Bu yazımızda sizlere; dünyada dünyadışı yaşamın ilk zamanları ve gezegen üzerinde beşerin ortaya çıkışı hakkında bilgiler veren, evrensel yardımlaşma ve dayanışma yasasının gereği olarak bilge varlıklara özgü bir sevecenlikle Dünya beşerine birçok bakımlardan yardım etmeye çalışmış ve halen de bu sevecen ilgilerini sürdüren bir grup dünya dışı varlıktan ve onların Dünyadaki etkinlikleriyle, verdikleri bir kısım (kanal) bilgilerini sunmaya çalışacağız.
Bu sunuşumuzun aşamalarında önceliği, onların kim ve nasıl varlıklar olduklarına vereceğiz, ama, bundan da önce; ‘Bu bilgiler bizce neden doğrudur?’ sorusunu yanıtlamak istiyoruz. Bu mesajların kaynağı, gerçekten yüksek bir bilinç halinde bulunan varlıklar mıdır, yoksa… Kuşkusuz, buna; bu bilgileri okuyan sizler karar vereceksiniz. Bizler bunları derleyip, toplayıp; sizlerin dikkatlerinize sunuyoruz.
Herşeyden önce bugün ne bizler, ne de bilimsel çevreler onların ortaya oyduklarını (bu bilgilerin içeriğini) çürütecek ve geçersiz kılacak hiç bir veriye sahip değiliz. Bu bilgileri kabul etmeye değer bulmamızın nedenlerini şöylece sıralıyoruz; Bu bilgileri ‘doğru’ olarak nitelendirmemizin ve sizlerle paylaşmaya değer bulmamızın birinci nedeni (dünya dışı kökenli bu varlıkların) verdikleri bilgilerin tutarlı niteliğidir: Zarar vermek ya da tahakküm altına almak gibi ilkel niyetler bir yana, yönlendirici bir içeriğe / etkiye bile sahip değildir. Bizim için uygun gördüklerini; ikram edercesine ve sadece bir öneri olarak sunmaktadırlar. Ayrıca, kendilerine yöneltilen soruları (medyomun ve hazır bulunanların sorularını) içtenlik dolu bir iyimserlikle, bizim anlayış kapasitemizi ve bilgi birikimimizi gözönüne alarak, hatta inançlarımıza saygı duyarak yanıtlamaktadırlar.
Bir başka neden de; onların sundukları bilgiler arasında, kanal vazifesi gören ve bilimsel bir geçmişi olan Dr.Norma J. Milanovich’in hiç bilmediği verilerin / bilgilerin de bulunmasıydı. Bu nitelikli bilgileri Dr.Milanovich ve grubu araştırdıktan sonra, onların da doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Verilen bilgilerin akışı içinde yer yer karşılaşılan bu durum, bizim gerçekten; elde edebileceğimizin çok ötesinde bilgilere sahip bir kaynağın sunduğu bilgilerle karşı karşıya olduğumuza güvenmemizi sağladı.
Kim ve Nasıl Varlıklar Oldukları…
Yaratılmış olan herşey YARADAN’ın bilgisinin tezahürüdür. Tezahüratın tamamı, YARADAN’ın gücünün değişik veçhelerini temsileden farklı varlıklarla doludur. Değişik şuur düzeylerindeki varlıklar evrenlere (tezahüratın dört bir yanına) dağılmış / yayılmış durumdadır. Bunlardan, teknolojik durumları elverişli olanlar; belki Dünya beşeri Yontma Taş Devrini yaşadığı zamanlardan beri, yıldızlar (hatta galaksiler) arası uzayda dolaşmaya başlamışlardır bile. İşte bu genel görünümün kaçınılmaz bir gereği olarak; yüzyıllar öncesinden beri, çok değişik ortamlardan gelen (Dünya dışı kökenli) birçok varlık aramızda bulunmaktadır ki, ARKTURUSLULAR da bunlardan (yani, dünyada halen etkin vaziyette bulunan birçok dünya dışı varlık grubundan sadece bir gruptur.
Arkturuslular’ın aktardıkları bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla; Dünya beşerine ve Dünyada Yeni Çağın doğuşuna hizmet etmek gibi evrensel bir misyonları bulunmaktadır. Onlar, bu misyonları çerçevesinde, sadece misyonlarının kapsamına gelen bilgileri sunmakla kalmamış, aynı zamanda; ne kadar sıradan olursa olsun, kendilerine sorulan her soruyu nazikçe ve saygıyla yanıtlamışlardır. Bu cümleden olmak üzere, fiziksel görünümleriyle ilgili bir soruyu şöylece yanıtlamışlardır:
“Bizim boyumuz, sizin ölçülerinize göre, ortalama bir metre uzunluğundadır. Biz, ayrıca, çok inceyiz; ince ve zayıf bir tür olarak görünmeyi yeğliyoruz. Hepimiz birbirimize çok benzeriz ki, böyle olmayı kendimiz seçtik. Çünkü, biz; kendini başkalarıyla kıyaslamak gibi önemsiz şeyleri epey zamandır aştık. “TANRI’nın ve evrenlerin bütünlüğü” kavramını idrak ettiğimizden; farklı olmaya çalışmak, artık bize ilginç gelmemektedir. Cildimiz yeşilimsi bir renkte görünse de, bu görünüm aslında aldatıcıdır. Dünyanın algılayabildiği dalga boyları nedeniyle, bazı dünyalı gözler bizi böyle görür. Ama aslında, sizin gezegeninizde görünmeyen bir rengimiz vardır. Ellerimizde sadece üçer parmağa sahibiz. Çünkü, daha fazlasna ihtiyacımız olmadığını gördük. Bu üç parmak, bedenimizin fiziksel manevralarına ve zihnimize karşılık verirler. Biz, eğer istersek, yerçekimine de karşı koyabiliriz. Bu durumla bağlantılı olarak da; sizin “zihnimiz” dediğiniz, ama bizlerin ‘merkezi güç’olarak adlandırdığımız şeyin gücü ile objeleri, (bu üç parmağın hareketiyle) senkronize bir biçimde etkileyebiliriz. Biz, evrenlerdeki birçok varlıkların yaptıkları gibi, enerjiyle besleniriz. Halkımız (Arkturuslular) düşük düzeyde titreşen besinleri tüketmez. Çünkü, düşük düzeyde titreşen besinler yüksek bilinç ve zihin halleriyle ilgili duyuları hissizleştirir. Aldığımız bazı besinleri betimlemek gerekseydi, onları; sizin gezegeniniz Dünyada sahib olduğunuz minerallerin bazılarına benzetebilirdik. Uzay gemimizin aygıtlarıyla, her türlü titreşim bileşimindeki besini üretebiliriz ve sizin (Dünyada yaptığınız gibi); tadlar, kokular, damak lezzeti vb. üzerinde durmayız. Bizim (etkinliklerimiz) için gerekli olan titreşim düzeyimiz düştüğünde, ruhumuza uygun en yüksek nitelikte enerji ve titreşimin bir karışımını yaparız.”
-Gözleriniz ne renktir ve sizin asıl görüş aracınız onlar mıdır?
“Gözlerimizin rengi; sizin, koyu kahve, hatta siyah renginize benzer. Bizim güneşin, belli bazı ışınlarından gözlerimizi korumak için bu renge gereksinimimiz vardır. Bunlar, bir anlamda; telepatik yeteneklerimize zarar verebilecek belli enerji ışınlarını filitreleyen koruyuculardır. Hazır, telepatiden söz açılmışken; onun, bizim esas algılama şeklimiz olduğunu da belirtmeliyiz. Gözlerimiz ise, bilgi girişi için ikincil kaynaktır. Gözlerimizin başka bir filitreleme görevi de, niteliklerimizi etkileyebilecek düşük titreşimsel duyumları ve enerjileri engellemektir. Gözler, aynı zamanda, ‘ruhun pencereleri’dir. Gözlerimizin bir başka işlevi de, aynı anda, iki ya da daha fazla yerde bulunmaya muktedir olmasıdır. Bu, bizim içsel ve dışsal görüşümüzü aynı anda odaklayabileceğimiz anlamına gelir ki, bu durumun telepatik yeteneğimize katkısı vardır. Gözümüzün dış tabakasının ardındaki ‘içsel-sezici’; içsel realiteyle bağlantı kuran bir bölümdür. Dışsal göz mercekleri ve renk, içsel realiteyi kuşatan enerjiyi ve onun yoğunluğunu algılar.”
– Sizin de bir kalbiniz var mı? Metabolizmanızın doğası nedir?
“Evet, bizim de kalbimiz var. Bu, evrendeki pek çok varlığın sahibolduğu bir özelliktir. Kalp, evrensel kilitlerin anahtarlarını barındırır. Kalp, Yin ve Yang enerjilerin (ya da pozitif ve negatif enerjilerin) dengesini içerir. Hepimizin kalplerinin bizleri TANRI’ya götüreceğini söylediğimizde,
sizinle aynı kökendeniz. Bizim yeniden uyanıştaki rolümüz, Dünyadaki birçok kardeşimize ‘kalbini dinlemeyi’ öğretmektir ve sizin de yakında bu eylemin gerçek önemini keşfedeceğinizi umuyoruz. Metabolizmamızın doğasına gelince; bizim metabolitik hızımız sizinkine oranla çok daha yüksektir. Bu daha yüksek varoluş halinde, biz günlük ilişkilerimizde, çok daha fazla aydınlanma bulabiliyoruz. Bu durum kendini; sağlığımızda, görünüşümüzde, uzun ömrümüzde ve ayrıca telepatik yeteneklerimizin doğuşunda yansıtır. Siz de yüksek bilinç hallerine doğru ilerledikçe, metabolitik hızınızın arttığını göreceksiniz. Bu farkındalıktan kaynaklanan yükselme, fizik bedeninize yeni ruh halleri ve yenilenme getirecektir.”
-Siz, bizim sahib olmadığımız hangi duyulara sahipsiniz?
“Tanımlamaya çalıştığımız ve içsel göze ek olarak, içsel işitme yeteneğimiz de vardır. Zamanın başlangıcında, bizim bu yeteneğimiz henüz gelişmemişti, ama, zamanla ve kararlılıkla bu içsel duyuyu güçlendirebildik ve teleetik yeteneklerimizi bile aşan işitme duyusu geliştirdik.”
Dünyada Gerçekten Ne Yapıyorlar?
Bir ve Tek Olan Bütünsel’in tezahürlerinden başka birşey olmayan tüm varlıklar, evrensel Yardımlaşma ve Dayanışma Yasası gereği birbirine yardım etmekle yükümlüdür. Dolayısıyla yaratılmış olan herşey birbirinin gelişim aracıdır. Bu yardımlaşma işlevi; bazen sürtüşme / çatışma şeklinde olabileceği gibi, coşku dolu huzur içinde ve karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişki / etkileşim içinde de gerçekleşir. Ayrıca, ‘uyanan’ varlık, ‘uyanmakta’ zorluk çekenleri uyandırmaktan sorumludur; bilmenin, daha çok bilmenin ve şuurluluğun gereği budur. İşte bu kapsamda, evrenlere yayılmış durumda bulunan değişik şuur düzeyelerindeki varlıklar birbirlerine yardım ederler. Bu evrensel yardımlaşma çerçevesinde, bugün dünyada (yine onların ifadesiyle) 1000’den fazla değişik branşta varlık grubu etkinliklerini sürdürmektedir, hem de binlerce yıldan beri. Biz dünyalılar olarak, bu evrensel gerçeğin kimimiz farkında kimimiz değil, kimimiz “Olmaz böyle şey!” deyip, kestirip atıyoruz ama onlar belli bir plan çerçevesinde ve bizim bireysel gelişimimize ve seçme özgürlüğümüze olan saygılarını hep koruyarak gelip gidiyorlar, zaman zaman görünüyorlar orada burada, zaman zaman yere inip ya da inmeden bizlerden bazılarıyla iletişim ve işbirliğine giriyorlar, ama gerçekten ne yapıyorlar?
“Dünyaya temsilci gruplarını yollamış her yıldız donanması, gezegenin doğum sürecinin farklı bir veçhesinden sorumludur. Bizimki ise, zihinsel öğretim programıdır. Daha yüksek bir bilgi düzeyinin ortaya çıkmasını sağlayacak yeni bir öğretim programını sizlere aktarma sürecindeyiz.”
“Biz buraya, dünyalı kardeşlerimize duyduğumuz büyük hayranlık ve sevgiyle geldik ve önünüzde uzanan birçok durumla, daha büyük bir kolaylık ve uyumla başa çıkmanıza yardımcı olabileceğimizi umuyoruz. Tarihin bu anında, Dünya gezegenindeki misyonumuz; sahib olduğumuz eğitim kavramlarından size uygun olanlarını Dünya beşerine aktarmaktır. Biz Arkturuslular bu öğretim programının tasarımcılarıyız. Bizler ‘öğrenim yapısı’ konusunda uzmanlarız ve birçok yeni bilgiyi Dünya’ya iletme konusunda öncüleriz.”
“Sözünü ettiğimiz bu misyon, dünya ortalama realitesinin bir üstündeki realite boyutuna (5.ci boyuta) girebilmeleri için, dünya beşerine yardım etmektir. Biz ARKTURUSLULAR sizin kardeşleriniz olarak geldik. Biz, çoğu dünya insanının hala yadsıma aşamalarında olduğunu gözlemliyoruz. Bu bizi düş kırıklığına uğratıyor ama bu duruma müdahele edemeyiz; çünkü, biz sadece yardım etmeye programlanmış durumdayız.”
“Biz sizin yolunuza saygı duyuyor ve 3.cü boyut bilinciniz içinde, bu yolculuğu kolaylaştırıp, hızlandırmak için burada bulunuyoruz. Biz, evrenlerde sizlere benzer bir yolda olan tüm kardeşlerimize yardımcı olmak üzere görevlendirildik. ARKTURUS öğretmendir. Arkturus öğretileri, insanları ve öteki Işıktaki Varlıkları kendi ‘kapanlarından’ kurtarıp, özgürleştirecektir.”
“Bizim misyonumuz; uzaylı kardeşlerimize aydınlanma getirmek üzere Dünyaya gelmektir. Bunu başarabilmek için, bizim sürekli olarak, Gemimizi terkedip, Dünya katında tezahür etmemiz gerekir. Biz Arkturuslular 4. ve 5. boyutlardan geliyoruz ve sizin boyutunuzda var oluyoruz. Biz kendimizde, daha yüksek boyutlara doğru gelişme sürecindeyiz. Biz, Dünyalı kardeşlerimizin 5.ci boyuta mümkün olduğunca az acıyla geçmelerine yardımcı olmak üzere buradayız. Sizin bu dönemden başarıyla geçmenize yardımcı olmamız, otomatik olarak bizim gelişim sürecimize de yardımcı olur. Evrenlerin ve yıldız sistemlerinin uyumlanışında, tüm Varlıklar tekamül sürecinde birbirine yardım ederler. Bu çerçevede, bizler; tüm insanlığın titreşim frekanslarını Yeni Çağa uyum sağlayabilecek kadar yükseltmek üzere sizlerle işbirliği halindeyiz. Kardeşlerimizin kaderi olan, yüksek boyutlarda yaşamalarına yardımcı olmaya; bu çerçevede, TANRI’nın planını ve Kutsal Yazıları gerçekleştirmeye kararlıyız.”
“Dünya beşerinin bir kısmı, gördüğümüz kaarıyla; gezegeni de kuşatmış bulunan olumsuzlukları oluşturan kendi korku ve kuşkularının tutsağıdır. Biz onları bu illüzondan kurtarmak ve en sonunda özgür kılmak için, kendi (ruhsal) rızalarıyla buraya getiririz. Bu uygulama, misyonumuzun ve yüksek amacımızın gereğidir.”
“Vicama dediğimiz bu küçük taşıtların amacı; Dünyanın enerji noktalarına ulaşıp, onları yeniden aktive etmektir. Yerkürenin içine açılan böyle birçok ‘kapı’ vardır ki, Dünyalılar daha yeni yeni bunları öğrenmektedir. Yerkürenin enerji alanlarına açılan bu kapıların, çoğu yüzyıllardır, sanki uykudaydı. Biz, bu basınç noktalarından akan elektromanyetik enerji hatlarını yumuşatmak ve eğer gerekiyorsa, akımları yeniden odaklamak için bu ‘vicama’ları kullanırız. Zaman zaman gezegeninizde yapılan bilimsel çalışmalar yüzünden enerji akımları uyumsuzluk içinde bulunur. Bunun bir örneği, nükleer güç santralleridir. Bu santrallerin bazıları öyle güçlü enerji akımı yayar ki, bunlar gezegenin doğal-uyum enerji kuvvetleriyle karışır. Bu durum ortaya çıktığında, gezegendeki elektromanyetik kuvvetlerin dengesi bozulma tehlikesiyle karşı karşıya gelir. İşte o zaman biz,’vicama’ dediğimiz araçlarımızla bu santrallere gider ve uyumsuz akım üretenlerini (onların bilgisayarlarını ya da güç santrallarını) yeniden programlarız. Bazen bu operasyonumuz çok az farkedilir, bazen de değişiklikler çok çarpıcı olur. Bu da bazı Dünya sakinlerini telaşlandırır. Biz bunu; görev duygumuz ve gezegeninize ve sizlere olan sevgimizden yapıyoruz. Bunu yapıyoruz; çünkü, bu Dünyayı, onu yüzyıllardır dengede tutmuş elektromanyetik akımlarla uyum içinde tutmaktadır. Bu ‘vicama’ araçlarımızın birçok amacı vardır. Onlar Yıldız-Gemimiz ile gönderildikleri hedefler arasında başlıca iletişim araçları olarak da kullanılır. Buna ek olarak; onlar, yaptığımız yolculukların bir bölümünde bizim başlıca yaşam destekleme sistemlerimizdir. Bu araçlarımız, Dünya gezegeninde yakın geçmişte kullanılmaya başlanan aerodinamik ilkeler kullanılarak tasarımlanmıştır. Yeri gelmişken; eğer size, Dünya gezegenine aerodinamik konusundaki mevcut bilgiyi veren kaynağın Arkturus olduğunu söylersek, sizi şaşırtmış olurmuyuz. Ama aerodinamk ilkeleri uygulayışınız, hala onların bizim uygarlığımızda uygulanış biçiminden çok uzaktır. Zamanın başlangıcından beri gezegeninizdeki birçok varlığa epey bilgi aktardık. Onlar bedenli haldeyken, çoğunlukla bu keşiflerin onurunu üslendiler, ancak, aslında yaratıcı fikirlerin kaynağı daha yüksek bir ortak bilinçtir. Geçmişte, sizden bazı ruhları, teorik ve pratik bilgi alış-verişi amacıyla uzay taşıtlarımıza getirmiştik.”
“Biz dünyada çalışmak, üslerimizi işletmek ve görevlerimizi tamamlamak için, beşer gözünün göremeyeceği birçok yeri kullanıyoruz. Bu yerlerin varlığını sürdürebilmek için, oralara sürekli olarak bir hayli kargo götürmemiz gerekiyor. Bizim, ayrıca; AY’da üç üssümüz var ama bu bölgeye artık çok kargo taşımıyoruz.”
Biz, Dünyanın üzerindeki ve içindeki bir çok noktayı enerjilendirmenin sürekli bir görev olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı, yeni kristal yapılar programlamayı ve yaratmayı sürdürmek zorundayız. Bu kristaller, misyonumuzun çeşitli iletişim vehçeleri için kullanılır. Sık sık devasa kristal yataklarını gezegende seçilmiş yerlere ekmemiz gerekir. Bunu yapmamız gerektiğinde, o noktalarda bir hayli UFO etkinliği görülür. Bunun nedeni, bu noktaların iletişim üsleri haline gelmeleridir ve bizim alınan bilgi ve veriyi elde etmek için, bu yerlere sık sık gitmemiz gerekir. Eğer şimdi yaptığımız gibi, kristal yapıları üretip programlamasaydık; Dünya, bilinç devriminde bu kadar ileri gidemezdi.”
”Dünyanın Yeni Çağ’a geçişine yardımcı olmak için, sürekli olarak dünyaya ışık frekansları akını yönlendirilmektedir. Halen, dünya beşeriyetinin bilinçlerini daha yüksek bir düzeye çıkarmalarına yardımcı olmak için, bu frekanslarla bir hayli bilgi de aktarıyoruz. Dünya bu bilgiyi elektronik enerjilerin vorteks bölgeleri aracılığıyla alıyor ve bu güçleri gezegene ley hatları ve ızgara şeklindeki güç alanları aracılığıyla dağıtıyor. Biz bunları; beşer bilincinin Yeni Çağ’da taleb edeceği yüksek titreşim frekanslarına yavaş yavaş ayarlanması gerektiği için yapıyoruz.”
”Burada bulunuş amacımız, Dünyalılar’ın yüksek bir bilinç geliştirmelerine yardımcı olmaktan başka bir şey değildir ki, bu, bizim türümüzede yardımcı olacaktır.” (devam edecek)
Kaynakça: ARKTURUS Mesajları, Akaşa Yayınları