20 Ocak 2016 Çarşamba

MİSTİSİZM VE ŞİZOFRENİ





Mistisizm ve Şizofreni

İnsan tek başına çıktığı hayat yolculuğunda türlü duraklardan aldığı enerjilerle beslenerek macerasına devam eder. Bu enerjiler onu biçimlendiren, referans noktası olarak kabul edilen ve tüm doğrultusunu belirleyen deneyimlerdir. Bu iç yolculukta kişi taşların yerine oturduğu ve görünüş ve bir kimlik kazanan süreç sonucu insan bütünüyle toplumun bir parçası, onun küçük bir örneği konumuna gelir. Bu, sosyal oyunun herkesi bir yaptığı bir sosyal hayatın ana karakteridir. Herkes farklı hayatlara sahip olsa da insanlar sosyal hayat alanlarında birbirlerine aynı sosyal tavır ve adetleri takınır. Bu toplumun yonttuğu ya da kollektif bilinçaltının dikte ettiği kültürel durum insanlara aynı havayı solutur. Mistisizm ve şizofren bu bütünlüğün gerçek insani değerlere kapalı, sadece hissedilen şeyin yobazlığa ve travmaya yol açabilen sahte düşlü, hassasiyeti tüketen ya da bir savaş yumuşatma aracı kadar rolü olan ahlaki normların kontrol mekanizması olduğunu ve hâkim paydanın güç eksenli bir yaşam kültürü dayattığını bilir. Şizofreni Tanrının parçalara ayırdığı gerçeği tek tek parçalarda görüp tükenirken mistik parçalardaki bütünden doğar. Aşklarını aynı çizginin iki yönünde bulur: Tanrı ve insan. Mistik Tanrının adını insana söylerken, şizofren insanın adını Tanrıya söyler. Mistikler insandan kopmadan Tanrıyı, şizofrenler Tanrıdan kopmadan insanı aşk edinmişlerdir. Tasavvufta ilki sahv, ikincisi sekr halidir.
Devamını Oku »

MİSTİSİZM VE YAŞAM





Mistisizm ve yaşam

Ölüm yaşamın dipnotu, eylem ve tavırların kendisini hissettirdiği o tükenmişliğe vurgu, ezeli pranganın esareti. Mistisizm ölümün insanın gerçek boşluğunu hissettiren, bütün çabaların kendini avuntuyla oluşa yönelten bir düşünce imgesi olduğunu yalnız iddia etmekle kalmaz, kesinlik hükmünde o dış gerçeklik denilen tantananın mekanizmasını da tanır. Aşkın, sevginin, dostluğun ve arkadaşlığın o en dipteki çölden, kuru iç yaşantıdan kurtulmak için icad edilen ama bir türlü gerçekliği yaşanamayan sadece oyun olarak yaşanmaya çalışılan bir sahtekârlık olduğunu bilir. Tanrı haz ilkesini yaşam içgüdüsü yaptı, içgüdü sosyal hayatı oluşturdu, kaçınılmayan bir uyum sürecinde insanlar daha doyum için gruplar, sınıflar ve birlikler oluşturdu. İnsanlık kendi hayatındaki, öz benliğindeki yalnızlığını kişisel sorunlarını politik sorunlara dönüştürerek rejimler üretti. Kana boğulan, iğdiş edilen insanlık tarihi hep insan zihnindeki ve kalbindeki o kopkoyu karanlıktan, kendini üretirken başkasını yokeden o bencil, bireyci doyumsuzluktan, o tam kavramı bulunmayan vahşilikten doğdu. Mistisizm, Tanrının karanlığından beslenen bu evrensel yapıda yine Tanrının aydınlık olan diğer yüzüne yüzünü dönmüşlerin yoludur. Tanrıyı, insanı ve hayatı yanılma payı olmadan hakkıyla teslim eden Tanrının batını boyutunun hizmetkârıdır.
Devamını Oku »

MİSTİSİZMİN FELSEFE İLE İLİŞKİSİ




Mistisizmin felsefe ile ilişkisi

Mistisizm ve çağdaş çözümlemeli felsefe mistisizmin deneyimsel ve bütüncül olması ve mistik deneyimin genellikle ifade edilemezliği, çağdaş felsefenin ise çözümlemeli, sözel ve indirgemeci oluşu nedeniyle birbirleriyle karşıtlık oluşturur. Ancak mistisizm ile felsefe arasındaki bu ayrım çağdaş dünyaya özgüdür. Tarihin büyük bölümünde mistik ve felsefi düşünce birbirleriyle yakından ilişkili olmuştur. Platon ve Pisagor ve bir ölçüde de Sokrat'ın öğretilerinde açık mistik unsurlar bulunmaktadır; pek çok büyük Hristiyan mistik aynı zamanda döneminlerinin önde gelen filozoflarıdır ve Buda'nın sutraları ve Şankara'nın 'Ayrım Mücevheri'nde mistik fikirler yüksek bir çözümlemeli yaklaşımla değerlendirilmiştir. Mistisizm ve çağdaş felsefe arasındaki uçurum temelde çağdaş felsefedeki doğal bilimlerden etkilenen belirli bilimci okulların etkisinden kaynaklanmaktadır.

Mistik düşünce ikiye ayrılır: panteizm ve panenteizm. İlki evreni tanrı olarak görür ya da tersi. İkincisi ise evreni tanrıda görür. İlkinde kişisel bir tanrıya yer yokken ikincisi evreni tanrının bir parçası olarak görür. İlki yaşamın akışına ve değişime özel bir önem vererek doğayla bütünleşmeyi savunurken ikincisi doğayı tanrının bir eseri olarak kavrar. Mistisizm ikisinde de farklı kavrayış ve algılamalar doğurur. İki sistemin birleşimi olarak görülebilecek süreç teolojisi ise evrenin tanrıyla beraber devindiğini savunmaktadır.
Devamını Oku »

KABBALA





Kabbala


Kabbala (İbranice: קַבָּלָה , kelime manası: "alma" olan), değişmeyen, ebedi ve gizemli Ein Sof (Ebedî, her şeyden önce olan-Tanrı ) ile ölümlü ve sonlu evren (ve onun yaratılışı) arasındaki ilişkiyi açıklamayı amaçlayan ezoterik Yahudi öğretileridir.

Etimoloji

Kabala (קַבָּלָה), "alma, kabul etme" anlamına gelen "qibbel" kökünden gelir. Kelime Türkçeye muhtelif şekillerde transkrip edilebilir: Kabala, Kabalah, Kabbala, Kaballah, Kabbalah, gibi.

Tarihçe: Kabala Kaynakları

İnanışa göre, dört bin yıl önce Sefer Yetira'yı (Yaratılış Kitabı) yazan İbrahim ile başlayarak, Kabala hakkında birçok kitap yazılmıştır. Bir sonraki önemli kitap, M.S. II. yüzyılda yazılmış olan Zohar kitabı'dır. Zohar’ı, ünlü XVI. yüzyıl kabalisti Isaac Luria (Ha'ARI)’nin çalışmaları takip eder. Ve yirminci yüzyıl'da Kabalist ’ın çalışmaları ortaya çıkmıştır.

Aşlag'ın yazıları diğer Kabalistik kaynaklar gibi, üst dünyaların yapısını ve nasıl alçaldıklarını, evrenimizin ve onun içindeki her şeyin nasıl var olduğunu betimlerler. Yehuda Aşlag’ın "Talmud Eser Sefirot" (On Sefirot Çalışması) adlı ders kitabı, sorular, cevaplar, tekrar materyalleri ve açıklamalar içeren bir çalışma yardımcısı olarak tasarlanmıştır. Bu kitabın manevi âlemdeki evreni yöneten kanunları ve güçleri betimleyen, üst dünyaların fiziği olduğuna ve öğrencileri aşamalı olarak dönüştürdüğüne inanılır. Çünkü kişi manevi dünyayı nasıl deneyimleyeceğini ararken, kendisini ders kitabında yazan manevi kanunlara aşamalı olarak adapte eder.[1]

Kabala öğretisi

Kabala öğretisi, herhangi soyut bir şey ile uğraşmaz, sadece insanın nasıl yaratıldığı ve daha yüksek varoluş seviyelerinde nasıl faaliyette bulunduğu ile uğraşır.

Kabala bilgeliğin manevi dünyaya çalışmak için bir araç olduğuna inanılır. Dünyamızı keşfetmek için, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimleri kullanırız. Bu bilimler beş duyumuzla algıladığımız fiziksel dünyaya çalışır. İçinde yaşadığımız dünyayı bütünüyle anlamak için, duyularımızın algılayamadığı gizli alemi keşfedebilecek bir araştırma aracına ihtiyacımız vardır.

Kabala bilgeliğine göre realite iki güç veya nitelikten oluşur: alma arzusu ve ihsan etme (vermek) arzusu. İhsan etme arzusu vermek istediği için bir alma arzusu yaratır, bu nedenle daha yaygın biçimde kullanılan adı ‘Yaratan’dır. Bu yüzden inanca göre tüm yaratılış bu alma arzusunun tezahür(görünüm)leridir. Kabala sadece yaratılışın tasarımını öğretmez, aynı zamanda realitenin her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen başlangıçtaki tasarlayanı gibi, nasıl tasarlayanlar olunabileceğini öğretir.[1]


KAYNAKLAR :
Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü
Vikipedi
Devamını Oku »

GNOSTİSİZM




Gnostisizm


Gnostisizm, Antik Mısır ezoterizmini, Antik Yunan ezoterizmini (Platon, Pisagor), İbrani geleneklerini, Zerdüştçülüğü, bazı Doğu geleneklerini ve dinlerini, Hıristiyanlığı eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok tarikâtın benimsediği mistik felsefeye verilen genel addır.


Terim, eski Yunanca’daki “sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgi” anlamındaki “gnosis” sözcüğünden türetilmiştir. (Gnosis üç bilgi türünden biridir. Diğerleri, öğrenimle öğrenilebilir bilgi “mathesis” ve ancak ıstırap çekerek öğrenilebilen bilgi “pathesis”tir.) Eski Yunan ezoterizmine göre nasıl ıstırap yoluyla ulaşılabilecek bilgiye öğrenim ve sezgi yoluyla ulaşılamazsa, sezgi yoluyla öğrenilebilecek bilgiye (gnosis) de ne ıstırap yoluyla ne öğrenim yoluyla ulaşılabilir. Bu yüzden kimileri gnostisizmi "'sezgi' yoluyla alınan 'bilgiyle kurtuluş öğretisi'" olarak tanımlar.

Gnostisizmin merkezi ve Kilise'nin tutumu[değiştir | kaynağı değiştir]
Gnostisizmin ocağı, bu felsefenin oluşumunda muhtemelen büyük rol oynamış değerli el yazmalarının bulunduğu, antik çağın en büyük kütüphanesine sahip olan İskenderiye kentidir. Buradaki okullarda M.S. 1 ve 2. yüzyıllarda okutulan gnostisizmi Kilise hep sapkın bir yol olarak görmüş ve göstermiştir. Gnostisizm ise Hıristiyan dogmatizmine akılcılık yaklaşımını benimseyerek karşı koymuştur. Örneğin gnostikler İsa’nın Tanrı’nın oğlu olmadığını savunmuş ve çarmıha çakılmadığını ileri sürmüşlerdir. Gnostiklere ait el yazmaların kilise tarafından yönlendirilen yıkımlarla (İskenderiye Kütüphanesi'nin yıkımı vs.) yok edilmesinden dolayı gnostikler hakkında 20. yüzyıla dek pek fazla bilgi edinilememişse de, 1902 ile 1948 yılları arasında gnostiklere ait çok sayıda el yazması keşfedilmiş ve bunlar sayesinde gnostisizmin ilkeleri daha iyi anlaşılmış bulunmaktadır.

Gnostisizmin ilkeleri

Hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir.
Hakiki bilgiler, yani hakikate ait ya da hakikate yakın bilgiler ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla edinilebilir.
Ruh ölümsüzdür. Ruh dünya yaşamında bir tür hapishane yaşamı geçirmektedir.
Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır.
Dünya düalite ilkesinin geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır.
Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri ruhsal alemden ruhsal irtibatlarla alınabilecek yüksek bilgiler içeren tebliğlerdir ki, bunlar ruhsal bakımdan seçkin insanlara verilir.

Ünlü gnostikler

Gnostisizm’in öncü öğretmenleri arasında 1. ve 2. yüzyıllarda yaşamış Valentin, Simon, Basilide, Carpocrade, Saturnin ve Marcion sayılabilir. Gnostisizm'deki temel kavramlardan biri Demiurgos'tur. Gnostik kaynakların çoğu, gizli bilgi "Gnosis" keşfedilinceye ve aydınlanıncaya kadar, dünyada yeniden doğulacağını belirtmiştir, Gnostik bilgelerin hemen hemen hepsi, reenkarnasyonu kabul eder.

1945 yılından önce Gnostisizm hakkında bilinenler, hacimli bir Gnostik metni olan Pistis Sophia ve ilk yüzyılda kilise babalarının Gnostisizme karşı söylediklerinden ibaretti, 1945 yılında Nag hammadi mağarasında pek çok antik Gnostik metni bulundu ve Gnostisizme bakış açısı önemli oranda değişti, Elaine Pagels gibi bazı bilim adamları ve Peter Gandy gibi gizem tarihi araştırmacıları, literalist Roma kilisesi kristolojisinin Gnostisizm'den türediğini söylemiştir.

En önemli Gnostik metinleri; Tomas İncili, Yuhanna'nın Gizli Kitabı, Filip İncili ve Pistis Sofya'dır.


KAYNAKLAR :
Dharma Ansiklopedi, Dharma Yayınları
Dictionary of Mysticism, Nevill Drury
Gnosticism, Dina Ripsman Eylon
Vikipedi
Devamını Oku »

HERMETİKA




Hermetika


Bu madde Vikipedi standartlarına uygun değildir. Sayfayı Vikipedi standartlarına uygun biçimde düzenleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. Gerekli düzenleme yapılmadan bu şablon kaldırılmamalıdır. (Eylül 2013)
Hermetika ya da diğer adıyla Zümrüt Tabletler, eski Yunanlarca Hermes Trismegistus olarak adlandırılan Hermes Trismegistus’un öğretisine ait kimi metinlerin eski Yunanca ve Latince yazılmış eldeki parçaları bütününe verilen addır.


Tarihçe

Bunlar, Antik Mısır'da kutsal alfabeyle yazılmış orijinal kayıtların farklı yazı biçimlerine çevrilmiş kopyalarının kısmen eski Yunanca’ya ve Latinceye çevrilmiş bölük pörçük parçalarından oluşurlar. Bu metinlerin İskenderiye yangınından ve bağnazların ellerinden kurtulabilmiş kısımlarındaki bilgilerin de, hem çeviriler sırasında hem de başka nedenlerle bir miktar anlam kaybına uğradıkları sanılmaktadır. İskenderiye Kütüphanesi'nin 5. yüzyılda Kilise tarafından yönlendirilen yıkımından sonra bu metinlerdeki bilgilerin günümüze dek korunabilmasinde, Pisagor, Platon ve eski Yunan yazarlar kadar, Ortadoğu’daki ezoterik ekollerin de büyük katkısı olmuştur. Ortadoğu’da korunan hermetik bilgiler Avrupa’ya özellikle Floransa yoluyla aktarılmış olup Kilise’nin tüm çabalarına rağmen Avrupa’da yayılmayı başarmıştır.

Timothy Freke ve Peter Gandy, Hermetika üzerine yazdıkları kitaplarında konuya ilişkin olarak şu açıklamayı yaparlar: “İskenderiye Kütüphanesi’nin 5. yüzyılda Vatikan’ca yönlendirilen yıkımından sonra, hermetika’ya ait metinlerin bir kısmı Ortadoğu’ya taşınarak Arapça’ya çevrildi. Bu bilgilerin bugüne dek korunabilmesinde Pisagor, Platon, eski Yunan yazarlar ve Gnostikler kadar bu metinleri Ortadoğu’ya aktaran Zerdüştçülük rahiplerinin ve Harran’daki Sâbiîler’in büyük rolü olmuştur. Sufilik bu metinlerden hayli yararlanmıştır. Ortadoğu’da korunan bu bilgiler Avrupa’ya özellikle Floransa yoluyla aktarılmış ve Vatikan’ın tüm müdahalelerine rağmen Avrupa’da yayılarak rönesansın oluşmasına son derece önemli bir katkıda bulunmuştur.” Kopernik, Newton gibi, dönemin birçok bilgininin bu Hermetik bilgilerden faydalandıkları veya esinlendikleri ileri sürülür.

Metinler

Hermetika, günümüzdeki haliyle şu metinlerden oluşur:

Öğretiler Bütünü (Corpus Hermeticum): Poimandres’in (Pymander) on dört vaazdan oluşmuş derlemesidir.
Mükemmel Vaiz: Asclepius’a hitap edilen metinlerden oluşur; bu Latince metinlerin orijinal hali olan Yunanca versiyonu halen kayıptır.
Hıristiyanlığın erken dönemindeki Hıristiyan rahiplerin yazdıkları metinlerdeki alıntılardan ibaret olan yirmibeş parça. Fakat Hıristiyan rahiplerin bu alıntıları yaparken sansürden geçirerek alıntıladıkları sanılmaktadır.
Yine bu dönemde yaşamış bulunan üç yazara ait üç metin: Bu yazarlar Zosimus, Fulgentius ve Iamblikos’tur (Jamblique).
John Stobaeus’un (5. ve 6. yüzyıl) yirmiyedi metni.
Bu metinlerden “Alemin Bakiresi” adıyla bilinen kısım, Horus ile İsis arasındaki diyaloglardan oluşur ki, Hermetizm’in temel ilkeleri bu kısımda açıklanır.

Hermetika’daki dizelerden birkaçı şunlardır:

Haydi dinleyin çamurdan insanlar!
Bir an düşün,
nasıl oluştuğunu ana rahminde.
Aklına getir o usta işçiliği
ve ara o sanatçıyı,
böyle güzel bir görüntüye şekil veren.
Kim çizdi göz yuvalarını?
Kim açtı burun deliklerini, kulaklarını ve ağzını?
Kim uzattı sinirlerini ve sıkıca bağladı?
Kim yaptı kemiklerini
ve etini deriyle örttü?
Kim ayırdı parmaklarını
ve düzleştirdi tabanlarını?
Kim hazırladı kalbini
ve boşluklar bıraktı ciğerlerinde?
Kim görünür kıldı güzelliğini
ve sakladı bağırsaklarını içeride?
Kaç çeşit beceri kullanıldı
ve kaç tane sanat eseri yaratıldı
oluşturmak için bir insanı?
(…) Gözlerinle görmek için O’nu,
mükemmel düzenine bak evrenin;
algıladığın her şeyi yöneten
zorunlu yasalara ve
olan ve olacak olan her şeyin
mükemmelliğine bak!
Uzayda kendine verilen yerde dolaşır her yıldız.
Niçin bütün yıldızlar aynı yolu izlemezler?
Her birinin yerini tayin eden kimdir?
Bunların yapımcısı ve sahibi olmalıdır birisi.
Mümkün değildir tesadüfen ortaya çıkmaları.
Düzen tümüyle yaratılmış olmalıdır mutlaka.
Ölçüye sığmayan sadece
ortaya çıkandır ‘tesadüfen’.

KAYNAK : Vikipedi
Devamını Oku »

HERMETİZM




Hermetizm   


Hermetizm, Antik Mısır'da yaşamış bilge Hermes Trismegistus'un öğretisidir.

Hermetizm adının sonundaki “izm” sonekine bakılarak ilk bakışta bunun günümüzdeki bir felsefi akım olduğu sanılabilirse de, felsefi bir akım değildir. Kimilerine göre Hermes Trismegistus bir inisiye idi, dolayısıyla öğretisi ezoterik bilgilerden oluşuyordu. Antik Yunan yazarlarına göre bu ezoterik öğreti Mısır’ın özellikle Teb ve Memphis tapınaklarındaki inisiyasyonlarda öğretiliyordu. Mısır kökenli Yunanca metinlerde Hermes Trismegistus’tan maji'nin, simya'nın, astroloji'nin, astronomi'nin, tıb'bın ve bilgeliğin kurucusu olarak söz edilir. Bu metinlerde ondan “üç kere büyük Hermes” anlamında “Hermes Trismegistus” olarak söz edilir.

Kökeni ile ilgili varsayımlar

Murry Hope gibi kimi araştırmacılar bu öğretinin Mu Kıtası ve Atlantis’e indirilen Sirius kültürü ya da öğretisinin MÖ 16.000 yıllarında Mısır’a getirilmiş biçimi olduğu görüşündedir. James Churchward bu öğretinin özgün adının Osiris dini olduğunu ve Osiris’in MÖ 18-20.000 yıl önce Mu’da eğitilmiş bir Atlantisli bilge olduğunu ileri sürer. Churchward’a göre Osiris Atlantis’te dinsel bir reform yapmış ve reform yaptığı tek tanrılı din MÖ 16.000 yıllarında Atlantisli bilge Hermes Trismegistus tarafından Mısır’a getirilmiştir. Mısır’da Osiris’in yolu denilince bu dinin ya da öğretinin egzoterik (dış, şeriatla ilgili) kısmı İsis misterleri veya Horus yolu denilince de ezoterik (iç, yalnız inisiyelerce bilinen) kısmı anlaşılıyordu.


Hermetika[değiştir

Hermetizm hakkında bilgi veren eski metinler günümüzde hermetika ya da zümrüt tabletler olarak adlandırılır. Bunlar eski Mısır’da kutsal alfabeyle yazılmış orijinal kayıtların farklı alfabelere çevrilmiş kopyalarının kısmen eski Yunanca’ya ve Latinceye çevrilmiş bölük pörçük parçalarından oluşurlar. Bu metinlerin İskenderiye yangınından ve bağnazların ellerinden kurtulabilmiş kısımlarındaki bilgilerin de, hem çeviriler sırasında hem de başka nedenlerle bir miktar anlam kaybına uğradıkları sanılmaktadır. İskenderiye Kütüphanesi’nin 5. yüzyılda Kilise tarafından yönlendirilen yıkımından sonra bu metinlerdeki bilgilerin günümüze dek korunabilmasinde, Pisagor, Platon ve eski Yunan yazarlar kadar, Ortadoğu’daki ezoterik ekollerin de büyük katkısı olmuştur. Ortadoğu’da korunan hermetik bilgiler Avrupa’ya özellikle Floransa yoluyla aktarılmış olup Kilise’nin tüm çabalarına rağmen Avrupa’da yayılmayı başarmıştır. Söz konusu Yunanca ve Latince çevirilerin yazarları başta Poimandres olmak üzere, Zosimos, Fulgentius, Iamblikos ve John Stobaeus’dur.


Hermetik bilgilerden bazıları eldeki metinlere göre şunlardır

Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır.
Ezeli ve ebedi olan Tanrı, düşüncelerle anlaşılmaz.
Ruh ilahi bir ışıktır
Ruhlar yeryüzüne sınavlarla gelişim için gelirler, almaları gereken dersleri alana kadar tekrar tekrar doğarlar.
Kişiyi ölüm sonrasında vicdanı yargılar, kişinin yeryüzünde yaşarken yaptıkları unutulmaz.
Bu ruhlar bir zaman sonra büyük ışığa doğru çekilirler, onlara yol gösterilir.
Eski insanların kökeni Dünya-dışı’dır.
Evrende kozmik yasalar işlemektedir.
İnsanlar kaderlerini yaptıkları iyi ya da kötü hareketlerle belirler.
İnsanlar yaşadıkları dünyayı kirletmeleri halinde dört unsurun başkaldırmasıyla karşılaşacaktır.
Yunuslar ve arslanlar diğer hayvanlardan daha gelişmiş varlıklardır.


KAYNAKLAR :
Hermetika, Ege Meta Yayınları
Dharma Ansiklopedi
Vikipedi


Devamını Oku »

MAJİ VE MİSTİSİZM





Maji ve Mistisizm

Asırlardan beri, maji ve mistisizm, rahip eğitimi veren gizli okullarda eş zamanlı olarak öğretilmiş ve ikisine de eşit derecede önem verilmiştir, çünkü bu iki felsefi bakış, Hermetik bilimde daima son derece önemli olmuştur ve gelecekte de öyle olmaya devam edecektir. Maji, maddesel planda zaman içinde gelişen bütün hermetik bilimlerin ve bu planla alakalı her şeyin içsel bir parçasıydı. Dolayısıyla, hangi bilim dalından olursa olsun, bütün teknik bilgi, rahip kastının kararıyla üstattan çırağa aktarılıyordu. Bütün bilimler, matematik, kimya, fizik, astronomi vs. hepsi majinin alanına giriyordu.
Diğer taraftan elle tutulur olmayan din, felsefe, tanrı telâkkileri, ahlak, erdem, beceriler ve her türden nitelik mistisizmin alanına düştü. O halde, Hermetik açıdan, maji mistisizmden ayrılamaz; çünkü kanunlara dayalı, nitel-maddesel bir temelin olmadığı yerde, ne yetenek, ne herhangi bir erdem ne de ahlaki görüş olabilir.

Zaman ve insanlığın ilerlemesiyle, maddi bilimler sadece kendi ilerlemeleriyle ilgilenir oldular. Artık kaba fiziksel duyularla algılanamayan ve anlaşılmak için belli bir olgunluk gerektiren enerji, madde ve tözün doğasındaki yüksek kanunlar mecburen bağımsızlaştı ve tecrit oldu.
Sonuç olarak iki çeşit bilgi alanı ortaya çıktı. İlki, entelektüel çalışma ile elde edilen fiziksel bilgi ve ikincisi, daha sübtil madde ve güçlerle alakalı, fakat sadece zeka ile algılanamayan metafizik bilgi. Metafizik bilginin geri plana düşmesinin ve son olarak, sadece gerçek üstatların ona sahip olmasının sebebi budur. Bununla birlikte, Hermetik yolu takip eden, metafizik kanunlara nüfuz etme yeteneğine sahip bir kişi, yine aynı kanunlara göre, varolan bütün bilgi dalları arasındaki mantıksal bağlantıları anlamalıdır.

Kafa karışıklığına sebep olmamak için, "metafizik" terimini daha ilerideki izahatlerimde kullanmayacağım; bunun yerine, eskiden Hermesçilerin yaptığı gibi "maji" terimini kullanacağım. Hermetik açıdan bakıldığında, maji, günümüzün genel bilimleriyle (hangi bilim dalı olduğu farketmeksizin) paralelliklere sahip, daha süptil bir doğaya sahip güçlerle, maddelerle ve tözlerle ilgilenen yüksek metafizikten başka birşey değildir. O sebeple, ne zaman bir inisiye maji hakkında konuşsa, mikrokozmos ve makrokozmostaki (yani fiziksel, astral ve mental bedenlerde bütünlük içindeki, evrende bulunan herhangi bir insan[1] (Maji ve Mistisizm - Franz Bardon)) güçlere, süptil madde ve tözlere ve onların kanun ve işleyiş etkilerine atıfta bulunuyordur.
Gerçek maji, bugünün bilimi tarafından tanınmamış daha sübtil güçlerin yüksek bir ilmidir[2] (Maji ve Mistisizm - Franz Bardon çünkü her ne kadar majinin kanunları dünyamızın resmi bilimleri ile benzerlik gösterse de, ince eleyip sık dokuyan bilimsel metotlar bu güçleri anlamaya ve kullanmaya yetmemektedir.

Maji bilimine ve onun etkililiğine dair mantıki tefekkürler ve sonuçlar, gerçek bir Hermesçiğe sadece sübtil materyal güçleri tanıtmaz, aynı zamanda onu bu güçlerin kanunlarını gezegenimizin bütün resmi bilimleriyle uyumlu hale getirme pozisyonuna sokar. Çeşitli anahtarların yardımıyla, ruhsal bilimadamı[3] (Maji ve Mistisizm - Franz Bardon) kendi ilmiyle bütün bilim dallarını büyütmeye ve genişletmeye bile ehildir. Gerçek maji bilgisi, keşfetmeye yatkın bir zekaya, teknik ve materyal ilerleme için büyük pek çok imkan sunar. Tabii ki, kişinin olgunluğu, evrensel kanunların gücünü maddi dünyaya taşıyabildiği kadar olduğu için, bu durumda, büyük bir öneme sahiptir.
Bu kitabın ileriki sayfalarında farklı analojilere ve kendini üç farklı alanda[4] (Maji ve Mistisizm - Franz Bardon) gösteren sübtil maddesel güçlerin etkilerine değineceğim. Diğer bir deyişle, maji kanunların pratik uygulanışını açıklayacağım. Bu bilgi ve bilgeliğin nasıl kullanılacağı her okuyucunun kendi amacına kalmıştır.

Bu açıkça gösterir ki, maji, maddeyle ilgilenen diğer bütün bilim dalları ile tam olarak aynı şekilde analiz edilebilecek, doğa bilimleri ile uyum sağlayabilecek, katıksız bir metafiziktir. Söylemek gerekir ki, metafizik, doğa bilimlerinin fizikî bilgisinin açılımıdır.

Mistisizmsiz maji yoktur, çünkü bu iki temel konsept birbirlerine bağımlıdır, aynı etki ve tepkisiz madde olmadığı gibi… Maji, mistisizmden ayrılmamalıdır ve ikisi de aynı zamanda ve benzer şekilde ele alınmalıdır. Hermetik, çalışmalarında maji ve mistiği; yani, nitelik ve niceliği daima aklında tutmalı ve kesin olarak niteli (örneğin madde ve özlerdeki güçler) ve niceli (örneğin vasıflar, etki ve tepkiler vs.) ayırabilmelidir. Eğer kaos yaratmak istemiyorsa, bu iki kavramı asla karıştırmamalıdır.
Hatırlayın! Maji nicelik ve mistisizm niteliktir! İlerleyen bölümlerde niceliklerden bahsettiğim zaman, daima majiyi kastetmiş olacağım. Etkilerden, vasıflardan, erdemlerden vesaireden konuşurken de mistisizmi kastetmiş olacağım. Bu, dünyanın başlangıcından beri evrensel bir kanun olmuştur ve sonuna kadar böyle olmaya devam edecektir
Devamını Oku »

TASAVVUF




Tasavvuf

Tasavvuf, sufilik, halk deyimi ile sofuluk (Arapça: صُوفِية sufiyye) (Farsça: تصوف tasavvuf) (Farsça: صوفیگری sūfīgarī), İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir.

Tasavvuf kelimesinin kökleri Muhammed döneminde keçi ve benzeri hayvanların kılından yapılmış çobanların giydiği üst kalın elbise, kepenekten geldiği söylenmektedir. Bu görüşün açıklanmasında peygamberin döneminde hiç bir sohbeti kaçırmayan ve İslâm peygamberinin tüm dini açıklamalarına daime katılan çok fakir bir bedevi grubu anlatılmaktadır. Bunlar işleri veya mecbur sebeplerden dolayı sohbete ve konuşmalara katılamayan diğer din mensuplarına İslam hakkında peygamberin konuşmalarını anlatırlarmış. Bunların kendilerini tamamen fiziki olarak da İslam'a ve dini yaşamaya adamaları her kesimin dikkatini çekmiştir. Belirgin özellikleri olan giydikleri keçi kılından olan üst kalın elbise nedeniyle suffa ehli (Ashab-ı Suffa) olarak anılmaya başlanmışlardır. Nitekim bu giydikleri elbise Arapça dilinde soffa veya suffa olarak anılmaktaymış. Yine bu görüşe göre İslam peygamberinin bahçede sohbet yaptığı etrafı açık çardak benzeri bir yapı yüzünden de tasavvuf kelimesinin türeyebileceği söylenmektedir. Zira bu yapı da soffa veya suffa olarak anılmaktaymış. Bu ifadeler kapsamında "tasavvuf" lafzı buralardan gelebilir denilmektedir ancak esasta kelimenin ruhani manası Kuran-ı Kerim'im "yaşama geçirilmiş hali, Kuran-ı Kerim'in tamamına inanıp onu yaşamak"[1] olarak tarif edilmektedir.[2]

Tasavvufun mistisizmin İslam özelindeki hali olduğunu iddia edenler olduğu gibi, mistisizmin Çin-Hindu dinlerinden gelmesi nedeni ile İslam ile tamamen farklı olduğunu iddia edenler de olmuştur. Kimilerine göre, tasavvuf şeriattan daha yüksek bir aşamayı ifade eder. Mutasavvıflar sufi olmaya çalışmışlar, tekkeler, medreseler kurmuşlardır. Sufiyâne hayat yaşamaya çalışanlara derviş de denilir. Türkler arasında Tasavvuf Batı Türkistan’da çıkmıştır.[3] İlk sufiler keşif sahibi insanlardı, mala mülke değer vermezler, bazen çıkınları bile olmadan gezer ve gittikleri yerlerde insanları dini yönden aydınlatırlardı. Batı Türkistan’daki bu ilk sufilerin bazıları, bir tarikat gütmedikleri için tarikat şeyhleri gibi isim yapmamış olabiliyorlardı
Devamını Oku »

MİSTİSİZMİN TEHLİKELERİ




Mistisizmin Tehlikeleri
Aleister Crowley

Arthur Edward Waite'e sevgiyle ithaf edilmiştir

Mistisizmin En Yüksek'e «Güvenli» Yol, majinin(1) ise En Aşağı'ya Tehlikeli Yol olduğuna dair tuhaf bir düşünce ısrarla yayılıyor ve sanki giderek taraftar kazanıyor.

Bu sav hakkında birkaç şey söylenebilir. İnsan kendine tehlikesiz bir şey hiç yapmaya değer mi diye sorabilir ve kendi mutlak mahvını hedeflemiş birini hangi tehlikenin tehdit edebileceğini merak edebilir. Ayrıca, militan mistiğin şu anki el çabukluğunda olduğu gibi, tüm Maji'yi Kara Maji olarak sınıflayanların dürüstlüğüne biraz acı bir tebessümle gülümseyebilir.
Şimdi, iki yolun literatüründe de az biraz mürekkep yalamış ve her iki yoldan adeptlerinin(2) birebir açıklamalarıyla onurlanmış biri olduğunu iddia eden biri olarak inanıyorum ki ben bu iki yolu epey bir dengeye getirebilirim.

İşte majikal teori: Sonsuzluktan ilk kopuş dengelenmeli ve böylece düzeltilmedir. Demek yanılsamanın yaratıcısı «Yüce Majisyen» Yaratıcı Maya(3) ile yüz yüze çarpışmak gerekir. Fakat «eğer İblis, İblis'e karşı gelirse krallığı nasıl ayakta kalacaktır?» İkisi de yok olur: yanılsama kalmaz. Matematiksel olarak, 1 + (-1) = 0'dır. Bu yol Tarot'ta Magus'la, sayısal değeri 1 olup 0'dan ilk ayrılış olan ama Beth'e, 2'ye, Bilgelik Tanrısı Merkür'e gönderimde bulunan kartla, Maji ve Hakikatle sembolize edilir(4).

Bu Magus, hem Majisyen, hem de Liber 418'de (Equinox, No. V., Özel Ek, sf. 144) açıklanan «Büyük Majisyen» olarak çift özelliğe sahiptir.
Oysa mistiğin formülü daha basittir. Matematiksel olarak formülü 1 - 1 = 0'dır. O, denize atılan bir tuz tanesi gibidir; çözülme işlemi, elbette majisyenin temaşa ettiği dünyaların şokundan daha kolaydır. «Otur ve kendini Tanrı'nın huzurunda toz gibi hisset; hayır, tozdan da az, bir hiç olarak»; işte mistiğin yönteminin herşeye yeten basitliği. Ne yazık ki birçok insan bunu yapamaz. Yapamadığınızı ısrarla dile getirdiğinizde mistik, büyük ihtimalle size sadece omuz silkecek ve yüzünü başka tarafa çevirecektir.

Bu yol Tarot'ta, aynı zamanda hem Mistik hem Sonsuz anlamına gelen «Abdal» kartıyla sembolize edilir(5).

Bu sorun bir yana, formül hiç bir şekilde göründüğü kadar basit değildir. Mistik, «Tanrı»nın gerçekten «Tanrı» olup O'nun suretini maske edinmiş kötü bir cin olmadığına nasıl emin olacak? Örneğin elimizde Huss'u(6) «Tanrı»sına kurban eden Gerson var; mistisizmle basit bir hobiden öte ilgilenmiş modern bir gazetecinin «Mistik hayat en yüksek seviyesinde inkâr edilemez biçimde bencildir» demesi var. Yine bir başka yazıda bahsedilen, Evren'i eleştirmeyi sonunda bırakıp, «Sadece Jock ve ben kurtulacağız ama Jock hususunda o kadar emin değilim,» diyen yaşlı bir bayan, doksan dokuz yaşında olduğu halde sözde telif hakkının sözde ihlalini ağzından köpükler saçarak karşılayan bir başkası ve yine onun kadar hassas olup adının bu satırların yazarınca anılmasıyla sara nöbeti geçiren bir örnek var; eğer bunlar gerçekten de Tanrı'yla «birleşmiş» ya da Tanrı'nın «içinde erimiş» kişilerse, nasıl bir Tanrı bu?

Galatalılar'da(7) anlatılır ki Ruh'un meyveleri barış, aşk, neşe, sabır, nezaket, iyilik, itikat, uysallık, ölçülülüktür; başka bir yerde ise «Onları, meyveleri sayesinde tanıyacaksınız» denir.
Bu durumda kötü işlerde bulunan bu kişilerin ya sahtekâr olup kesinlikle aydınlanmamış olduklarını ya da şeytanla bir olduklarını düşünmeliyiz.

Bunlar, Liber 418'de (Equinox, No. V., Özel Ek, sf. 119 ve devamı) derinlemesine işlenen «Sol El Yolu Kardeşleri»dir(8).

En önemli alametleri kendilerini özel saymalarıdır. «İnsan biziz.» «Tek yol bizimkidir.» «Bütün Budistler günahkardır». Spiritüel kibrin çılgınlığı.

Majisyen bu korkutucu kibir batağına mistik kadar kolay düşmez; o kendi dışındaki şeylerle ilgilidir ve kibrini düzeltebilir. Gerçekten de o sürekli olarak Doğa tarafından düzeltilir. O, Yüce Majisyen, [bilir ki] dört dakikada bir mili koşamaz! Mistik münzevi ve dışa kapalıdır, sağlıklı mücadeleden uzaktır. Oysa bizler okul öğrencileriyiz, kafamız şiştiğinde futbol sahası bizi bekler. Mistik bir engelle karşılaştığında 'mış gibi yapar'. Bunun «sadece yanılsama» olduğunu söyler. Bir morfin bağımlısının mutluluğuna, bir felçlinin kuruntularına sahiptir. Bir gerçekle yüzleşecek gücü yitirir, kendi hayal gücünden beslenir, kendi kendini aydınlandığına ikna eder. Bu konuyla ilgili kendine muhalefet edildiğinde, küser, kinci ve garazlı olur. Eğer Bay X'i eleştirirsem feryadı basar ve beni arkamdan vurmaya çalışır; eğer Madam Y'nin pek de Azize Teresa olmadığını söylersem, öyle olduğunu göstermek için bir kitap yazar.

Böyle insanlar tıpkı Milton'ın(9) daha az tehlikeli türden ruhsal rehberler için yazdığı gibi: «şişmiştir içleri yelle, solurlar leş buğuları, çürümüştür içleri, saçarlar kötü kokuları,»
Bunların sefil takipçileri ve taklitçileri içinse sıfatlar kifayetsiz kalır. Bütün evren onların «ahmak yüzlerini yansıtan bir ayna»dan başka bir şey değildir; Sir Palamedes'in(10) aksine, ona sadece hayran olurlar. Ahlaksal ve ruhsal Narsisler(11) olarak yanılsama sularında yok olurlar. Napoli'de avukatlık yapan bir arkadaşım bana bu kendine hayran olmanın bittiği yer hakkında birçok tuhaf hikaye anlattı.

Kötülüğün işleyişindeki incelik kendini özellikle neofitlerin(12) Kara Biraderler(13) tarafından yakalanma yöntemlerinde gösterir. Abartılı bir hûşû, konuşmada bir ağda, anlamsız ata sözleri ve kirli tapınağın üstünde sahte bir kutsallık perdesi. Ustalıklı taklit kendini asalet, kafası karışık ortaçağcılık derinlik gibi gösterir; laf ebeliği uzmanlık sayılır, tılsımlar fazilet timsali ukala Farisi'nin artar hımmm'larıyla(14).

Bu tavra, bütün insani erdemlerden yoksun olma eşlik eder. Majisyenlerin en üstünü, insanlık kapasitesi içinde hareket ederken, bir insan nasıl davranmalıysa öyle davranır. İyi kalpliliği ve duygudaşlığı öğrenmiştir. Diğerkamlık sık sık giydiği bir kıyafettir. İşte mistik, bundan yoksundur. Aşağı planları(15) yukarı planlara çekmeye çalışırken, bir majisyenin asla yapmayacağı bir hatayı yapar, aşağıyı ihmal eder.

Rahibe Gertrude ne zaman bulaşıkları yıkama sırası ona gelse çok özür dileyerek tam o anda ilahi bir törenle Kurtarıcı İsa ile nikahlandığını söylerdi.

Yüzlerce mistik kendilerini tamamen ve sonsuza kadar kapatıyor. Toplumu yalnızca refah üretme kapasitelerinden değil, sevgilerinden, iyi niyetlerinden ve en kötüsü bir örnekten ve ilkelerinden mahrum bırakıyorlar. İsa, kariyerinin doruk noktasında müritlerinin ayaklarını yıkamaya zaman bulmuştu; bütün planlarda bunu yapmayan herhangi bir Üstad, bir Kara Birader'dir. Hindular, bir insan ve vatandaş olarak görevlerini layığınca yerine getirmeden «Sannyasi» (bizim münzeviye benzer) olan hiç kimseyi onurlandırmazlar. Cinsel perhiz ahlak dışıdır ve bu kişi Yol'daki en büyük zorluklardan birinden hileyle kaçmaktadır.

Aşağı planların zorluklarından kaçanlara dikkat edin; çünkü büyük ihtimalle yüksek planların zorluklarından da kaçıyorlardır.

Yol'un kendine has tehlikelerini yazmaya yerimiz yetmez: her öğrenci, her adımında kendi kişisel zaaflarını yansıtan tahriklerle karşılaşır. Ben bu yazıda yalnızca yolun bir parçası olup onun doğasına içkin tehlikelerden bahsettim. Bir an için bile en zayıftan yoldan geri dönmesini veya çıkmasını istemiyorum, ama en güçlüden şu doğru şeyleri uygulamasını istiyorum: Öcelikle, hem bakış açılarında hem de yöntemde şüpheci ve bilimsel bir tavır; ikincisi, bir atletin ve kaşifin anladığı anlamda sağlıklı bir hayat; üçüncüsü, insanlarla içten dostluklar ve hayata, işe ve ödevlere adanma.
Bir gram düzgün gururun, bir ton sahte alçakgönüllülükten daha iyi olduğunu aklından çıkarmasın. Bir gram düzgün alçak gönüllük, bir gram düzgün gurura eşit olsa da çalışan birinin ikisiyle de uğraşacak zamanı yoktur. Ayrıca İsa'nın «Tanrı'yı bütün kalbinle, komşunu ise kendinmişçesine sev» yasasını hatırlasın.[1]

Notlar

1- Maji - yüksek büyü, havass, sihir
2- Adeptler - Üsta Majisyenler, Üstatlar
3- Uzak Doğu felsefesinde yaşam ve dünyada fani olan herşeyin kökeni
4- Magus veya Majisyen, ikinci Tarot karttır çünkü O sayılı kart ondan önce gelir (en azından Altın Şafak Tarot dizişinde), tekabül ettiği gezegen Merkür ve harf "B"dir.
5- 0 sayılı Arkana Major (Büyük Sır) Tarot kartı Abdal/Aptal aslında Altın Şafak Tarot dizilişinde en yüksek konumda mistiktir
6- Jean Charlier de Gerson (1363-1429) verdiği kararla Katolik Kilise namına din reformcusu Jan Huss'in (1369-1415) aforoz edilip diri diri yakılmasına neden olmuştu.
7- İncilin sonlarında Tarsuslu San Pol'un Galatalılara verdiği bir vaaz.
8- Sol El Yolu - Yaygın olarak yanlış kullanılan bu okült tabirin kökeni Tantrik Vama Marg'dan kaynaklanmaktadır. Sağ El Yolu, Ananda Marg özellikle cinsel yoga ile ilgili Tantrik uygulamaları sembolik olarak uygulayan riyazet ve cinsel perhize dayayan bir yoldur. Vama Marg ise cinsel enerji ile en yüksek mistik birleşmeyi ve diğer Tantrik hedefleri tamamlamaya çalışır. Burada "sol" kundalini kanalının solundaki dişi (aysal pranayı taşıyan) kanalı, dişi enerjiyi ön plana aldıkları için kullanılır. Ancak özellikle püriten Teosofistler tarafından Sol El Yolu, şer güçlere dönük kara büyücüler için kullanılmıştır. Bunun sebebi kurucuları Blavatsky, cinselliği hayvansal bir dürtü ve Tantra'yı şer ve karanlık bir yol olarak değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Ne yazık ki bu tuzağa en son düşmesi gereken Crowley de düşmüş ve bu terimi teknik açıdan yanlış şekilde kullanmıştır.
9- John Milton (1608-1674) Ünlü İngiliz şair.
10- Sir Paramedes Sarasen (Müslüman) Şövalye - Aleister Crowley'nin kısa hikayelerinden biri. Sir Palamedes, efsaneye göre Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçip Kral Artur'un şövalyelerinden biri olmuştu.
11- Narsis - Mitolojide suda kendi yüzünü görüp aşık olan genç. Aşk tanrıçasını reddettiği için cezalandırıldı.
12- Neofit - Latince yeni başlayanlar. Altın Şafak cemiyetinde ilk giriş derecesi. Okült çaylak, çırak.
13- Kara Biraderler - Daha çok Dennis Wheatley gibi kara büyü ve fantastik türü romancıların anlattıkları şer güçlere adanmış bir kardeşlik.
14- Aleister Crowley isim vermezse de diğer yazılarından anlaşılıyor ki her zamanki gibi Artur Edawrd Waite adında Mistik, Hermetik, Simya, Masonluk vs. edebiyatında bir sürü eser çıkarmış bir Altın Şafak üyesini eleştirmekte.
15- Planlar - okült edebiyata yaşadığımız ortam fizik planı veya alemidir. Bunun dışında gözle görülmeyen planlar vardır. Fizik planın üst bölümü eterik plandır. Ondan sonra insanın duygusal şuur alanını içeren astral plan, zihinsel şuur alanını içeren mental plan, ruhsal şuur alanını içeren ruhsal plan vs. vardır. Üst planların titreşimleri yüksekti alt planların titreşimleri düşüktür. Bu konuda özellikle Teosofistler bir sürü inceleme yapmıştır.

KAYNAKLAR :
http://www.hermetics.org/Crowley1.html
Devamını Oku »

Yukarı Git