8 Şubat 2017 Çarşamba

KOLEKTİF ŞUUR




Kolektif bilinçle insanlık adına yapılan her doğru davranış, çaba ve özveri; yalnızca kendimizi değil, tüm insanlığı ileri taşıyacak birer sacayağı niteliğindedir. Gezegenimizdeki tüm bilinçler, şu an hiçbir teknolojinin tespit edemeyeceği bir nüveye sahip olan 'gümüş kordon'larla yani sanal bağlarla, bizleri denetleyen sistemlere entegre edilmiştir. Yeni yeni anlaşılmaya başlanan Kuantum sisteminde, aralarında bir bağ olan iki atomu, birbirinden çok uzak iki noktaya gönderdiğimizde, ki bu evrenin çok uzak iki ayrı ucu dahi olabilir, bir atoma yapılan herhangi bir müdahalenin, diğer atomu da aynı biçimde etkilediği gözlemlenmiştir. İşte bu görünmez, anlaşılmaz bağ bizi evrene bağlayan nüvenin ta kendisidir. Düşünce zincirlerimizden geçen her bir düşünce, pozitif veya negatif eylem ya da bu eylemleri yapıp yapmama kararını verecek olan hücre bilincimiz, yani atomaltı Kuantum mekaniğimiz, bu sistem tarafından denetlenerek kontrol edilir. Dini doktrinlerde adından sıkça söz edilen "günah ve sevap" defterlerindeki kayıtlarımız, işte bizleri denetleyen bu sistemin, o dönem insanının anlayabileceği dildeki tezahüründen başka birşey değildir. Peki, öyleyse bunca kötülük, bunca acı neden var? Var, çünkü ürettiğimiz tüm negatif düşünce ve eylemler, gezegenimizi çevreleyen manyetik tülü (manyetosferi) aşamamakta, sistem gereği ya aynen sahibine veya menfi düşünce ve eylem içindeki bilinçlere geri yansıtılmaktadır. Manyetik tülü tek bir güç aşabilir: Pozitif düşünce. Pozitif düşüncenin, evrende ulaşamayacağı hiçbir nokta veya dehliz yoktur. Sevgi, aşk, barış, merhamet.. Yani, bize bahşedilen tüm o güzel hasletler, asıl sahibiyle kuracağımız bağın anahtarlarıdır.
Devamını Oku »

DÖNÜŞÜM




Bir tırtılı düşünün. Tam şimdi bir tırtıl gibisiniz. Tırtıl birçok farklı renklerle gelir. Kendi zenginliğine ve güzel deneyimlerine sahiptir ve hayattan daha fazlası olduğunu asla hayal etmemiş olabilir. Tırtıl dönüşümünden önce kozaya girer ve derin bir uyku ve hareketsizlik periyoduna girer. Bu sessiz zaman esnasında tırtıl dönüşümün yan ürünü olan kendi deneyimlerine sahiptir. Tırtılın önceden taşıdığı realite büzülmeye başlar ve bir tür izolasyon duygusu hissettirir, sanki etrafındaki dünya kapanmaktadır. Kaçınız şimdi bunu hissediyorsunuz?

Birçok insan izole olmuş ve yalnız hissetmektedir. Bazıları TV izlemeyerek, radyo dinlemeyerek, haberleri okumayarak, bunun yerine odaklarını spiritüel yollarında tutarak bu izolasyonu yaşamlarına kasten getiriyorlar. Bu, tırtılın kendi metamorfozuna başlamadan önce kozaya girmesinin insan versiyonunun bir örneğidir.

Tırtıl ne zaman kozadan ortaya çıkar? Her biriniz bireysel zamanlamanıza karşılık gelen kendi “doğum gününüze” sahipsiniz, ama uyanış çoğu zaman gruplar halinde olur. Bu grup uyanışlarının zamanlaması evrensel ve arketipik prensipleri yansıtan astrolojik hizalanmalarla belirlenir. Astrololojiyle ilgilenenler kuzey ve güney düğümlerinin çoğu zaman grup uyanış sürecini yansıttığını not etmelidir.

Sonunda kelebek kozadan çıktığında, sanki derin bir uykudaymış gibi uyanır. Gözlerini ovuşturur. Yeni kanatlarını güneş ışığına uzatır. Bir tırtıl olarak yaşam bulanık bir anı gibidir, sanki bir rüya. Kelebek yalnızca uykuya daldığını ve sonra uyandığını düşünür. Her zaman kelebek olmadığını kavramaz.

Bu insanlar için çok özel bir tercümeye sahiptir. Bir gün uyanıp, “Ben yükseldim!” demeyeceksiniz, değişmiş olduğunu fark etmeniz gerekmeyebilir. Bir süreklilik hissine sahip olacaksınız, sanki her zaman bir kelebek olmuşsunuz gibi. Bu, çok az korkuyla düzgün bir geçişi sağlar. Tamamen farklı olacağınız bir şey değildir. Aslında, her zaman içinizde bulunan potansiyelin daha fazlası olursunuz. Tek fark, şimdi potansiyelin aktif olmasıdır. Eski, sınırlı benliğiniz gittikçe hepten unutulan bulanık bir anı olur.

Lyssa Royal
Devamını Oku »

ÖBÜR TARAFA YOLCULUK - STEVE ROTHER & GROUP - HATIRLA (Akaşa Yayınları)




Öbür tarafa geçiş (ölüm) tüm gücünüzün geri dönmesini sağlar. Bu güç çok süptildir ve geçiş yapan kişi genelde kendi realitesini yarattığının farkında değildir. Yuva, deneyiminizin ötesinde potansiyellere sahiptir. Anlayabileceğiniz bir realiteyi davet ederek deneyimlerinizi yaratırsınız. Öbür tarafla ilgili beklentileriniz Yuvaya döndüğünüzde ilk deneyimleriniz olur. İşte bu yüzden birçok kişi bu deneyimi farklı şekilde tarif eder, çünkü herkesin beklentisi başkadır. Deneyim ne olursa olsun daima saf sevginin ipliğiyle örülüdür, çünkü ruh formundayken yüksek benliğinizle tam birlik içindesinizdir. Sevgi enerjisi tüm diğer enerji formlarından önce gelir.Yuva denen yerde bir kez daha ışık denen en saf sevgi formunda yaşamayı hatırlarsınız.
Yuvadaki ilk algı, geçiş sürecinde size yardım etmek için bekleyen “karşılayıcıları” görmektir. Onlar genelde ışık varlıklar olarak görülür ya da hissedilir, daima ordadırlar. Çoğu kez onlar tanıdığınız, sizden önce öbür tarafa geçiş yapmış varlıklardır. Karşılayıcılar orada olduklarını, yardıma hazır olduklarını göstermek için size ellerini uzatırlar. İnançlarınıza bağlı olarak melekler tarafından karşılanmak da sık sık görülen şeylerdendir. Bu noktada korkuya kapılıp geçiş sürecine karşı koymak da mümkündür. Eğer sürece karşı koyarsanız çoğunlukla bir şeyi yakalayıp kendinizi dünyevi bir nesneye demirlersiniz. Hayalet dediğiniz şeyin temeli budur. Bu süreç oyun alanından öbür tarafa geçerken vuku bulduğu için her iki dünyanın kuralları da geçerlidir. Rehberlik ve eğitimle bu enerji sapması önlenebilir, bu eğitim geçiş takımları dediğimiz varlıkların işidir.

Önünüzdeki süreci, bir titreşimden diğer titreşime uzanan bir tünelden yürüyerek geçmek olarak hayal edin. Karşılayıcılar ellerini uzatmış bekliyorlar, ama tünelden geçmek zorunda olan sizsiniz. Aslında tünel dediğiniz şey, ruhun bedeni beyin epifizinden geçerek terk edişinin içsel deneyimidir. Sizi neyin beklediğini bilememe korkusu tünelden geri dönmenize sebep olabilir. Bu yüzden karşılayıcılar yaşamınızın son günlerinde kendilerini tanıtır ve sizi bekleyeceklerini bildirirler. Eğer ölmeden evvel bilincinizi yitirmişseniz, genellikle böyle anlarda bilinciniz geçici olarak yerine gelir ve geçişi kolayca gerçekleştirirsiniz. Tünelden kendi iradenizle geçmeniz gerekir, orayı kimse sizin yerinize geçemez ya da geçiş anında size eşlik edemez.

Tünelde bir noktada ışığı fark edersiniz. Bu ışık Yuvanın titreşimlerini taşıdığı için dünyadaki hiçbir ışığa benzemez, ışık tünelde size yol göstermek için oradadır. Bazıları ışığı kalpleri yerine zihinleriyle görmeye alışık oldukları için karmaşaya düşerler. Eğer ışığı hissedip içinize alırsanız tünelden kolayca geçersiniz. Karşılayıcılar tünelin sonunda elinizden tutup çekmek için beklemektedir, bu yeniden kavuşma gerçekten muhteşemdir.

Yuvadaki ışık sevgi denen enerjinin saf formudur. Eğer bu ışığa alışıksanız direkt ona bakar ve kucaklarsınız, eğer alışık değilseniz kucaklamakta zorlanır ve başınızı başka tarafa çevirirsiniz. Işığa bakmanızı zorlaştıran genellikle kendi hakkınızdaki yargılarınızdır. O ışığı kucaklamanızı tavsiye ederiz, çünkü tüm yargıları terk etmenizi sağlayacak gerçeği taşır. Sadece üzerinizde parlamasına izin vermeniz bile sizi Yuvanın titreşimleriyle bütünleştirecektir. Işığı kabul etme dereceniz gireceğiniz boyutun düzeyini de belirler. Size çok uzun bir zaman önce gösterilmiş bu süreci insanlar çarpıtarak cennet-cehennem öyküsüne dönüştürmüştür. Oysa durum öyle değildir, perdenin bu tarafında birlikte getirdiğiniz yargılardan başka yargı yoktur, cehennem tamamen sizin tasarladığınız bir şeydir. Daha bedendeyken yargıyı bırakmanız Yuvanın titreşimlerini günlük yaşamınıza katmanıza yardımcı olacaktır.

Yuvaya döndüğünüzde ruhunuzun enerji koşullarına bağlı olarak bir süre dinlenip şifa bulmanız gerekebilir. Eğer ruhunuz geçiş sürecinde çok zayıf düşmüş ve zorlanmışsa, bir dinlenme ve şifa dönemine ihtiyaç duyacaktır. Eğer bir ruh yeterince dinlenmeden enkarne olursa oyun alanındaki deneyiminin büyük bölümünde yorgunluk hissi duyar. Bu nedenle bir ruha gelir gelmez yüklenmemek gerekir. Ayrıca Yuvada dinlenmek için ayrılmış özel alanlar vardır, tüm ruhlar bu alanları kullanmaya teşvik edilirler, çünkü bu yerler Yuvanın titreşimlerine alışmanıza yardımcı olur.

Bir süre sonra yaşamınızın tüm ayrıntılarının gözlerinizin önünden geçtiğini görürsünüz. Eğer ruhun enerji düzeyi uygunsa bu vizyonu geçiş yapar yapmaz deneyimleyecektir. Bu kişisel bir olaydır, çoğu kişinin sandığı gibi değildir. Varlığın kendi yaşam deneyimlerini gözden geçirdiği bu vizyon aynı zamanda deneyimlerin akaşik kayıtlara silinmez bir şekilde kaydolmasını sağlar. Gösterilen vizyonun bir başka amacı da bir sonraki enkarnasyona neyi dahil edeceğiniz konusunda kolaylık sağlamasıdır. Bu süreç genelde rehberlerinizin size yeniden katıldıkları zamandır, onlar tüm yaşamınız boyunca farkında olmasanız da sizinle birlikte olmuşlardır, şimdi yaşamınızı onlarla birlikte gözden geçirmek mutluluk verici bir süreçtir. Bu bir yargılama dönemi değildir, çünkü Yuvanın titreşimleri buna izin vermez. Rehberlerinizin yaşamınızdaki belli olaylarla ilgili duygu ve düşüncelerini sizinle paylaşacakları bir süreçtir sadece.
Gözden geçirme sürecinde yaşamınızdaki olaylar ilk kez net bir biçimde izlenir, sizi daima bunaltmış durumlar aydınlatılır. Bu esnada her önemli olayda alkışlandığınızı duyarsınız. Önemli olaylar sandığınız olaylar değildir, yaşamınızda gücünüzü kuşanıp realitenizi yarattığınız, korku illüzyonunu aşıp gerçek gücünüze kavuştuğunuz, kendinize iyi davrandığınız zamanlardır, çünkü bu içinizdeki Tanrıyı onurlandırdığınızı gösterir. Aslında içinize dönüp biriktirdiğiniz kısıtlamaları temizlediğiniz, sadece sevgi göstermekle kalmayıp aynı zamanda size gösterilen sevgiyi de hissetmenize izin verdiğiniz zamanlardır. Kendinize değer vermek oyun alanındaki en onurlu davranışlardan biridir. Unutma perdesinin ardında saklanan bir üstadın yaşamının yeniden gösterimini izlemek gerçekten çok eğlencelidir. Gözden geçirme işleminin sonunda bir sonraki enkarnasyonda hangi yönü seçeceğinizi açıkça gösteren karmik puan sistemini incelersiniz. Oyun alanındaki birçok kişinin sandığının aksine zevkli ve mutluluk verici bir deneyimdir bu!

Yaşamınızı gözden geçirdikten sonra danışmanınızla karşılaşırsınız. Danışman ilk başta gördüğünüz karşılayıcılardan farklıdır, genelde eskiden tanıdığınız, sizden önce öbür tarafa geçmiş biridir, görevi yeni çevrenize alışmanızı sağlamaktır. Çoğunlukla danışman beklediğiniz biri değildir, bunun da bazı nedenleri vardır, çünkü danışmanlık kontratla yapılır, kontrat yapıldığı sırada enkarnasyonun gidişatı tam olarak bilinemez. Genellikle dünyadan sizden önce ayrılmak üzere kontrat yapmış biridir. Oyun alanında karşılaştığınızda ona karşı açıklayamadığınız derin bir duygu hissedersiniz, bu kozmik bir göz kırpmadır! Danışman oyun alanındaki bir arkadaşınız ya da akrabanız olabilir. Yaşamınıza nasıl girmiş olursa olsun daima ruhsal ailenin güçlü ve yadsınamaz cazibesine sahiptir. Kontrat kavramının anlaşılması zordur, nedeni ise insani ölçüleri kullanmaya kalkışmanızdır, zamanın dairesel olduğunu kabul etmekte de zorlanabilirsiniz. Bizim zaman anlayışımız sizinkinden çok farklıdır, Yuvaya döndüğünüzde ona alışmanız gerekir. Perdenin bu tarafına geçenlerin bu konuda karmaşa yaşamaları sık görülen bir şeydir. Karmaşayı gidermek için genelde bir dinlenme ve şifa dönemi geçirmek gerekir.

Şimdi dünyadan ayrılırken uyumlanmanın öneminden söz edeceğiz, çünkü bu dinlenme ve şifa için gereken süreyi kolayca kısaltabilir. İnsanın oyunu terk ettiği yörünge açısı, oyuna tekrar girişinin yörüngesini de belirler. Bu karma denen şeyin işleyiş biçimidir, ayrıca oyun alanındaki karmik etkiyi üreten kutupluluğun sonucudur. Geçiş takımı dediğimiz kişiler kendilerini bu amaca adayan, bu yüzden çok saygı duyulan varlıklardır. Cennetle dünyayı birleştiren o insanlara saygı gösterin, öne çıkmalarını sağlayın, onlar insanlığın evriminde büyük bir rol oynayacaklar.

Yuvaya vardıktan sonra oyun alanında bıraktığınız insanları düşünürsünüz. İşte bu esnada danışmanınız oyun alanında sizin için yapılan cenaze törenine katılmak isteyip istemediğinizi sorar. Eğer isterseniz dünyadan ayrılışınızın onurlandırıldığı bu törene katılabilirsiniz. Rehberleriniz yaşamınızın bir parçası olduklarından bu olayda da yanınızda bulunurlar, kulağınıza fısıldayarak törende yer alan etkilediğiniz varlıkları hatırlatırlar. O insanlara bakar ve ölümünüzden duydukları acıya tanık olursunuz, çünkü yaşamlarında bıraktığınız boşluğu hissetmektedirler. Artık oradan ayrılmanın zamanı gelmiştir, geride bıraktığınız insanlara son kez bakar, keşke onlara Yuvanın ne kadar harika bir yer olduğunu söylemek mümkün olsaydı diye düşünürsünüz. Ama kalben yakında onları tekrar göreceğinizi bilirsiniz.

Cenaze töreninden ayrıldıktan sonra Renkler Salonundaki büyük toplantıya götürülürsünüz. Bu salonda tüm titreşimler renkle ifade edilmektedir, kazandığınız renkler burada sunulur. Salonu dolduran varlık sayısı hayal edebileceğinizden çok daha fazladır. Bu özel bir toplantıdır ve sizin için yapılmaktadır. Sunucu konuşmaya başlar ve dünyadan mezun oluşunuzu kutlar. Ebediyen taşıyacağınız renkler sunulurken koca salon alkışlarla çınlar. Kuşandığınız renkler, oyun alanında geçirdiğiniz zamanın tüm öyküsünü ve başarılarınızı yansıtmaktadır. Burada ego konusunda endişe duymanıza hiç gerek yoktur, çünkü gerçek gücünüzü görmüş ve bütüne katkıda bulunduğunuzu anlamışsınızdır. Artık oradan ayrılma zamanı gelmiştir, sizi Yuvaya götürmek için bekleyen danışmanınızı bulur, rehberlerinizle geçici olarak vedalaşırsınız. Onlar da aldıkları yeni renkleriyle bir sonraki görevlerine ya da enkarnasyonlarına gitmek üzere serbest kalmışlardır.

Danışmanınız göreve kontratla atanmıştır, istediğiniz sürece yanınızda kalıp sorularınızı yanıtlayacak ve orada işlerin nasıl yürütüldüğü konusunda bilgi verecektir. Size Yuvayla ve geçmiş enkarnasyonlarınızla ilgili tüm anılarınızı hatırlayacağınız söylenmiştir, ama bunu sizi bunaltmadan yavaş yavaş yaparlar. Bu süreçte benzer titreşimdeki birçok varlıkla karşılaşırsınız, bazıları ruhsal ailenizin üyeleri, bazıları da son yaşamınızdan tanıdığınız varlıklardır. Onlarla konuşurken yüzlerinin aniden değişip başka bir yüze dönüştüğüne tanık olabilirsiniz, çünkü çeşitli enkarnasyonlarınızda tanıdığınız farklı yüzlerini sergilemektedirler. Yuvada, uzun süre önce yitirdiğiniz bir dostunuzu bulup onun daha önce karşılaşmış olduğunuz korkunç bir düşmana dönüştüğünü de görebilirsiniz. Oysa aynı varlıktan bir hayatınızda dostu, diğer hayatınızda ise düşmanı oynamasını siz istemişsinizdir! O sizi çok sevdiği için düşman rolünü oynamayı severek kabul etmiştir. Bunu fark ettiğinizde kahkahadan kırılırsınız. Belleğinizi yeniden kazanmaya başladığınız mutluluk verici bir zamandır bu. Daha çok hatırlar, daha çok kahkaha atarsınız!

Yüksek titreşimlerde hareket etmeye alıştığınızda güçlerinizi daha çok kullanmaya başlarsınız. Yuvada düşündüğünüz şeyle onun gerçekleşmesi arasında zaman aralığı yoktur, her şeyi sadece düşünerek tezahür ettirmek mümkündür. Bunun mekanizmasını anladığınızda birlikte yaratma sanatının mekanizmasını da anlarsınız. Yuvadaki renkler daha parlaktır, dünyadaki renklere benzemez. Müzik özünüzden akan ve geride yumuşak etki bırakan bir titreşime sahiptir, sanki canlı gibidir, sizinle tatlı bir biçimde söyleşir. Çok geçmeden Yuvadaki ses ve görüntülerin kendi titreşiminizin bir yansıması olduğu söylenir, onlar sanki sizin için ısmarlama yapılmış gibidir. Yuvada hiç tanımadığınız birçok duyu vardır, onları deneyimlemenin yollarını keşfetmeniz gerekir. Bunlardan biri de sizi büyüleyen massetme duyusudur, bu bir enerji ya da titreşimi massetmeyle ilgilidir. Bir enerji ifadesi üzerinizden yumuşak bir biçimde geçip kendi titreşim çeşnisini sunar, eğer bu çeşniden hoşlanırsanız varlığınızla bütünleşir ve enerjisini sizinkine katar. Her deneyim sizi beslemektedir, çok geçmeden kendinizi evrenin hamuru olarak görürsünüz, çünkü kendinizi her an deneyimlemeyi seçtiğiniz şeyle özdeşleştirirsiniz. Bir yeri düşündüğünüzde anında orada olursunuz, bir deneyim düşünür kendinizi anında o deneyimin ortasında bulursunuz. İşin en zor bölümü neyi seçeceğinize karar vermektir. Ziyaret etmek için can attığınız bir yere gitmeyi düşündüğünüzde anında orada olursunuz. Çevrenizdeki manzaranın dünyaya çok benzediğini fark edersiniz, çünkü canlanan anılarınız çevrenizde tezahür etmiştir.

Yuvada zaman yeni bir anlam kazanır, çünkü lineer değil daireseldir. Onun işleyiş biçimini yöneten kurallara alıştığınızda diğer zaman boyutlarıyla da ilişkiye girebilirsiniz. Geçmiş, şimdi ve gelecek hepsi büyük bir dairedir ve hepsi şimdide bulunur. Bu alışılması en zor konulardan biridir, çünkü dünya deneyiminizde bu konuda başvurabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Yuva denen yerin birçok düzeyi vardır, ama titreşim frekanslarından ötürü birbirlerinden doğal olarak ayrıdırlar. Yuvanın temel bir titreşim düzeyi vardır, tüm titreşim frekansları bu temel titreşime uyum sağlar. Bir varlık titreşimini değiştirdiğinde bir sonraki düzeye geçer.

Bugüne dek bir sonraki düzeye geçmek en kolay biyolojik bedendeyken başarılırdı. Şimdi oyun alanıyla perdenin bu tarafından da ilişki kurmak mümkündür. Kısa bir süre sonra daha derin bir düzeyde bilinçli temaslar olacaktır. Oyun alanında gerçekleştirdiğiniz değişim sayesinde bir iletişim köprüsü kurulmuştur. Köprü oyun alanı oluşturulduğunda mevcut değildi, bu yeni paradigma Kristal Titreşimli varlıkların gelmelerine olanak sağlayacaktır. Yakında bir sonraki evrim aşamasına geçilecektir, bunu mümkün kılan sizsiniz. İnsan bedenindeyken çektiğiniz acı ve sıkıntının farkındayız, yaptığınız çalışmadan gurur duyuyoruz. Dünyada cennetin gerçekleşmesi yakındır, büyük oyun cennette olduğu gibi dünyada da kazanılmak üzeredir. (Sayfa: 244-266)

ÖBÜR TARAFA YOLCULUK - STEVE ROTHER & GROUP - HATIRLA  (Akaşa Yayınları)

Devamını Oku »

DİKKATİNİ VERMEK ENERJİ VERMENİN BİR YOLUDUR



Dikkatini Vermek Enerji Vermenin Bir Yoludur

Aşağıdaki vaka, The Hidden Messages in Water (Beyond VVords Publishing, 2004) adlı kitabımda sunulduğu için bazı okuyucular bunu hatırlayabilirler. Bu kitaptan bir alıntı yapıyorum:
Dergimize abone olan bir aile ilgi çekici bir deney yaptı. İki cam kavanoza pirinç koydular ve bir ay boyunca her gün birine "Teşekkür ederim" diğerine ise "Sen aptalsın" dediler ve bu dönem içinde pirincin nasıl değişim gösterdiğini izlediler. Çocuklar bile, okuldan eve döndüklerinde, pirinç kavanozlarına bu sözcükleri söylediler. Bir ay sonra, kendisine "Teşekkür ederim" denen pirinç malt kokusuna benzer olgun, yumuşak bir kokuyla mayalanmaya başlarken, "Sen aptalsın" denen pirinç çürüdü ve karardı.Bu deneye yayımladığım kitapta [Messages form Water, C.l] yer verdim, bunun sonucunda bütün Japonya'da yüzlerce aile aynı deneyi kendileri yaptı. Herkes aynı sonuçları bildirdi. Ailelerden biri deneyde ufak bir değişikliğe gitmişti: diğerleri gibi onlar da ilk pirinç şişesine "Teşekkür ederim" İkincisine de "Sen aptalsın" demişler ve üçüncü bir şişe daha hazırlayıp ona aldırmamışlardı. Sizce ne oldu? Kendisine aldırılmayan pirinç gerçekten de "Sen aptalsın” sözüne maruz bırakılan pirinçten daha önce çürümüştü. Başkaları da aynı deneyi yapmaya çalıştıklarında, sonuçlar yine aynı oldu. Öyle görünüyor ki alay edilmek aslında aldırış edilmemek kadar zarar verici değil.
Bu deneyin sonucu çok anlamlı. Hayatta en zor şey aldırış edilmemek ve dikkatini vermemektir. Bir şeye dikkatini vermek, enerji vermenin bir yoludur. Bitki yetiştiren biri bana, sularken bitkilerle konuşulursa daha hızlı büyüyeceklerini ve daha güzel çiçekler vereceklerini söylemişti. Dikkatini vererek hayat daha iyi bir yönde ilerlemek için enerji alabilir. Aynı durum insan toplumu için de geçerlidir. Durgun bir ekonomi yüzünden, yeniden yapılanma birçok Japon şirketi arasında popüler bir uygulama haline geldi. Şirketler, çalışanları acımasızca kendi işlerinin temel etkinlikleri dışında gereksiz sayılan şeylere itiyorlar. Daha da kalpsiz şirketler onları bir yeniden yapılandırma odasına koyuyorlar, onlara gerçek işlerini vermiyorlar. Onların bakış açısına göre, patronları tarafından şiddetli biçimde azarlanmak daha kolay kaldırılacak bir şey.
Yapacak hiçbir iş ve konuşacak hiç kimsenin olmadığı bir konumda olmaktan daha zor hiçbir durum yoktur. Böyle bir duruma artık dayanamaz hale geldiklerinde, kendi istekleriyle şirketten ayrılırlar. En kötü durum senaryosu ise intihar etmeye yönlendirilmeleridir. Gelin tersini düşünelim. Çalışanlarımızın işlerini daha iyi yapmalarını istiyorsak, onlarla daima teşvik edici bir şekilde konuşalım. Hastalandıysak ya da yaralandıysak, gelin bundan etkilenen hücreleri şefkatle tedavi edelim. Etkilenen bölüme bütün dikkatimizi vermek iyileşmesini hızlandıracaktır. Vücudumuzun o bölgesi yüzünden hayatımızı sağlıklı bir şekilde yaşayabileceğimizi unutmamalıyız, bu yüzden ona karşı minnettarlık hissetmeliyiz. Çevremizdeki insanlar hastaysa, gelin onlara bir şeyler söyleyelim. Yaptıkları katkılarla hayatımızı daha zenginleştirdiklerinin farkına vararak gelin onları bütün samimiyetimizle olumlu sözlerle yüreklendirelim. Bunu yaparak onların daha hızlı iyileşeceklerini umabiliriz.
Sözcüklerimizdeki Güç
Su duyarlıdır ve söylediğimiz şeye tepki verir. Olumlu sözcükler söyleyerek suya iyi hado gönderdiğimizde, su bize güzel kristaller gösterecektir. Ayrıca, dualarımız da enerji yayar ve suyun niteliğini değiştirir. Suya dua ederek, suya hado göndeririz ve böyle bir su dualarımıza potansiyel olarak yanıt verme gücü kazanır. Bunu yapmada ustaca bir püf noktası var. Dualarımızı gelecek zaman yerine geçmiş zaman kullanarak edersek daha güçlü hado gönderebiliriz.
Örneğin, annesi kanser olan bir çocuğun onun suyuna iyileşmesi için dua ettiğini varsayalım: "Annemin kanserinin iyileşeceğini umuyorum." Böyle bir duanın kötü olduğunu söylemiyorum. Elbette, bu duanın hado'su suyu etkiler. Aynı duayı farklı sözcüklerle kullanarak etmek, suyu değiştirmek için daha etkili bir yol olabilir: "Annemin kanseri iyileşti."
Dilbilgisi bakımından konuşmak gerekirse, geçmiş zaman bir anlam ifade etmez, çünkü olay daha gerçekleşecektir. Bununla birlikte, düşüncelerimizi ve niyetimizi geçmiş zamanda söyleyerek daha güçlü hale getirebiliriz. Gelecek zamanda "iyileşecek" demek yerine, geçmiş zamanda "iyileşti" demek güçlü irademizi daha etkin bir şekilde aktarabilir. Dua ederken, bir tedavinin biz dile getirir getirmez güçlü bir imgesini oluşturmak önemlidir.
Bir şeyi imgelemek nihai sonuç için dua ettiğimiz anlamına gelir. Örneğin, büyüdüğümüzde Birleşmiş Milletler genel sekreteri olmak istediğimizi varsayalım. Bu ifadeyi gelecek zamanda dile getirmeye kıyasla, bir yandan emin bir şekilde, "Ben genel sekreter oldum," derken, bir yandan da kendimi otuz yıl ya da elli yıl sonra Birleşmiş Milletlerin bir toplantısına başkanlık ederken imgeleyerek hayatımızı daha sorunsuz yaşamayı umabiliriz. Bu ancak bir imge oluşturulduktan sonra gerçekleştirilebilir.
Burada ele aldığım imge, umudumuzdur. Bir olumlu bilgi biçimidir. Bu bilgiyi güçlü sözcüklerle tekrar ettiğimizde, su da doğal olarak bize yardımcı olacaktır. Deneyimlerime göre sözcükleri yüksek sesle dile getirmek onları bir kağıda yazmaktan daha güçlü bir hado yayar.
Dindar biri değilim, gereksiz yere dinleri övmek de istemiyorum. Bununla birlikte, bir din tarafından uzun bir süredir kullanılan duaların güçlü bir hado enerjisi vardır. Dinimize imanla inanır ve duaları kuşku duymadan edersek, daha etkili bir güçle kutsanacağımızı düşünüyorum.
Duaları suda muazzam miktarda bir değişime yol açan dindar bir adama tanık olmuştum. Japon Ezoterik Budist tapınağından Baş Keşiş Houki Kato ile birlikte Gunma Bölgesinde Fujiwara Barajı'nı görmeye gittiğimizde, onun efsun ve dualarını dinlemiştim. Bu tür efsun ve duaları birkaç kez yapmıştı. Onun dualarından önce ve sonra çekilen Fujiwara Barajı' ndaki baraj rezervuarlarının fotoğraflarını görmüştüm. Karşılaştırıldığında, iki "önce" ve "sonra" resmin renkleri kesinlikle farklı görünüyordu. Fazlasıyla ilgimi çektiği için, Keşiş Kato'ya sonraki dua edişinde onunla birlikte gitmeme izin verip veremeyeceğini sordum.
Dualarına başlamadan önce, rezervuardan bir su örneği aldık. Keşiş Kato efsunlarına ve dualarına başladı. Çevresinde oldukça ağırbaşlı bir atmosfer yaratarak bir saat boyunca dua etmeye devam etti.
Dualarını bitirdikten sonra, onun konuşmasını dinliyordum. Belki de dualar bittikten yaklaşık on beş dakika sonrasıydı. Bana eşlik eden personel haykırdı, "Vay canına! Bak, rezervuarın rengi hızla değişiyor!"
Gerçekten o çok büyük rezervuarın suyu berraklaşıyordu. Duadan önce, su bulanık olduğu için yüzeyinde hiçbir yansıma yoktu. Şimdiyse çevredeki ağaçlar net imgeler oluşturarak yüzeyinde yansıyordu. Japonca'da kotodama (sözcüklerin ruhu) diye bir sözcüğümüz var. Kesinlikle, Keşiş Ka- to'nun sözcükleri o ruha sahip olmalıydı. Ruhun gücüne iş başında tanıklık ediyordum.
Su kristali resimleri çekmek için gideceğimiz Tokyo'ya götürmek için duadan sonra da sudan örnek aldık.
Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, dualardan önceki su örneğinde hiçbir kristal oluşmadı. Diğer yandan, dualardan sonraki su göksel bir güzellik taşıyan bir kristal oluşturdu. Dıştaki güzel altıgenin içinde çift yapılı küçük bir altıgen vardı. Bu kristal aynı zamanda The Hiddeti Mes- sages in Water adlı kitabımın kapağında da yer alıyor.
"Sevgi ve Minnettarlık" Bağışıklığı Arttırır
"İyi su" yapmak için mümkünse başlangıç olarak damıtılmış su alın. Özel herhangi bir şey yapmadan damıtılmış sudan güzel buz kristali resimleri alabiliyoruz. Bu da suyun iyi ve saf olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, damıtılmış su bulmak kolay değil. O durumda sıradan musluk suyu da kullanılabilir.
Şişedeki suya dua edin. Fujiwara Barajı'ndaki rezervuar suyunu değiştiren Keşiş Kato gibi efsunlar ve dualar edebilmemiz en iyisi olacaktır. Bununla birlikte, bizim gibi sıradan insanlar için onun yaptığı şekilde "sözcüklerin ruhu" ile dualar etmek zor olacaktır. Özel bir eğitim almadığımız için bütün diğer düşüncelerimiz dikkatimizi dağıtacaktır.
O yüzden suyla konuşmanız yeterli. Bir dileğiniz varsa, daha önce de ifade ettiğim gibi bu dileği bir yandan başarınızı imgelerken bir yandan da geçmiş zamanda vurgulu bir ifade olarak dile getirmek isteyebilirsiniz.
İdeal olarak, dualarınızı sürekli yüksek sesle etmelisiniz. Bununla birlikte, günümüzün meşgul insanları için her gün birkaç saat suya dua etmek pek mümkün olmayabilir. Söyleyeceğinizi bir kağıt parçasına yazıp bu kağıdı suyun okuyabileceği şekilde içinde bulunduğu kaba yapıştırmanızı öneririm. Ayrıca, suyla arada sırada konuşun ve şişeyi sallayın; bu suyu harekete geçirmeye yardımcı olur ve titreşimlere katkıda bulunur.
Sadece bunları yaparak kendi şahsi hado suyunuzu yapabilirsiniz. Bu sudan günde beş bardak içmenizi öneririm.
Peki, özel bir isteğiniz yoksa ne yapacaksınız? Yapılacak en iyi şey suya "sevgi ve minnettarlık" sözcüklerini gösterip onunla konuşmak olacaktır. Uzun bir süre boyunca, suya bilgiler verip buz kristali fotoğrafları çektim. Kristal resimleri çekmek için suya aklımıza gelebilecek birçok olumlu bilgi - güzel sözler, güzel manzara fotoğrafları ve güzel müzik verdik. Bunların hepsi güzeldi, ama bana göre en güzeli suya "sevgi ve minnettarlık" sözcükleri gösterildikten sonra oluşan kristaldi.
"Sevgi" mutlaktır, "minnettarlık" görecelidir. Mutlaklık aktif bir enerji, görecelilik ise pasif bir enerjidir.
Ancak karşımızda bir alıcı olursa biz bir verici olabiliriz. Sevginizi vermek için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, alacak biri yoksa, bunu yapamazsınız. Bu Doğa'nın takdiridir. Güneş verici taraftadır, ay ise alıcı tarafta. Erkekle kadın arasındaki aşk için, dünyaya getirme konusundaki verme eylemi için de bu geçerlidir. Bu eylemler alıcı olduğunda mümkündür.
Muhteşem bir şekilde, su kristalleri bize Doğa'nın takdirini ve hayat olgusu kavramını sunar.
Sadece sevgi değil. Sadece minnettarlık değil. Ancak ikisi bir olduğunda Doğa'nın işleri kendini gösterebilir.
Belki bu iki sözcükten daha iyi bilgi olmadığını fark etmeye başladım. Suyun oranı bire ikidir, bir oksijen, iki hidrojen. Bu yapıdan öğrendiklerime dayanarak, suyun bir pay sevgi, iki pay minnettarlık anlamına geldiğine inandığımı bile söylemeye cüret edebilirim.

Dr.Masaru Emoto

Kaynak : Suyun Bilinmeyen Gücü
Kitap PDF link: http://tolgayazicier.blogspot.com.tr/2017/01/suyun-bilinmeyen-gucu-masaru-emoto.html
Devamını Oku »

Yukarı Git