kan damarları, böbrekler inşa etmek için sahip olduğumuz fırsata bakıyorum. Yenileyici tıpta, bunun 1980’lerin yarı – iletken endüstrisine benzer olduğunu düşünüyorum, bunun nereye gideceğini bilemezsiniz, ama büyük olduğunu bilirsiniz.”
Yenileyici tıp ve organ nakli ile ilgili daha fazla bilgi için, şunları inceleyiniz:

 The McGowan Institute for Regenerative Medicine.
 The non-profit United Network for Organ Sharing.
 The non-profit Organ Procurement and Transplantation Network.
 The non-profit organ and tissue donation group, Gift Of Life Organ Donation.
 Wake Forest University.
 Tengion Company.

KAYNAK :
http://singularityhub.com/2011/07/12/miracle-powder-regrows-fingers-now-thigh-muscle-for-marine/

Devamını Oku »

DÜNYANIN EN HIZLI SÜPER BİLGİSAYARLARI




DÜNYANIN EN HIZLI  SÜPER BİLGİSAYARLARI




1- Tianhe-1A

Çin'in süper bilgisayarı, dünyanın en hızlı bilgisayarı olma ünvanını taşıyor. Tianhe-1A, 186.368 çekirdeği ve yaklaşık çekrek milyon RAM'i ile 2.5 petaflop/saniye hızında çalışıyor.




2- Jaguar

Jaguar'daki çekirdek sayısı saymakla bitmiyor: TOP500'e göre cihazın 224.162 çekirdeği var. Bu işlemci gücüyle Jaguar, 1.76 petaflops'a ulaşıyor.




3- Dawning Nebulae

Çinli Dawning Nebulae, 2010'un başlarında ilk çıktığında dünyanın en hızlı bilgisayarıydı. Dawning Nebulae, Shenzhen'deki Ulusal Süperbilgisayar Merkezinde bulunuyor.




4- Tsubame 2.0

Tokyo üretimi TSUBAME 2.0, Jaguar'a benzer bir performans sağlıyor. Tokyo üretimi cihaz, 1.4 petaflops daimi perfromans sağlarken, en yüksek hız olarak 2.3 petaflops'a kadar ulaşabiliyor. 



5- Hopper

ABD Ulusal Enerji Araştırma Bilgisayar Merkezi'nde bulunan ve 3.000'den fazla bilim adamına hizmet eden Hopper, iklim değişiklikleri, temiz enerji, astrofizik, parçacık fiziği üzerinde çalışıyor ve dolayısıyla görevi oldukça büyük.



6. Tera-100

Avrupa'da (Fransa) üretilen ve birleştirilen ilk süper bilgisayar olan Tera 100, oldukça hızlı. Basın raporuna göre bilgisayar, bir milyon kişiye aynı anda HD kalitesinde film gösterebilecek güçte.



7. Roadrunner

Roadrunner, 1.04 petaflop ile 2008'de petaflop sınırını aşan ilk süper bilgisayardı. Ancak iki sene içinde yedinci sıraya geriledi. ABD Enerji Bakanlığı için IBM tarafından üretilen süper bilgisayar, nükleer silahların yıllar geçtikçe güvenli olup olmadıklarını incelemekte kullanılıyordu.



8. Kraken

9.408 birim arasında dağıtılan 112.895 çekirdeğe sahip Kraken'in amacı 'evrenin oluşumunun temellerini anlamak gibi dünyanın en büyük bilimsel problemlerini çözmek'.



9. Jugene

Almanya'ya ait bu süper bilgisayar bazı ilginç alanlarda kullanım alanı buldu. Scientific Computing'e göre JUGENE, DVD'lere yazmayı daha iyi bir hale getirip kapasiteyi yükseltecek, disklerin ömrünü uzatacak teknolojiler üzerinde kullanıldı.



10. Cielo

Nükleer bilimde test yapmak için risklere girmeye gerek yok: 6.704 birimden oluşan Cielo, ABD Ulusual Nükleer Güvenlik Yönetimi tarafından 'sınıflandırılmış operasyonlar' için kullanılıyor ve birim sayısı bu sene 9.000'e çıkartılarak daha da kuvvetlendirilecek.


Devamını Oku »

Yukarı Git