SPİRİTÜALİZM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SPİRİTÜALİZM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2016 Salı

YAŞAM PLANI




Yaşam Planı

Yaşam planı, ruhçu terminolojide kullanılan bir terimdir. Spatyum'daki varlığın, reenkarne olmadan önce, geçmiş yaşamlarındaki iradi hareketlerine ve gelişim gereksinmelerine uygun olarak yeni yaşamı için hazırladığı veya hazırlanan, doğacağı zaman, ortam, genel yaşam süresi, sosyal koşullar, yürüyeceği manevi yollar, karşılaşacağı manevi sınavlar vs. ile ilgili planını belirtmek üzere kullanılır. Teozoflar aynı anlamda, “karmik plan” terimini kullanırlar.
Devamını Oku »

TEŞEVVÜŞ




Teşevvüş

Teşevvüş (Arab. التشوّش), neo-spiritüalist terminolojideki bir terim olup, kısaca, bir realiteden diğerine geçilirken içine düşülen bocalama veya karışıklık hali olarak tanımlanır.

Teşevvüş terimi neo-spiritüalizm’de iki durumu belirtmek üzere kullanılır:

1- Bedenin terk edilmesiyle yaşanılan teşevvüş: Bu, kısaca, ölüm denilen olayla spatyum’a göçmüş varlığın spatyuma derhal uyum gösterememesi sonucunda yaşadığı teşevvüştür. Varlığın spatyumda olduğunu idrak edememesine, dünyevi alışkanlıklarını bırakamamış olmasına, hala dünyevi realitesine ait imaj ve sembollerin anı ve izleriyle hareket etmesine bağlı olarak içine düştüğü bocalama ve şaşkınlık hali olarak açıklanır. Bu aynı zamanda kendisine yabancı, yeni bir ortamı kavrayamayan ve bu ortama alışamayan varlığın geçirdiği doğal bir uyumsuzluk dönemidir. Varlık imajinasyonunu şuurlu olarak sevk ve idare edemediği gibi, çevresindeki olayların kendi imajinasyonunun ürünü olduğunun idrakinde de değildir. Kendiliğinden imajinasyon aşaması denilen bu aşamada, varlık kendi imajinasyonuyla yarattığı yapay dünyada, imajinasyonunun ürünü olan olayların içinde yaşar durur. (Buradaki yapay dünyadan kasıt, spatyumun süptil maddelerinin düşünceyle şekil alabilme özelliğine sahip olmasından dolayı, varlığın farkında olmadan kendi imajinasyonuyla çevresinde oluşturduklarıdır.)

2- İnsanın realite değiştirmesi sırasında yaşadığı teşevvüş: Ruhsal gelişimin sıçramalar tarzında olmayıp, tedriç ilkesine uygun olarak yavaş yavaş, derece derece gerçekleşmesinden dolayı her insan yeni realitesine birdenbire ve tümüyle uyum gösteremez, bir geçiş dönemi yaşar. Teşevvüş adı verilen bu geçiş dönemindeki insan ne yeni realitesine birdenbire ve tam anlamıyla uyum gösterebilir, ne de eski realitesini birdenbire ve tam anlamıyla terk edebilir. Teşevvüş dönemine yeni realitesine uyum göstermeye çalışan insanın uyumsuzluk dönemi de denebilir. Teşevvüşteki kişi yeni realitesinin bilgi ve prensiplerini henüz hazmedememiş ve eski realitesinin düşünme alışkanlıklarını, bakış açılarını vs. tam olarak terk edememiş durumdadır. Teşevvüş adı verilen bu bocalama, şaşkınlık ve karışıklık hali, bireyler için söz konusu olduğu gibi, toplumlar için de söz konusudur. Yani toplumsal gelişimde de her iki realite arasında bir teşevvüş dönemi olur ki, teşevvüşü atlatamayan toplumlar çöküş sürecine girerler.

KAYNAKLAR :
Meta Ansiklopedi, Alparslan Salt ve Cem Çobanlı, Ruh ve Madde Yayınları
Devamını Oku »

TEKAMÜL




Tekamül Nedir ?

Kelime anlamı olgunlaşmak, gelişmek olan tekâmül bir Yaratıcı yasasıdır.


Bütün yaratılanlar tekâmül eder. Bütün insanlar, bütün cisimler, bütün olaylar, kısaca bütün yaratılanlar değişir, başkalaşır, çeşitli hallere girerek gelişir. İnsanlıkta temelde daima bir ilerleyiş ve gelişme vardır; bu, tekâmülün gereğidir. Yaşama karışıklık değil, bir düzen ve ahenk hâkimdir


Tekâmülün sonu yoktur. Çünkü hayat sonsuzdur. O halde varlık ne kadar gelişirse gelişsin, tekâmülünün sonuna varamayacaktır.


Dünya, sonsuz evrende bulunan tekâmül okullarından biridir. Yaratıcı nasıl sonsuzsa, “O” nun Bilgisi ve tekâmül ortamları da sonsuzdur. Evrende her yer varlıkla ve hayatla doludur. Her ortam bir tekâmül yeridir ve varlıklar burada yaşayarak bilgi ve tecrübe edinirler. Dünya okulundan diploma alana kadar tekrar tekrar doğulur. Tekrar doğuşlar tekâmül için konulmuş bir Yaratıcı kuralıdır.


Tekâmül tek bir ömre sığmaz. Tekâmülün sonsuzluğu yanında sadece dünya bilgi ve tecrübesini göz önüne alsak bile, bir insan ömrünün bu kadar bilgi ve tecrübeyi elde etmesine zamanı ve enerjisi yetmez. Böylesine kısa bir süre içinde yapılan faaliyetler ise beden, toplum ve tabiat tarafından sınırlandırılır. Bu yüzden tekrar doğuşlarla yeni imkânlar sağlanır, tekâmül hızlandırılır.


Dünya hayatı canlıların tekâmülü içindir.


Evren düzeni, mükemmelen işleyen kanunlarla sağlanır. Bu kanunların dışında hiç bir varlık, hiç bir harekette bulunamaz. O halde tesadüf olmadığı gibi saçma ve abes bir iş de yoktur. Bilelim ya da bilmeyelim, her hareketin bir sebebi ve sonucu vardır. Bu sonucun ise evren ahengine uygun olmamasına imkân yoktur. Demek ki, insan ne yaparsa yapsın, tekâmül eder; ancak yaptıklarının sonuçlarıyla karşılaşmaktan kaçınamaz. Seçim insana kalmıştır, çünkü o, hareketlerinden sorumlu bir varlıktır.


Tekâmül adım adım gerçekleşir. Ruh varlığı tekrar tekrar doğuşlarla maddi evrenlerdeki bilgi ve deneyimini artırarak yavaş yavaş sonsuz tekâmül yolculuğunu sürdürür. Ve varlık öyle bir tekâmül seviyesine ulaşır ki, artık bedende doğmak mecburiyetinden kurtulur. Tekâmülün bir amacı da, ruhların, Tanrısal düzeni, doğada kendi imkânları oranında yürütebilecek bir düzeye ve etkinliğe ulaşmalarını sağlamaktır.


Bu sebeple ruhlar, madde kanunlarını öğrenmek ve onları uygulamak zorundadırlar.
Devamını Oku »

SPATYUM




Spatyum

Spiritüalist terminolojiye Latince’den (spatium) geçmiş bir terimdir. Spiritüalistlere göre, öte-âlem anlamında kullanılan bu terimi “ruhlar âlemi”, yani “ruhların bulunduğu âlem” olarak anlamamak gerekir. Çünkü ruhlar maddi değildir ve maddi olmayan bir varlık için mekândan söz edilemez. Ancak, ruhlar, her maddi ortamda, o ortama uygun bir araç kullanırlar.

Bu araç, yani ruhun tesirlerinin ulaştığı hedef, fizik dünyada fizik beden, spatyum denilen mekânda ise ‘perispri’ olur. (Ancak, perispri, fizik beden gibi terkedilmez.)

Dolayısıyla eğer spatyuma, orada ruhların araçlarının, etki ve eserlerinin mevcut olmasından ötürü ruhlar âlemi denilmek isteniyorsa, yaşadığımız fizik dünyaya da ruhlar âlemi denilmelidir; çünkü ruhlar (biz), araçları (bedenlerimiz) , etki ve eserleriyle burada da mevcuttur.

Spatyum sözcüğünden anlaşılması gereken anlam “ölüm ötesi âlem” ya da kısaca “ölüm ötesi”dir. Spatyum, yapısı bakımından, fizik maddelerin bilinen üç halinden (katı, sıvı ve gaz) farklı hallerdeki maddelerden oluşur.

Bunlar fizik maddelere oranla daha akıcı, yoğunlukları daha az ve atomik vibrasyonları daha hızlı maddelerdir. Ancak, spatyum tek tip bir maddeden oluşmaz, homojen bir yapıya sahip değildir; kendi içinde bir kademelenme gösterir.
Teozoflar bu kademelenmeyi, birbirinden kesin sınırlarla ayrılan âlemler (ether, astral plân, mantal plân; kozal plân) halinde açıklamaya çalışmaktadır.
Neo-spiritüalizm ise, yoğunluk farklılıkları gösteren bir kademelenmenin sözkonusu olduğunu kabul etmekle birlikte, spatyumun birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış tabakalar halinde düşünülmemesi gerektiği görüşündedir.

Vibrasyonel düzey farklılıklarından kaynaklanan bu kademelenme içerisinde her varlık tekâmül durumuna göre bir yer tutar. Ruhlar spatyumda perisprileri ile birliktedir. Spatyumda sonsuz denilebilecek, çeşitli seyyallik derecelerinde sıralanmış -maddi-hallerde- oluşan yaşam alanları ve muhitleri (ortam, çevre) vardır.

Spatyumda her perispri kendi çevresindeki diğer perisprilerle, o çevrenin gereklerine uygun biçimde ilişki ve irtibatta bulunur. Oradaki iki varlığın ilişkisi perisprileri ile olur.

Dünyadaki bildirişimde duyguların düşünce imajlarına, düşünce imajlarının da değerlerinden çok şeyi yitirmiş bir halde ses, şekil gibi sembollere dönüşmesi söz konusudur. Spatyumdaki perispriler arası bildirişimde ise ses, şekil, vb. yoktur (orada fizik madde olmadığından zaten mevcut olamaz); Tesir, karşıdakine aynen hissedildiği gibi, orijinal haliyle yansıtılır.

Ses denilen kaba maddi vibrasyonların olmadığı spatyumda lisanlara gerek yoktur; bedensizlerin lisanı manalardan oluşur. İlişki şöyle gerçekleşir: Bir bedensizin isteği, perisprisinde o istekle ilgili birtakım vibrasyonların meydana gelmesine neden olur.

Bu vibrasyonlar o perispriyle ilgili çevredeki seyyal maddelerin de titreşmesini sağlar. Bu seyyal ortamdaki sarsıntılar, bizim mekân anlayışımızla ölçülemeyecek çok büyük bir alanı bir anda istilâ eder ve dolayısıyla diğer bedensizin perisprisine ulaşarak onda aynı nitelikte bir sarsıntı yaratır.
(Bu, fizikteki, titreşimin hava yoluyla aktarılması sayesinde oluşan rezonans olayına benzetilebilir.) Bu bir çağırıştır; ikinci varlık isterse yanıt verir ve ilişki kurulmuş olur.

Spatyumdaki iki bedensiz, böylece, bizim yıllarca sürebilecek görüşmelerle yapabdeceğimiz bildirişimi, “bir an” diyebileceğimiz -çok kısa bir süre içinde olup biten bildirişimle gerçekleştirebilirler.

Buna karşılık spatyumdaki bedensizler, dünyada olup biten her şeyi bilen varlıklar değildir; bedensizler, bedenlilerle birtakım şartlar dâhilinde (perisprital irtibat, telepati ) ilişki kurmadan dünyadan haber alamazlar, hatta “ruhsal irtibat” seansının yapıldığı odanın içinde olup bitenleri bile bilmezler.

Spatyumdaki bedensiz varlıklar dünyadaki bir bedenli varlığın perisprisiyle irtibat kurmadan, dünyadaki canlı ve cansız maddelere doğrudan doğruya bir müdahalede bulunamazlar.
Fizik dünyadaki ölüm olayından sonra ruhlar için spatyumda üç temel aşama sözkonusu olur:
1- Kendiliğinden imajinasyon aşaması:

Tekâmül düzeyi ne olursa olsun, fizik dünyadaki ölüm olayından sonra ruh, fizik bedenini terketmiş olduğunu hemen anlayamaz; önce bir bocalama dönemi geçirir. (Kişi dünyadayken spatyumun nasıl bir yer olduğu hakkında ön-bilgiler almış olsa bile, yine de bu bocalama dönemini geçirir.

Bu, içinde bulunulan yeni ortamı tanıma maktan, anlayamamaktan, alışamamaktan doğan bir tür uyumsuzluk sürecidir.) Bu dönemde bir tür bilinçsizlik hali söz konusudur. Bu hal neo-spiritüalist terminoloji de Teşevvüş terimiyle ifade edilir.

Spatyuma göçmüş bir varlıkta dünyadaki haline kıyasla meydana gelen başlıca manevi değişiklikler şunlardır:

Dünyadaki maddi bağlar ortadan kalktığından, baskı altındaki vicdan serbestleşir ve dünyadaki haliyle karşılaştırılamayacak derecede güçlü bir konuma gelir.

Dünyadaki maddi bağlar ve bu bağlarla bağlı işler ortadan kalktığından, varlıkta, başta pişmanlık olmak üzere duygular (utanma, acıma, hiddet, korku vb.) ve eğilimler ön plana çıkarlar. İlk aşamadaki varlıklar, fikirlerinden çok duygu ve eğilimlerinin esiri olurlar.

İmajinasyon yeteneği fizik dünyadakinden birkaç kez daha güçlü duruma gelir, (Düşünme ve imajinasyon maddi bir yapı olan beyin tarafından üretilmediğinden ölümden sonra da devam eder).
Bütün bu değişiklikler sonucunda, spatyumda serbestleşen duygu ve eğilimler vicdanın direktifi altında, imajinasyon sayesinde, varlığa gerçek görünen bir yaşam sahnesinin oluşmasına neden olurlar, aslında gerçektir de.

İmajlar insan ruhunda objektif (nesnel) bir değere sahiptir. Sahne, imajinasyonla yaratılan öylesine canlı, öylesine objektif imajlarla doludur ki, varlık, bu yapay âlemi kendisinin yarattığının farkında olmadan, yaşamını sahnedeki olayların içinde sürdürür.

(Aslında bu yapay bir âlem değildir; bu, vicdanımızın Şuuraltındaki imajlarla gizli olan veya olmayan irademizi kullanarak kurduğu objektif ve reel yaşamımızdır. Bu durum, tıpkı, dünyadayken görülen rüyalara benzer:

Rüyada da insan, imajların kendi imajinasyonunun ürünü olduğunu düşünmeden, onları objektif bir realite olarak kabul eder. Varlık, dünyasal anlamıyla “iradesinin dışında” meydana gelen olayları “yarı-şuurlu” bir halde yaşamaktadır.

Bu manevi süreç, maddi açıdan şöyle açıklanmaktadır:

Spatyumun maddeleri son derece duyarlı maddeler olup, hayal etme ve düşünmeyle şekil alma özelliğine sahiptir. (Bu süptil maddeler imajinasyon yeteneğiyle şekillendirilebilme özelliğine sahip olduklarından, ölüm olayı ile spatyuma göçmüş biri içinden neyi geçirir, neyi niyet eder veya neyi düşünürse karşısında onu bulur.)

Dezenkarne (fizik bedenini terketmiş) varlık halen dünyada yaşıyormuş gibi düşünmeye, davranmaya devam eder, düşünsel alışkanlıklarını sürdürür. Bu yüzden, varlık orada, farkında olmadan, spatyumun maddelerini imajinatif faaliyetleriyle biçimlendirerek, kendisini, kendisinin yarattığı yapay bir dünyada bulur.

Yarattığı bu yapay dünyayı fiziksel dünya ortamı zanneder ve önceleri bundan hiç kuşku duymaz. Üstelik bunun kendi imajinasyonunun ürünü olduğundan da habersizdir. (Kendi düşüncelerinin, imajinasyon yeteneğinin ürünü olan bu nesne, kişi ve olayları kendi dışındaki beş duyusuyla algıladığı bir gerçeklik sanan varlık, bunların gerçekliğinden, daha doğrusu objektif oluşundan en ufak bir kuşku duymaz.)

Aslında bu imajinatif dünyayı yaratan, varlığın iradesini etkisi altına almış vicdanından başka bir şey değildir. Bu işte şuuraltı imajları kullanılır. Dolayısıyla her varlık, fiziksel dünyadaki manevi ve ahlaki yapısı ya da “içyapısı” nasılsa, yani niyetleri, fikirleri, duyguları, eğilimleri, alışkanlıkları, değer verdiği şeyler nasılsa, kendini spatyumda öyle bir ortamda bulur.

Varlık, bilmeden oluşturduğu imajların, mizansenlerin, sahnelerin içinde yaşar; bu yaşam, varlık için’yerine göre ıstıraplı, yerine göre ıstırapsız olur. İşte kimi inanışlarda sözü edilen cennet ve cehennem sembollerinin anlamlarından biri de, varlıkların yaşadıkları bu ıstıraplı veya ıstırapsız hallerdir. Oradaki tek yargıç, varlığın vicdanıdır.

Spatyum’daki zaman akışı ve zaman kavramı dünyadakiyle bir değildir, kıyaslanamazlar. Örneğin, spatyumdaki bedensiz varlık dünyada yıllar alabilecek olayları, spatyumda dünya zamanıyla bir saniye içerisine sığacak şekilde yaşayabilir ve geçirdiği kısa zaman, kendisine bu kadar uzun gelebilir.
Fiziksel dünyadan ayrılmalarının üzerinden henüz birkaç gün geçmiş olmasına rağmen, bu aşamadaki varlıklara, orada geçirdikleri zaman, bir-kaç yüzyıl kadar uzun gelebilir.

Spatyumun bu ilk aşamasına klasik spiritüalizmde “iradedışı imajinatif kreasyon aşaması”, neo-spiritüalizmde ise “kendiliğinden imajinasyon aşaması” adı verilir. Teozoflara göre, varlık, bu aşamada, arzular, duygular ve hayaller âlemi olan Astral plân’dadır.

2- İkinci aşama iki “tali aşama “da ele alınabilir:

a) Geçiş aşaması:

Bu aşamada imajinatif kreasyon devam etmekle birlikte, varlıkta yavaş yavaş şuurluluk hali belirmeye başlar. Fakat bu, “kesikli” (an be an gidip gelen) bir şuurluluktur. Yani ikinci aşamanın gerektirdiği şuurlu ve idrâkli hal henüz tam olarak oluşmamıştır.

Bulanık ve bulutlu (sisli) şuur hali biraz berraklaşma göstermiş olmasına karşılık henüz devam etmektedir. Bir şimşek süresi kadar gelip geçici idraklenmeler söz konusudur.

Manevi varlıklarını fiziksel dünyadayken sanatla, güzellik duygularıyla, iyi değerlerle, ahlaki ve ruhî bilgilerle yüceltilmemiş, bu alanda hiçbir çaba sarf etmeye gerek görmemiş ve zamanlarını yalnızca maddi zevklerin peşinde koşarak geçirmiş olanlar daha yukarı aşamalara çıkamazlar.

Birinci aşamadakiler gibi yüksek varlıkların koruması ve yardımı altında, bir süre sonra, tekâmül ihtiyaçlarına göre hazırlanan yeni bir yaşam plan ve programıyla, dünyada tekrar bedenlenirler.

b) Şuurlu ve idrâkli imajinasyon aşaması:

İkinci aşamanın bütün gereklerine uyabilecek kadar yükselmiş olan varlıklar, buradaki sınırsız, güzel ve iyi olanaklardan yararlanarak mutlu bir yaşam sürerler. Kendilerini ve çevrelerini tanımaya, araştırmaya çalışırlar.

İmajinatif kreasyonlarını artık şuurlu olarak yapmaktadırlar. Fakat burada gelişigüzel ve keyfi amaçlarla yapılan imajinatif kreasyonlar söz konusu değildir. Burası bir değerlendirme ve uygulama alanıdır. Burada, fiziksel dünyada edinilen bilgi ve görgünün uygulama alanına getirilmesi, yani kazanılan yeteneklerin, değerlerin denenmesi söz konusudur.

Böyle yükseltici, geliştirici amaçlarla, buradaki varlıklar, gerek kendi imajinasyonlarıyla kendilerinin oluşturdukları, gerekse yüksek varlıkların oluşturdukları olayları yaşarlar.

Son enkarnasyonda fiziksel dünyada yaşananlar, başka biçim ve tertipler altında, başka senaryolarla, adeta yeniden yaşanır. Böylece, fiziksel dünyada kazanılanların denenme, sınanma olanağı elde edilmiş olur. Reenkarne olmadan önce hazırlanan sonraki yaşam planını az çok kendileri yapabilecek duruma gelen varlıkların ilk basamağı bu aşamadır. Teozoflara göre, varlık bu aşamada, artık arzulann ve duygulann değil, zihinsel çalışmaların söz konusu olduğu mental (zihinsel) plândadır.

3- Kozalite (nedensellik) aşaması:

Bu aşamaya bu adın verilmesinin nedeni bu aşamadaki varlıkların, üç boyutlu âlemdeki olayların neden-sonuç zincirini çözebiliyor, olayların akışındaki neden-sonuç ilişkilerini açıklıkla görebiliyor olmasıdır.

Bu aşamadaki varlık kendisi ve başkaları tarafından yapılan işlerin içeriğini araştırır. Buradaki yaşam daha çok bir derin düşünme (contemplation) yaşamıdır; fakat burada söz konusu olan, dünyada anlaşılan tarzdaki cansız ve pasif bir düşünme biçimi değildir.

Buradaki düşünce tümüyle aktiftir, bir faaliyettir. Burası bir analiz ve sentez yeridir. Burada varlık milyarlarca yılla ifade edilebilecek bir süre boyunca geçirdiği yaşamlarının bütün gözlemlerini ayrıntılı bir şekilde inceleyerek, çıkardığı sonuçlardan edindiği bilgilerle ilâhî yasaları kavramaya, anlamaya çalışır.

Geçmişine ait gözlemleri incelemesinde teorik ve pratik her türlü faaliyet söz konusudur. Kısacası, “kozalite âlemi” ya da “kozalite plânı” denilen bu mekân, üç boyutlu âlemimizdeki realitelerin bütün gereklerini idrak etmiş ve onların neden-sonuç zinciri halinde birbirini izleyen halkalarının gizemini çözmüş varlıkların mekânıdır.

Buradaki varlıklar, fiziksel dünyada ancak çok yüksek nedenler uğruna çok nadiren enkarne olurlar. Yeryüzünde yüzyıllardan yüzyıllara gerçekleşen bu doğrudan doğruya temasları sonucunda büyük hakikatler meydana çıkar ve bunların hükümleri yüzyıllarca sürer.

Burası, spatyumun en yüksek mekânı olmakla birlikte buradaki varlıklar da üç boyutlu idrakten kendilerini kurtaramamışlardır: Duygu, düşünce ve kabulleri hep üç boyutlu realitelerin etkisi altındadır. Renkler ve biçimler üç boyutlu âleme özgü kavramlardır. Üç boyutlu âlemdeki her gezegenin, kendi tekâmül durumuna uygun bir spatyumu vardır.

Klasik spiritüalizmdeki bilgilerde, spatyumun ötesindeki bir başka âlemin varlığından söz edilmez. Neo-spiritüalizme göre ise, madde kâinatı maddenin sonsuz hallerindeki âlemlerden oluşmuştur ve spatyumun ötesinde de bir başka âlem bulunmaktadır: Spatyumun en üst mekânı olan kozalite plânı, gerek maddi yoğunluğu, gerekse barındırdığı varlıkların tekâmül düzeyi bakımından, üç boyutlu âlem ile dört boyutlu âlem arasındaki geçiş basamağıdır, köprüdür.
Devamını Oku »

SEANS




Seans


Seans; spiritüalist, metapsişik ve parapsikolojik terminolojilerde kullanılan bir terim olup, bir süjenin ya da medyumun bulunduğu, araştırma, inceleme, gözlem ve bilgi alma amacıyla, yapılan deney olarak tanımlanır. Terim, fiziksel medyumluk deneylerinin yanı sıra zihinsel medyumluk deneyleri için de kullanılır.

Türk ruhçular zihinsel medyumluk deneyleri için kimi zaman, seans yerine celse (ruhsal irtibat celsesi) terimini kullanırlar. Ruhsal irtibat seanslarında medyumu hipnoz haline sokan ve seansı yönlendiren kişiye operatör, seansta bulunanlara hazirun denir. Hazirundakiler yalnızca gözlemci olarak bulunabilecekleri gibi, seansa sorularla da katkıda bulunabilirler. Hazirunun seansa psişik bakımdan da katkısı olduğu belirtilir.
Devamını Oku »

POLTERGEIST




POLTERGEIST NEDİR?

Poltergeist, genellikle “yaramaz” ve bazen kötü niyetli bir ruhun, sesler çıkararak, nesneleri hareket ettirerek veya insan / hayvanlara hücüm ederek kendi varlıklarını ortaya çıkardıkları paranormal olaya ve bu ruha verilen addır. Poltergeist kelimesi, Almancadaki “poltern” ( vurmak) ve “geist” ( ruh) olan iki kelimenin birleşiminden gelir. Bazı poltergeist vakaları açıklanamadığı gibi gerçek ruhlarla bağlantısı olabileceği düşünülürken, başka vakalarda bu fenomenin, bir kişi tarfından bilinçsiz psikokinezi üretilmesi sonucunda oluştuğu sonucuna varılmıştır.

Sıkça raslanan Poltergeist aktiviteleri, taş, pislik ve başka küçük obje yağmurları; hateket eden veya fırlatılan nesneler ( hatta büyük mobilya gibi ); yüksek volumlü sesler ve çığlıklar ; ve iğrenç kokular olarak sayılabilir. Teknoloji geliştikçe poltergeist olaylarının da buna da uyum sağlandığı gözlemlenmiştir. Telefondaki veya elektronik aletlerdeki parazitler ve açılıp kapanması, ışıkların açılıp kapanması gibi. Pazı olaylarda poltergeist'ın, yaşayan varlıklara karşı çimdikleme, ısırma, vurma ve cinsel taciz gibi saldırılarda bulunduğu söylenmektedir. Genellikle poltergeist aktivileri aniden başlar ve aniden biter. Bu olayların devamlılık süresi birkaç saat veya ayı geçebildiği gibi, bazı vakaların birkaç yılı geçkin süredir devam ettiği rapor edilmiştir.

Aktiviteler neredeyse daima geceleri bir kişinin huzurunda vuku bulur. Tipik olarak bu kişi “aracı” yani, aktiviteleri çeken veya aktivitelere odak olan kişidir. Birçok paranormal veya psikokinesi olarak belirlenen poltergeist olaylarında “aracı” etmendir. “Aracı” genellikle bayan ve yirmi yaşın altındadır. Poltergeist rahatsızlıkları erken zamanlardan beri tüm dünyada vuku bulmaktadır. 70'li yılların sonlarında Parapsikolojist Alan Gauld ve A.D. Cornell, 1800 yılından beri meydana gelen olayları için bir bilgisayar analizi yaptılar. Analizin sonucunda 63 genel karakteristik tanımladılar. Bunlardan bazıları aşağıdadır;

Olayların ;

% 64'ü küçük objelerin hareketini içeriyor
%58'inde geceleri daha aktif olduğu belirlenmiş
% 48'i belirgin hafif vuruşları içeriyor
% 36'sı büyük nesnelerin hareketini içeriyor
% 24'ü bir yıldan uzun sürdüğü belirlenmiş
% 16'sı poltergeist ile aracı arasında iletişim kurulduğu belirlenmiş
%12'sinde pencerelerin açılıp kapanması belirlenmiş.

19. yy dan evvel poltergeist aktivitelerine şeytanın, iblislerin, cadıların ve ölülerin ruhlarının sebep olduğuna inanılırdı. Gaul- Cornell analizi sonucunda, olaylardan yalnız %9'u şeytan, % 7'si cadılar ve %2'si ölülerin ruhlarıyla ilişiklendirilmiştir. Şeytanla veya cadılarla ilişiklendirilen olayların çoğu batılı olmayan ülkelerde meydana gelmiştir. Seanslarda meydana gelen poltergeist aktiviteleri ise ruhlarla ilişiklendirilmiştir.

19. yy.sonları ve 20. yy başlarında artan ve gelişen psişik araştırmalar, poltergesit aktivitelerinin hakiki olduğunu doğrulamakta oldukça yardımcı olmuştur. Bu konudaki ilk araştırmacılarıdan ikisi , Psişik Araştırma Derneğinin kurucuları olan Sir William Barret ve Frederick W.H. Meyers'dir. Özellikle Meyers Poltergeist olaylarının gerşek olduğuna ve hayalet olaylarından tamamen farklı olduğuna inanıyordu.

1930'larda ruhbilimci ve parapsikolog olan Nandor Fodor, bazı poltergeist olaylarının ruhlar tarafından değil de, bastırılmış öfke, kin ve seksüel gerilimden dolayı şiddetli acı çeken “aracı” ( olayların odağı olan kişi ) tarafından meydana getirildiği teorisini geliştirmiştir. Fodor birkaç olayda başarıyla teorisini kanıtlamıştır. Örneğin, İngilterede çok ünlü olan “Tormton Heath Poltergeist” olayı. 1938 de araştırdığı bu olayda odak olan kadının bastırılmış duygularının, poltergeist ve vampir saldırıları gibi görünen olaylara sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Spiritualistler Fodor'u acımasızca eleştirmişler ancak Fodor Spiritualist bir gazeteye karşı açtığı iftira davasını kazanmıştır.

Durham/ Kuzey Carolina ‘da bulunan Psişik Araştırma vakfının proje müdürü olan William Roll, psikolojik disfonksiyon teorisini ilerletmek için ayrıca araştırdı. 1960'lardan başlayarak , dört asıra yayılan ve yüzden fazla ülkede meydana gelen rapor edilmiş 116 yazılı poltergeist olayı üzerinde çalıştı. Roll "recurrent spontaneous psychokinesis" ( Yinelenen kendiliğinden olan psikokinezi ) ( RSPK) olarak adlandırdırdığı, açıklanamayan ve psişik hadiseler içeren bir şablon farketti. Keşfettiği üzere, çocuk veya ergenlik döneminde olan ve cezalandırma korkusu olmadan istemdışı PK ( psikokinezi) ile kinini ifade eden “aracı” tipi en çok raslananıydı. Bu vakalarda “ aracı” olaylara sebebiyet verenin kendisi olduğunun farkında değildir, ancak bir anlamda da gizlice veya açıkça olayların olmasından memnuniyet duyar.

Başka olayları inceleyen ve “Aracı' yı” gözlemleyen başka araştırmacılar ise bu aracılardan bazılarının aklıl veya ruhsal sağlığının strese karşı hassas olduğunu bulmuşlardır. Bu olaylarda poltergeist aktivitelerinin meydana geldiği evle ilgili olarak hastanın ( aracı) duygusal bağı olduğu anlaşılmıştır. Aracı'nın kişiliği incelendiğinde araştırmacılar ankzeyete reaksiyonlar, konuşma hizterisi, fobiler, obsesyonlar ve şizofreni gibi olgular bulmuşlardır. Bu durumdaki bazı olaylarda poltergeist olaylarında azalma görülmüştür. Bütün bunlara rağmen psikolojik disfonksiyon teorisi Gauld ve Cornell gibi araştırmacılar tarafından, yapılan psikolojik testlerin geçerli olmadığı iddası ile kabul edilmemektedir.

Psikiyatrist Ian Stevenson, ölü ruhlarının, farkına varılan vakaların daha fazlasında poltergeist aktivitesinin nedeni olduğunu ileri sürmüştür.Üzerinde çalıştığı, ölü ruhlara veya aracıya yorulan birkaç vakada, iki durum arasında belirgin farklılıklar olduğunu fark etmiştir. Yaşayan aracıları içeren fenomen vakkalarında bir amaç gözlemlenmediği gibi sık sık şiddet raslanırken, ölü ruhlarını içeren vakalarda akılcıl mesajlar, sebepli olarak nesnelerin hareketi ve çok nadiren küçük boyutlu şiddete rastlanmıştır.

Ünlü Poltergeist olaylarından bazıları...

Epworth Poltergeist

Bu vaka klasik bir poltergeist vakası olarak bilinir. Olay 1716 yılının Aralık ayında, İngiltere-Lincolnshire da Epworth'de meydana gelmiştir. Wesley ailesinin tüm fertleri iki ay boyunca yükses sesli vuruşlar ve sesler duymuşlardır.Bayan Wesley'in tuttuğu notlara göre bazen sesler özel bir karakter içermekteydi. Özellikle bir tanesinde, bay ve bayan Wesley merdivenleri tırmanırken, sanki görünmeyen biri para dolu bir çuvalı ayaklarının dibine boşaltırmışcasına sesler duymuşlardır. Bunu izleyen olaylarda kimi zaman şişe kırılması, ayak sesleri, kükreme sesleri, kapı mandalının kaldırılıp indirilmesi gibi sesler duymuşlardır. Epworth Poltergeist'i İngiliz Psişik araştırmaları tarihinde en iyi belgelenmiş vakalardan biridir. Yine de kaynağı ve nedeni bulunamamıştır.

Thornton Heat Poltergeist

Bu olay otuz yılı aşkın bir süre önce İngilterede, Thornton Heat ‘de meydana gelmiştir. Olaylar bir ingiliz ailesinin, bir ağustos gecesinde, baş uçlarında bulunan radyonun kapalıyken aniden açılması ve görünmeyen eller tarafından yabancı bir istasyona ayarlanmasıyla başlamış ve dört yıla yakın sürmüş. 1972 senesi noel sezonunda, bir süs eşyası kendiliğinden hareket ederek odayı geçmiş ve evin babasının kafasna çarpmış, noel ağacı şiddetle sarsılmış. Yeni yıla gelindiğinde, içeride kimse olmadığı halde yatak odasından ayak sesleri duyulmuş. Aynı gece evin oğlu gece yarısı aniden uyandığında, karşısında eski giysiler içinde, tehditkar bakışlı bir adam görmüş.

Bir gece arkadaşlarını ağırlarken, dış kapıdan gelen şiddetli vuruşlar, salondaki kapının aniden kendiliğinden açılıp kapanması ve evin ışıklarının söndürülüp açılması ile ailenin korkuları gittikçe büyümüştü. Evin kutsanması da fenomenlerin bitişini sağlamadı, Yüksek sesler, hareket eden nesneler. Hatta bazen aile büyük bir mobilyanın duvara çarpıp parçalanmasını andıran sesler duyuyorlar ancak odaya girdiklerinden her şeyin yerli yerinde olduğunu görüyorlar.

Olaylar doğrultusunda ailenin danıştığı bir medyum, evin Chatterton adında ölmüş bir çiftçinin ruhu tarafından işgal edildiğini, ruhun aileyi, kendi malına zorla girmiş kişiler olarak gördüğünü açıklıyor. Bunun üzerine yapılan araştırmalar üzerine 18. yy'da Chatterton adında bir çiftçinin o evde yaşamış olduğu ortaya çıkıyor. Adamın ruhu ile birlikte çiftçinin ölmüş karısını da aile tarafından zaman zaman görünüyor. Olaylarla başa çıkamayan aile evden taşındığında Poltergeist aktiviteleri durmuş ve onlardan sonra taşınanlar tarafından evle ilgili başka bir olay rapor edilmemiş.


Smurl Poltergeist

1974 -1987 yılları arasında, Amerika Pensilvanya eyaletinde, West Piston - Chase caddesinde oturan sıradan bir aile, 13 yıl boyunca açıklayamadıkları ve bir türlü kurtulamadıkları olaylarla karşı karşıya kaldılar. Başlarına gelen olaylar medyaya yansıyıp, yaşadıkları bu çetin sınav “ The Haunted” adı altında hem kitap hem film olarak yayınlandığında, hikayeleri meşhur oldu. Ailenin adı Smurl’du.


Herşey , 1972 yılında meydana gelen Agnes kasırgasının, ardında bıraktığı sel felaketinin yarattığı hasar sonucu, Jack ve Janet Smurl’un yaşadıkları Pensilvanya Wilkes-Berre’den taşınmalarıyla başladı. 1973′de Jack Smurl’un anne ve babasının aldıkları iki katlı dubleks eve yerleşerek beraber yaşamaya başladılar. Jack ve Janet ile iki kızları Dawn ve Heather evin bir yarısında, Jack’in anne ve babası ise evin diğer yarısında yaşıyorlardı. Ev 1896 yılında inşa edilmişti ve orta sınıf , sıradan bir mahallenin ıssız bir caddesindeydi.

Yaşayış biçimlerinden mutluydular. Jack ve Janet Katolik inançalarına göre büyümüşler ve Jack’in ebeveyinleri gibi inançlarına sıkı sıkıya bağlıydılar. Birbirlerine bağlı ve sevgi dolu bir aile olmalarından dolayı evi paylaşmaktan son derece mutluydular. Evde bazı tamiratlar yapmışlar ve yeni dekorlar ekleyerek iyice yerleşmişlerdi. Bir süre sonra Jack ve Janet’in yeni doğan ikiz kızları Shannon ve Carin katılmıştı bu mutlu aileye.

Ocak 1974′te, eve taşınmalarından bir buçuk sene sonra birşeyler değişmeye başladı.

Olay, küçük fakat kafa karıştırıcı sıkıntılar ve olaylarla başladı. Yeni halılarından birinde çıkarılması mümkün olmayan ve nereden geldiği belirdiz bir leke oluştu; yeni dekore edilmiş banyo eşyalarının üzerinde derin çizikler meydana geldi ; akıtan borular tamir edilmelerine rağmen akıtmaya devam ettiler ve televizyon aniden alev aldı.

Zaman geçtikçe olaylar ürkütücü ve korkutucu hale geldi. Jack ve Janet’in kızları Dawn yatak odasında havada yüzer gibi duran insanlar gördüğünü iddia ediyordu. Çekmeceler kendiliğinden açılıp kapanıyor, merdivenlerde kaynağı belirsiz ayak sesleri duyuluyor, fişe bile takılı olmayan radyo ansızın yükses sesle çalışmaya başlıyor, tuvalet sifonları kendiliğinden çekiliyordu.

Olaylara yolaçan her ne idiyse, devam etti ve daha da kötüleşti. Evin içinde korkunç leş kokuları oluşuyordu ve Jack birkaç defa görünmeyen birşeylerin kendisine dokunduğunu hissetmişti. Zaman geçtikçe Poltergeist daha da şeytani olmaya başlamıştı. Tarih 1977′yi gösterdiğinde aile açıklanamayan sıkıntılardan çok daha fazlasıyla karşı karşıya olduklarını anlamışlardı.

Fenomen sadece evin Jack ve Jabet’in yaşadığı kısımla sınırlı kalmıyordu. Evin diğer yarısında yaşayan Jack’in ebeveyinleri de korkutucu olaylarla karşı karşıya gelmişlerdi. Evin yaşadıkları tarafında, evin içi bazen bir anda buz gibi soğuyor, evin diğer yarısında sanki Jack ve Janet şiddetli ve küfürlü kavgalar ediyorlarmış gibi sesler duyuyorlardı.

Hatta yakındaki komşular bile Smurl ailesinin başına musallat olan fenomenden etkileniyorlardı. Evde kimsenin olmadığı zamanlarda bile, evin içinden çığlıklar ve yüksek sesli gürültüler geliyordu. Komşuların çoğu alienin başına musallat olan olaylardan üzüntü duyarken, bir kısmı ise, özellikle işin içine medya girdikten sonra, fenomenin tanıdkıları biri tarafından yaratıldığını ve aileyi bu iş üzerinden para kazanmaya çalışmakla suçluyorlardı.

Bir gün, Jane bodrumda çamaşırları makineye koyarken birinin adını seslendiğini duyuyor ve o da sese cevap veriyor. Sonra ona kimin seslendiğini anlamak için evi dolaştığında evde tamamen yalnız olduğunun farkına varıyor. Sanki bu olay bir katalizör görevi görmüş gibi, olayın ardından kısa bir süre sonra Smurl’ların evini işgal eden güç daha küstah ve daha güçlü hale geliyor. Jane’in mutfağında beliren, siyah, insan şeklindeki varlık duvardan geçerek Jack’in ebeveyinleri olan John ve Mary’nin tarafına geçiyor. Aynı anda fenomene Mary de şahit oluyor.

Bundan sonra aileye karşı fiziksel şiddet başlıyor ve gittikçe çoğalıyor. Alman kurdu olan köpekleri işkenceye maruz kalıyor, bulunduğu yerden kaldırılıp defalarca evin içinde ordan oraya fırlatılıyor, Shannon merdivenlerden itiliyor, tavan pervanesi koparak Janet’in oturmuş olduğu yeri milim sıyırarak düşüyor ve şans eseri Janet yaralanmıyor. Ayrıca Janet zaman zaman oturduğ yerden havalandırılıp fırlatılıyordu. Bunun yanı sıra duvarların içinde sürekli tekrar eden vuruş ve tırmalama sesleri geliyordu.

1986 tarihinde Ed ve Lorraine Warren yardım amacıyla Janet ile bağlantı kurdular. Warren’ler , daha evvel Long İsland’da bulunan Amityville evini de incelemiş olan tanınmış birer psişik araştırmacı ve demonolojisttiler. Janet onların hakkında çok şey duymuştu ve çaresizlik içinde kuşkuculuğunu bir yana atarak onlardan yardım istemişti. Warren’ler aile ile görüşüp evi incelediler. Vardıkları sonuç evde bulunan 4 varlıktan biri şeytaniydi. Bu şeytani varlığın kendini açığa çıkarması için verilen tüm çabalar sonuçsuz kaldı, bunun yerine aileye karşı şiddet daha da fazlalaştı.Görünüşe göre bir tek kutsal su ve dularak olayların ara ara durulmasını sağlıyordu.

Aileye karşı saldırılar ın şiddeti daha da kötüleşti. Jack ve Janet seksüel saldırılara uğradılar, kızları Dawn ise neredeyse varlık tarafından tecavüze uğradı. Carin Smurl ve Ed Warren bilinmeyen bir nedenle hastalandılar, Janet ve Mary Smurl’un kollarında kesikler ve ısırıklar oluştu.

Smurl ailesi yardım için Katolik Kilisesine başvurduklarında, Warren’ler şeytan çıkarma ayini için Peder Mc Kenna’yı getirdiler eve. Peder şeytan çıkarma ayini yaptığında bu sadece şeytani varlığı daha da kızmasına sebep oldu. Pederin yaptığı ikinci şeytan çıkarma da işe yaramadı.

Şeytani varlıktan kaçmaya çalışmakta bir işe yaramıyordu. Ailece gittikleri kampta varlık tarafından takip edildiler, hatta Jack işte bile varlığın tacizlerine uğruyordu. Aile çaresizlik içinde yardım için medyaya başvurdu. Ancak bu sadece ailenin ve evin turist akınına uğramasına, basının yoğun ilgisine ve olayları kuşkuyla karşılayanların saldırılarına sebep oldu. Kilisenin olaya karışmamak için yardım çağrılarına verdikleri red cevaplarına karşılık, medyanın da desteklemesiyle Scranton piskoposluğu olayı araştırmayı kabul etti.

Peder Mc Kenna tarafından yapılan 3. şeytan çıkarma ayininden sonra aktiviteler durdu. Ancak ayinden ve sona eren işkencenin ardından yalnız 3 ay sonra, Aralık 1986′da Jack karanlık bir şeklin kendine işaret ettiğini gördü ve fenomen tekrar başladı. Smurl ailesi evlerini terk ederek başka bir kasabaya taşındılar ve olayla ilgili kitap taşınmalarından kısa bir süre sonra yayınlandı.

1991 yılında çıkan ve ailenin başına gelen olayın konu alındığı filmden 3 yıl önce, 1988 yılında kilise 4. şeytan çıkarma ayinini yaptı ve en sonunda başarılı oldu. Yıllarca maruz kaldıkları karanlık şiddetten en nihayet kurtulmuş ve özlemle bekledikleri huzur dolu yaşama kavuşmuşlardı.

Enfield Poltergeist

Belki de şimdiye kadar kayda geçmiş paranormal olayların içinde en meşhur poltergeist vakalarından biri Kuzey Londra’daki Enfield olayıdır.

Olaylar başladığında, boşanmış bir anne olan Peggy Harper ve dört çocuğundan oluşan beş kişilk aile, Einfield’daki 3 odalı bir evde yaşıyorlardı. Hadiseler Ağustos 1977′de, çocuklardan ikisi olan Janet ve Pete’nin annelerine yataklarının kendi kendilerine hareket ettiklerini söylemesiyle başladı. Peggy çocukların yatak odalarını araştırdığında yatakları herzamanki yerlerinde görünce çocuklarının hikaye uydurduğunu düşünmüştü.

Ancak bir sonraki gece çocuklar tekrar annelerini çağırıp bu seferde odalarının içinde hışırtılar duyduklarını söylemişlerdi.. Bu hışırtılar çocukların tarifine göre bir sandalyenin odanın içinde boydan boya sürüklenerek hareket ettirilmesine benziyordu. Peggy onları rahatlatmak için sandalyenin yerini değiştirip ışığı kapatıp odadan çıkmaya hazırlandığında aynı sesi o da işitir. Işığı tekrar açtığında ses durur. Ancak kapadığında sesi tekrar duyar. O anda olanlar Peggy’nin gözü önünde gelişerek devam edecektir.. Duvardan dört defa yükses sesli vuruş duyulur ve şifoniyer kendiliğinden hareket eder. Peggy’nin şifoniyeri tekrar yerine, duvarın kenarına itmesi bir işe yaramaz ve şifoniyer tekrar hareket eder. Peggy’nin ikinci kez şifoniyeri yerine itmeye çalışması sonuçsuz kalır ve soğukkanlılığını bir anda kaybedeb Peggy çocuklarına yataktan çıkmalarını söyleyerek hep beraber yardım istemek için komşularına koşarlar.

Komşuları evi araştırdıklarında aynı vuruş seslerini onlarda duyarlar. Evi ve bahçeyi araştırmaları sonuçsuz kalır ve bunun üzerine polise başvururlar. Polis geldiğinde aynı sesleri duyar, hatta polis memurlarından biri bir sandalyenin kendi kendine hareket ettiğine şahit olur.

Olaylar çoğalarak devam eder. Fenomene aile dışından bir çok kişi şahit olur. Yerel din adamı, polis, yerel medyum ve Daily Mirror gazetesinden gelen muhabirler de bu şahitlerin arasındadır. Sonunda Psişik Araştırma Derneği üyelerinden Maurice Grosse’le olayı araştırması için bağlantı kurar. Grosse Harper ailesinin evinde kaldığı ilk günler içinde herhangi bir olay olmaz. Birkaç gün sonra çocukların odasındaki bir sandalyenin bulunduğu yerden kaldırılıp fırlatılmasıyla olaylar başlar. Olay olduğunda çocuklardan biri odada uyumaktadır. Sandalyeyi yerine geri koyarlar. Birkaç saat sonra olay tekrarlandığında evde kalan fotorafçılardan biri hareketin fotorafını yakalar.

Olay Daily Mirror gazetesinin ön sayfasına yansır ve Londra’daki ana radyo istasyonlarından biri Peggy , Grosse ve olaya şahit olan komşularla birlikte ikibuçuk saat süren bir gece programı yapar. Program boyunca olay konuşulur.Harper ailesi gittikçe ünlenir ve Enfield olayı gün geçtikça daha da ilgi çeker. Yazar Guy Lyon da Grosse’nin, sona ermeden evvel iki sene süren garip olayı incelediği araştırmasına katılar.

Olayların devam ettiği iki sene boyunca, duvarlardaki vuruş sesleri neredeyse günlük olan olaylar haline gelmiştir. Mobilyalar kendi kedilerine hareket eder ve merdivenlerden aşağı fırlatılırlar, objeler odanın bir ucundan diğer ucuna uçar, çarşaflar ve battaniyeler kendiliğinden yataklardan sıyrılır, yerlerde nerden geldiği belirsiz su birikintileri oluşur, çocuklar yataklarından kaldırılıp odanın diğer köşelerine fırlatılır ve bunun gibi bir çok hadise gerçekleşir. Çocukların uğradığı saldırılara Peggy çoğu kez şahit olur.

Aktivitelerin çoğu görünüşe göre 11 yaşındaki Janet’te odaklanmıştır. Janet odanın içinde oradan oraya fırlatılır, perdeler boğazına dolanarak boğmaya çalışırlar. Bir süre sonra Janet garip kalın bir erkek sesiyle konuşmaya başlar, söylediği adının Bill olduğu ve o evde öldüğüdür.

Doktorlar ve psikiyatristler aileyi muayene ederler. Gerçekten de kalın erkek sesi Janet’in boğazından gelmektedir. Kalın erkek sesiyle saatlerce konuştuğu halde, normal sesine dönebilmesi ve boğazında zorlanmaya dair herhangi bir zarar görülmemesinin sebebi açıklanamaz. Janet akıl sağlığı ve psikolojik durumunda anormallikler olup olmadığı incelenmek üzere 6 hafta güney Londra’daki Maudsley Hastanesinde testlere tabi tutulur. Hiçbir anormallik bulunamaz. Ancak Janet’in yokluğunda evdeki hadiseler durmuştur. Bunun üzerine bütün şüpherel Janet üzerine yoğunlaşır.

Çocukların odasına gizli kamera yerleştirilir ve bunlardan biri Janet’i elleriyle kaşığı eğip sonra da demir bir çubuğu eğemeye çalışırken görüntüler. Psişik Araştırma Derneğinden gelen diğer araştırmacılar Jane’in odasını araştırmak istediklerinde, yüzlerini çocuklardan öteye çevirmeye zorlanırlar. Çocukların gülüşleriyle birlikte objeler havada uçarak araştırmacılara çarpar. Araştırmacılar çocukların yüzlerini çarçaflara gizlemelerinin sebebini, yaptıklarının görülmesini istememelerin olduğunu düşünürler.

Araştırmacılardan biri olan Anita Gregory, çocukların amcalarının olaylara Janet’in sebebiyet verdiğine inandığını idda eder. Amcaya göre Janet küçüklüğünden beri ilgi çekmeyi ve insanları korkutmayı sevmektedir. Ona göre fenomenin sebebi Janet’tir.

Her şekilde olayalar iki uzun senenin ardından aniden kesilir. Sorular ise cevapsız kalır. Belki gerçek bir fenomen yada çocuklar tarafından yaratılmış bir yalan veya her ikisinin karışımı da olabilir. Çoğu kişinin kanısına göre belirsiz nedenlerele fenomen başlar ve bir süre sonra biter, ilgi çekmek isteyen çocuklar fenomeni kendilerince devam ettirir. Yine de fenomenin iki sene sonra aniden sona erip ailenin normal yaşama dönmelerine izin vermesi akıl karıştırıcıdır.

Sahte veya değil, Enfield hala ilgi çeken ve araştırmacıların kafasını meşgul eden en ünlü paranormal olaylardan biridir.

Macomb Poltergeist

Amerika’da meydana gelem Poltergeist olaylarının en ünlülerinden biridir. 1948 yılında Macomb İllinois’te yaşanmıştır.

Olay gazetelerin baş sayfalarına taşındığında bilinen en ünlü olaylardan biri haline geldi. Ancak bu olayı diğerlerinden ayıran en büyük özellik, hadiseye sebep olan gücün objeleri hareket ettirmek veya sesler oluşturmak yerine yangın çıkarmasıdır.

1948 yılında huzursuz bir genç kız olan Wanet, ailesinin kötü bir şekilde boşanması üzerine babasıyla yaşamaya zorlanmıştır. Baba ile kız, babanın erkek kardeşinin Macomb’da bulunan çiftliğine yerleşirler. Wanet çok mutsuzdur ve duyguları açırı derecede hassastır. Bir süre sonra bu hassas duygular en büyük tehlikelerden birine sebep olacaktır. Yerleşmelerini izleyen haftalarda Wanet’in amcasının çiftliğinde çıkan yangınların sebebi Wanet’in ta kendisidir. Zihin gücünü kullanarak yangınları çıkarmaktadır ancak kızın bu fenomeni kendisinin yarattığına dair hiçbir fikri yoktur.

Gizemli yangınlar 7 Ağustos günü Amcası Charles Willey’in çiftliğinde başlar. O sıralarda Charles , karısı, kayınbiraderi, kardeşi Arthur Mc Neil ve onun çocukları 8 yaşındaki Jr. Arthur ve 13 yaşındaki Wanet ile beraber yaşamaktadır. Wanet’in annesi Bloomington’a taşınmış ve genç kız özlemle onun yanında yaşamak istemektedir.

Yangınlar evin duvar kağıtlarının üzerinde kahverengi noktalar halinde başlar, Noktaların belirmesinden saniyeler sonra duvar alevler içince kalır. Bu küçük yangınlar her gün yaşanmaya başlar ve komşular dahi çıkacak yangınları izlemek ve onları su ile söndürmek üzere yardıma eve gelirler. Su dolu kaplar hazırlık için her yerdedir. Şahitlerin gözü önünde yangınlar tekrarlanır, gönüllüler ise yangınları söndürmek üzere her an tetiktedirler. Macomb’un itfaiye şefi Fred Wilson araştırma için çağrılır. Wilson evin duvarlarındaki tüm duvarkağıtlarının sökülmesini söyler. Duvar kağıtları tamamen sökülür ve şahitler bir kez daha yalın tahtanın üzerinde kahverengi noktanın belirip daha sonra da alev almasını izlerler. Küçük kıvılcımlar tavana sıçrar.

İtfaiye şefi Wilson yangının nedenini anlayamaz. 7 Ağustos haftası ön sundurmada yangınlar çıkar, her odada perdeler alev alır, hatta bir yatağın tümünü kaplar. Ulusal Yangın Araştırma Laboratuarı da araştırmaya dahil olur ve sonuçta buldukları ise alev alan duvar kağıdının yangına karşı koruma kaplı olduğudur. Çıkan yangınlar için hiçbir açıklama bulamazlar.

Sigorta şirketinden araştırma için gönderilen araştırmacı da yangının çıkışına şahit olur. O hafta 200′ den fazla yangın çıkar ve en nihayet 14 Ağustos tarihinde tüm evi sarar. Willey araziye ailesi için sığınabilecekleri bir yer yapar ve ailesini garaja yerleştirir. Bir sonraki gün oturma odasının hemen ardından ahır yanar. Daha sonraki Perşembe günü kümes yanar ve hemen ardından çiftliğin ikinci ahırı da kül olur. Yangın sönrürme tüpleri işe yaramaz. Görevli bile yangının görülmemiş bir ısı içerdiğini söylemektedir.

Aile başka boş bir eve taşınır ancak yangın onları izler ve devam eder. Hatta amerikan hava kuvvetleri bile işin içine karışır. Gizli bir radyasyondan çıkabileceği savını ortaya ataralar ( Rusların sebep olduğu !) ancak herhangi bir yardımda bulunmazlar.

Her konudan araştırmacılar çiftliği didik didik araştırırlar ve çeşit çeşit fikirler ortaya atılır. Bunlardan bir tanesi yangınların Wanet tarafından gizlice çıkarıldığıdır. Ancak açıklayamadıkları nokta Wanet’in bu hiç bitmeyen kibritleri nerden bulduğuydu. İtfaiyeci Marshal Burgard ve Eyalet Polisinen Keith Scott Wanet’i bir köşeye çekip saatlerce konuştular. Konuşma sonunda Wanet’in yangınlara sebep olduğunu itiraf ettiği ilan edildi , ancak o odada dahi yokken duvarlarda beliren kahverengi noktalar ve birden alev almalar hala açıklığa kavuşmamıştı.

Yüzlerce paranormal araştırma yapılmasına rağmen yangınların neden veya nasıl çıktığına dair kesin bir cevap bulunamadı.

Hadisenin başından beri izleyen ve araştıran, Peoria gazetesinin bir köşe yazarı, Wanet tarafından yapıldığı iddia edilen itirafa inanmadığını gazetesinde açık açık belirtiyordu. Aynı şekilde Gizemli Işıklar ve Yangınlar adlı kitabında olayı konu eden yazar Vincent Gaddis de itiraf hikayesine inanmıyordu. Ona göre bu olay poltergeist olayına mükemmel bir örnekti.

Willey Çiftiğinde ne olduğu günümüzde de hala büyük bir soru işaretidir. Wanet büyükannesinin yanına gönderildi ve sigorta çiftlik için tazminat ödeyerek amcasının zararını karşıladı. Yangınlar sona ermiş hayat normale dönmüştü. Halka yapılan açıklama ise muhtemelen gerçeklerden oldukça uzaktı.

Her gizemli olayda olduğu gibi.

Amherst Poltergeist

Aylar boyunca 19 yaşındaki bir gençkız ve ailesi sağır edici gürültülere, korkunç tehditlere ve anlatılmaz şiddetlere maruz kaldılar. Amherst Canada tarihinde meydana gelmiş en ünlü Poltergeis vakasıdır.

Nova Scotia daki Amherst’te yaşayan Esther Cox Canada tarihine damgasını vurmuş en korkutucu poltergeis olayının kurbanı olmuştur. Garip olaylar bir çok kişi tarafından şahit olunmuş ve kaydedilmiştir hatta kitap haline getirilmiştir.

Sene 1878 ve yer Nova Scotia’nın kuzey merkezinde olan Amherst’teki Princess caddesiydi. 19 yaşındaki Esther Cox kiralık bir evde evli ablası Olive Teed, onun eşi Daniel Teed ve iki küçük çocuklarıyla beraber yaşıyorlardı. Kalabalık ev Esther’in küçük kardeşleri Jannie ve William, ve Dainel’in erkek kardeşi John’a da yuva olmuştu.

Aniden bu sıkıcı ve sıradan aile evine korku musallat oldu. Bu paranormal bir güç tarafından ziyade insan olmaktan uzak bir canavar tarafından gerçekleştirildi. Esther tanıdıkları olan Bob MacNeal tarafından neredeyse tecavüze uğradı. Esther’in, kötü şöhretli bu ayakkabıcının ününden haberi yoktu ve saldırıdan hafif yaralarla kurtuldu. Ancak bu olay görünmeyen bir veya birkaç varlık tarafından gerçekleştirilecek başka türdeki saldırılar için bir kapı açmış gibiydi. Amherst Poltergeist olayı başlamıştı.

Teed ailesi kalabalık olsa bile kiraya yardım olsuması için zaman zaman eve pansiyoner alıyorlardı. Fenomene ilişkin olaylar başladığında pansiyoner olarak kalan Walter Hubbell bu olayların bazılarına şahit olmuş ve sonradan yayınladığı Büyük Amherst Gizemi adlı kitabı için kaydetmiştir.

Bir gece ev halkı korkuç bir çığlıkla ayaklandı. Evin yetişkinleri sesin geldiği yere, Esther ve kız kardeşi Jannie’nin paylaştıkları odaya koştular. Kızlar tam uykuya dalmak üzereyken üzerlerine örttükleri yorganın altında birşeyin hareket ettiğini farketmişlerdi. Esther fare olduğunu düşünmüş ancak her tarafı araştırmalarına rağmen bir şey bulamamışlardı. Kızlar ve diğerleri yataklarına geri döndüler ve o gece başka bir şey olmadı.

Onu izleyen gecede ev halkı tekrar çığlıklarla uyandı. Esther ile Jannie bu seferde yatağın altındaki parça kumaşların saklı durduğu kutudan hışırtılar ve garip sesler geldiğini duymuşlardı. Kutuda ne olduğunu anlamak için yatağın altından çıkardıklarında kutunun kapağı kendiliğinden çıkıp kutunun yanına konuvermişti. Kutunun kapağı tekrar hareketlernip konduğunda ise genç bir kadın çığlığı duyulmuştu. Bu noktaya kadar aile olayları iki kızın fazla hayal gücüne bağladılar. Özellikle Esther saldırının ardından oldukça hassastı.

Ancak üçüncü gece olanalar Esther Cox’a olanların olağanın dışında birşeyler olduğunu Teed ailesine kanıtlayacaktı. O gece Esther biraz ateşi olduğundan yakınarak erkenden izin isteyerek odasına çekilmiştir. Saat gece on sularında, Jannie kız kardeşiyle paylaştığı yatağa yattığında, Esther bir anda yataktan odanın ortasına fırlayarak elbiselerini yırtmaya ve “Tanrım! Ölüyorum!” diye bağırmaya başlar.

Jannie lambayı yakarak kız kardeşinin nesi olduğuna bakmak için yaklaştığında onun teninin parlak kırmızıya dönüştüğünü ve doğal olmayan bir şekilde şişmekte olduğunu korkuyla farkeder. O sırada Olive odaya girer ve kardeşiyle birlikte görünüşe göre boğulan ve nefes almak için mücadele eden Esther’i yatağa yatırırlar.

Evdeki diğer yetişkinler de geldiğinde hayretler içinde Esther’in teninin dokunmak için çok sıcak olduğunu, kırmızı bir renk alarak normal ötesinde şiştiğini görürler. Esther’in gözleri buğulanmış ve acı içinde ağlamaktadır. O anda Esther’in yatağının altından gök gürültüsüne benzer bir sesle birlikte oda sarsılır. Birkaç gürültü daha çıkar ve sonra susar. Bununla birlikte Esther’in bedebindeki şişlikler yavaşça söner ve kız derin, çok derin bir uykuya dalar.

Dört gece sonra korkutucu olaylar tekrarlar. Esther’in tenindeki şişme ve çektiği işkence yine yatağının altından gelen gök gürültüleriyle sona erer. Bu garip hastalığa çare bulmak için Daniel Esther’i muayne etmesi için yerel doktor Dr. Carritte’yi çağırır. Dr. Carritte o gün gelmiş geçmiş en korkutucu olaya tanık olacaktır.

Doktor Esther’in yatağının başında otururken, şaşkınlık içinde kızın başının altındaki yastığın görünmez eller tarafından yapılıyormuş gibi kendiliğinden hareket ettiğini görür. Aynı anda yatağın altından gümbürtüler gelir. Doktor yatağın altını kontrol ettiğinde bir şey bulamaz. Sonra yine o görünmez eller tarafından kızın geceliğinin üzrinden sızla sıyrılıp odanın bir köşesine fırlatıldığına şahit olur. Aynı anda doktor metalin plastik bir yüzeyi kazıması gibi sesler duyar ve Esther’in yatağının baş tarafındaki duvara baktığında harflerin duvar üzerinde kendiliğinden oluşarak belirmesini izler. Harflerin oluşumu bittiğinde duvar üzerindeki yazıyı hayretle okudu. “ Esther Cox, sen öldürmem için bana aitsin” . Bir an sonra duvar üstündeki kağıt yine kendiliğinden yırtılarak odanın öbür tarafına, doktorun ayaklarının dibine fırlatıldı. İki saat sonra ev tekrar sessizliğe bürünmüştü.

Dr. Carritte ertesi günü tekrar eve dönerek daha fazla açıklanamayan olaya tanık oldu. Patetesler havada uçuşup bir odadan diğerine fırlatıyor, sağır edici sesler bu sefer çatıdan geliyormuş gibi görünüyordu. Doktor çatıyı kontrol etti ancak yine gürültüye sebep olacak bir neden bulamadı.

Tüm bu olayların ışığında doktor seneler sonra meslektaşına yazdığı bir mektupta şöyle diyecekti.

“Dürüst davranan septik kimseler bu olayda hiçbir aldatmaca veya sahtekarlık olmadığı konusunda ikna oldular. Senin önerine uyarak, bu olayla ilgili yazıyı medikal gazetede yazdığımda hekimlerin bunun gibi bir mucize olaya inanacaklarından şüpheliyim. Kesinlikle eminim ki eğer tanık olmasaydım ben de inanmazdım”

Tabi ki doktorun Esther’e hiçbir faydası dokunmadığı gibi evdeki huzursuzluğu da sona erdiremedi. Olay daha yıkıcı ve tehdit edici boyutlara vararak devam etti:

Evin çevresinde açıklanamaz yangınlar çıktı, bıçak ve çatallar görünmez eller tarafından fırlatılarak tahtalara ve duvarlara saplandı, kibritler bir anda havada belirerek yataklara düştü, mobilyalar kendiliğinden yaherek ederek devrilip duvarlara çarpıldı, yüksek sesli tokat seslerinin ardından Esther’in yüzünde kırmızı parmak izleri oluştu, nerden geldiği belli olmayan toplı iğneler Esther’in yüzüne saplandı, komşu çocuğunun elindeki çakı bir anda alınarak Esther’in sırtına saplandı. Ve bunun gibi bir çok korkutucu olayla devam etti.

Zavallı işkence altındaki Esther birçok defa bu şeytanı varlıktan kaçmaya çalıştı fakat nereye gitse onun tarafından izlendi.

Esther katıldığı bir Baptist töreninde arka sıralardan birinde oturuyordu. Törenin başlamasıyla birlikte tıklamalar ve patırtılar tüm kiliseyi sardı. Sesler görünüşe göre kilisenin ön tarafından geliyordu. Sesler yükseldikçe yükseldi ta ki pederin sesi duyulmaz olana kadar. Olayların sebebinin kendi olduğunu bilen Esther kilise binasını terk eder etmez sesler durdu.

Esther ailesini bu şeytani varlıktan korumaya çalıştı. İlk önce komşu eve taşındı bir süre ancak poltergeist onu orada da izledi ve Esther’i eve geri dönmeye zorladı. Teed’lerin ev sahibi olaylardan aileyi sorumlu tutarak ve fenomenin şiddetli doğasından korkarak onları çıkartmaya kalktı .Birkez daha Esther sorumluluğu üzerine alarak yakın çiftliklerden birinde iş bularak evden taşındı.

Ancak çiftlik ahırı tamamen yanınca, çiftlik sahibi Esther’i kındakçılıktan tutuklattı. Esther 4 ay hapise mahkum oldu ancak sadece 1 ay sonra serbest bırakıldı. Hapsedilmesi tüm başına gelenlerin üzerine tuz biber olarak düşünülse de tam tersi oldu. Esther serbest kaldıktan sonra Poltergeist yavaşlamaya ve kaybolmaya başladı, bir süre ufak tefek olayların ardından tamamen kayboldu.

Esther daha sonra iki defa evlendi ve 1912 de 53 yaşındayken öldü. Esther’in ölümünden sonra Walter Hubbell “Büyük Amherst Gizemi adlı kitabını yayınladı. Kitapta olayların yanı sıra 16 görgü tanığının imzaları ve yeminli ifadeleri de vardı.

Rosenheim Poltergeist

Rosenheim Poltergeis olayının dünyaca ünlü olmasınınen büyük sebeplerinden biri birçok görgü tanığının olması ve pek çok kişi tarafından araştırılmış olmasıdır. Bu olayda odak Almanya, Rosenheim kentinde bir hukuk firmasında sekreter olarak çalışan 18 yaşındaki Anne-Marie Schneider idi. Poltergeist 1967 yılında başladı ve hemen hemen iki sene sürdü.



Önceleri elektrik ve telefon hatlarında meydana gelen garip arızalarla başladı. Ofisteki ampullerin ışığı göz kırpar gibi azalıp çoğalıyor veya aniden parlıyordu. Bazı ampuller ise soketlerinde kendiliğinden dönüyor, ve soketten kurtularak yere düşüyordu. Bazıları ise kapalı oldukları halde durup dururken patlıyordu. Kontrol edilmek üzere teknisyenler çağrıldı ve teknisyenler kontrolleri sonucu binanın içine kaynağı belirsiz aralıksız güçlü elektrik dalgaları geldiğini tesbit ettiler.

Telefon faturaları bir anda kabul edilemez rakkamlara ulaşmıştı. Telefon şirketine göre birkaç gün içinde bir numara yüzlerce defa aranmıştı. Ancak bir nokta vardı ki aranılan numara bir dakika içinde altıyüz defa aranmıştı. Bu onyedi saniyede bir tekrar rekrar aranması demekti ki o zamanın teknolojisiyle bu mümkün değildi.

Telefon problemi sadece onunla da kalmadı, telefonlar bilinmeyen bir nedenle aniden kesiliyor veya santralde görünmediği halde hepsi bir anda çalmaya başlıyordu.

Lokal gazete olayla ilgilenmeye başladı ve çok uzun sürmeden televizyon şirketleri de olayla ilgili programlar yapmaya başladılar. Sabrı tükenen hukuk firmasının sahipleri bu garip olaylara sebep olan şakacı kimse hakkında polise başvurduğunda polis de işin içine girdi. Rosenheim olayı sürdüğü iki sene boyunca kırkın üzerinde görgü tanığı olmuştu.

Freiburg Üniversitesi Parapsikoloji Bölümü profesörlerinden Hans Bender Rosenheim olayını araştırmaya başladı. Bir süre sonra olayları Anne- Marie ile bağdaştırdı. Garip olaylar Anne-Marie’’nin ofiste olduğu zamanlarda meydana geliyor ve ampullerin altından geçtiğinde hareketleniyordu. Prf. Bender Annie - Marie’ye Psi test uyguladığında sonuçlar kızın telepatik olduğunu gösteriyordu. Ayrıca olaylar olduğu sırada Annie-Marie’nin duygusal ve zihinsel durumu iyi değildi. Nişanlısıyla kavgalıydı ve büyük aile problemleri yaşıyordu.

Bu arada ofiste başka fenomenler de gerçekleşmeye başladı. Duvardaki resimler kendiliğinden döndürülüyor, ağır dosya dolapları hareket edip çekiliyor, fotokopi toneri bir anda dışarı fırlayıp heryere dağılıyordu. Hukuk firmasının sahipleri sabırlarını yitirerek Anne-Marie’yi işten uzaklaştırdılar. Anne-Marie ofisten gider gitmez fenomenler durmuştu.

Bell Witch Poltergeist

Tennessee, Adams’ta geçen olay Amerika tarihinin en ünlü Poltergeist aktivitesi barındıran hadiselerinden biridir. Olayda tayf halinde varlıkların görünmesinden tutun, kaynağı belirsiz sesler, poltergeist aktiviteleri ve en nihayetinde John Bell’in ölümü vuku bulmuştur. Hem de efsanevi Bell Witch ( Bell Cadısı )’nın elinden.

Doğaüstü olayların tarih kayıtlarına göre, Bell Witch hikayesi 1817 tarihinde, Tennessee’ de çiftçilik yapan Bell ailesinin evlerinde garip fenomenlerin olmasıyla başlamıştır. İlk önceleri evde vuruş, patırtı ve tırmalama sesleri başladı.

Örtüler yatakların üzerinden çekiliyor, aile fertleri görünmez varlıklar tarafından tekmeleniyor, tırmalanıyor ve saçları çekiliyordu. Özellikle 12 yaşındaki Betsy Bell işkencenin odak noktasıydı. Küçük kız tokatlanıyor, çimdikleniyor, derisi morartılıyor ve iğneler batırılıyordu. İlk önceleri John Bell bu garip olayları saklamak konusunda kararlıydı. Ancak olayların gelişimiyle bir arkadaşına açıldı. Bell’in arkadaşı bir komite toplayarak evi araştırmaya başladı ve nihayetinde Bell2in arkadaşları evde ürkütücü derecede zeki garip bir gücün bulunduğunu öğrendiler. Bu süre sonra bu varlığın bir de ses kazanmasıyla beraber huzurun sessizliği sonsuza dek kaybolacaktı.

Sesin sahibi olan varlık kendini Cadı Kate Batts olarak tanıtacaktı. Yerel halkın “Kate” diye adlandırdığı varlık Bell evindeki görünmelerini günlük hale getirmişti artık. Her seferinde hasar ve kargaşa yaratıyor ailenin her bir ferdine çeşitli eziyetler yapıyordu. Bir süre sonra cadının Robertson ilçesinde hemen her yerde görülmesi ve garip seslerini duyulmasıyla birlikte bölgedeki insanların tamamı cadıyı öğrenmişlerdi

Varlık o kadar ünlü olduki zamanın generallerinden Andrew Jackson bile ziyaret edip görmek istedi. Ziyareti sırasında o da cadının oyunlarından nasibini aldı ve atlı arabasının tekerlekleri cadı bırakana kadar yerlerinden kımıldamadı.

John Bell “Kate” in sebep olduğu düşünülen garip bir hastalığa yakalandı. Bell hasta yatağında yatarken varlık küfürler edip dürtükleyerek ona rahat vermedi. Bir gün yatağa yattı ve bir daha iyileşemedi. Bir sabah John yatağında tamamen hissiz bir şekilde uzanırken bulundu ve yanında garip bir şişe bulundu. Adamın ağzında şişede bulunan siyah sıvıdan vardı. Sıvı bir kedinin diline damlatıldı, bir süre sonra kedi ölmüştü. Ardından John da kediyi izledi ve öldü. Geride “Kate” zafer çığlıkları atıyordu. Hatta zavallı adamın cenazesinde de görünerek, güldü, küfürler etti ve şarkılar söyledi.

Düşman ilan ettiği kişinin ölümünden sonra da kaybolmadı “kate”. Betsy Bell’e musallat olarak, kızın gerçek sevgiyle bağlandığı adam Joshua Gardner la evlenmemesi için tehdit etti. Nedenini söylememesine rağmen daha sonra kızın yerel bir öğretmen olan Richard Powell ile evlenmesine izin verdi. Hemen ardından varlık 7 sene sonra döneceğine söz vererek ortadan kayboldu.

7 sene sonra geri döndü ve iki hafta boyunca tekrar aileye musallat oldu. Tekrar kaybolmadan evvel John Bell Jr.’nin evinde görünerek uyarılarda bulundu. Uyarılar gerçekleşti, İç savaş ve dünya savaşı çıktı. “Kate” 107 yıl sonra geri döneceğini söylemişti ancak 1935 olaysız geldi ve geçti.

Bell Cadısının kim veya ne olduğu hiçbir zaman çözülemedi. Gerçekten yaşamış birinin hayaletimiydi? Yoksa sadece nefret dolu bir varlığın yarattığı bir kimlik miydi? Yada Betsy Bell’i odak alan bir poltergeist olayı mıydı? Kimse gerçeği bilemeyecek. Ancak birçoklarının inancına göre Bell Cadısı hiçbir zaman Tenessee Adams’ı terketmedi.

Lyall Watson

Felsefe Doktoru ve bir Biyolog olan Lyall Watson’ un 1974 yılının Haziran ayında,Endonezya’nın doğusundaki Timor Timur adındaki adaya yaptığı yolculukta birebir yaşadığı fenomendir. Watson, aslında bu adaya başka bir fenomeni incelemek için gelmiştir, ama bölgeye gelmeden önce yakın bir köyde bir poltergeist vakası yaşandığı söylenince bu yeri öncelikle ziyaret etmeye karar verir.Bu evde ise, karı-koca, iki çocuğu ve bir de adamın kız kardeşi yaşamaktadır. Akşam birlikte yemek yerlerken bir ara, aniden evin sekiz yaşındaki çocuğu bir çığlıkla elindeki fincanı masaya düşürür. Watson hemen çocuğun elini incelediğinde, elinin üstünün nedensiz bir biçimde kanayan ve çocuğun diş izinin çapından büyük bir diş izi olduğunu görür.Olay bu kadarıyla da kalmamıştır.Tam o sırada lambanın alevi maviye dönüşerek birden parlar.Bununla birlikte,materyalize olayları da oluşur ve tuz yağmaya başlar. Bu olaylara garip sesler de eşlik eder ve masa da, içinde yabani bir hayvan olan kutu kapağı gibi sallanmaya,sıçramaya başlayarak devrilir. Watson, olaylar bitince yaptığı titiz ve ayrıntılı araştırmalar sonucunda hiçbir hile bulamaz. (Zaten hile yapılacak karakterde bir fenomen olmadığı gibi, bulunulan yer de buna uygun değildir.)

Ayrıca,bazı poltergeist vakalarında yine materyalize ile cisimlerin hareket ettirilmesinin sınırlı birkaç gün boyunca sürmesi ve buna neden olan kişinin tespit edilmesiyle, kovma işlemi olmaksızın birden sona ermesinin sebebi,bulunulan ortamdaki enerjinin o insanların beyinleri üzerindeki tesirleri ve Astrolojik etkilerin kişilerin koruyucu melekelerini zayıflatmasıyla birlikte,etkileşimi altında kaldıkları cinlerin o beyinler üzerindeki tesirlerinin artıp azalmasıdır. Çünkü bu tür etkileşimler, tamamıyla beyinle ilgili olduğu için, bir önce anlattığımız olaylarda da görüldüğü üzere çok daha güçlü (şiddetli) ve uzun, hatta anlatılan nedenlerden dolayı ömür boyu sürerken, kimilerinde de belirli bir süre,kiminde de çok çok kısa sürede olmaktadır. Bu sebepledir ki,etkilerin tamamı göz önüne alınmadığı ve olaylara tek bir açıdan bakılarak değerlendirilmediği için etkileşimlerin türü farklı olsa da mekanizması hep aynıdır.

Buna destek veren örneklerin biri de,poltergeist vakalarına katlanamayan ve bunalan insanların,rahatsızlık veren bu varlıklara kendilerini rahat bırakmaları için güçlü bir biçimde bağırmalarıyla olayların sona ermesidir ki,bunun oluşum şekli de,içten gelen bir biçimde yani şiddetli bir konsantrasyonla,beyindeki ilgili hücreleri, dolayısıyla koruma melekelerini harekete geçirmek suretiyle bu tür varlıklara blokaj oluşturmasıdır. Ya da olaya neden olan kişilerin o ortamlardan uzaklaştırılmalarıyla vakalar sona ermekte, ancak o kişi üzerindeki etkiler ( de bazılarında kalkmış gibi görünse de)aynı veya biçim değiştirmiş şeklinde devam etmekte ve ışınsal varlık(lar) kendini o kişiye mutlaka hissettirmektedir.

Bununla ilgili bir örnek de ünlü Amerikan kanalı Reality TV’de yayımlanmıştı. Programda, bir aile, benzer türden saldırıya uğrar ve belli bir süre sonra bu duruma dayanamayarak ev değiştirmeye karar verir. Ama nafile, olaylar sona ermez.Yine evde bıçaklar, kesici aletler havada uçuşmakta,bazen bulduğu yumuşak yerlere saplanmakta bazen de ev halkı merdivenlerden, yüksek yerlerden görünmeyen bir güç tarafından itilmekte, evdeki giyim eşyaları ve kumaşlar hiçbir neden yokken kesilmekte ya da kesilmiş bulunmaktadır. Eve bu konuyla ilgili din adamları çağrılır ancak, güçleri yeterli olamadığından başarılı olamazlar. Aile yine çareyi ev değiştirmekte bulur ve bu yer değiştirme on bir kez tekrarlanır. En sonunda kendileri özel bir ev yapmaya karar verirler ve tekrar Eyalet Üniversitesinden konuyla ilgili bir bilim adamı çağrılır.Bilim adamı ise birtakım enerji ölçer aletlerle evi inceler ve sonucunda evde ani enerji(ısı)sapmaları,değişimlerini saptar. İpuçlarını da dikkâtlice inceleyerek daha önceki diğer araştırmacıların da belirttiği gibi, bu insanların halüsinasyon türünden şeyler yaşayan insanlar olmadıklarını ortaya koyar.


Dünyada Poltergeist Vakalarında en fazla araştırma yapılan
Ve doğru bilgi olan olaydır
burada size olayın resmi raporunun tercümesini yayınlıyoruz

THE RAPORT OF EİNFİELD POLTERGEİST CASE

(1977 – 1979)

Aşağıda size İngilterede en fazla üzerinde bilgi edinilmiş ve araştırlmış bir Ruhların Tacizi Poltergeist vakasını izah edeceğiz.
1977 senesi sonlarına doğru Bayan Peggy Harper , 40 yaşlarında dul ( boşanmış) bir bayan 4 çocuğundan ikisini yataklarına yatırmakla meşguldü. Yarı müstakil bahçe içinde bir evde oturmaktaydılar. Ev Londra’nın kuzeyindeki Enfield teydi . Üç yatak odalı büyükçe bir evdi.
Akşam geç bir vakitde Janet 12 yaşında ve kardeşi Pete on yaşında annelerine seslenip uyandırdılar ve yataklarından şikayet ettiler “ Anne yatağımız sanki içinde bir şey varmış gibi dalgalanıp duruyor.Bir kabarıyor bir alçalıyor. Çok komik ama midemiz bulandı.” Diye.
Fakat anneleri odalarına girdiği anda bu söyledikleri durmuştu.
Ertesi gece saat21.30 da Janet ve Pete tekrar annelerini odalarına çağırmışlar ve bu seferde “ Anne odamızda sanki bir koltuk sürükleniyor gibi sesler geliyor “ diye şikayette bulunmuşlardır. Bunun üzerine anneleri bayan Peggy çocukların odasında duran koltuğu tutup odadan çıkarıp koridora koymuş. Ve çocuklarına “ Tamam bak koltuğu çıkardım , artık uslu uslu uyuyun” diyerek kapıyı kapatıp dışarı çıkmıştır. Ancak o çıkar çıkmaz odadan tekrar sürüklenen koltuk sesleri gelmeye başlamıştır.
Bunun üzerine tekrar odaya dönen Bayan Peggy “ duvarınb arkasında birisi bir şey sürtüyor “ gibi bir ses gelmekyteydi. Bunu üzerini lambayı yakıp duvarı dikkatle incelemeye başladı.
Ama her yerde herşey normal görünmekteydi. Bunun üzerine tekrar çoıkmaya karar verir ve elektriği söndürür. Bunun üzerine ses tekrar aynı şidette tekrar başlar.
Ayrıca birden evin sol dış duvarına sanki çok ağır bir şeyle vurulmuş gibi üç kere bir ses gelir ve arkasından odada bulunan çok ağır tarihi iki kişilk bir koltuk kendiliğinden duvarın kenarında bir metre kadar yerinden oynamaktaydı. Bunu çok büyük bir şaşkınılıkla seyreden bayan Peggy koltuk durur durmaz onu yine eski yerine duvarın önüne büyük bir gayratle iter. Ancak oraya bırakıp çocukların tarafına döner dönmez koltuk yine aynı yere kadar ilerler . Bayan Peggy bu kere onu bütün kuvvetiyle ittiği halde yerinden kıpırdatamaz.
Bunun üzerine büyük bir korkuyla çocuklarına bağırarak yataklarından çıkıp hemen alt kat’a inmelerini söyler. Zira bilinmeyen bir şeyin olmakta olduğuna kani olmuştu.
Hepsi aşağıya inerken pencereden komşularının lambalarının yandığını görür ve komşuları Harper’s lere doğru yardım istemek için koşara gider.
Yardıma gelen komşular bütün evi ve bahçeyi ararşar fakat hiç bir şey bulamazlar .
Onlarda duvarlara vurulan darbeleri duymuşlardır. Zaten o sesler halende belli aralıklarla devam etmekteydi.
Saat gece 23 de polisi çağırdılar. Polislerde vurma seslerini duydular hatta gelen bir polis müfettişi odanın içinde kendi kendine yer değiştirenbir de iskemle görmüştü. Bütün bunları bir rpaor yazarak ve orada bulunanlara ve kendş şmza ederek şahadet etmişlerdir.
Ertesi gün evin etrafında nerden geldiği belli olmayan plastik tuğlalar ve bilyalar atılmaktaydı.
Onları eline alanlar son derece sıcak olduklarını tespit ettiler.
Bu « hücum « üç gün sürdü . Bu arada Bayan Peggy ve diğer komşular sadece polisi değil birde medyum’la bir rahibide yardıma çağırmışlardı.
Fakat bunlardan hiç biri oluşmakta olan olayları durdurmadılar. Bununüzerine Herper’s lar basınla irtibata geçtiler ve olanları anlattılar Daily Miror isimli bir gazete hemen bir muhabi gönderdi işi incelemesi için. Douglas Bence birde yanında bir fotoğrafçı Graham Morris. İkkisi evde bir kaç saat kaldı fakat bir şey olmadığını görünce 4 saat sonra gitme kararı aldılar ve veda edip otomobilleine bindiler. Fakat o anda Plastik tuğlalar yine belli olmayan bir yerden evin üzerine ve bahçeye düşmeye başladı.
Hemen Gazeteciyi ve Fotoğrafçıyı geri çağırdılar ve evin içinde bulunan plastik tuğlaları gösterdiler . Bunu gören fotoğrafçı o tuğlaların resmini çekmeye yeltenince gene nereden geldiği belli olmayan üç tuğla onun kafasına şiddetle çarptı. Ancak daha sonra resmi develope edince resimdeki tuğlanın yerindebüyük bir deilk olduğunu ve resimde tuğla gözükmediğini gördüler.
Daily Mirror ‘un baş muhabiri Goerge Fallows arkadaşlarının başına gelenden çok etkilendi ve olayı kendisi inclemek kararını aldı.
Ve Harper’s lara SPR ‘ye telefon etmesini ( Society for Psychical Research ) olanları anlatıp onlardan yardım istemesini söyledi. Bunun üzerine Kuzey Londra sorumlusu SPS ‘nin bay Maurice Grosse olayı incelemeyi üzerine aldı .
Grosse Harper’s ların evine 5 Eylül ‘de olaylarn başlamasında bir hafta sonra geldi. Bir kaç gün her şey normal seyrini takip etti.
8 Eylül günü Grosse ve diğer Daily Mirror gazetecileri gece saat 22 de nöbet tutarlarken
Janetin odasında bir gürültü geldi.
Odaya girdiklerinde Janettin yatağının yanında duran iskemlenin iki metre öteye atılmış ve yerde buldular. Janet uyuduğundan iskemlenin hareketetiğini görmemişti. Fakat olay olduğunda o odada nöbette olan fotoğrafçı Morris hazır beklemede olduğundan iskemlenin resmini çekmişti . Arkasından Grosse karşı görülmeyen bir el tarafından bir kaç tane mermer bilya atılmıştı. Ayrıca evdeki kapılaırn kendiliklerinden açılıp kapandığını müşahede etmişti.
Ayrıca ayalarından yüzüne doğru sanki birden onu ateş gibi bi el kavrayıp bırakmıştı.
10 Eylülde bu Einfield vakası Daily mirror ‘un anasayfasında baş haber olarak verilmekteydi.
10 eylül günü bu hikaye mahalli bir radyo olan LBC radyosunda bir programda ele alındı bu programa Grosse , Bayan Harper ve komşularıiştirak ettiler. Program geceleyin 2.30 saat sürdü.
Evde papranormal olay aynen devam etmekteydi ancak bu seferse evin elektrik tessiatında devamlı arızalar meydana gelmekte , evdeki makinalar bozulmakta, ayrıca piller şarj edilir edilmez tekrar boşalmaktaydılar.
Yatakodasındaki olayları çekebilmek için kırmızı ötesi ışıklara hasas bir kamera getirildi ancak kameranın uzaktan kumandasanı çalıştırmak imkanı olmadı. Ayrıca kamera çekmeğe başladığı anda bir daha durdurmak imkanı olmuyordu.
Aynı mesele BBC nin çekim yapmak için gelen gazete ve televizyoncuların kameralarındada oldu. Ayrıca Kaset teyplerde işlemez oldu.Kasetlerde olduğu yerde büyük bir sıcağın teirinde imiş gibi eridiler. Ayrıca Tape Deck makinaları ortadan birden kayboldular ve saatlerce aramalarda bulunmadılar ama ertesi günü ilk bulundukları yerde gene göründüler.
Grosse araştırmalarında kısa bir müddet sonra Guy Lyon Playfair ‘in yardımcı larak çalışmağa başladı.
İki adam beraberce iki sene bu olayı en ince noktalarına kadar inceleyip araştırdılar taki bu olay sona erene kadar.
Bu zaman zarfında evin duvarlarında veya tavanında vurmalar, sürtme sesleri her gün olmaktaydı . Bazı geceler üst kattan aşağı katta atılan iskemle veya diğer eşyaların sesiyle uyanıyorlardı. Kurulmuş sofralardaki tabakalarda ortadan kaybolmakta ancak bir iki gün bulunmaktaydı.
Oyuncaklar ve diğer küçük eşyalar devamlı evin içinde havada uçuşmaktaydı. Kızların giyim eşyaları dağınık şekilde şurda burda dağınık birşeklide görülmekteydi. Yerler bilinmeyen bir yerden gelmiş su birikintileri izleriyle doluydu. Arada bir küçük bir çapta evin içinde ateş alan eşyalar veya kumaşlar gçrülmekte fakat daha itfayiye haber vermeğe fırsat kalmadan gene esrarengiz bir şekilde başladığı gibi sönüyordu. Pencereler kapalı olduğu halde perdeler rüzgar varmış gibi havada uçuşuyorlardı. Bu arada Janet görülmeyen bir elin onu havaya kaldırdığını ve odanın içinde havada gezdirdiğini söylüyordu. Bunu yoldan geçen üç değişik kişi de açık pencereden gördüklerini iddia ediyorlardı.
Evde bir ses duyuluyorda genelde « tebiyesiz küfürlü bir lisanda « konuşmaktaydı. Kendisi isminin « Bill » olduğunu ve bu evde öldüğünü iddia etmekteydi . Bunu araştırınca hakkikaten böyle « bill « isminde birisinin evde öldüğünü bir çok kişi doğrulamıştı. Bayan Peggy ve çocukların bu olayı bilmiyorlardı .
Psikiatrist ler ve doktorlar bu sesi incelemek için eve gelmişler ve bunun Janet tarafından mı yapıldığını yoksa hakikaten « paranormal « bir varlık evde var olduğunu araştırmışlardı.
Konuşma terapist doktoru ve kulak burun boğaz uzmanı yaptıkları incelemede Janet’in ses tellerinin bu sesi çıkaramayacığını ve eğer bilnçsiz bir şeklide zorlayıp yapmışsa bunun ses tellerindeki bozulmalardan belli olacağını söylemişler ve Janet’in sesinin onun normal sesi olduğunu ses telerinde hiç bir bozulma olmadığnı tespit etmişlerdir.
Grosse evde yaşayan ruhsal varlıkla iletişim kurmağa çalışmış ve onunla bir soru cevap konuşması yapacağını ve kendisinde soracağı soruya müspet cevap verecekse bir sürtme sesiyle cevap vemresini hayır diyecekse üç sürtme sesiyle cevap vermesini istemiş .
Buna cevaben boşluktan « bir « sürtme sesi gelmiştir.
Buda Paranormal varlığın bu iletişimi kabul ettiğinden mutabık kalaran ona şu sorular sorulmuştur :
- siz bu evde kaç senedir yaşıyorsunuz . O sene kadar sürtme sesi yapın
- Bu soruya cevaben 53 adet sürtme sesi duyulmuştur.
Bunun üzerine Janetin bir varlık tarafından tacize uğramış olduğu düşünülerek üç medyumla anlaşma yapılmış ve Güney Londrada ki Maudsley kiliniğinde onlarla beraber 6 hafta kalıp tedavi görmüştür. Orada çoksıkı testlere tabi tutulup zekasında ve beyninde herhangi bir tahribat veya rahatsızlık olup olmadığı araştırılmıştır. Hiç bir şey bulunamamıştır . Ancak çok mühim bir tespit yapılmıştır. Janet hastanede olduğu zaman zarfında evdede hiç bir poltergeist vakası olmamış gayet normal bir hayat yaşanmıştır.
Prof. Hasted Londra Üniversitesi Birkbeck college ‘in başhekimi muavini Bayan Peggy’nin oturduğu eve gönderdi ve evin paranormal bir özeliği olup olmadığı hakkında araştırma yapmasını istedi. Bilhassada Janetin etrafında devamlı olarak dönüşen madeni parçacıkların
Ne olduklarını ve sebeplerini .
Herkes grosse ve Playfair gibi bu olanların hepsinin Paranormal sebeplere dayandığına ikna olmuş görünmemekteydi. Daha sonra Society For paranormal Research tarafından gönderilen Anita Gregory ve John Beloff inceleme yapmak için geldiler . John bütün bu olayların Janet tarafından hileyle yaratıldığına inanıyordu. Kendilerinin çocuklarınyatak odalarından çıkarıldıklarını ve olaylar başladığında tekrar girdiklerinde janeti odanın ortasında halının üzerinde bağdaş kurmuş şekilde oturur buldular . Janet onlara bir paranormal varlık tarafından buraya oturmaya zorlamdığını beyan etmişti.
Başka bir zaman Gregory odaya alınmış ancak orada başı oda kapısının dışında bir şekilde hadiselerin başlanmasına kadar beklemeye mecbur tutulmuştu. O şekilde beklerken birden başına bir çok oyuncak ve eşyanın atıldığını görmüş bu esnada iki genç kız gülüşmekteydiler. Bu arada duyduğu seslerin Janetin ve ablası Rose’un ağızlarını yastıkla kapatıp konuşmalarının neticesi değişik bir tonda olduğunu iddia etmişti. Böylelikle bu normal ötesi sesi çıkarabiliyorlardı. Ancak şunu unutmamak lazımki Janet 12 ve ablası 13 yaşında küçük kızlardır. Onların bukadar detaylı hileler yapabilecekleri diğerleri için çok zor görünmekteydi.

Evde bulunduğu devrede Gregory Janetin hile yaptığını görmüştü. Bir video kamerası Janettin yan odasına konmuştu . bununla onun odasındaki sesler ve iddia ettiği gibi havada yükselip zıplatıldığını ve diğer olduğunu söylediği şeyleri kaydedecekti. Ama Kamera incelendiğinde bütün bu söylenenlerin janet tarafından kendi isteğiyle yaptığı görüldü. Ona bunu sorulduğunda “ evvet ben yaptım sizlerin benim başıma gelenleri kayıt edip etmediğiniz ve beni gözleyip gözlemediğinizi anlamak için mahsus yaptım “ demiştir.
Aradan geçen iki sene sonunda olaylar aniden kesildi ve Harper ailesi de her zamanki
Normal hayatını sürdürmektedir.

Sonuç: Bu olaylar hakkiki birer poltergeist olayları mıydı . Eğer değilse Harper ailesi iki sene boyunca evlerinde bu karışık olayları yaşamak zorunda kaldılar. Evleri , araştırmacılar, psikiatristler , medyumlar, Bu hareket ilk başta Harper’s lerin gazetecilere başvurmaları neticesinde oluştu. Bütün bu olanlar birer aldatmaca ve oyunmuydu.
Maurice Grosse paranormal derneğinden gönderilen araştırmacı bir sene önce bir araba kazasında kızı ( Janet’i aynı isimde ) kaybetmişti. Acaba bu sebeple mi bunun bir paranormal olay olduğuna kani oldu.
Bu poltergeist olayı en sık gençlik çeğenda bulunan kızlarda görülmektedir. Buradada Janet’in
Aybaşı dönemleri yenibaşlamış annesi ise menopoza girmekteydi. Bu seksüel düşünce ve baskılar mı bu olayları tetiklemektedir. Annesi ve babasını daha yeni boşanmış olmalarının bir
Dahli bulunmaktamıdır.
İki sene evvel neden olaylarani bir şekilde kesildi. Bir ara bayan Harper evinin tanınmasını ve değerini artması içinmi böyle bir şey tertipledi. Ama kendisi hiç bir zaman evini terk etmeyi kabul etmedi.
En yaygın düşünce “ bu iş hakiki bir poltergeist olayı olarak başladı fakat gittikçe de etrafa yayıldıkça bu olayların bazı bölümlerine hileli kısımlarda katılmıştır.
Bu arada Medya Harper ve Janet’e baskı yapıp onlarda yeni paranormal olaylar yapmalarını
Istemişler ve bunun için de yüksek mebleğlı paralarteklif etmişlerdir. Ancak şunu itiraf etmek gerekir ki Harper’s ailesi bu gibi teklifleri her zaman geri çevirmiş ve o Medya ile ilgilerini kesmişlerdir


Kaynak :

 Hunter, Michael (2005) New light on the ‘Drummer of Tedworth’: conflicting narratives of witchcraft in Restoration England. Historical Research 78 (201) 311-353



Devamını Oku »

İSPRİTİZMA



İspritizma Nedir?

Ruhun bir bedene girmeden önce girdiği süre içinde ve daha sonraki varoluşu şartlarını inceleyen ve ölülerin ruhlarının canlılara görünme kurallarını tespit etmeye çalışan gizli bilim.

İspritizmacıların anlayışına göre insan ruhu bir maddi olan ve "perisprit" denen evrensel akışkandan doğan iki kısımdan meydana gelir. Birbirinden ayrılmayan bu iki unsurun en yüce mükemmelliğe erişmeden önce çeşitli yollardan geçmesi gerekir. Bu yolların her birinde tenleşme, gelişme ve tenleşmeden kurtulma aşamaları yer alır. Tenleşme ruhun bir insan bedeni içinde yeniden doğmasıdır. Ölüm gerçekleştiği zaman ruh bedenden sıyrılır ve tenleşmeden kurtulunmuş olur ama ruh kendisini dünyasal alanlarda esir tutan perisprit ile kuşatılmış haldedir. Ruh bu durumda iken canlılar ve maddi eşya üstünde akışkancasına bir etkide bulunur ve yeniden tenleşinceye kadar "medyumlar" aracılığı ile dile gelir. İspritizma her insanın daha önce bir varlığı olduğunu ileri sürer.
Ve bunun kanıtı olarak da "Hatırlama" olayını gösterir. Ayrıca bu insanlara çeşitli ispritizmacı gruplarına göre değişiklik gösteren bir ahlak anlayışını da ekler. Canlılarla bu ruhlar arasında ilişki kurabileceğini ileri sürer.

İspritizma her zaman bir tartışma konusu olmuş ve samimi ispritizmacıların yanı sıra şarlatanlar da ortaya çıkmıştır. İspritizma başka bir isim altında ölmüşlerin anılması yönünden çok eski zamanlara varan bir davranışı sürdürmekten başka bir şey yoktur. XIX. yüzyılın ortasında doğmuş olan ispritizmanın ilk belirtileri önce Hydesville metodist Fox ailesinde (1848) ve Rochester'de (ABD) görüldü. Quaker'lerin inançlarına uygun düşen ispritizma belirtileri hızla çoğaldı. 1853 yılında Birleşik Amerika'da binlerce medyumun bulunduğu bilinmektedir. İspritizmaya çoğunlukla A. Jackson Davis "Trans" halinde yazmış olduğu tabiatın ilkeleri adlı kitabını 1847 de yayınladı. Alan Kardic, büyük gürültülere yol açan "Le Livre des Esprits" (Ruhların Kitabı) adlı eserini 1857 de yayınladı. B. Amerika'da da Robert Hare, hakim Edmondos Daniel Deouglas Home İngiltere'de Miss Hayden ve Almanya'da Ksadov ispritizmanın belli başlı yayıcıları ve sunucularıdır.
Devamını Oku »

RUH




Ruh

Ruh, din ve felsefede, insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle (zât) eşanlamlı olarak ele alınır.[1] Teolojide ruh kişinin ilahîliğe iştirak eden kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.[1] Birçok kültür insan yaşamının ya da varlığının cismani olmayan kaynağını ruh ile özdeş tutmuş ve birçok kültür tüm canlıları ruhlara dayandırmıştır. Tarih-öncesi halklarda bile vücut ile onu canlı kılan arasında bir ayrım yapıldığı görülmektedir.[1] Birçok dini ve felsefi akımda, her canlının bir unsuru olan, var olması için fiziksel maddeye ihtiyaç duymayan, madde-dışı, algılanamaz, tezahürleriyle kendini gösteren, aşkın, yaşama yeteneğine sahip, değişen ve gelişen, maksatlı bir öncül (kaynak) ya da bir güç olarak tanımlanan ruh, birçok dini ve felsefi akımda da ebedi, yetenekler sahibi, insan davranışlarının motoru, hata (günah) ile sevap işleme iradesine sahip bir varlık ya da varlığın saklı yüzü olarak kabul edilir.

Bununla birlikte ruh kavramının kültürden kültüre, dinden dine, felsefeden felsefeye geniş ölçüde çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Çeşitli dinler ve filozoflar, ruhun doğası (yapısı), beden ile ilişkisi, kökeni ve ölümlü olup olmayışı konularındaki farklı görüşleriyle bir sürü teori ortaya koymuşlardır. Birçok dini ve felsefi gelenekte ruhun her canlı oluşumun içteki özünü içeren, kendine özgü bir varlık olduğu ve insanın temel unsurunun -beyninden veya organizmasının herhangi bir kısmından ziyade- ruh olduğu kabul edilir. Buna karşılık diğer bazı din ve felsefelerde ise ruhun beden ile kendisi arasında aracılık görevi görecek maddi bir elemanı bulunduğu kabul edilir. Ruh ile can kavramları arasında kimi kültür, din ve felsefelerde bir ayrım yapılmamış, kimilerinde ise bir ayrım yapılmış olmasına ve bu kavramları belirten iki ayrı ya da birkaç terim olmasına rağmen, söz konusu terimler, sık sık aynı kavramı belirtmek üzerine birbirlerinin yerine kullanılagelmişlerdir.

Ruhlar genellikle ölümsüz olarak kabul edilirler. Birçok inanışa göre ruh, enkarne olmadan (ete bürünme, doğma) önce de mevcuttu. Maddeciliğin reddettiği ruh, Jean-Paul Sartre gibi bazı çağdaş yazar ve filozoflara göre “özden önce gelen varoluş”tur. Ölüm olayında bedenin hareket özelliklerini yitirmesi ruhun beden üzerindeki hakimiyetini, yani bedeni etkilemeyi bırakması olarak açıklanır. Ruh kavramı ölümden sonra yaşam kavramlarıyla yakından ilişkili olmakla birlikte, bu konudaki görüşler son derece çeşitlilik göstermektedir, özellikle bedenin ölümünden sonra ne olup bittiği konusunda. Halihazırda bilimsel araştırma, genel kabule göre, konusu olan maddi evrenin dışında kaldığından, ruhun var olduğunu ya da var olmadığını ortaya koyamamaktadır. Psikoloji ekollerinin de ruh konusundaki görüş ve yöntemleri birbirinden farklı olup çeşitlilik göstermektedir.
Devamını Oku »

REENKARNASYON




Reenkarnasyon

Başka birisi veya ölen birinin belleği ile yeniden doğuş olarak tanımlanır ve ruhların yeniden doğuşuna kanıt olarak gösterilir. Ancak, kesin olan şey, ölmüş birilerinin belleklerinin, yaşayan birinde (genelde çocuklarda) ortaya çıkmasıdır. Burada esas olan ölmüş birisinin belleğinin yaşayan birine "takılmasıdır". Eldeki fizik bilgilerine göre zamanda bir kaymanın sonucu olabilir. Geçmişteki birinin belleği, yeni doğan birine ulaşıp etki edebilir. Ancak, bu durum "ruhun tekrar doğması" anlamını vermez. Ruhun (bilincin ya da belleğin) göçü ve tekrar tekrar dünyaya gelmesi yapılan bütün reenkarnasyon araştırmalrında ulaşılabilecek "kanıtlı" bir sonuç değildir. Fazladan eklenen bir çoğaltmadır "yeniden doğmak".
Devamını Oku »

PSİŞİK YETENEKLER




Psişik Yetenekler

Şimdiki farkındalığımızın genişletilmesi ve bu konuda olan yeteneklere psişik güç denmektedir. Aslında hepimizin psişik yeteneği vardır, fakat bunları kullanmayı bilmiyor ya da farkında değilizdir. Hepimiz görme, duyma, işitme ve tatma, koklama, dokunma gibi beş duyu ile doğarız. Bu duyular dışında algılama, görme, duyma ve sezme yeteneği de vardır. Bazı insanlarda, küçüklükten itibaren bunlar fark edilir veya zaman içinde yavaş yavaş çıkabilirler.

Psişik güç nedir?

Psişik terimi, ruh anlamına gelen psişe kelimesinden türemiştir. Metafizik alanında, bedene bağlı ruha ilişkin veya ruhsal fenomenlerde kullanılır. Günümüzde parapsikolojik deyimi yerine psişik deyimi kullanılmaktadır. Çünkü psikoloji, tamamen zihin ile ilgidir.  Medyumluk yeteneği olan insanlar telepati, telekinezi ve paranormal özellikleri olan insanlar için kullanılmaktadır. Psişik güçler ile bilgiler ezoteriktir. Yani gizli tutulur ve belirli insanlara anlatılır. Bunun nedeni, bu tarz güçlere alışık olmayan insanların belirli eğitim ve sindirme dönemi geçirmeleri gerektiğidir. Sezgisel zihinden gelen mesajlara açık olmak, sıklıkla bu konuda yapılan çalışmalardır. Sezgisel zihin beynin sağ tarafında, rasyonel zihin ise sol tarafta bulunmaktadır. Bu zihinler pozitif bir enerji yayarlar. Aynı şekilde de çevrede bulunan negatif enerjiyi de çekerler. Bu enerjiler titreşir ve bize bazı bilgileri de taşır. Tamamen bilimsel olarak açıklanan bu konularla uğraşan pek çok insan vardır.



Zihnimiz çok derin sırlar ve özellikler barındırır. Fakat bizler bu sırların sadece çok az bir kısmını biliyoruz...
Zihninizi ve vücudunuzu, ucu bucağı olmayan uzay olarak hayal edin, önemli istasyonlar barındıran bir uzay. İstasyonların hepsi ayrı özelliklere ve işleve sahip olsun. İşte insan zihni ve vücudunda da çeşitli güç merkezleri, istasyonlar bulunur. Bu güç merkezlerinin her biri ayrı önem ve özelliklere sahiptir. İçlerinde çeşitli gizemli yetenekler barındırırlar. İşte o yeteneklere de ''Psişik Yetenekler'' denilir.


Sayısızca psişik yetenek bulunur fakat bizler çok azı hakkında bilgi sahibiyiz. İşte bilgi sahibi olduğumuz yeteneklerden bazıları;

1. Crykonezi - Soğukluk Kontrol Etme

Soğukluğu kontrol etme yeteneğidir. Şu şekilde açıklayabiliriz; mekan veya nesnede ki moleküllerin hızı yavaşladıkça soğuma ve donma işlemi meydana gelir. Yani bu yeteneğe sahip kişiler gazı soğutabilir ve sıvı-katı hale getirebilir. Mekanda ki soğukluğu kontrol edebilir.

2. Pyrokinezi - Ateşi Kontrol Etme

Ateş elementini kontrol etme yeteneğidir. Nadir rastlanan tehlikeli yeteneklerden birisidir. Tam bir kontrol ister, bilinçsiz kontrol ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Tarihte çeşitli olumsuz pyrokinezi vakaları mevcuttur.

3. Levitasyon - Yerçekimini Kontrol Etme

Yerçekimine etki etme ve onu kontrol etme yeteneğidir. Bu yeteneğe sahip kişiler adeta yerçekimi yasasının etkisiz hale gelmesini sağlayarak bir nesne veya canlının havalanmasını, uçmasını sağlayabilirler.

4. Umbrakinezi - Gölge Kontrol Etme
Umbrakinezi - Gölge Kontrol Etme

Gölgeleri kontrol etme, nadir rastlanılan yeteneklerden birisidir. Bu yeteneğe sahip bir kişi gölgelere şekil verebilir, onları istediği şekilde kontrol edebilir.

5. Aerokinezi - Havayı Kontrol Etme

Hava kontrol etme yeteneğidir. Bu yeteneğe sahip kişiler açık hava da ya da kapalı bir ortamda hafif-sert rüzgar dalgaları oluşturabilir, rüzgaların esiş yönünü değiştirebilir. İleri seviye gelişim durumların ise kişi kasırga, hortum, yağmur vb. gibi hava olayları oluşturabilir.

6. Psikometri - Nesnelerin Dilini Algılamak

Bir duyu dışı algılama yeteneğidir. Bir canlıya veya nesneye dokunarak onun hakında, ona temas edenler hakkında, geçmişi hakkında bilgi edinme yeteneğidir.

7. Hidrokinezi - Sıvı Moleküllerini Kontrol Etme

Su elementini kontrol etme yeteneğidir. Bu yeteneğe sahip kişiler sıvı maddenin moleküllerine etki edebilir, kontrol edebilir ve maddenin biçimi değiştirebilir.

8. Sonokinezi - Ses Dalgalarını Kontrol Etme

Ses dalgalarına etki etme, kontrol etme yeteneğidir. Bu yeteneğe sahip kişiler güçlü ses dalgaları oluşturabilir, ses dalgalarının şiddetini değiştebilir, bir mekanda ki sesi absorbe edebilirler.

9.Telekinezi -  Cisimlerin düşünce gücü ile hareket ettirilmesidir.

10.Terrakinezi - Beyin gücü ile toprağa hükmetmektir.

11.Elektrokinezi - Beyin gücü ile elektriğe hükmetmektir.

12.Fotokinezi - Beyin gücü ile ışığa hükmetmek.

13.Magnetokinezi - Elektromanyetik ve manyetik alanları yönetmektir.

14.Termokinezi - Maddeleri ısıtmak, eritmek gücüdür.

15.Vitakinezi - Psişik tedavi yöntemleridir.
Devamını Oku »

PERİSPRİ





Perispri

Perispri, klasik ruhçuluk anlayışına göre, ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddi bir bağdır, ruhun normal koşullarda göremediğimiz esiri bedenidir. Madde-dışı bir varlık olan ruh madde evreninde icraatte bulunabilmek için doğal olarak bir araca gereksinim duyar ki, bu araca perispri adı verilir. Bu, ruhun bir bakıma mantosu,örtüsü ve dışa ait, maddi uygulama aracıdır. Fiziksel beden, perispri kalıbı üzerine kuruludur; insan bedeninin ruhtan beslenmesini sağlayan ve insan bedenini ayakta tutan perispridir. Ölümden sonra yok olmaz, ruha bağlı kalmaya devam eder. Perispriyi teozoflar astral,mantal,kozal bedenler şeklinde kısımlara ayırırlar.
Devamını Oku »

Yukarı Git