15 Ocak 2016 Cuma

NEKROMANTİ




Nekromanti

Nekromanti (Yunanca nekros: ölü + manteia), ölü ruhların çağrılması ve sorgulanması sanatına verilen addır.

Antik çağda ölü oraklı, her çeşit bilgi için en emin kaynak sayılıyordu. Çünkü o zamanki inanç düşüncesine göre ölülerin ruhları, uzak geçmişe ve geleceğe bakabiliyordu.

En iyi bilgiler konusunda yaşadığı dönemlerde mantik yetenekleri bulunan ölülere güveniliyordu. Örneğin bu şekilde Kral Saul, Filistinlilere karşı yapacağı savaşta şansının ne olduğunu sormak için Eyn Dor cadısının yardımıyla kahin Samuel'in ruhunu çağırtır. (1. Samuel 28) Ve Homeros'ta Odysseus, güzel Kirke'nin tavsiyesi üzerine büyük kahin Teiresias'ın ruhunu Hades'ten getirmek için ölülerin ruhunu çağırtır.

Yunan eski çağı, birçok resmî ölü sorgulama mekanı tanımaktadır. Bunlar, genellikle ölüler diyarına girişlerin tahmin edildiği yerlerde, yani karanlık uçurumlarda, yer yarıklarında ya da derin mağaralar ve kaya yarıklarında bulunuyorlardı.

Efsaneye göre şarkıcı Orpheus'un karısı Eurydike'yi geri getirmek için ölüler diyarına geçtiği ve Herodotos'a göre Korint Kralı Periandros'un bizzat öldürdüğü karısını sorguladığı söylenenThesprotia'da Akheron nehrindeki Ephyre mevkisi meşhurdur. Aenas'ın Hades'in derinliklerine gittiği Cumae'nin Averner Gölü'ndeki ölü orakline de sıkça danışılmıştır.

Bu resmî orakl yerlerinde çağrılan ruhlar, rahiplerin inkubasyon yolundaki kurban vermesi ve dua etmelerinden sonra, soruyu sorana rüyada görünüyorlardı. Daha sonra uzmanlar, bu rüya görümlerini yorumluyorlardı.

Ölülerin ruhları ile daha yoğun bir temas isteniyorsa, doğudan alınan, çok daha sansasyönel büyü pratikleri de kullanılabiliyordu. Bu durumda ölülerin ruhları ile bağlantıyı profesyonel ruh çağırıcılar kuruyordu. Gerekli gizli bilgileri ise özel öğreti kitaplarından, yani birkaç tanesi günümüze kadar gelmiş olan sihir papirüslerinden alıyorlardı.

Daha sonra ölü ruhları, birçok demon sınıfı hiyerarşisine göre en alt demon olarak ele alınıyordu. Ölü demonların özelliği, kötü mizaçlı olmalarıydı ve ancak doğru uygulanan sorgulama ile istenilen cevapları vermeye zorlanabiliyorlardı.

Bu kadar hiddetli olmaları, dünyevî yaşantıya olan özlemlerine ve hala yaşayan ruhları kıskanmalarına bağlanıyordu. Erken vefat edenlerin, şiddetle ölenlerin, idam edilen veya cinayete kurban gidenlerin ya da intihar edenlerin ve kaza eseri ölmüşlerin ruhları, daha öfkeli sayılıyordu.

Bu ruhların kendilerine biçilen yaşam zamanından önce bedenlerinden ayrılmak zorunda olmaları nedeniyle bedenlerini tamamen terk etmedikleri, ait ruhu büyüsel zorlama yöntemleri ile çağırabilir ve kendisine itaat etmesini sağlayabilirdi. 

Şiddet sonucu ölenler, bir sorgulama için özellikle elverişli görülüyordu. Fakat bu cesetler, daima bulunamadığından, özellikle reşit olmayan çocuklar öldürülerek de sağlanabiliyordu.

Ruh çağırmadan evvel cesetlerin tanımlanan ritüele göre sorgulama için hazırlanması gerekiyordu. Bu, sadece karanlıkta, en iyisi dolunay gecesinde yapılıyordu. Çünkü ölü demonlar, ışığa katlanamıyordu.

Ölünün tekrar bilinç ve düşünme yetisi elde etmesi için cesedin damarlarına mümkünse siyah posta sahip yeni kesilmiş koyun kanı sıkılıyordu. Kana büyüsel maddeler ilave ediliyordu: Kuduz köpek salyası, vaşak iç organlarının özü, Mısır'dan toz haline getirilmiş yılanlar ya da okunmuş sihirli otlar ve zehirler, bunlardan sayılıyordu.

Süt, bal, su ve şarap ile kurbandan sonra ritüelin en önemli kısmına esrime altında ve sihir formülleri ile dualar zikredilerek gerçek ruh çağırmaya geçiliyordu.

Önce ölülerin ruhlarını bırakması için ölüler diyarının üst seviyesindeki tanrılıklara aforoz sözleri yöneltiliyordu. Daha sonra dünyadaki mekanına geri dönmesi için demonun kendisi zorlanıyordu. Belirgin biçimde mukavemet gösteriyorsa, tüyler ürpertici tehditler savruluyor ya da ceset, canlı yılanlarla kamçılanıyordu. Eğer cesette demonun mağlubiyeti kabul ettiğini ve geri döndüğünü belirten bir işaret ortaya çıkarsa, sorgulama başlıyordu.

Resmî yasaklara rağmen yüzyıllar boyunca var olan nekromanti, büyük başarısını şüphesiz korku uyandıran ritüellerinin başarılı sunumuna  ve bunların doğurduğu akıl almaz dehşete borçluydu. Bazı büyücüler, seyircilerini günümüzde "özel efekt" denebilecek özel ilavelerle etkiliyordu.

Örneğin bir dananın ince iç derisinden modellenmiş, bembeyaz kireçlenmiş ve iki kolay tutuşabilir zift dolu bir ölü kafatası, toprağa yerleştirilirdi Bu kafatasından demonun sesi işitilirdi. Aslında bu, altta gizli bir bölmede bulunan ve bir ses hunisi gibi çalışan leylek sesi çıkararak çare arayana hitap eden bir yardımcının sesiydi.

Sorgulamadan sonra kafatası, güya geride bir şey kalmayacak şekilde demon ile birlikte etrafı kömürle donatılıp yakılır, duman içinde kurban edilir, kısa sürede yanarak yok olurdu.

Ölü oraklına antik dönemde çok danışılmıştır ve en şaşaalı dönemini Roma İmparatorluk döneminde yaşamıştır.

Ortaçağ'da nekromanti kavramı, yazım hatası yüzünden farklı bir anlam kazanmıştır. Nekromanti'den "negromanti" ortaya çıkmış ve bundan da "nigromanti" yani kara büyü türetilmiştir. Kavram, bu form ile birlikte yavaş yavaş tamamen sihirbazlık anlamını almıştır.

Nigromanti adı altında ölülerin ruhlarının çağırılması, kilisenin tüm yasaklamalarına rağmen devam ediyordu. Ne kadar yaygın olduğu, birçok tarihi kaynaktan ispat edilmektedir.

27 Şubat 1318 tarihinde Papa 22. Johann, kısmen Papalık sarayındaki birçok ruhani ve dinsize karşı nigromantik ve diğer sanatlar nedeniyle araştırma başlatır. Papa 12. Benedikt Piskopos Wilhelm von, Paris'e tutuklanmış bir İngiliz nigromantın kendisinde bulunan ve el konulan sihirli tablosu ile birlikte Papalık sarayına gönderilmesini emreder.

Engizisyon ve Nantes Piskoposu Gilles de Rais, Fransa Mareşali'ni nigromanti nedeniyle de mahkum etmiş ve Nantes'te aforoz etmiştir. Floranslı Antonuis'in batıl inanç listesinde nigromanti, ölüm günahları arasında ele alınmıştır ve büyülü kitapların sahiplerini günah çıkarmalarına izin verilmeyeceği tehdidi ile bunları yakmaya zorlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarı Git