9 Ocak 2017 Pazartesi

ELEKTRONİK SES FENOMENİ (EVP)



Elektronik Ses Fenomeni (EVP-Electronic voice phenomena) ses kayıtlarında görülen ruhsal sesler anlamında paranormal bir durumdur. İlk kez 1959 yılında İsveçli film yapımcısı Friedrich Juergenson teyp ile kaydettiği sesler sonucu ortaya atıldı.

The Universal filmi White Noise (Beyaz Ses) İngiltere'de ocak 2005'de vizyona girdi. Film, içinde katliamda oluşan seslerin ele geçirildiği, en azından filmin amaçları için, "Beyaz Ses"aracılığı ile, yumuşak, hışırdayan, radyonun frekans aralıklarındaki pozisyonlarda veya hava dalgaları ile dolmadan önce-veya kanalı tam ayarlanmamış bir televizyonun, bazen hayaletimsi yüzlerin de göründüğü, karlı ekranında bulunan, hala az bilinen "EVP"nin paranormal olayı veya elektronik ses fenomeni ile ilgilidir.

Filmde Michael Keaton, karısı aniden, gizemli bir biçimde ölen Jonathan Rivers rolündedir. Daha sonra, Jonathan, Linda'nın kendi sesinin de olduğu, ölülerden gelen mesajları aldığını ve kaydettiğini iddia eden bir adam tarafından aranır. Önceleri olaya kuşkulu yaklaşan Jonathan kısa surede, Linda ile haberleşme ihtiyacı ile sürekli bu olayı düşünmekten kendini alamaz ve kendi EVP kayıtlarını yapmaya baslar. Hollywood'un EVP gibi paranormal fenomenleri -her zaman olduğu üzere- ele alış tarzında daima karanlık bir yan vardır:mesajların bazıları diğer taraftan uyarılar taşırlar, ve çok geçmeden bu meselelere burnunu sokmanın tehlikeli bir iş olduğu açıkça ortaya çıkar- ve sonuçta sadece birbirini seven ama birbirinden kopartılmış kişilerden mesajlardan çok daha fazlasıyla karşılaşabiliriz. "Trailer"de olduğu gibi (derin, mezarlıkvari ses başlar) "Eğer onlar geri gelebilirse ... daha başka kimler gelebilir?"

Filmin EVP'yi ele alış tarzı tamamiyle sansasyonalizm ve ürküntü olmamasına karşın, bu korku filmi yaklaşımı (otobüslerin yanlarındaki "Sizi ele geçirmek istiyorlar!" diye çığlık atan reklamlarda da olduğu gibi) bazı insanların konudan ürkerek uzaklaşmalarına hizmet edebilir veya belki de onları bir fenomen olarak EVP'nin Coca Cola ve benzin düşmanı arabaları gibi `Amerika'da yapılmıştır` damgalı bir şey olduğuna ikna edebilir.

EVP'nin Geçmişi

Scientific American'ın 30 Ekim 1920 sayısında, Amerikan'ın en ünlü mucidi Thomas Alva Edison - elektrik ışıkları, gramofon ve hareketli resimleri keşfeden - şöyle yazar:
Eğer benliğimiz yaşasaydı, o zaman tam olarak mantıksal ve bilimsel bir varsayımda bulunabilirdik: anıları kaybetmemek, zihin gücü ve diğer yetilerimiz ve bilgilerimiz bu dünyada elde ettiğimiz. Bu nedenle, benlik, ölüm diye adlandırdığımız şeyden sonrada kalıcıysa, mantıklı bir sonuca varabiliriz. Bu dünyayı terk eden herkesin arkada bıraktıkları ile iletişim kurmak isteyeceklerini. İnanmaya meyilliyim ki. Öbür dünyadaki benliğimiz bunu arzulaması mümkündür. Eğer bu mantık doğru ise; o zaman, bir sonraki hayatta yasam sürerken benliğimizin yanında -etkilenebilen veya hareket ettirilebilen veya ustalıkla idare edilebilecek kadar hassas- bir cihaz geliştirebilirsek, böylesi bir cihaz yapılabildiğinde, bazı şeyleri kaydetmesi gerekir.

İnsan Edison'un bazı emsalleri bu konuda ne yaptılar diye merak etmekten kendini alamıyor ve Edison'un kendisinin böyle bir cihazın yapımı için deneyler yaptığı spekülasyonlarına karşın, böyle bir tasarımı doğrulayan hiç bir kanıt günümüze ulaşmamıştır. Edison'un - ruhlar dünyasını yaratılan yeni teknolojilerle birleştiren- düşünceleri belki de bir dereceye kadar zamanın ilerisinde idi. Keza Edison'dan oldukça bağımsız olarak, Markoni ve Tesla'nın ruhlar dünyası ile bağlantı kurmak için teknoloji kullanma ile ciddi olarak ilgilendiklerini gösteren kanıt olmasına karşın EVP olarak bilinenin tamamiyle ortaya çıkışından önce onlarca sene geçecekti.

Bununla beraber, dünyalı dinleyicilere ulasan, görünüşe göre katliamda oluşan seslerin ilginç örnekleri sonraki yıllarda da kaydedildi. 1930'larda Avrupa, II. dünya savaşının koşullarının yavaş yavaş oluşumuna tanık olurken, İsveç ve Norveç'li pilotlar radyo frekanslarında ilginç ve tanımlanamayan seslere tanık oldular. önce bunların parazitli Nazi telsiz konuşmaları olduğuna inanıldı, ama hiç bir şekilde bir kanıt bulunamadı, ve nereden geldiği bilinmeyen bu sesler 1934'de başladığı gibi birdenbire durdu, o tarihten sonra bunlar ekseriyetle unutuldu.

John Butler, 1947'deki "Ruhlar Dünyasının Keşfi" kitabında -ki bu 1930'larda da meydana gelmişti- bu kez 600 kişinin önünde gerçeklesen Londra'daki Wigmore Hall'daki ilginç olayı anlatır. Bir medyum sahnededir ve biraz uzağında salonun her yanındaki hoparlörlere bağlı bir mikrofon konulmuştur. Aniden, 40 veya 50 kadar olduğu tespit edilen sesler mikrofondan konuşmaya baslar. Mikrofonun yanında hiç kimse yoktu ve sistemi kuran, uzmanlıkları bu tur ses sistemleri olan iyi tanınmış bir firmanın elektrik mühendisleri olan iki teknik yetkili, sesleri duyunca bunların herhangi bir şekilde insan kaynaklı olamayacağını ve orjinalde bedenden ayrılmış olarak göründüğünü herkesin önünde açıkladı. Her ikisi de daha sonra, bu olaydaki deneyimlerinin bir sonucu olarak ruhbilimci olduklarını açıklayan- Psychic News'te yayınlanan- bir bildiri imzaladılar.

1949'da, Manchester, İngiltere'de "Ruhlarla Elektronik İletişim Derneği" adı ile ve broşürlerinde belirttikleri "İnsanların Ruhsal Özgürleşmesi için Elektronik İletişim" amacı ile küçük bir grup oluşturuldu.Derneğin oluşumu Uluslararası Spritizma Federasyonunun 1948'deki Kongresinde ruhsal hisleri harekete geçirme gücüne sahip bir enerji alanı üreten elektrikli bir cihazı gösterime sunan Hollanda'lı Mr. N Zwaan'ın çalışmasından esinlenmiştir. Cihaz 'Teledyne'ye geliştirilmesinden önce, başlangıçta 'Süper ışın', daha sonra 'Zwaan ışını'(Binnington modeli) ve son olarak 'Teledalga' olarak adlandırıldı. Bu bilim-kurgusal ses cihazları için, ölülerle doğrudan ses iletişimi formu da dahil olmak üzere olağanüstü sonuçlar alındığı iddia edildi. Fakat 1952 itibari ile, bu heyecan ve aktivite patlaması yavaş yavaş basit bir şekilde sona ermiş gibi görünür. Bununla beraber, ayni yıl içinde, iki seçkin Romalı Katolik, biri Benedictine papazi Peder Pellegrino Maria Ernetti, diğeri saygın hekim Peder Agostina Gemelli, tip laboratuarında telli kayıt cihazı ile Gregorian ayin müziği kaydı üzerinde çalışırlarken-aradıkları o olmadığı halde- açıklanamayan sesler yakaladılar. Çalışma iyi gitmiyordu, ve hayal kırıklığı yasayan Gemelli olmuş babasından yardim diledi.İlkel kayıt cihazındaki kaydedilen şeyi dinlediklerinde, rahibin olmuş babasının onları son derece hayrete düşüren "Ben, her an seninleyim ve sana yardım ediyorum." sözlerini duydular.Bu olayın haberi Papa Pius XII'a ulaştı ve o pederlerin endişe duymamalarına çünkü kaydettikleri sesin bilimsel bir gerçek olduğuna ve spritizmada hiç bir temeli olmadığına karar verdi.

Breakthrough

Yedi yıl sonra, 1959'da, gerçek buluş gelir. Friedrich Jurgenson (Letonya'da doğan sanatçı ve belgesel film yapımcısı), gece İsveç, Mölnbo'daki evinin yakınındaki bir ağaçlıktan kuş sesi kaydeder. Bu kaydı tekrar çalarken, Norveççe konuşan ve kuşların gece alışkanlıklarını tartışan bir adam sesinin farkına varır.Konunun göz alıcı tesadüfüne rağmen, Jurgenson nasıl kayıt cihazının normal bir radyo kaydettiğini düşünür. Fakat birkaç hafta sonra, başka bir kadın sesi yakaladığında sarsılır. Ses Sorar: 'Friedel, benim küçük Friedel'im, beni duyabiliyor musun ?' Friedel, Jurgenson'un hayvanının ismidir ve annesinin sesini hemen fark eder. Annesi 4 sene önce ölmüştü. Şimdi öteki tarafla iletişim sağladığına ikna olmuştu, Jurgenson kaydetmeye devam etti, farklı dillerde konuşan, yüzlerce bedenden ayrılmış ruhların seslerini yakaladı ki bunların içinde vefat eden bazı aile üyeleri ve arkadaşları da dahil olmak üzere onu cevaplamak için benlikleri ile Jurgenson'a gözüktüler.

Jurgenson 1964'de, bulgularını, Frieburg Üniversitesi, Parapsikolojik Araştırmalar Ünitesinin kurucularından Dr. Hans Bender olmak üzere, bir çok araştırmacının dikkatini çeken Voices from the Universe kitabını yayınladı. Dr. Bender, onu ses fenomeni üzerinde çalışması - sessiz ortamda boş kasetler ve normal kayıt cihazları kullanarak, fark edilebilir kelimeler konuşan seslerin kaydı - için kendi grubuna dahil etti ve sonuçlarda, Jurgenson'un deneylerinin gerçekliğinin haklı çıktığı görüldü. İşinde ilgili olduğu tek şey parapsikolojistlik değildi. Ayrıca bir dekoratördü. Vatikan ve Papa ile ilgili çektiği bir belgesel film için ödül aldı, ama Jurgenson, daha sonra bir arkadaşına Vatikan'da ses fenomeni için titreşimle ses çıkaran bir kulak bulduğunu söyledi. Bu durum Vatikan'ın bu konuya geçici bir ilgiden daha fazlasını verdiği gibi görünüyordu..

1965'de bir başka Letonyalı, tanınan psikolog ve Carl Jung bir zamanlar öğrencisi olan Dr Konstantin Raudi ve Jurgenson'un yaptıklarını duydu. Raudi ve uzun zamandır direk ses medyumluğuna ilgi duyuyordu ve, Jurgenson'la tanışıp ve onun EVP deneylerinin doğruluna ikna olduktan sonra, Almanya'da kendi araştırma projesini hazırladı. Başlangıçta, Raudi ve olağan bir kristal set kullandı, ama neticede Ganiometer isimli aracın tasarımında ona yardımcı olan fizikçilere ve elektronik mühendislerinin yardımını almaya gönüllü oldu. Bu altein yardımıyla Raudi ve binlerce bedenden ayrılanların seslerini kayıt etti ve 1968'de araştırmalarını Almanca bir kitapta (Unhörbares wird hörbar) yayınladı, birkaç yıl sonra ise Breakthrough olarak çevirisi yapıldı.1971'de kitabın İngiliz yayıncısı Colin Smythe, Raudive'nin çalışmalarının bilimsel testlerini düzenledi. montajcılar kulaklık ile kayıtları denetlerken hiçbir şey duyamadılar, fakat tekrar çalarken (playback'in anlamını biliyorum fakat Türkçe'ye uyarlayamıyorum) yaklaşık 200 ses işitildi ; ki bunlardan birini Sir Robert Mayer tanıdı, bu kişi henüz vefat eden Arthur Schnabel idi.

Breakthrough, Raudive'nin metodunu büyük bir başarıyla takip eden daha sonraki bir çok araştırmacı için teşvik unsuru oldu. (1974 denesinde ölen Raudive diğer EVP araştırmacıları ile öte dünyadan iletişim kurmaya çalışmaktaydı, Onun mesajları sadece kayıt cihazlarında değil aynı zaman video ve hatta bilgisayarlarda bile gözüküyordu).

Raudive yeni ufuklar açan kitabını yayınladığı aynı sene içerisinde, Amerikalı emekli iş adamı George Meek, EVP ile ilgilenmeye başladı ve finansmanı Bill O'Neil'in yardımı ile ruhla direk iletişim kurmayı sağlayan dünyanın ilk aygıtını geliştirdi. Bu iş birliği sonucunda (1967'de ölen eski NASA bilimadamının da yardımıyla) dünya ile ruhların dünyası arasında direk iki yollu iletişimi vaat eden ***8220;Spiricom***8221; ortaya çıktı. Meek ve O'Neil saatlerce kayıt yaptılar, ama Spiricom 1981'de tüm fonksiyonlarını durdurduğu görüldü. (Mueller bunun olacağı konusunda uyarıda bulunmuştu) ve bu araştırmasında o kadar harcadığı zaman ve paraya rağmen, Meek asla, gerçekten iletişimde bulunduğunu kimseye kanıtlayamadı.

Dünya Çapında Bir Fenomen

Bu zamandan sonra EVP sadece Avrupa'da değil, tüm dünyada insanların ilgilisini çekmeye başlamıştı. 1970'lerin ortalarından itibaren Almanya, Avusturya, Fransa, Kanada, Brezilya, İtalya, ABD ve Rusya'da gruplar oluşmaya başladı. İngiltere'de George Gibert Bonner ve Raymod Cass isimli iki araştırmacı, deneylerinde, makaralı kayıt cihazı ve pilli radyolar kullanmaya başladılar. Bonner Ekim 1972'de bir deney gerçekleştirdi, mikrofonuna, bir cevap ummamasına rağmen ***8220;Beni duyabilen biri var mı?' şeklinde soru. Fakat Bonner, 'Evet'cevabını aldı.Bonner, hızlı geçen ruhları kusursuz yakalama tekniği bulana dek 5 yılını almasına rağmen, önündeki 22 yıl boyunca 50.000 üzerinde ruh sesi kaydetmeye devam etti.1997 senesinde ölen Bonner, biriken birçok muazzam ses kaydına ve fikrinin başlangıcı üzerine sağlam kaynaklara sahip olmasına rağmen, diğer araştırmacılardan destek bulamadı. 2002 senesinde ölen Ray Caas; O zaman da büyük bir şevk vardı, ama birçok deneyci için, tek bir ses gelmeden önce haftalar veya ayları bulan çalışmalar yapılmalıydı. Bir çok insan devam etmedi. Diğer beş yada altı kişinin arasında George Bonner ve ben bu işi sürdürdük. Sonunda nesnesel seslerle birlikte bir beden yakaladık. Fakat bununla birlikte kurum, kanıtları önemsedi.Psişik Araştırma Toplumu mesafeliydi. Ruh Bilimciler medyumlara güvendi, böylece EVP deneycileri izole ediliyordu.

Fakat konuya kendini adamış diğer ülkelerdeki araştırmacılar daha şanslıydı.Hans Otto Koenig, kayıtları geri sarıp tekrar çalarak öte dünyadan sesler almayı umut eden külfetli ve yorucu metodun yerine, karışık elektronik sistem aracılığı ile gelen canlı sesleri yükseltmek için, 20-40 kHz'de ultra ses sinyallerini kullanan 'Field Generators'ü geliştirdi. 1982'de, RTL'den Rainer Holbe'nin sunduğu bir canlı yayında yaptığı deneyi başararak, Avrupa'nın EVP'ye olan dikkatini çekti. Koenig'in ultra-sound aygıtı, RTL istasyonundaki mühendislerin kontrolü altında hoparlörlere bağlandı ve çalıştırıldı. Birkaç saniye sonra, net bir ses duyuldu: 'Otto Koenig ölüyle telsiz iletişime geçer'. Mühendisler, hile yapıldığına dair bir kanıt bulamadıklarını açıkladı.

O günden itibaren EVP'ye olan ilginin zayıflamadığı görüldü. Instrumental Transcommunication (ITC) sadece alışılagelmiş EVP için değil, telefondan ruh sesleri, video kaynaklarından elde edilen hayalet resimler, hatta kişisel bilgisayarlarda gizemli iletişim gibi fenomenler içinde bütçe ayırmaya başladı. 1982'den itibaren, ben kendi başıma İngiltere tabanlı EVP & Transcommunication Society'i oluşturduğumda, ABD, kendi American Association of Electronic Voice Phenomena (AA-EVP) kurumuna sahipti.

Davetsiz Misafir

EVP'yi tesadüfen kendi kendime keşfettiğimde sene 1994'tü. Oğlum Paul'un tamamen beklenmedik bir şekilde 2 sene önce ölmüştü. O her neredeyse, onu bulmaya azimliydim ve tesadüfen kendi evinde her hafta düzenli olarak psişik çember organize eden bir adamla tanıştım.

Bu seanslar, karanlıkta oturarak ruhlar ile iletişim sağlamayı alışılmış denemelerdi ve ruhların masaya vurmasını, ruhsal ışıklar yaratmasını ve buna benzer şeyleri içeriyordu. Her hafta düzenli olarak 7-10 kişi geliyordu ve onlarla tanışmaktan gerçekten hoşnut olmuştum. Seans sırasındaki masaya vuruşları, şıngırdayan avizeleri ve havada uçan masalar.. Ben bunlara çok fazla itimat edemiyordum. Tüm bunları, masaların hareket etmesini, katılımcılardan birinin yaptığını varsaydım, ama buradaki insanların bunu yapmak için bir sebepleri yoktu.
Haftalık oturumlardan birinde, akşamleyin, ses kaydedici cihazımı aldım ve onu masanın üzerine koydum. Nasıl bir ses elde etmeyi umduğumu bilmiyordum. Belki, masaya vurulduğunda, bu sesin geldiği yöne dair bir kanıt' O akşam sadece dört kişiydik ve aralarında tek kadın bendim. Daha sonra evde, bu kaseti tekrar sardığımda, bir kadının benim ismimi fısıldadığını işittim. Bu ses çok hafifti fakat oldukça netti. Bu davetsiz misafir kimdi ? Oldukça şaşırmıştım.

O zamana dek EVP diye bir şeyden haberim yoktu, fakat EVP hakkında bilgi edinmem çok sürmedi ve yaptığım kayıt işlemi ve duyduğum sesin bu fenomen ile ilgili olduğuna karar verdim. Daha sonra bana özel olarak yapılan ve şu an hayatta olmayan bir ruhun çağırıldığı bir seansı kaydettim. Bu kaydı defalarca çaldım, sadece o ruhun orada olduğuna emin olmak için.

Bundan sonra, ben ve diğer oğlum evimizde düzenli olarak kayıt yapmaya karar verdik. İlk başlarda, hafta iki kez olmak üzere birer saat kayıt yaptık fakat fayda etmedi. Seans odasındaki koşulları aynen uygulamama rağmen hiçbir şey olmamıştı.

Tam vazgeçmek üzereyken, son yaptığımız kaydı tekrar çaldım ve oğlumla beraber 'Her hafta buradaydım' diyen bir erkek sesini işitince şok olduk. Bu oldukça şaşırtıcıydı, ve işittiğimiz şey, bu deneye devam etmek için ihtiyacımız olan cesareti sağlamıştı.

Bu olaydan sonra, sesler ulaşmaya başlamıştı.- Her seansta olmuyordu fakat çoğunlukla sesleri elde edebiliyorduk. Ayrıca kayıt süresini de kısaltmıştık.- Haftada iki kez, birer saat bu kayıtları dinliyorduk fakat en sonunda deneylerden hep baş ağrıları ile kalkıyordum. Oldukça yorucu bir işti. Bedensiz sesler genellikle zayıftı ve hızlı geçiyordu. Daha sonraları, örnek olarak bir kayıt yaptık ve ölen oğlum Paul'un sesine benzer bir kelime işittik. Bu kelime 'Sebep'idi. Fakat eğer oğlum bizimle iletişime geçseydi, tek kelimeyle sınırlı kalmazdı ve birçok kez bu kelimeyi tekrarlardı.Bu yüzden bu sesin oğlumun sesi olduğu fikrinden vazgeçtim. Bununla birlikte, mantık yürüterek, bu sesin oğlumdan geldiğini düşündüm ve bize bir sebep yüzünden bu dünyadan ayrıldığını söylemeye çalışacağını düşündüm. Aslında her şeyin bir sebebi vardı, onunda ölümünün bir sebebi vardı.

5 sene boyunca kaydetmeye devam ettik ve iletişimler artık daha güçlü ve anlamlı seslerden oluşuyordu.Bazen, bu sesler ölmüş olan akrabalarımızdan geliyordu. Örnek olarak üvey kardeşim, benim yaptığım çay israfı konusunda 'İki fincan Çay, Judith!' şeklinde sesleniyordu. Ben her zaman iki bardak çay için iki çay poşeti kullanırdım fakat o daima tek bir çay poşeti ile birkaç fincan çay yapabilirdi. Ayrıca, eskiden oğluma bakıcılık yapan kadın, o zaman oğlumun sürekli sorduğu 'Acaba kar yağacak mı?' sorusunu, 'Kar için hava yeterince soğuk'değil şeklinde yanıtlıyordu ses kayıtlarında. Bu sesler yanlış olamazdı, o kişilerin tüm karakteristik vokal özelliklerini taşıyorlardı.

Diğer iletişimcileri tanımıyordum. Bir adam vardı ve ona, merakımdan 'Neredesin?, umarım bana söylersin' dediğimde 'dua ediyorum' demişti.

Ölüyle Konuşma

1999 Senesinde, kayıt cihazımı düşürdüm ve kırıldı. Tamir edilemeyecek durumdaydı ve çok üzülmüştüm. Çünkü yenisini almam gerekiyordu ve tam zamanı diyerek dijital bir kayıt cihazı aldım. Eve vardığımda, yeni aldığım dijital kayıt cihazını denedim fakat oldukça pahalı olmasına karşın sesler çok karmaşık geliyordu. Oldukça sinirlendim ve kendi sesimi kaydetmeye başladım ; 'bu cihazdan hiç hoşlanmadım, sanırım yarın onu aldığım mağazaya geri götüreceğim, fakat (ruhun cevabı) sen bunu beğendiysen, belki geri götürmekten vazgeçerim.' Geri sarıp dinlemeye başladığımda, bir erkek sesi duyunca oldukça şaşırdım. Bu ses derinden geliyordu, yankılıydı ve neşeliydi, bana cevap veriyordu: 'Bu cihazdan hiç hoşlanmadım' dediğimde bana cevap olarak vurgulu bir biçimde 'Biz hoşlandık' demişti. O anda bu erkek sesi birine emir verir bir şekilde ; 'Git ve Hallam'ı bul ! Onun bilen birine ihtiyacı var. Onun, ona yardım edecek birine ihtiyacı var' dedi. Son olarak kesin bir şekilde 'Cihazı Sakla !' dedi.

Bu alışılagelmedik iletişim, bende 'Hallam' hakkında ilgi uyandırdı. Jack Hallam, 1986'da ölmüştü ve benim yakın arkadaşım, aynı zamanda meslektaşımdı. Gelecek seferki kaydımda, karşımdaki Jack idi. Ve o andan itibaren benimle iletişim kurmayı hiç kesmedi.

EVP hakkındaki deneyimlerimde gördüm ki; ne zaman kayda başlasam onlar ordaydı. Mezarlık yada Perili Ev gibi özel bir yerde olmama gerek yoktu. Onlar her zaman iletişime geçiyorlardı. Gece uyumaya gidip, kayıt cihazımı açık bıraktığımda bile, sabah uyandığımda ve kaydı tekrar dinlediğimde konuşan, tartışan, ıslık çalan, ağlayan veya şarkı söyleyen kalabalık sesler alabiliyordum. Bazen 'İşte Judith!, Onu yatağından kaldır!' veya 'Hadi onu uyandır' gibi direk beni hedef alan sesler duyabiliyordum. Öyle ki, ben sadece kısa süreli periyotlarda kayıt yapıyordum, aksi taktirde onları tekrar dinlemek oldukça uzun zaman alıyordu.

Sesler artık telesekreterime de geliyor. Onlar isimlerini vermedikçe - ki bunu çok nadiren yaparlar -, bir çoğunun kim olduğunu bilmiyorum. Onlar bana sık sık 'Ona Güvenme!' veya 'Onu geri ara' gibi tavsiyelerde bulunuyorlar. İlk telefon araması - telefonu satın aldığım ilk gün - benim için değildi, yanlış bir numarayı aramışlardı fakat ben bu aramayı kaçırdım. Telesekreterimden arayan kişinin mesajını dinliyordum ve mesajın sonunda, mesajı bırakan kişinin konuşması bittiğine, bir ses kısa ve öz olarak 'Yanlış Numara!' demişti.
Bir ara, Avusturalya'lı bir kadın, bir aylığına evimde kalmıştı. O, o kadar çılgındı ki, ayrıldığında biraz rahatlamıştım. Fakat ayrılmadan kısa bir süre önce telefonuma bir mesaj bırakıldı ve mesajda Avustralya aksanı ile konuşan bir adam tek bir kelime söyledi: 'Çılgın!'

Fakat adamın aksanı sebebiyle, bu Avusturalya'lı kadını kastettiğini biliyordum. Bu arada bu hayalet sesler asla arayan kişiler tarafından duyulmuyor. Bunu defalarca kontrol ettim.

Orada Birileri Var mı ?

Peki EVP nasıl işliyor ? Dürüstçe, bilmiyorum. Bu açıkçası kontrollü bilimsel araştırmalara ihtiyaç duyan bir konu fakat bu benim ve diğerlerinin büyük çabalarına rağmen basitçe olmuyor. Bu belki olabilir, benim şüphe duyduğum gibi; deneyci, EVP deneylerinde, deneyin büyük bir parçasıdır, belki de bir çeşit radyo alıcısı rolü üstlenerek. Diğer yönden, belki de her nasıl oluyorsa sesleri çeken sadece bir araçtır. Beni şaşırtan konu ise, Psişik Araştırma Kurumunun yaptığı gibi, Edinburgh Üniversitesindeki, Koestler Parapsikoloji departmanı bu konuya tamamen ilgisiz kalması. Bizim iki önemli parapsikoloji kurumumuzun EVP konusunu küçümsemesini, hor görmesini hiç bir şekilde anlayamıyorum.

Belki de, eziyet veren ses kirliliğini yaşadığımız şu günlerde, bazen açıkça bu tip seslerin fısıltılarını bastırılıyor ve EVP kolayca İnka edilebilen ve ilgilenilmeyen bir fenomen olarak kalıyor.

"White Noise" filmine geri dönersek ; bu film yapıldığı için gerçekten mutluyum. Bu gösterir ki; en sonunda maalesef ihmal edilen EVP ve halen bunun gibi aşikar olan birçok paranormal fenomen için bir tanımadır.. Bu merak uyandırmalı, ve şimdi EVP Hollywood tarafından ilgi gördü. Belki artık, insanları bu işi daha ciddiye almalarını sağlama görevim, birazcık daha kolay olabilecektir.
Devamını Oku »

Yukarı Git