PARAPSİKOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PARAPSİKOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ocak 2016 Cuma

CIA VE PARAPSİKOLOJİ




CIA VE PARAPSiKOLOJi

Ölüm isinlarini ve nükleer bombalari unutun. Psisik güçler, gelecegin silahi olacaktir. insandaki bes duyu ötesindeki güçlerin veya algilarin genel adi olan psisik olma hali ya da dogustan olan psisik insanlar uzun zamandan beri ABD'de, eski SSCB'de ve simdi Rusya'da özel güçlerini askeri alanda kullaniyorlar mi?

Dükkanin önündeki yazi söyleydi:

"Madam Zodiac, psisik güçler gelecegin fali ve burçlarin okunmasi". Madam Zodiac'in Washington'daki dükkani saat 11:00'de açiliyor ve düzenli müsteriler, ögle tatillerinde geliyorlar. Vizite 10 dolar. 1979-1980 arasinda her ayin üçüncü Sali'sinda Madam'in dükkani özel bir müsteri için saat 09:00'dan biraz sonra özel olarak erken açilirdi. Müsteri bir donanma komutaniydi, genelde sivil giyinirdi ve bir çanta tasirdi. Madam, kristal küresini, tarot kartlarini ve fotograflari bir kenara ittikten sonra ona çay yapardi. Komutan sigaradan kurtulamiyordu, Haziran'dan sonra günde yarini pakete düsürmüstü ama tamamen birakamiyordu. Ama Madam Zodiac, onun yil sonuna kadar sigaradan vazgeçecegini söyledi. (Bu kehanet kanitlandi. Komutan simdi her gün 6 mil kosuyor ve deniz piyadeleri maratonuna katilmayi hedefliyor.) Fakat komutan, her ziyaretinde içinde 400 dolar olan zarfi, sigaradan kurtulmak için Madam'a vermiyordu. Para, Deniz Kuvvetleri'nden geliyordu. Masaya konan resimler ve fotograflar, Sovyet denizaltilarinin Dogu Amerika sularina yakin bölgedeki rotalarini gösteriyorlardi. Madam Zodiac'in isi; psisik güçlerini kullanarak Deniz Kuvvetleri'ne ait gemi ve uçaklarin yapamadigini yaparak Sovyet misil ve denizaltilarinin rotalarini bilmekti. Kisacasi Madam Zodiac, Pentagon'un "Medyum TeknolojikRisk Projesi" olarak islemlendirdigi kisiydi. Aralik, 1980'de Ordu Teftis Gazetesi, "Yeni Ruhsal Savas Meydani: Beam Me Up Spock" basligiyla bir makale yayinlandi. Makalenin yazari, üstegmen John B. Alexander idi. "Avrupa'ya 2. yayilma dönemi" ve "Savasa hazirlanmak: Lojistik destek programi" gibi makaleleri de yazan Alexander'in bu yazisi bazi söyle basliyordu:

* Beyin gücünü etkileyen bazi silah sistemleri vardir ve öldürme kapasiteleri çok önceden incelenmistir.

* Çok uzak mesafelerden bile hasta etme ve öldürme gibi yetileri vardir. Hiçbir fiziksel neden olmadan ölüme veya hastaliga yol açabilirler. Bu tip silah sistemleri, böcek ve kurbagalarda denenmistir fakat insanlara olan ölümcül etkisi tartisilmaktadir.

* Telepatik hipnozun kullanimi ise, ordu içinde yüksek bir potansiyele sahiptir. Bu yetenek bazi ajanlarin çaba sarfetmeden, önemli bilgileri ele geçirmesini saglayabilir.
* Açikça psikotronik silahlar vardir ama kapasiteleri bilinmemektedir.

ikinci Dünya Savasi sirasinda verilen büyük kayiplar, Amerikan ordusunu degisik arayislara yöneltti. Ordu parapsikolojinin yardimi ile savunma ve saldiri silahlari üretecek projeleri gelistirmek için sinirsiz bütçeler ayirdi.

Milyarlarca dolarlik bütçe

Alexander ciddi miydi? Pentagon, gerçekten bazi falcilarin denizaltilari durdurabilecegine inaniyor muydu? Alexander'in yazdigi bu makaleden haberdar olan birçok kisinin bunu saçma bulduklarini söylüyor. Neden ise su: "Bu durum, kendi gerçekçilik kapasitelerini asiyor. Dünyanin tepsi gibi olduguna inananlar bile varken..." Çok yüksek rütbeli bazi askerlerin, bu psisik savasi çok ciddiye aldiklarini düsünürsek ve maliyetinin neden 6 milyar dolar tuttugunu anlariz. Birçok arastirma gizli proje olarak saklaniyor, hem de tanimlanamayan programlar gizli tutulmak isteniyorlar. Örnegin; 1978'de ClA'nin Sovyet Duyu Disi Algilama çalismalari ile ilgili istihbaratina söyle bir baslik konulmustu. "Biyolojik Transfer Sistemleri'nin Öyküsü" Tabii ki 6 milyar dolar Pentagon için sadece bir cep harçligi. Çünkü tek bir modern uçak 250 milyon dolar tutabilir veya tek bir gemi 1.5 milyon dolar edebiliyor. Hatta MX gibi büyük silah programlari 600 milyon dolarlik maliyetleri asabiliyor. Elestirmenler, parapsikolojinin, dünyevi problemler için kullanilmasi projesine karsi çiktilar. Örnegin, psisik güçlerin bir denizaltiyi yok etmesi gibi. Onlara göre, bilimi, teorik bulgular yine ayni bilim tarafindan kabul edilmedikçe kullanamayiz. Peki ama ya Madam Zodiac gerçekten Sovyet denizaltilarinin yerini kesfedebiliyorsa? Michigan Üniversitesi Sosyal Bilimler profesörü olan Marcello Truzi, psisik güçlerin askeri ve politik olarak çok önemli olabileceklerini ve önemli ulusal güvenlik programlarina girebilecekleri için tehlikeli olduklari konusunda uyarida bulunuyor. Bu tür güçlerin var olma ihtimali çok yüksek degil ama olasilik küçük de olsa, yadsinamayacak kadar önemli. 70'li yillarda donanma Uluslararasi SRI 'nin beyin takimiyla 50.703 dolarlik bir anlasma imzaladi. Görevleri, psisik güçlerin elektromanyetik kaynaklari yok etmelerini önlemekti. Eger psisikler bir baska odadaki parlayan isigi hissedebiliyorlarsa, belki de denizaltilarin çok zayif elektromanyetik dalgalarini da farkedebilirlerdi.

Medyumlarin pazar degeri artiyor

Yine de Donanma Halkla iliskiler Bölümü kurumun psisik güçlerin denizaltilari bulmak için kullanildigini inkar eden resmi bir belge yayinladi. Belgede psisikantidenizalti projesi söyle tanimlaniyordu: "Bazi insanlarin farkedilemeyecek kadar büyük elektromanyetik dalgalari hissedebilme yetisini arastirmak." Aslinda bazi insanlar derken, medyumlari; düsük seviyedeki elektromanyetik dalgalar derken de, denizaltilarin elektromanyetik titresimlerini; hissedebilmek derken de psisik güçleri kastediyorlardi. Uzun proje raporlarindan "psisik" kelimesi hiç kullanilmamisti. Oysa SRI 'nin en önemli arastirmacilari olan Harold Puthoff ve Russel Targ, dünyanin en bilinen medyumlari olarak taniniyorlar.

Yapilan kontrat sonucunda SRI , son raporunu 1978'de yazdi. Raporda birçok psisikle önemli basarilar elde edildigi iddia ediliyordu. Ama donanma yetinmedi hatta donanma sözcüsü 1982'de yaptigi açiklamada, bu çalismayi psisik olarak tanimlamayi reddetti. Bu inkarlarin tersine, donanma en azindan psisik güçleri olan 34 kisiyi denizaltilari saptamasi için almisti ve Madam Zodiac da bunlardan biriydi kod adi "Pseudonim" idi. Kontratinda gizlilik ve susma kosulu bulunuyordu. Ama bir diger medyum olan Shown Robbins, National Enquirer dergisinde, isminin "Donanmanin medyumu" olarak geçmesine ses çikarmadi. 1973'te New York'ta Mainmondies Tip Merkezi'nde Robbins, psisikarastirma projesinde kullanildi. Tipik bir deneyde, duygusal tahrik ölçüldü. Hatta baskalarina erotik filmler izletilip, Robbins'in telepatik algi yetenegi ölçüldü. Filmlerden sonra denekler, uykuya yatirildi ve rüyalari ya da seri göz hareketleri (REM) monitörlere yansitildi. Daha sonra denekler uyandirilarak rüyalarini anlatmalari istendi. Robbins'in rüyalari, filmin içerigiyle paralel oluyordu ve filmi seyreden digerlerinin rüyalarina uyuyordu. Arastirma ekibine göre; Robbins'in olagan disi psisik güçleri vardi. Testler bittikten hemen sonra, çalismalara para saglayan fonun yöneticilerinden birisi Robbins'i çagirarak kendisinin arastirmaci deniz subayi oldugunu söyledi. Adamin söyledigine göre donanma, düsman hedeflerine karsi Robbins'in psisik güçleriyle ilgileniyordu. Ve Robbins, anlasmayi kabul etti. Madam Zodiac gibi ona da Sovyet gemi resimlerini ve çizelgeleri vererek, gemilerin yerini ve durumunu belirlemesini istediler. Robbins üzerinde daha çok test yapmak istiyorlardi ama o bunu reddetti. Çünkü ondan Yunanistan'da gizli bir hazineyi bulmasini istenmisti. Yedi yil sonra, ayni donanma komutani, ondan Madam Zodiac projesine katilmasini ve testlere girmesini istedi. Fakat bu gerçeklesemedi, Robbins isini iyi yapiyordu ama Reagan'in bütçe kesintisi karariyla programdan çikarildi.

"Atom bombasmi durdurabiliriz..."

II. Dünya Savasi sirasinda baslatilan ve gelecegin en önemli parapsikolojik arastirmalari olarak tanimlanan projelerin bütçesi donanma tarafindan karsilaniyordu. O dönemde, hayvanlarin psisik güçleri üzerinde yapilan bazi deneylerde martilar kullanildi. Martilar psisik güçleri sayesinde Alman denizaltilarinin periskoplarini tahrip edeceklerdi. Bütün bunlardan daha ciddi bir çalisma ise Duke Üniversitesi ögretim görevlilerinden J. Gaither Pratt'in baskanliginda gerçeklesti. Projenin amaci güvercinlerde psisik bir mekanizma bulmakti. Bu tür bir bulus denizaltilarin su yüzüne çikmadan daha kolay ve uzun sefer yapabilmelerini saglayacak, ayrica geceleyin bombardiman yapilacakti. Donanma bu tür çalismalara 60'lara kadar devam etti. Fakat en önemli psisik proje, donanma yerine hükümet tarafindan gerçeklestirildi. Donanma, 1977'de Virginia'da bir psisik masajci olan Dr. Charles Whiteho" use'u "Hayali Görüntü Analiz Istasyonu"na aldi. Whitehouse artik, içinde psisik enerjileri çogaltan elektronik aletler üreten USPA adli bir organizasyonu da içeren Birlesik Devletler Psikotronik Toplulugusun bir üyesiydi. Whitehouse, Donanma Arastirma ve Gelistirme Departmani Baskani olan Robert Skillen'e, eger makineye Sovyet denizaltilarin bir resmi konursa yerlerini hemen tespit edebilecegini söylemisti. Skillen; "Bu yolla denizaltilarin yeri bulunabilir" diyerek onay verdi. Whitehouse, CIA ve donanmadan birçok kisiye makineyi kullanmayi ögretti ve donanma bu küçük siyah kutuya 5.111 dolar ödedi, Skillen, Whitehouse'un yaptigi çalismanin övgüye deger oldugunu sürekli yineliyordu. Whitehouse, aldigi parayi yeni bir hayali görüntü analiz makinesi için harcadi. Daha sonra bu makineyi kanser hastaliginin tedavisi için kullandi. Kliniginde auralarinda bosluklar ya da dengesizlikler olan hastalara degisik renk kombinasyonlari yönelterek onlari tedavi ediyordu. Ayrica baska hastaliklar da auraya çesitli renklerde isik kombinasyonlari dogrultarak tedavi ediliyordu. Whitehouse, ayrica bu makinenin teknik kilavuzunda bazi bombalari etkisiz hale getirecegini de iddia ediyordu (hidrojen ve atom bombalari}. Diger hükümet ajanlari, sivil yetkililer ve Hava Kuvvetleri, makinenin atom bombasmi imha edilebilmesiyle ilgilenmediler. Ama tip dünyasi ilgilendi ve doktoru, hastalari dolandirmakla itham ettiler. Sonunda Whitehouse, Tayland'a yerlesti, hayatinin daha sakin olacagini düsünüyordu.

1978'deABD'nin bir diger donanma raporunda Sovyet psikotronik silahlarinin yani ruhsal yetilerin savunma ve saldiri fonksiyonlarini durdurmak için kullaniliyordu. Ayrica raporda telepatik hipnozun Amerikan nükleer silahlarini etkisiz hale getirebilecegini belirten bir uyari da vardi. Böylece 1981'de Hava Kuvvetleri'nin ordu adina savunma amaçli psisik kalkanlar almasi gündeme geldi. Bu kalkanlar, USPA tarafindan üretiliyorlardi, çalismasi için biraz kan veya karsi taraftan gerekli kisinin saçi yeterliydi. inanilmazdi ama sanki ABD ordusu büyücülüge baslamisti.

"Hiperuzay nükleer havan topu"

Donanmanin 1972'de yaptigi bu arastirma "çok gizli" bilgiler arasina girdi ve ancak 1978'de gün isigina çikti. Söyle deniyordu:

"Psisik arastirmalar yapan Sovyet güçlerinin er ya da geç asagidakileri gerçeklestirmesini bu yolla engelleyecegiz. A) Amerika'nin çok gizli dosya içeri klerini, gemileriniizin rotasini ve yerini, ordunun yerlesme düzenini bulmalarini; B) Kilit noktalardaki Amerika liderlerinin ve sivil örgütlerinin düsüncelerini okumalarini; C) Amerikali subay ve yetkililerin ani ölümlerini saglamalarini D) Amerikan uçaklarini ve uzay araçlarini uzaktan tespit etmelerini, önleyecegiz." Bu vahiysel tahminler, göründükleri gibi inanilmazdir. Ayrica entelektüel gruplar tarafindan da telaffuz ediliyorlardi. 1978'deki bir diger donanma raporunda Sovyet psikotronik silahlarinin yani ruhsal yetilerin savunma ve saldiri fonksiyonlarini durdurmak için kullaniliyordu. Ayrica raporda telepatik hipnozun Amerikan nükleer silahlarini etkisiz hale getirebilecegini belirten bir uyari da vardi. Böylece 1981'de Hava Kuvvetleri'nin ordu adina savunma amaçli psisik kalkanlar almasi gündeme geldi. Bu kalkanlar, USPA tarafindan üretiliyorlardi, çalismasi için biraz kan veya karsi taraftan gerekli kisinin saçi yeterliydi. inanilmazdi ama sanki ABD ordusu büyücülüge baslamisti, Alexander'in makalesinde telepatik hipnozun büyük bir potansiyele sahip oldugu yaziyordu. Bu yetenek, karsi tarafin ajanlarini programlar hakkinda bilgi almaktan alikoyabilirdi. Üstelik Amerikan ajanlari da bu metotla her seyi bilebilirlerdi. Söylendigi gibi "Mançuryalilar, yasamlarini bir tek telefon konusmasina gerek duymadan sürdürürler". Emekli tegmen Thomas Beardan, ordunun iletisim analizcisi olarak çalismisti ve Sovyetler'in, bütün bunlardan daha öte silahlari oldugunu söylüyordu;
"Hiperuzay nükleer havan topu" gibi... Bu psisik silahlar, stratejik noktalari tek bir atisla çöl haline getirebilirdi. Metot suydu;
tek bir nükleer patlama sinirsiz sekilde evrenin her yerine naklediliyordu. 7 dönemdir, senatör olan Charlie Rose bu saçma görünen iddiayi ciddi buluyor. Ona göre;Ruslar bu isin üstüne çok düsüyorlar ve Amerika bunun gerisinde kalmamali.

Ruhsal hidrojen bombalari:

Rose, hukukçu ve tütün lobisinin liderlerinden, üstelik kendisi bilgisayarlar konusunda uzman ve Gelecegin Teknolojisi Komisyonu'nun da kurucusu. Bu aslinda resmi olmayan, özel finanse edilen bir kurumdur. Rose ileri teknoloji ile ilgili birinii;
fütürist ve "Gelecek Soku" adli kitabin yazari olan Alvin Toffier'den sonra gündeme getirdi ve Kongre'nin bu konuyla ciddi bir sekilde ilgilenmesi gerektigini ortaya atti, gazetelerde birçok makale yayinlandi. Uzay kolonilerinden, gen düzenlemelerinden, yumusak enerjiden ve diger New Age konularindan söz edildi. Rose, Amerikan hükümetinin psisik silahlar için çok fazla para harcamasi gerektigini düsünmüyor. Çünkü ona göre ilk önce bu silahlarin nasil bir teknoloji ile yapilmasi gerektigini ögrenmek gerekiyor. Ama eger teknolojik yapiyi anlayabilirsek, iste o zaman "Psisik Manhattan ProjesFne ihtiyaciniz olacak. (Manhattan Projesi, 1945'te atom bombasi deneylerine verilen isimdir.) Senatör, bu teknolojik bilginin ufukta oldugunu söylüyor. Rose, daha öncelerde uzak yerleri görmeyi saglayan uzak görüs yetenegi ile ilgili olarak CIA dosyalarina girmisti. Bunu söyle anlatiyor:
"Uzak görüs yetenegiyle ilgili inanilmaz örnekler gördüm. Bana kalirsa bu alandaki gelismelere yakinlik göstermeliyiz, özellikle de Ruslarin yaptiklarina. Eger gizli bulgulara erisebilecek psisik silahlarla donatilmis insanlar yaratirlarsa, hiçbir sirrimiz kalmayacaktir." Rose, CIA ve Pentagon'daki süphecilerin Amerika'nin uzak görüsle ilgili arastirmalarini engelledikleri düsüncesinde, süphecilerin, arastirmalari engellediklerini, çünkü uydu fotograflari kadar kesin olmadigini düsündüklerini belirtiyor ve söyle devam ediyor: "Bana kalirsa bu ucuz bir radar sisteminden baska bir sey degil. Ayrica Ruslar böyle önemli bir projeye sahiplerse, gerçekten basimiz belada. Bu ülke garip psisik gereçlere, lazerler arkasindan bakmaya korkmuyorlarsa bizim de korkmamamiz gerekir. Daha da kötüsü, yarin Ruslar bu teknigi ve bilgilerini Ortadogu terörünün eline de verebilirler."
Bu tür insanlar çok tehlikeli olabilirler...

California Üniversitesi psikologlarindan Charles T. Tart'in incelemesine göre; ciddi hükümet disi arastirmacilar olasi bir psikolojik askeri uygulamayi önemli buluyorlar. Amerika'daki en ünlü 14 parapsikoloji laboratuvarinin on üçü Tart'in anketine cevap verdi. Hiçbirisi bu tür psisik güçlerin casusluk alaninda kullanilabilecegini reddetmedi. Üstelik bu konuda çok para harcandigini ve bilimsel insan gücü kullanildigini söylediler. Dördü casusluk için "olabilir", besi "belki", geri kalan dördü ise "kesin" nitelemesini kullandi. Ayni oranda incelemeci ise; psisik güçlerin, fiziksel zarara, hastaliga ve hatta ölüme yol açabilecegini ya da bilgisayar türü gereçleri bozabilecegini söylüyorlar. Tart'in arastirmasina katilan 5 laboratuvar, Amerikan hükümetinin kendilerine resmi yollarda parapsikolojik bilgi almak için yaklastiklarini belirtti. Ordunun psisik güç olarak istedigi, telepatik hipnoz veya kasik bükmek degildi. Böyle olsaydi, bunlarin bir gösteri tiyatrosu için hazirlandigini düsünürdük. Ciddi arastirmacilar, kendini psisik diye tanitan Uri Geller gibi kisilerin süslü gösterilerinden sonra, düsük enerjiyi ölçen psikokinetik testlerden çok, göz yanilmalarina takildilar. Psisiklerin birçogu düsük bir enerjiyle bile etkilenecek basit mekanik veya elektrikli araçlarla (mikroçipler ve termometreler) ugrasmaya basladilar. Princeton'un psisik arastirmacisi Robert John ve digerleri bu tür kolay testlerin devamli pozitif sonuçlar verdigini söylüyorlar. Yani öylesine bir psisik güç siradan araç ve gereci kolayca etkiliyor. Aslinda tüm modern silahlar (radarlar, bombalar, uçus saldiri sistemleri, tanklar vs.), bilgisayarlarin düzgün çalismasina baglidir. Psisikler, bilgisayarlari kontrol edebiliyorlarsa, bu tam bir nükleer kaçgöç oyununa dönüsür ve Pentagon'un gözünden kaçmamalidir. Vietnam Savasi sirasinda donanma, Tonkin Çölü'nde çalisan tasiyicilardaki gizemli bombalarin patlamasinda psisik bir güçten süphelendiler. Saldiri bilgisayarlari bozulup, zarar vermek isterken tersini yapmis olabilirler mi? Pentagon, bunu kesinlikle bilmek istiyor.

CIA nelerle ugrasiyor?

Nükleer savas gereçleri dizaynirligi yapan Laurence Livenmar Laboratuvarlari çalisanlarindan Ron Robertson'a göre; bazi hükümet yetkilileri, psisik güçleri, nükleer silahlari korumak için inceliyorlar. Eger Uri Geller psiko gücünü, kasiklari ve anahtarlari bükmek için kullaniyorsa "Laboratuvar Uri Geller'in bunu yapabildigini onaylamisti" bunu nükleer bombalar için de kullanabilir. Bunu yapabilmek için küçük bir noktayi birkaç santim oynatmak yeterlidir. Robertson, Pentagon'un 30-40 psisik arastirmayi destekledigini söylüyordu. Bir zamanlar hükümet tarafindan desteklenen arastirmalar hakkinda neye inanmamiz gerektigini bilmek zordu ve bu konuda dokümanlara ulasilamazdi. Üstelik hükümetler, özel olarak desteklenen psisik arastirmalarda bile eglencelik bir is yapiyor gibi davranirlar. Örnegin, Joel S. Lawson'u ele alalim. Lawson, Donanma Elektronik Sistem Departmani'nin basin bölümündeydi ve söyle demisti:

"Ben her zaman duyudisi algilamanin denizaltilarla savasmak için tek yol olduguna inandim."
Lawson, donanmanin içinde psisik silahlari açikça tartismaya istekli çok az kisiden biriydi. Stanford Arastirma Enstitüsü ile yapilan iki kontratta, hükümet sözcüsüydü. iki proje de bu fikirlerin fizibilitesinin test edilmesine yönelikti. Lawson, artik konusmuyor ve röportaj vermiyor. ClA'in 1952 yili kayitlarindan alinan ve 1978'de ortaya çikan bilgiler, psisik arastirmalara hiz verilmesini ve pratik uygulamalar yapilmasinin gerekliligini, deneyler sirasinda kesin bir dikkat ve hiçbir bilgi sizdirilmamasinin istendigini göstermistir. Psisik arastirmacilar Stanley Krippner ve Shawn Robbins, yapilan arastirmalar için gereken paranin yarisinin CIA tarafindan karsilandigini, yedi yil kadar sonra ögrendiler. Bunu bir magazin makalesinden ögrenmislerdi, saklama ve sessizlik politikasi, 70'lerin sonuna kadar bu fonu gerçeklestiren görevlilerin sorumlulugunda sürdürüldü. Sorumlu kisi, hükümetin utanmak istemedigini ve ilgilenmeleri gereken baska seylerin de oldugunu söyledi.

Su anda neler oluyor?

Psisiklerden, paranin nereden geldigini saklamak özel sorunlara yol açabilirdi. Eger psisikler gerçekten yeteneklilerse, gerçegi telepatik olarak ya da dokümanlardaki psisik parmak izlerinden ögrenebilirlerdi. Diger yandan psisikler, ipuçlarini yakalayamazlarsa, bu da onlarin gerçekten yetenekli olmadiklarini gösterirdi. Böylece bunca paranin bosa gittigi ortaya çikardi. CIA, bu karmasayi çözmek için iki araci kullandi. Bu kisiler, CIA ile olan baglantiyi ve arastirmanin arkasindakileri biliyorlardi. Bu çift tarafli körlük sistemi önlemleri pek de normal sayilmaz. Aslinda böyle bir anlasma sistemi birçok tehlike yaratabilirdi. Hükümet hala psisik arastirmalari finanse ediyor mu?
Reagan dönemi Beyaz Saray sözcüsü Barbara Honegger, Ulusal Güvenlik Departmam'nin uzak görüs olayim bir takim kodlari bulmak için kullandigini söylüyor. Ulusal Güvenlik Departmam'nin bilgisayarlari trilyonlarca kod kombinasyonu içerse de daha güvenli kod kiricilara daima ihtiyaçlari var. 1977'de donanmanin Arastirma ve Gelistirme Bölümü'nde asistan sekreter olan Samuel Koslov, donanmanin, Stanford Arastirma Enstitüsü'yle ELF ve beyin kontrolü çalismalariyla ilgili bir kontrati oldugunu ögrendi (ELF, çok düsük frekansta radyo dalgalaridir). Çünkü insan beyni çok düsük frekansta elektrik dalgalari yayar. Bilim adamlari bu dalgalari psisik bir metotla güçlü sinyallere çevirirlerse, yakinlardaki insanlarin beynini etkileyerek hipertansiyona yol açilabilecegini ve ani ölümle sonuçlanacagini düsünüyorlar. Ama beyin kontrolü etiketi Koslov'u üzmüstü, bu yüzden donanmanin finanse ettigi tüm psisik çalismalarin durmasini emretti. SRI ile olan kontrat iptal edildi ve diger projeler beklemeye alindi. Buna karsin beyindeki düsük frekansli radyo dalgalarinin insan beynine olan etkilerini arastirma projesi çok gelistirildi ve finanse edildi. Psisiklerin, bilgisayarlari sabote edip, tüm gizli bilgileri ele geçirebilecegi endisesi, Kongre'de açikça gündeme geldiginde psisik savas yansinin baslayacagi düsünüldü. Ama süpheciler "hayir" diyorlar.

Onlara göre bu olaylar, fazla pahali bir zaman öldürme isinden ileri gidemezdi. Koslov, psisik silahlar lafi geçtiginde bile rahatsiz oluyor. Ona göre bu tür tartismalar, insanlari sonuçsuz bir sürek avina iter. Bunu söyle dile getiriyor; "Eger Sovyetler bu aptalca seylere bu kadar çok para döküyorlarsa, bunun nedeni kendi gazetelerinde bizim psisik arastirmalar yaptigimizi duymus olmalaridir. Size bu konuda çok fazla gazete kupürü gösterebilirim." Basin, Parapsikoloji hakkinda Rusya'da bile haber çikariyor. Fakat tüm bunlar sansasyonel ve magazin boyutunda. Yine de Parapsikoloji, hem Amerika'da hem de Rusya'da gündemdeki bir konu. Resmi Rus ansiklopedilerinde Parapsikoloji, su sekilde tarif ediliyor: "Bilimsel olmayan idealist akim". Bu tür bir tanim sadece Stalin devrinde vardi.
Oysa günümüzde çok ciddi bazi bilim adamlari Parapsikoloji'nin önemli buluslar yapacagini düsünüyorlar ve bu tür düsünceler sonsuza kadar yadsinamaz. Kisacasi gelecek, insan yeteneklerinin ötesinin kesfedilecegini ve kullanilacaginin haberini yollamaktadir. Askeri ve politik alanin disinda kalan alanlarda, olumlu olarak psisik güçlerin tam olarak taninmis, denenmis ve yönlendirilmis kullanimi yeni bir dünyayi bize getirebilir.
Devamını Oku »

BİTKİSEL VE HAYVANSAL PSİSİZM





Bitkisel ve Hayvansal Psisizm

A. Bitkisel Psisizm

Bitkilerdeki psisik fenomenler bütününü ifade eden bir terimdir. Bitkiler üzerinde 1960’larda baslayan parapsikolojik arastirmalar, bitkilerin, çevrelerindeki insanlarin heyecan ve düsüncelerine duyarli olduklarini, kendilerinin de heyecan ve bir tür bellege sahip olduklarini ve insanlarla iletisim kurabilmelerini saglayacak birtakim güçleri bulundugunu ortaya koymustur. Bitkilerdeki psisik algilamanin saptanmasi konusundaki çalismalara en büyük katkiyi, yalan makinesi bulusuyla taninan ABD’LÝ arastirmaci Cleve Backster yapmistir. Backster, yalan makinesinin elektrotlarini bagladigi bitkilerle yaptigi deneylerde, makinenin ibresinin insanlarin heyecan halleri sirasinda çizdigi çizgilere benzer çizgiler çizdigini saptamistir. Örnegin, bir tehdit veya yasamsal tehlike karsisindaki insan ve bitkinin heyecan halleri için, ibre ayni zikzaklari çizmektedir. Uluslararasi Ýs Makineleri Kurumu’nun arastirma kimyageri Marcel Vogel, sifacilardan Ambrose ve Olga Worrell ve kimi Rus bilim adamlarinin bitkisel psisizmin kesfine önemli katkilari olmustur. Bitkilerdeki normal yasam etkinlikleri ve psisik fenomenler hakkinda yapilan parapsikolojik incelemelerin sonuçlari söyle siralanabilir:

1-Bitkilerde bitkilere özgü bir tür algilama vardir. Ýnsanlarin heyecan ve düsüncelerine duyarlidir. Sahipleriyle, aralarinda yüzlerce kilometre uzaklik olsa da, psisik irtibatta olabilirler.
2-İnsanlarla iletisim kurabilir, onlara cevap verebilirler.
3-Bitkiler çesitli enerjiler yayinlarlar. Bitkilerin de çevrelerinde, ‘kirlian fotografçiligi’ yöntemiyle fotograflari çekilebilen, birtakim vibrasyonlardan etkilenen bir enerji alani vardir.
4-Dua, sefkat, ilgi ve sevgi tesirleri,klasik müzik ve sifaci medyumlarin tesirleri bitkilerin gelisiminin hizli ve verimli olmasini saglar. Buna karsilik, nefret, kin ve düsmanlik duygularini da algilarlar. ‘Rock” ve “heavy-metal” müziklerinden istirap duyarlar.
5-Bir tür bellekleri vardir. (Daha önce bir yapragini kesmis bir kisi, bulundugu odaya girdiginde grafiklerde, bitkinin korktugunu gösteren çizgiler görülmekte, o kisi çikip, odaya baska biri girdiginde bu olmamaktadir, Yani bitki kendisine daha önce zarar vermis kisiyi unutmamistir.
6-Bitkilerin de heyecansal bir yasamlari vardir; çevrelerinde bulunanlardan hoslanabilirler, felaket anlarinda adeta “kendilerini kaybederler”.

B. Hayvansal Psisizm

Hayvanlardaki psisik fenomenler bütününü ifade eden bir terimdir. Hayvanlar üzerinde sürdürülen parapsikolojik deney ve gözlemler, kimi hayvanlarin insanlardaki ‘ESP’ yeteneklerine insanlardan daha fazla sahip olduklarini, hatta kimi psisik yeteneklerin bazi hayvanlarda bes duyu gibi dogal ve normal bir yetenek olarak kullanildigini ortaya koymustur. ABD’li parapsikolog J. B. Rhine hayvanlar üzerinde yaptigi deney ve gözlemlerin sonucunda bazi hayvanlarda en azindan su bes psisik yetenegin bulundugunu saptamistir:

1-Sevdikleri kimseler veya kendileri hakkinda tehlike içeren gelecegi ve dogal aletleri önceden hissetmeleri.
2-Sevdikleri birinin (insan veya hayvan) ölmesini veya zarar görmesini uzaktan hissetmeleri. (Bir Rus deneyinde karadan binlerce kilometre uzakta, denizin dibindeki bir denizaltida bulunan yavrularindan her biri öldürüldügü an, karadaki anne tavsan aci aci bagirmistir).
3-Sahipleri eve dönmeden, eve dönecegini, dönüs yolunda oldugunu hissetmeleri.
4-Yuvalarinin yolunu, kentler arasi uzakliklar sözkonusu olsa da bulabilmeleri ve bu uzakliklardan yuvalarina dönebilmeleri. (Kimi bilim adamlarina göre, köpekler, kediler, göçmen kuslar gibi bazi hayvanlar yön bulmada dünyanin manyetik alan çizgilerinden yararlaniyor olabilirler.)
5-Psisik izleme yetenegi. (Sevdikleri hemcinslerini uzak mesafeler katederek bulabilmeleri.)
Neo-spiritüalist görüse göre, insanin etkisi altinda kalmakla bes duyusu ile algilayamadigi birtakim ince, daha dogrusu esir'i vibrasyonlari kimi hayvanlar algilayabilmektedir. Bir beygirin koku ve görme alaninda olmadigi halde uzaktan geçen esini tanimasi veya büyük bir deprem öncesinde örümceklerin yuvalarini, kimi hayvanlarin agillarini birakip kaçmalari vibrasyonel duyarliliklarinin insanlarinkinden farkli olmalariyla açiklanabilir.
Devamını Oku »

PSİKOMETRİ




Psikometri Nedir? 


Dokunduğumuz her şey üzerinde vücudumuzdan çıkan gözle görülmeyen radyasyonlar,psikospik yeteneklerimizle algılayıp değerlendirebildiğimiz çok daha derin ve etkili izler bırakırlar.Bunlara 'ruhun izleri' diyebiliriz.Bu radyasyonlar canlı madde ile sınırlıda değildir.Donmuş maddeler bile kendi enerji formlarını yayarlar.Örneğin kol saatiniz sizin hakkınızda hatıra defterinizdekinden çok daha fazla bilgilerle yüklü bulunmaktadır.

Psikometriye, "parmaklar arasından görüş" denilebilir. Eşyaya ya da insana sadece eliyle dokunarak etkilerin okunması sanatı olarak tanımlanmaktadır. Yunancadaki "psyche" ve "metron" kelimelerinden oluşmuş olup, "ruhun ölçümü" anlamına gelir.


Psikometrinin Geçmişi

Obje okumanın kökeni bilinmemektedir fakat psikoskopik yeteneğin çağlarca öncelere kadar uzandığı kabul edilmektedir. Ancak, bu konuda araştırmalarla ilgili ilk ve en eski kayıt 19. yüzyılın daha ötesine geçememektedir. O tarihlerde başlangıç sayılabilecek bu denemeleri de jeolog olan William Denton kız kardeşiyle birlikte yapmıştır. Denton'a göre kız kardeşi hassas yani algılama yeteneği yüksek ve ruhsal idrake açık bir süjeydi.

Bayan Ann Denton, örneğin bir metal parçasını avucu içinde tutarken onun zihinsel imajını da algılayabiliyordu. Dr. Denton bu konuda yaptığı denemelerin sonuçlarını olduğu gibi "Eşyaların Canı" isimli eserinde anlatmıştır.

Psikometri uzak veya yakın geçmişte bir eşya ile temas etmiş bulunan kişi ya da kişiler hakkında bilgi edinme yöntemidir. Psikometri ile sadece eşyalarla temas etmiş kişiler hakkında değil, o cismin başından geçen her türlü olay hakkında da bilgi edinilebilir.
Ruhsal enerjinin en önemli niteliklerinden biri etki etmek, buna karşı madde enerjisinin en önemli niteliklerinden biri de etki almaktır. Bu temel prensip, çevremizdeki tüm nesnelerin kendilerine canlılardan gelen enerjileri emmesine ve saklamasına neden olur. Bu yüzden sahip olduğumuz tüm eşyalara biz bilmeden kendi enerjilerimizi yükleriz. Ve o eşya ile ne kadar uzun süre beraber olduysak, o da, o kadar çok bizimle ilgili enerjileri bünyesinde saklar.

Bu yöntemle tarihin çok eski dönemlerinde meydana gelen olaylar hakkında eski yapıtlara dokunarak bilgiler veren psikometri medyumları vardır. Tarihin karanlık kalan kısımlarına ışık tutması bakımından bu çalışmalara yurtdışında ayrı bir önem verilmiştir. Yine yurtdışında polislerle çalışan psikometri medyumları suçluların dokundukları eşyalar aracılığıyla onların yakalanmasında önemli bilgiler verebilmektedirler.
Bilgi edinilmek istenen eşyaya psikometri medyumları elle dokunur ya da onu ellerinin arasına alırlar. Ve o eşyanın başından geçenler ya da o eşyayla temas edenler hakkındaki bilgiler, durugörü tekniğindeki gibi çeşitli imajlarla gelir. Temeli tamamen durugörüye dayanan bir yetenektir. Du-rugörüsü olmayanların yapabileceği bir çalışma değildir. Bu yüzden de durugörü egzersizlerini sizlere aktardıktan sonra bu konuyu ele alıyoruz...

Eğer durugörü egzersizlerinde belirli bir ilerleme sağlayamadıysanız bile aşağıdaki son derece basit psikometri alıştırmasını kendi kendinize uygulayabilirsiniz... Bu aynı zamanda durugörü yeteneğinizin gelişmesi için de yararlı bir çalışmadır

Basit Bir Deney

Dikkatinizi odadaki bir eşyaya odaklayın. Ve gidip ona dokunun. Eğer küçük bir eşya ise onu ellerinizin arasına alabilirsiniz... Bu deney için derin bir gevşemeye gerek yoktur. Sadece zihninizi boşaltıp, hafif bir gevşeme yeterlidir.
Kısa bir süre sonra o eşya hakkındaki fikirler şuurunuza üşüşüverir: O eşyanın ismi ya da etiketi, gördüğü iş, güzelliği ya da çirkinliği, onunla ilgili daha önceden edinmiş olduğunuz bir çok düşünce zihninize gelmeye başlayacaktır. Bunlar geçmiş tecrübelerden kaynaklanan önceden algılanmış fikirlerdir. Şimdi ise, bunlar o anki tecrübelerinize engel olan şeylerdir. Bu fikirleri fark ettiğiniz anda, bırakın uzaklaşıp gitsinler... Siz eşya hakkındaki meraklı tavrınızı canlı tutun. Kavramların önünü kesmeye çalışmayın. Kendi hızlarıyla gelip geçmelerine izin verin. O eşya hakkındaki fikirler bitip tükendiğinde, eşya hala orada olacaktır.
Şimdi artık onunla ilgili yeni bir görüş fırsatı doğabilir. O eşyayla ilgili olarak, önceden bilmiş olduklarınızın ötesinde, gerçekten neler algılıyorsunuz? Bu tecrübeyi birçok eşya üzerinde yapın. Özellikle size ait olmayan eşyalar üzerinde de bu deneyinizi sürdürün. Uygulama yapa yapa, sonunda eşya ile ilgili önceki kavramların geçip gitmesine izin vererek, yeni bir tecrübeye yer açma konusunda beceri kazanacaksınız.

Eşya hakkında önceden edinmiş olduğunuz tüm fikirler uzaklaştıktan sonra dikkatinizi tekrar eşyaya odaklamaya çalışın. O andan itibaren, o eşya ile ilgili zihninizde belirmeye başlayacak olan yeni düşünceler olup olmadığına dikkat edin. Kendinizi yeni düşüncelerin zihninize gelmesi için asla zorlamayın.
Bu alıştırmanın can alıcı yönü, zihninizi eşya hakkında önceden edinilmiş fikirlerden temizlemek ve zihninizi sükunete kavuşturmaktır. Işte böylece yeni algılar, eşya ya da kişiyi algılamada yeni yollar, varlığınızın başka seviyelerinden size gelebilir. Bu alıştırma aynı zamanda sezgi kanallarınızı açmanızda size büyük bir kolaylık sağlayacaktır.

Psikometri Egzersizleri

Ilk denemelerinizde avuç içinize alabileceğiniz ya da rahatlıkla elinizi üstüne kapatacağınız küçük objelerle çalışabilirsiniz. Her objeyle ilgili iki ana "hatıra" vardır. Birincisi objenin kendi varlığının tabiatında bulunan "kişisel hatırası", ikincisi ise insanlarla ilişkisi sonucu üzerine sinmiş olan "birikmiş hatırası"dır. Psikometri egzersizlerinin ilk aşamalarında fazla el değiştirmemiş objelerin kullanılması sizin algılamanızda karışıklıkları önleyecektir.
Denemelerinizde tecrübe kazandıkça, el değiştirmiş objeler üzerinde de ayrıntılı algılamalar yapabilirsiniz. O objenin kaç el değiştirdiği, eski sahibiyle ve son sahibiyle ilgili bilgileri çok kolaylıkla ayırdedebileceksiniz. Ama önce basit çalışmalarla başlamak daha iyidir. Durugörü yeteneğiniz eğer ortaya çıkmış durumdaysa, zihninize gelen düşünceler çeşitli imajlara dönüşecek ve her şeyi bir film şeridinde izlermişççesine takip edebileceksiniz.
Ancak bazı kişilerde durugörü kolay kolay su üstüne çıkacak durumda olmayabilir. Belki de o kişinin sezgisel ve telepatik yetenekleri daha etkin durumda olabilir. Herkesde tüm parapsişik yeteneklerin su üstüne çıkması zaten mümkün değildir. Ancak denemeden kimde hangi yeteneğin çıkacağı önceden tespit edilemez. Belki de sizde durugörü değil sezgisel algılama ve telepati yetenekleri daha kolay geliştirilebilecek durumda olabilir. Eğer siz de böyle bir durumdaysanız, psikometri deneylerini yaparken sezgisel olarak içinize doğanları mantık yürütmeden algılayabilir ve benzer başarıyı elde edebilirsiniz.
Şimdi yapacağınız pratik çalışma için bir arkadaşınızdan yardım istemeniz gerekecektir. O arkadaşınızdan, sizin de tanıdığınız ama kim olduklarını bilmediğiniz 5-6 kişiden kredi kartlarını toplayarak size getirmesini rica edin. Arkadaşınıza kredi kartlarına asla dokunmaması gerektiğini hatırlatın. Onları ayrı ayrı kağıt bir mendile sararak size teslim edebilir. Kredi kartlarını alın... Sessiz ve kimsenin bulunmadığı bir odaya giderek onları mendilden çıkartın... Üzerlerindeki isimleri görmemeye özen göstererek onları ters çevirin ve temiz bir bezin üzerine serin...

Zihninizi boşaltın... Oturduğunuz yerde gevşeyin... Çalışmaya konsantre olun... Iyice gevşedikten sonra, kartlardan birini avucunuzun içine alın. Alnınıza dokundurun. Göğsünüzün üstüne koyun. Daha sonra avucunuzun içinde ya da masanızın üzerine bırakıp elinizi üstüne koyarak, derin gevşeme haline geçin... Kesinlikle mantık yürütmeyin... Bu kart acaba Ahmet'e mi, Mehmet'e mi ait diye asla düşünmeyin. Sadece içinize doğacaklara konsantre olun. Neler hissettiğinize dikkat edin. Karttan elinize sıcaklık duygusu mu geliyor yoksa soğukluk duygusu mu geliyor? Önce buna dikkat edin.

Bu kartın sahibinin genel karakteristik halleri size duygu olarak yansımaya başlayacaktır. Içinizde nasıl bir duygu hali canlanıyor? Sinirli, heyecanlı ve egoist bir hal mi içinizde hakim oluyor; yoksa sakin sessiz, sükunet içinde huzurlu bir hale mi bürünüyorsunuz?... Bunlara hep dikkat ediniz. Daha sonra bir adım daha atın ve bu kartın bir bayana mı yoksa erkeği mi ait olabileceğini hissetmeye çalışın. En sonunda bu kartın kime ait olduğunu bulacaksınız....

Bunu yaparken de mantık yürütmeyin... Içinize doğacak sezgiye kendinizi teslim edin... Eğer durugörü yeteneğiniz işler durumdaysa kartın sahibini imajinatif olarak gözlerinizin önünde canlanmasını bekleyin. Zihinsel ekranınızda onun görüntüsünü görün ve o kişi ile ilgili özel bazı bilgilerin sezgisel olarak ya da görüntüsel olarak size gelmesini bekleyin.

Bu egzersizi diğer tüm kartlar için tekrarlayın ve elde ettiğiniz tüm izlenimleri not edin. Daha sonra kredi kartlarının üzerindeki isimlerle notlarınızı karşılaşırın. Arkadaşlarınızı tanıdığınız için, not ettiğiniz bilgilerin ne kadar gerçeğe yaklaştığım hemen anlayabilirsiniz.
Ancak çalışmanız sırasında bazı arkadaşlarınızla ilgili çok özel ve sizin normal olarak bilmediğiniz özellikleriyle ilgili algılamalarınız olmuşsa, bunların doğruluğunu bizzat o kişilere sorarak kendinizi test edin. Bu çalışmalarınızın süresi de durugörü çalışmalarında olduğu gibi 30 dakikayı geçmemelidir. Bu süre içinde kartların tamamını bitiremezseniz, ara verip bir sonraki gün devam ediniz.

Dikkat Edilecek Hususlar

-Mektupların psikometrisi, diğer ufak tefek eşyanın psikometirisnden daha kolaydır.
-Sizlere, başka başka şahıslara ait farklı eşyalar vermek uygundur. Devamlı olarak anı şahsa eşya vermek doğru değildir.
-Tercihen iyice belli bir hikayesi olan eşyalar seçilmelidir.
-Psikometrisi yapılacak eşyayı veren şahıslar, yönetici ve süjelerin, deneylerin sonuçlarını kontrol etmelerini sağlamak için bu eşyaya bir bilgi fişi ilave etmelidirler.
-Psikometrik deneyin eşyayı veren şahıs veya onunla ilişkisi olan şahıslar hakkında bilgi sağlaması mümkündür.
-Bazı süjeler, psikometrisi yapılacak kağıt veya parçasını parmakları arasında buruşturdukları zaman daha iyi başarılı olurlar.
-Bazılarının izlenimleri yorum gerektirir.
-Bir şahsın psikoanalizini yapmak için gelişmiş bir psikometr süje tavsiye edilir.
Devamını Oku »

POSTKOGNİSYON - RETROKOGNİSYON



Postkognisyon, kişinin geçmişte kendisinin bulunmadığı bir olayı paranormal olarak algılaması fenomenine metapsişikçiler ve parapsikologlar tarafından verilen addır.

Retrokognisyon da denilen postkognisyon fenomeni ruhçulara göre şu üç şekilde gerçekleşebilir:

Kişinin ya da medyumun bedensiz varlıklardan bilgi alması.
Kişinin ya da medyumun geçmişteki olayda yer almış varlığın “serbest hafıza” kayıtlarından yararlanması.
Geçmişteki olayda yer almış kişinin bıraktığı imaj yüklü vibrasyonların hassas bir kişi ya da medyum tarafından algılanması.
Psişik kriminolojide, psişik arkeolojide ve kayıp eşyaların yerinin bulunmasında postkognisyon medyumlarından yararlandığı ileri sürülür. Bazı psikometri medyumları aynı zamanda postkognisyon medyumudur. Postkognisyon teozofik literatürde “akaşik okuma” ya da “akaşik kayıtları okuma” olarak adlandırılır.
Devamını Oku »

PREMONİSYON - ÖNSEZİ


Premonisyon, meydana gelecek olayları akla dayalı bir nedeni olmayan bir huzursuzluk, bir gerginlik, bir kaygı vb. gibi duygu halleriyle belli belirsiz bir biçimde hissetme fenomenine Metapsişik`te verilen addır. Parapsikoloji`de ise bu tür fenomenler için daha ziyade “felaket belirtisi” terimini kullanılır. Bu paranormal fenomen Türkçe`de önsezi olarak bilinir. Premonisyonların daha ziyade felaket, ölüm, tehlike gibi, olumsuz sayılan olaylardan önce belirdiği görülmektedir. 
Devamını Oku »

FELAKET BELİRTİSİ ( Crisis Apparition )




Felaket belirtisi (crisis apparition) kişide ölüm, kaza veya aniden rahatsızlanma gibi hoş olmayan olaylardan birkaç saat kadar kısa bir süre önce oluşan normal-dışı ön belirtilere Parapsikoloji`de verilen adlardan biridir. Özellikle hassas denilen kişilerde nedensiz görünen bir iç sıkıntısından kısa süre sonra kendisinin, bir yakınının ya da bir topluluğun başına bir felaket gelmesi felaket belirtisi fenomeninin tipik bir örneğidir. Metapsişikçiler bu tür önseziler için felaket belirtisini de kapsamak üzere premonisyon terimini kullanırlar. 
Devamını Oku »

KSENOGLOSİ (XENOGLOSSY)




Ksenoglosi (Xenoglossy)


Ksenoglosi, parapsikolojide kişinin bilmediği, öğrenmediği bir lisanda konuşması veya bu lisanda yazı yazmasına verilen addır.[1] Paranormal herhangi bir aktiflikten sonra, farklı bir dilde aniden konuşabilme demektir. Kimileri, daha önce maruz kalınan dilin bilinç üstüne çıkması durumu olarak görülse de, bazen konuşulan dil, çok eski bir dil ya da dünya üzerinde olmayan bir dil olabilir.[2]

Terim, 1913’te Nobel Fizyoloji-Tıp Ödülü’nü almış Fransız Fizyolog Charles Richet tarafından, Eski Yunancada “yabancı” anlamına gelen “xenos” ile “dil” anlamına gelen “glossa” sözcüklerinden türetilmiştir. Metapsişikçiler, ksenoglosi fenomeninin iki durumda oluştuğunu bildirmektedirler:

1. Ekminezi deneyleri sırasında veya birtakım koşulların bir araya gelmesiyle oluşan “serbest hatırlama”lar (geçmiş yaşamlardaki olayları anımsama) sırasında. Bu gruba giren ksenoglosi fenomeninde kişinin önceki reenkarnasyonları sırasında öğrenmiş olduğu diller söz konusudur.

2. Trans halindeki bir medyumun bedensiz bir ruhla irtibatı sırasında. Bu gruba giren ksenoglosi fenomeninde medyumun kullandığı yabancı dil irtibatta olduğu bedensiz varlığın bildiği bir dildir. Bu olayın söz konusu olduğu medyumluğa "poliglot medyumluk" denir. Metapsişikçiler, bazı ruhsal irtibat seanslarında medyumun beş yabancı dilde konuşabildiğine tanık olduklarını ileri sürmüşlerdir.[3]

Ksenoglosi fenomeninde kişinin kullandığı dil, kimsenin bilmediği, garip bir dil olduğunda fenomen “glosolali” (glossolalia) adını alır. Metapsişikçiler kimi glosolali fenomenlerinde yapılan kayıtların sonradan incelenmesi sonucunda, glosolali fenomenlerindeki yabancı dillerin çok eski uygarlıklarda kullanılmış ölü diller olduklarını saptadıklarını açıklamışlardır. Ruhçulara göre ksenoglosi fenomeni, gerek reenkarnasyonun gerekse bedensiz ruhlarla irtibatın gerçekliğinin en önemli kanıtlarından birini oluşturur.[3]

Ksenoglosi tecrübelerinin ağırlıklı olarak ekonomik ve eğitim seviyesi bakımından toplumun alt kesimlerinde, belirli imkanlardan mahrum insanlar arasında yaygın olduğu şeklindeki eleştiri, yalnızca sosyo-ekonomik bir tespiti ifade etmektedir. Pek çok din ve gelenek önce fakir ve alt kesim tarafından benimsendikten sonra çeşitli zümrelere yayılmıştır. Fakat, bu durum bu din ve gelenekleri değersiz addetmeyi gerektirmez. Zira, psikolojik bir fenomen değerli veya değersiz olarak değil, olduğu gibi ele alınıp incelenir. Ksenoglosinin değerli bir dini tecrübe olup olmadığına dair yapılacak değerlendirmelerde, onun kişiye sağladığı psikolojik, sosyal ve manevi faydalara ya da zararlara bakmak gerekmektedir. Manevi açıdan ele alındığında, bunu tecrübe eden insanların Kutsal Ruh’un hediyesini almış oldukları, Allah'ın onlara iltifat ettiği, kurtuluşun önemli aşamalarından birini geçtiği düşüncesi onlar için oldukça haz verici bir durumdur. Bu mutluluğa tecrübe anındaki zevkin de eklenmesiyle ksenoglosi, kişinin daha dini bir yola girmesini, bununla birlikte pek çok dinde yer alan diğerkam, cömert ve iyi niyetli davranışları daha büyük bir şevkle yapmasını sağlamaktadır. Daha önemlisi bu tecrübeyi yaşamak zararlı alışkanlıklardan ve kötü davranışlardan kişiyi alıkoymaktadır. Psikolojik açıdan bakıldığında da bunu tecrübe edenlerin daha az nevrotik bozukluk yaşadıkları, duygusal boşalma nedeniyle daha rahat oldukları, anksiyetelerinin azaldığı anlaşılmaktadır.[4]

Ksenoglosiye negatif yaklaşanlardan biri olan George Cutten 1927’de bu tecrübeyi yaşayanları yetersiz zihinsel kapasiteye sahip, şizofrenik ve histerik kimseler olarak değerlendirmiştir. Ona göre, ksenoglosikler, en iyi ihtimalle histerik nevrozlu en kötü ihtimalle şizofreni hastalarıdır. R. H. Wolcott, 1971 yılında ksenoglosiyle şizofrenik konuşmayı karşılaştırmış, aralarında farkın bulunmasıyla birlikte benzerliklerin de bulunduğunu belirtmiştir. William James, ksenoglosinin temelde manevi bir öneminin bulunmadığını, bu tecrübeyi yaşayan kişinin geniş bir bilinçaltı alanına ve bozulmuş bir sinir sistemine sahip olduğunu belirtir. Cutten, de James’e paralel bir düşüncededir. Ona göre bu tecrübeye sahip kişilerin dayanıksız yapıları vardır, duygusal olanlar başta olmak üzere bilinçaltı unsurları daima üstü örtülü şekilde yüzeye çıkma eğilimindedir.[4]

“Konuşanın bilmediği dil”, bilinen bir dil mi yoksa yeryüzünde bilinmeyen bir dil mi karışıklığını ortadan kaldırmak için iki terim daha icat edilmiş gibi görünüyor: Kişinin aslında bilmediği (ama dünyada bilinen) bir yabancı dili konuşmaya başlaması olayına "ksenoglosi" deniyor "Heteroglossolalia" ise kişi bilinmeyen dili konuşurken dinleyenlerin söylenenleri kendi anadillerinde işitmeleri olayına verilen isim.[5]

Ksenoglosi, zihnin bilinçdışının ve telkine açık oluşun sebep olduğu ekstazik, hipnotik bir haldir. Freud, karmaşık diller tecrübesini çocukluk dönemine ait bir reaksiyon olarak nitelendirir. Christie Murray da ksenoglosinin bilinçaltından kaynaklandığını düşünür. Ona göre dindar kimseler Kutsal Ruh’un onlara karmaşık diller tecrübesi yaşatmasının beklentisi içinde zamanlarını geçirirler. Kişi için bilinçaltında meydana gelmiş olan bir dille Allah'a övgüde bulunmak en az sıradan her zaman konuştuğu sıradan diliyle hitap etmek kadar değerlidir. Bu nedenle bilinçaltında bu şekilde dua etme isteği büyütülüp beslenir. Tecrübenin bilinçaltıyla ilgisini kabul eden Lombard bunun bulaşıcı olduğunu, zira grubun kişiye yapmış olduğu telkin ve liderlerin etkisinin bu tecrübenin meydana gelişini etkilediğini belirtmektedir.[4]

Ülkemizde meydana gelen birkaç ilginç ksenoglosi olayı şöyledir: 1950’lerde İstanbul’daki bir şirketin muhasebeciliğini yapan Bosna göçmenlerinden Tahsin adlı kişi, geçirdiği bir rahatsızlık sırasında ksenoglosi tezahürleri göstermişti. Olayın ortaya çıkış şekli çok ilginçti. Konsültasyon sırasında doktorlar hasta anlamasın diye aralarında Fransızca tartışırlarken Tahsin evvelce hiç bilmediği halde Fransızca konuşmaya başlamıştı. Şaşkınlık içinde kalan doktorlar daha sonra Rusça, Arapça, Ermenice bilen meslektaşlarını çağırmışlar, Tahsin’in sanki ana diliymiş gibi bu dilleri de konuşabildiğini hayretle görmüşlerdi. Hastalığı geçtikten sonra uyanıkken Tahsin’in yeteneği kayboluyor, ama uykusunda sayıklarken yabancı dilleri konuşmayı hala sürdürüyordu.

1957 yılı başlarında İzmir’de meydana gelen diğer bir olayda, sinirsel rahatsızlık geçiren bir kişi tedavi görüp tamamen iyileştikten sonra Türkçe yerine ne kendisinin ne de aile üyelerinin hiç bilmedikleri bir dil olan Rumca konuşmaya başlamıştı. Olayın ilginç yanı, bu duruma bir çare bulması için getirilen hocayı reddetmiş, Hıristiyan olduğunu ileri sürerek bir papaz getirilmesini istemişti.

Birkaç yıl sonra 1961’de yine İzmir’de ilginç bir ksenoglosi olayı ortaya çıktı. Olayla ilgili gazete haberinde şöyle deniyordu: “Gülseren Eken adında bir genç kız, Türkçe’den başka hiçbir dil bilmediği halde geçirdiği bir şok sonunda altı yabancı dili konuşmaya başladı. Fransızca, İngilizce, Arapça, Boşnakça, İtalyanca ve Rumca konuşabiliyor.” İzmir’in Gürçeşme ilçesinde oturan Gülseren’le bu dillerle konuşan yabancılar hayretler içinde kalıyor, İngilizceyi tıpkı bir Amerikalı gibi, Fransızcayı Parisli bir bayan gibi konuştuğunu söylüyorlardı, hatta Türkçeyi yabancı şivesiyle ve zorlukla konuştuğuna tanık olmuşlardı. Gülseren, oturduğu evin sahibiyle Boşnakça, okutmak için götürdükleri hocayla Arapça, yabancı dil bilen gazetecilerle Rumca ve İtalyanca konuşurken söylenen her sözü anlamış, sanki ana dilini konuşuyormuş gibi sorulara rahatlıkla yanıt vermişti.

Ksenoglosi medyumluğunun ilginç bir örneğini ise 1961 yılında Manisalı Sermet Cambazoğlu’nda görüyoruz. Cambazoğlu trans halindeyken İngilizce, Almanca, Arapça ve Farsça konuşmakta, bu dillerde sorulan tüm soruları yanıtlamaktaydı. Fakat belirli bir düzeye kadar eğitim görmüş olan ve bir memur olarak hayatını kazanan Cambazoğlu hiç yabancı dil bilmiyordu. Celselerden sonra söz konusu yabancı dillerde aktardığı mesajları kayıt bandından dinlediğinde, trans halindeyken ağzından çıkan sözlerin tek bir kelimesini bile anlamıyordu.[6]

Ksenoglosi tecrübeleri hakkında psikologlar arasındaki bir görüş birliğinden söz edilememektedir. Kimi, bu tecrübeleri psikopatolojik vakalar olarak değerlendirirken, kimi, aksine, bunları psikolojik açıdan sağlamlık göstergesi açıdan görmektedir. Tecrübeyi hazırlayan psikolojik ve sosyal şartlar, tecrübe anında sergilenen tavırlar, fizyolojik altyapı ve kişide bıraktığı etki göz önünde bulundurularak, ksenoglosi ya psikopatolojik bir olay, bir ruh hastalığı boyutuna indirgenmiş ya da toplumsal ve psikolojik faydaları sebebiyle yüceltmiştir.[4]

Ksenoglosi, Uyurgezerlik ve Cinler

"Dabbe- Bir Cin Vakası" yönetmen Hasan Karacadağ'ın Ankara GATA Tıp Fakültesi'nde öğrenciyken inceledikleri uyurgezer vakası Ceyda T. ve ailesinin başından geçen gizemli öyküyü anlatıyor. Karacadağ'ın söylediğine göre farklı ülkelerdeki uyurgezerler üzerinde yapılan deneylerde hepsinin ortak olarak Hz. İsa'nın dili olarak da bilinen Aramice konuştukları tespit edilmiş… İşte Karacadağ yeni filminde bu konuyu sorguluyor:

"1994 yılında Ankara GATA Tıp Fakültesi'nde öğrenciydim. Arada sırada dersler gereği psikiyatri servisine giderdim. Henüz korku sinemasıyla ilgilenmiyordum. Psikiyatri servisinde farklı insanlar oluyordu. O dönemden "uyurgezerlik vakası" meselesi aklımda kalmıştı. Tartışmalar da yapmıştık vakayla ilgili. Uyurgezer vakalarla ilgili en enteresan detay ve bilimin durduğu nokta şudur: Hasta ayağa kalkar ama gözleri kapalıdır, buna rağmen dengesi bozulmaz. Gözleri görmediği halde her türlü hareketi yapabilir. Psikiyatri bu konuyu konuşmayı sevmez. Göz görmüyor o anda ama onun dışında vakaların hareket etmesini sağlayan bir organ var ve bunun ne olduğuna dair hiçbir açıklama yok. İnsan gözünün görme prensibi şöyledir, eğer bir ağaca baktığımda ışık bilgisi geliyorsa o bilgi retina ve arkaya düşen alıcılar sayesinde beyne gidip yorumlanır. Dolayısıyla gözleri tamamen kapalı ise görüntü olmaması lazım. Bizim filmimizde mantık dışında olan ama çözülmüş olaylar var bazı metotlar uygulanarak. Hastaları görüp konuştum, hocalarımızdan bir tanesi Ceyda T. denilen kişinin videosunu izletmişti. Evinde yürüyor, bahçeye çıkıyor, bilinmeyen bir dilde konuşuyordu. Ben o dilin ne olduğunu biliyorum. Nedir o dil? Eski Aramice konuşuyorlar, Hz. İsa'nın dili olarak da bilinir. "Uykuda ölüm sendromu" vardır psikiyatride; Vietnam'da başlamış öncellikle, bilinmeyen bir dil tespit edilmiş, ardından Afrika'da yapılan deneylerde de vakaların Aramice konuştukları anlaşılmış. Buradaki tuhaflık bahsi geçen coğrafyalarda bu lisanın hiç yaygın olmaması. Ceyda T. vakasını incelediğimizde de kendine zarar veriyor, görünmeyen bir varlıkla mücadele ederek kendini korumaya kalkıyor, gözü açık ama birini görüyor. "Gece terörü" denilen sendromda vakalar uykudan aniden fırlayarak, birisi ona saldırıyormuş gibi savunmaya geçerler. Aradan 18 yıl geçti, gerçek bir vakanın hikâyesini nasıl işleyebiliriz derken birkaç seansa katıldım Anadolu'da cin çıkarma ile ilgili." [7]

Rüyada Yabancı Bir Dilde Konuşmak

Rüyada bilmediği dili konuşmak, sorunlardan arınmış olacağına, sevince, parasal külfeti bulunan tanımadığı birinden yakasını kurtarmaya, ticari kazancı yüksek iş gerçekleştireceğine, faydalı işler yapacağına, sevenleriyle birlikte yaşamaya, zahmetsiz kazanılan ziynete, vefakar eşe, şana erişileceğine, sağlıklı yaşamaya, bir kaç gün içinde öğrenilecek hayırlı havadise delalet eder. Bazen de hoşnutsuz duruma gelmeye, sorumluluktan ötürü rahatsız olunacağına, saklanan sırların meydana döküleceğine, zorluğa düşmeye, huzurunun bozulacağına delalet eder. Bazen de din alimleri şöyle derler: Kişinin gördüğü rüya yenilgiden sonra elde ettiği güce, uğraşarak hayalini kurduğu daha iyi kazanca, uzun bir bekleyişin sonunda ümit ettiği mala, yenilgiden sonra beklediği rahata yorulur.[8]

Dinî Literatürde Ksenoglosi

İnsanların konuştuğu dillerden başka bir dil konuşma yetisi, Şamanlara ilişkin mitlerde de karşımıza çıkar. Şamanların, ruhların dilini konuştuğuna inanılır. Ruhlar, çoğu kere bir hayvan biçiminde görünürler. Şaman da bir hayvan-ruhtur. Ruhların veya hayvanların dili, Şamanların gizli dilidir. Hayvan ya da ruh, öbür dünyayla doğrudan bir bağlantının simgesidir. Hayvanların özellikle de kuşların dilini öğrenmek, doğanın gizlerini bilmek, dolayısıyla gelecekten haber vermek demektir. Hayvanlar ölülerin ruhlarının alıcıları ya da tanrıların tecellileri kabul edildiğinden, onların dilini öğrenmek gökle haberleşmektir. Şamanın bir hayvan-ruha dönüşmesi, insanla hayvanlar arasındaki kopmanın henüz gerçekleşmediği mitsel zamanı yeniden kurması anlamına gelir. Şamanın, vecde geldiğinde, bütün doğanın dilini anladığı kabul edilir. Birçok gelenekte hayvanlarla dostluk ve onların diline aşinalık cennet kavramına bağlıdır. Başlangıçta insan hayvanlarla barış içinde yaşıyor ve dillerini anlıyordu. Ancak Kitabı Mukaddes geleneğindeki ilk günah olayına benzer bir “ilk felaket” sonucunda, insan bugün bulunduğu duruma düşmüştür. Ölümlü, iki cinsiyetli, beslenmek için çalışmaya mecbur ve doğanın diline yabancıdır. Esrik şaman, bu insanlık durumunu ortadan kaldırıp geçici de olsa başlangıçtaki durumuna geri dönmektedir. [5]

İslamiyet'in kutsal kitabı Kurân’da çeşitli kavramlara ve varlıklara işaret eden semboller olarak kuşların geçtiği birçok ayet bulunur.[9] Bunlarla birlikte, “Süleyman, Dâvûd’a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili (mantıku’t-tayr) öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” (Neml Suresi: 27/16) [10] mealindeki ayette Süleyman peygamber kuşların dilini bilen kişi olarak bildirilir. [11]

Kişinin daha önce bilmediği bir dilde konuşması, Hıristiyanlığa göre Kutsal Ruh'un armağanlarından biridir. Bu armağana "Bilinmeyen Diller Armağanı" adı verilir. Kutsal Ruh'un esiniyle yapılan akıcı konuşmalar, bu armağanın belirtileridir.

"Dillerde konuşmak" ya da "Ruh'a dua etmek", bir Hıristiyan'ın içindeki Ruh'un kendi sözlerini biçimlendirmesine izin vermesiyle gerçekleşir. Karından konuşmayla (vantrilogluk) herhangi bir ilgisi yoktur. Kişi, Kutsal Ruh'la işbirliği halindedir: [12]

Hıristiyanlar, bilinmeyen dillerde konuşmanın "Ruh'la dolma"nın mutlak bir belirtisi olduğuna inanmazlar. İsteyen herkesin dilleri alabileceğine inanmalarına karşın Ruh'la dolu olan herkes, bu ruhsal armağana sahip olmayabilir.

"İmanlıların hepsi Kutsal Ruh'la doldular. Ruh'un onları konuşturduğu yabancı dillerle konuşmaya başladılar." [13]

Hıristiyan inancına göre bu yabancı diller, bir toplulukta kullanıldığında oradakiler tarafından işitilir. Ana dilleri olarak bu dili kullananlar tarafından çeviri olmaksızın anlaşılır: [12] "Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilimizi işitiyoruz?" [14] Diğerleri içinse Kutsal Ruh tarafından çevrilir.[15] Dilleri kişisel olarak kullanan birçok kişi, topluluk içinde kullanmamıştır. Topluluk içinde kullanmak için özel bir meshediş gerekir.

İlk "dillerle konuşma olayı", Habercilerin İsleri 2:1-4 da kayıt edildiği gibi Pentakost Gününde olmuştur. Havariler gidip Mujdeyi kalabalık topluluklarla kendi dillerinde paylaşmaktaydılar: "Her birimiz Allah'ın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz." ( Haber. Işl. 2:11 ). Yunanca "diller" kelimesinin tam çevirisi "konuşulan diller"dir. Öyleyse bir başka dille konuşma hediyesi kişinin bilmediği bir dili İsa'yı anlatabilmesi için dinleyenin bildiği dilde konuşmasıdır. 1Korintler 12-14 bölümlerinde Pavlus mucizevi hediyelerden bahseder ve şöyle der: "Şimdi kardeşlerim, yanınıza gelip dillerle konuşsam, ama size bir vahiy, bir bilgi, bir peygamberlik sözü ya da bir öğreti getirmesem, size ne yararım olur?" ( 1 Korintler 14:6 ).

Hıristiyanlara göre "bilinmeyen dillerde konuşma", konuşan kişi tarafından anlaşılmayıp imansız bir kişi tarafından anlaşıldığında, Allah'ın Egemenliği'nin bir belirtisi olarak işlev görür. Toplulukta kullanıldığında ise kilisenin bir beden olarak işlev görmesini sağlar.[12] Ancak ister toplulukta olsun ister kişisel olarak kullanılsın, dillerin asıl amacı eğitimdir.[16] Onlar, bu dillerin her zaman Allah'a yönelik olduğuna [17] çevirinin de O'na yönelik övgü ya da dua içerdiğine inanırlar.[12]

Sonuç olarak ksenoglosi, gerek manevi, gerek psikolojik gerekse toplumsal açıdan sonuçları olumlu olan bir dini tecrübe olarak görünmektedir. Dini tecrübelerin gerçeğe dayanıp dayanmadıkları, başka bir deyişle, Allah katında gerçek olup olmadıkları, her zaman tartışılabilecek bir durumdur. Bugün bazı Hıristiyan mezhepleri, ksenoglosiyi sapkın bir tecrübe olarak değerlendirip reddederken, bir Müslüman için de Hıristiyanlık bugünkü haliyle tamamen batıl görülebilir. Aynı şekilde İslam da Hıristiyanlar için bu şekilde değerlendirilebilir. Bu tartışma ağırlıklı olarak Teoloji ve Felsefesinin sahasına girmektedir. Din psikolojisi açısından bakıldığında ise ksenoglosi, araştırmaya değer bir dini tecrübedir.[4]

KAYNAKLAR :

Gizli İlimler Kütüphanesi
[1] Parapsikloji Sözlüğü.
[2] eksisozluk.com/ksenoglosi--1748358
[3] Ergün Arıkdal, "Ansiklopedik Metapsişik Terimler Sözlüğü", Ruh ve Madde Yayınları, 1989.
[4] İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 20, Yıl: 2009.
[5] dolaylhayvan.blogspot.com.tr/2010/04/glossolalia-ve-satah.html
[6] Nazım Çankaya, "Bilimdışı İnançlar", Bomba Yayınları, s.176-177.
[7] aktuel.com.tr/kultur-Sanat/2012/11/22/uyurgezerler-cinlerin-kontrolunde-mi
[8] ruyanda.com/b/ruyada-bilmedigi-dili-konusmak.html
[9] Kurân’da kuşların geçtiği ayetler için bk. Rene Guenon, “Kuşların Dili”, çev. Dr. İsmail Taşpınar, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 23 (2002/2), s. 78 (6. dipnot)
[10] Kurân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, hzl. Dr. Ali Özek, Hayreddin Karaman vd., Medine 1987, s. 377.
[11] Edt. Emine Gürsoy Naskali ve Erdal Şahin, "Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler", Picus Yayınları, İstanbul 2008, s. 11-34.
[12] David Pytches, "Kutsal Ruh'un Armağanları", çev. Levent Kınran, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 1996, s.62-63.
[13] İncil, Elçilerin İşleri 2:4.
[14] İncil, Elçilerin İşleri 2:4-8.
[15] İncil, 1. Korintliler 14:27.
[16] İncil, Yah. 20-21, 1. Kor. 14:4-5.
[17] İncil, 1. Korintliler, 14:2
Devamını Oku »

ZENER KARTLARI



ZENER KARTLARI

Zener kartları, ESP / Duyu ötesi algı testlerinde kart tahmin alıştırmalarında kullanılmak üzere, algısal psikolog Karl Zener tarafından tasarlanan 25'lik kart setidir. Her biri 5'erlik daire, kare, dört kollu eşit haç, beş ucu sivri yıldız ve hareli karttan oluşan bu set, ESP kartları diye de bilinir.[2] Zener kartları, psişik güçlere sahip insanları ortaya çıkarmak için dizayn edilen testlerde kullanılmaktadır.

ESP’nin bilimsel saygınlık kazanması ise elbette romanlar, söylentiler veya efsaneler üzerindeki çalışmalarla olmadı. Profesör Rhine, bazı insanların telepatik güçleri olduğunu kanıtlamak için bugün Zener Kartları olarak bilinen testi, denekler üzerinde uyguladığında, telepatik güçlere sahip olduğuna inanılan deneklerin 25 destedeki tüm kartların arkasındaki şekilleri doğru bildiği gözlendi. İstatistiksel anlamda, şans olarak açıklanması mümkün olmayan bu başarılı deneyler sonrasında bilimsel platformda yankı uyandıran Profesör Rhine’nin deneyleri başka bilim insanları tarafından da farklı denekler üzerinde uygulanıp, benzer sonuçlara ulaşılınca, bilim dünyası, insan beyninin “açıklanamayan” bir güce sahip olduğunu resmen kabul etmiş oldu.[3]

Rhine'nin deneyleri, bazı insanların duyudışı algılama yeteneğine sahip olduğunu gösterdi. Bulgularını "Duyudışı Algılama" adlı kitabında topladı. Ancak bu kitap ilgiyle karşılandığı gibi deneylerin matematiksel geçerliliği konusunda eleştiriler de aldı. Rhine, bunun üzerine deneylerini daha sıkı biçimde denetledi ve 1937 yılında "Zihnin Yeni Cepheleri" kitabını yazdı. Bu kitabındaki istatistikleri, Amerikan Matematik Kurumu tarafından geçerli olarak kabul edildi. Bundan sonra Duke Üniversitesinde ayrı bir parapsikoloji laboratuarı kuruldu.1940'lı yıllarda Rhine, artık sadece duyudışı algılamanın varlığını kanıtlamaya çalışmıyor, aynı zamanda bunun ortaya çıkış nedenlerini de araştırıyordu.[4]

ESP

Çoğunluk, ESP'nin var olduğu görüşünde birleşmektedir. Hem de ESP'nin doğası gereği araştırılması zor olduğu halde. Çünkü bu deyim, birisinin görünüşte beş duyusundan hiçbirini kullanmaksızın bilgi sahibi olabileceği fenomenini kapsamakta ve telepati ile geleceği görebilmeyi de içermektedir.

Zaman zaman altıncı hissin fiziksel olduğu ve burun içindeki bir bölgenin Dünya'nın elektromanyetik alanını algılayabildiği düşünülür. Bu da pekala yön belirleme duyumunun kaynağı olabilir.

Hayvanlar gibi insanların da yeryüzünde gezinen ve hava basıncıyla değişime uğrayan titreşimleri algılayabilmesi olasıdır. Beyin, herhangi bir anlam taşıyıp taşımadıklarına bakmaksızın bu titreşimleri algılayabilir.

Beynin karmaşık yapısı ve işleyişi hakkında pek çok şey biliyoruz. Ama hala keşfetmeye muhtaç olduğumuz çok şey var. fMRI taramaları kullanılarak yapılan araştırmalara karşın, beyni okuyabilecek bilgisayarlar üretebilmiş değiliz.[1]

Deja Vu

Deja Vu, Fransızcada "zaten görmüştüm" anlamına gelmekle birlikte, yaygın kullanımı "ben bu anı daha önce de yaşamıştım" anlamındadır.

Bu, gerçek anlamda hatırlamaktan oldukça farklıdır. İzlediğiniz filmin bir yerinde onu daha önce de izlemiş olduğunuzu hatırlamak bir deja vu değildir. Çok daha farklı ve garip bir duygudur deja vu. Yapmadığınızı bildiğiniz halde bir şeyi daha önce de yapmış olduğunuz hissine kapılmaktır.

Belki asıl şaşırtıcı olan, deja vu'nun genellikle son derece sıradan ve hiç de dramatik olmayan anlarda gelişmesidir. Acaba bu, şimdiki hayatımızı daha önce de yaşadığımızı mı göstermektedir? Yoksa bilinçaltımız olayları bilincimizden bir mikro-saniye önceden kaydetmekte ve bu yüzden de algı bilincimize eriştiğinde onu hafıza mı sanmaktayız? [1]

Telepati

Telepati, fikir ve görüntülerin bazen birbirlerinden çok uzakta olan bir beyinden diğerine aktarımıdır. Kabile toplumlarında bu çok olağan bir olgu olarak kabul görürdü.

Bilimsel toplumlar ise telepatinin özel bir yetenek olduğunu ve yalnızca ruh ve mistikle açıklanabileceğini kabul etmektedir.

Sihirbazların hileleri bilindiğinden telepatiye de kuşkuyla bakılmasını olağan karşılamak gerekir. Ama yine de açıklanması gereken birçok şey olduğu kesindir.

Sevdiklerinin hasta ya da tehlikede olduklarını, haber kendilerine geleneksel kanallardan erişmeden çok önce "bildiklerini" söyleyen pek çok insan var. Aynı şekilde daha telefon çalamadan arayan dostunu düşünenlerin sayısı hiç de az değildir.[1]

Kaynaklar:

[1] Judy Allen, "Bilinmeyenler Ansiklopedisi", Gün Yayıncılık, İstanbul 2006, s.24-25.
[2] Cenk Tekin, "Ruh ve Doğa Ötesi Bilimleri Sözlüğü", Paragraf Yayınları, Ankara 2005, s.249.
[3] "Kahin mi Şarlatan mı?", Chip Dergisi, Şubat 2003, s.145.
[4] The Joy of Knowledge Encyclopaedia.
[5] Gizli İlimler Kütüphanesi
Devamını Oku »

NEKROMANTİ




Nekromanti

Nekromanti (Yunanca nekros: ölü + manteia), ölü ruhların çağrılması ve sorgulanması sanatına verilen addır.

Antik çağda ölü oraklı, her çeşit bilgi için en emin kaynak sayılıyordu. Çünkü o zamanki inanç düşüncesine göre ölülerin ruhları, uzak geçmişe ve geleceğe bakabiliyordu.

En iyi bilgiler konusunda yaşadığı dönemlerde mantik yetenekleri bulunan ölülere güveniliyordu. Örneğin bu şekilde Kral Saul, Filistinlilere karşı yapacağı savaşta şansının ne olduğunu sormak için Eyn Dor cadısının yardımıyla kahin Samuel'in ruhunu çağırtır. (1. Samuel 28) Ve Homeros'ta Odysseus, güzel Kirke'nin tavsiyesi üzerine büyük kahin Teiresias'ın ruhunu Hades'ten getirmek için ölülerin ruhunu çağırtır.

Yunan eski çağı, birçok resmî ölü sorgulama mekanı tanımaktadır. Bunlar, genellikle ölüler diyarına girişlerin tahmin edildiği yerlerde, yani karanlık uçurumlarda, yer yarıklarında ya da derin mağaralar ve kaya yarıklarında bulunuyorlardı.

Efsaneye göre şarkıcı Orpheus'un karısı Eurydike'yi geri getirmek için ölüler diyarına geçtiği ve Herodotos'a göre Korint Kralı Periandros'un bizzat öldürdüğü karısını sorguladığı söylenenThesprotia'da Akheron nehrindeki Ephyre mevkisi meşhurdur. Aenas'ın Hades'in derinliklerine gittiği Cumae'nin Averner Gölü'ndeki ölü orakline de sıkça danışılmıştır.

Bu resmî orakl yerlerinde çağrılan ruhlar, rahiplerin inkubasyon yolundaki kurban vermesi ve dua etmelerinden sonra, soruyu sorana rüyada görünüyorlardı. Daha sonra uzmanlar, bu rüya görümlerini yorumluyorlardı.

Ölülerin ruhları ile daha yoğun bir temas isteniyorsa, doğudan alınan, çok daha sansasyönel büyü pratikleri de kullanılabiliyordu. Bu durumda ölülerin ruhları ile bağlantıyı profesyonel ruh çağırıcılar kuruyordu. Gerekli gizli bilgileri ise özel öğreti kitaplarından, yani birkaç tanesi günümüze kadar gelmiş olan sihir papirüslerinden alıyorlardı.

Daha sonra ölü ruhları, birçok demon sınıfı hiyerarşisine göre en alt demon olarak ele alınıyordu. Ölü demonların özelliği, kötü mizaçlı olmalarıydı ve ancak doğru uygulanan sorgulama ile istenilen cevapları vermeye zorlanabiliyorlardı.

Bu kadar hiddetli olmaları, dünyevî yaşantıya olan özlemlerine ve hala yaşayan ruhları kıskanmalarına bağlanıyordu. Erken vefat edenlerin, şiddetle ölenlerin, idam edilen veya cinayete kurban gidenlerin ya da intihar edenlerin ve kaza eseri ölmüşlerin ruhları, daha öfkeli sayılıyordu.

Bu ruhların kendilerine biçilen yaşam zamanından önce bedenlerinden ayrılmak zorunda olmaları nedeniyle bedenlerini tamamen terk etmedikleri, ait ruhu büyüsel zorlama yöntemleri ile çağırabilir ve kendisine itaat etmesini sağlayabilirdi. 

Şiddet sonucu ölenler, bir sorgulama için özellikle elverişli görülüyordu. Fakat bu cesetler, daima bulunamadığından, özellikle reşit olmayan çocuklar öldürülerek de sağlanabiliyordu.

Ruh çağırmadan evvel cesetlerin tanımlanan ritüele göre sorgulama için hazırlanması gerekiyordu. Bu, sadece karanlıkta, en iyisi dolunay gecesinde yapılıyordu. Çünkü ölü demonlar, ışığa katlanamıyordu.

Ölünün tekrar bilinç ve düşünme yetisi elde etmesi için cesedin damarlarına mümkünse siyah posta sahip yeni kesilmiş koyun kanı sıkılıyordu. Kana büyüsel maddeler ilave ediliyordu: Kuduz köpek salyası, vaşak iç organlarının özü, Mısır'dan toz haline getirilmiş yılanlar ya da okunmuş sihirli otlar ve zehirler, bunlardan sayılıyordu.

Süt, bal, su ve şarap ile kurbandan sonra ritüelin en önemli kısmına esrime altında ve sihir formülleri ile dualar zikredilerek gerçek ruh çağırmaya geçiliyordu.

Önce ölülerin ruhlarını bırakması için ölüler diyarının üst seviyesindeki tanrılıklara aforoz sözleri yöneltiliyordu. Daha sonra dünyadaki mekanına geri dönmesi için demonun kendisi zorlanıyordu. Belirgin biçimde mukavemet gösteriyorsa, tüyler ürpertici tehditler savruluyor ya da ceset, canlı yılanlarla kamçılanıyordu. Eğer cesette demonun mağlubiyeti kabul ettiğini ve geri döndüğünü belirten bir işaret ortaya çıkarsa, sorgulama başlıyordu.

Resmî yasaklara rağmen yüzyıllar boyunca var olan nekromanti, büyük başarısını şüphesiz korku uyandıran ritüellerinin başarılı sunumuna  ve bunların doğurduğu akıl almaz dehşete borçluydu. Bazı büyücüler, seyircilerini günümüzde "özel efekt" denebilecek özel ilavelerle etkiliyordu.

Örneğin bir dananın ince iç derisinden modellenmiş, bembeyaz kireçlenmiş ve iki kolay tutuşabilir zift dolu bir ölü kafatası, toprağa yerleştirilirdi Bu kafatasından demonun sesi işitilirdi. Aslında bu, altta gizli bir bölmede bulunan ve bir ses hunisi gibi çalışan leylek sesi çıkararak çare arayana hitap eden bir yardımcının sesiydi.

Sorgulamadan sonra kafatası, güya geride bir şey kalmayacak şekilde demon ile birlikte etrafı kömürle donatılıp yakılır, duman içinde kurban edilir, kısa sürede yanarak yok olurdu.

Ölü oraklına antik dönemde çok danışılmıştır ve en şaşaalı dönemini Roma İmparatorluk döneminde yaşamıştır.

Ortaçağ'da nekromanti kavramı, yazım hatası yüzünden farklı bir anlam kazanmıştır. Nekromanti'den "negromanti" ortaya çıkmış ve bundan da "nigromanti" yani kara büyü türetilmiştir. Kavram, bu form ile birlikte yavaş yavaş tamamen sihirbazlık anlamını almıştır.

Nigromanti adı altında ölülerin ruhlarının çağırılması, kilisenin tüm yasaklamalarına rağmen devam ediyordu. Ne kadar yaygın olduğu, birçok tarihi kaynaktan ispat edilmektedir.

27 Şubat 1318 tarihinde Papa 22. Johann, kısmen Papalık sarayındaki birçok ruhani ve dinsize karşı nigromantik ve diğer sanatlar nedeniyle araştırma başlatır. Papa 12. Benedikt Piskopos Wilhelm von, Paris'e tutuklanmış bir İngiliz nigromantın kendisinde bulunan ve el konulan sihirli tablosu ile birlikte Papalık sarayına gönderilmesini emreder.

Engizisyon ve Nantes Piskoposu Gilles de Rais, Fransa Mareşali'ni nigromanti nedeniyle de mahkum etmiş ve Nantes'te aforoz etmiştir. Floranslı Antonuis'in batıl inanç listesinde nigromanti, ölüm günahları arasında ele alınmıştır ve büyülü kitapların sahiplerini günah çıkarmalarına izin verilmeyeceği tehdidi ile bunları yakmaya zorlamıştır.
Devamını Oku »

LEVİTASYON





Levitasyon


Levitasyon ya da yükselinim, insan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi fenomenlerine verilen addır.                        
Fiziksel medyumlukdeneylerinde, kimi mistiklerde, yogilerde, fakîrlerde, ve Tibet’li rahiplerde gözlemlendiği sürülür. Yoga’da siddhi adı verilen psişik yetenekler arasında ancak gerçek bir yoginin gerçekleştirebileceği  yeteneklerden biri olarak kabul edilir Parapsikoloji’de psikokinezinin bir türü olarak kabul edilen bu fenomeni Parapsikologlar, psikokinezi yeteneği güçlü medyumların deneyler sırasında eşyaları havaya kaldırabilme şeklinde gerçekleştirebildiklerini ileri sürmüşlerdir. Levitasyon fenomeni konusunda Spiritüalist literatürdeki ünlü medyum Daniel Dunglas Home, Parapsikolojik literatürdeki ünlü isimler ise, levitasyon fenomenlerini bilim insanları denetiminde gerçekleştirmiş olan Rus medyum Nina Kulagina ve Polonyalı medyum Stanislawa Tomczyk’tir. Bu son iki medyumun başarılı      levitasyon fenomenleri fotoğrafla belgelenmiştir.

Vakumlu ortamda bulunan nötr maddelerin birbirini çektiğini söyleyen, mikro ortamlarda gözlemlenebilmiş ve kanıtlanmış olan Casimir Kuvvetinin levitasyonu mümkün kılacağını iddia eden bilim insanları bulunsa da henüz makro alanlarda gözlemlenebilmesi için erkendir.

Parapsikoloji'de psikokinezinin bir türü olarak kabul edilen bu fenomeni Parapsikologlar, psikokinezi yeteneği güçlü medyumların deneyler sırasında eşyaları havaya kaldırabilme şeklinde gerçekleştirebildiklerini ileri sürmüşlerdir. Levitasyon fenomeni konusunda Spiritüalist literatürdeki ünlü medyum Daniel Dunglas Home, Parapsikolojik literatürdeki ünlü isimler ise, Levitasyon fenomenlerini bilim insanları denetiminde gerçekleştirmiş olan Rus medyum Nina Kulagina ve Polonyalı medyum Stanislawa Tomczyk'tir. Bu son iki medyumun başarılı Levitasyon fenomenleri fotoğrafla belgelenmiştir.

İnsan doğduğunda çevresini tanımaya başladığı zaman bir takım tecrübeleri de görerek öğrenir. Etrafında her canlının kısmen aynı ve farklı organlara sahip olduğunu ve benzer organların görevlerinin aynı olduğunu gözlemler. Yani bir sineğin ve kuşun ortak özelliklerinden biri de kanatlarının olmasıdır. ve ikisi de uçabilir. Bir köpek veya kedi ise uçamaz. Çünkü onların kanatları yoktur. İnsan bu gözlemler altında gelişimini tamamladığı için kendisini kanadı olamayan bir canlı sınıfına kor ve uçamamayı bu andan itibaren bilinç altına kabul ettirir. Fakat insan yaratılmışların en farklısı olduğunu bilmelidir!

Peki nedir Levitasyon? Levitasyon, insanın kendi öz enerjisini kullanarak -ki bu enerjiye düşünce gücü, ruh gücü, psişik enerji gibi isimler takılır- yer çekimine karşı koyması olayıdır. Yani bir insan isterse hem uçabilir hem de başka nesneleri uçurabilir. Eğer biz de küçükken annemizin, babamızın ve ya başka ebeveynlerimizin bu yeteneği kullandığını görebilseydik muhtemelen beynimiz farklı şekilde şartlanacağı için, bu işe çok küçükken başlamanın etkisiyle de bu gün rahat bir şekilde uçuyor olabilecektik. Bu saatten sonra uçmak mümkün müdür? Vallahi mümkündür fakat bu, beyninizi o şartlandırmadan ne kadar kurtarabileceğinize ve bu yeteneğinizi ne kadar geliştirebileceğinize kalmış bir olaydır sadece. Kendinizi uçuramasanız bile en azından hafif nesneleri uçurma şansınız daha büyük olacaktır. Bu işe başlamak istiyorsanız şu iki şeye kusursuz biçimde sahip olmanız gerekmektedir.Birincisi inanç ve ikincisi ise sabırdır. Kimse ilk denemelerinden iyi sonuç alamayabilir. Ama süreklilik bu konu üzerinde farklı aşamaların nasıl kat edileceğini size gösterecektir. İşte bu süreklilikte sizin sabrınıza kalmıştır. Bilinç altınızda saf uçma isteği olmalıdır. Bu yeteneği başkalarına gösteriş olsun diye kazanma düşüncesi, sizin yetmeklerinizi yok eden egonuzu besler ve bu yetenekler su yüzüne ya hiç çıkamaz ya da çok az bir miktarda çıkar.



KAYNAKLAR :
gizliilimler.tr.gg
vikipedia
Metin Oktay Albasan-Ruhsal Güçlerinizi Geliştirin
Devamını Oku »

OUIJA - ( CADI TAHTASI )



Ouija (Cadı Tahtası)

Ouija, parapsikolojide üzerinde harflerin ve numaraların bulunduğu tahta levhaya verilen addır. Bir planchette (ortası delik elips ya da kalp eklinde küçük tahta) ya da cam bardağının bağımsız hareketleriyle, üzerinde bulunan harf ve numaralardan gösterilenler bir araya getirilerek verilen mesajların okunmasını sağlar. Halk dilindeki adı, “Cadı Tahtası”dır.[1]

Ouija, üzerinde bir dilin tüm harflerinin yazılı olduğu bir düzlemden, harflerin ve işaretlerin belirtilmesini sağlayan saat benzeri sarkaçlı döner bir cisimden oluşur (ek olarak rakamlar, evet, hayır, hoşçakal vb. sözcükler de bulunur). Sadece harfler, rakamlar ve sarkaçtan oluşan materyallerden ibaret Ouija’lar da vardır.

Ouija’nın geçmişi hakkında birçok söylenti vardır. Ancak bu iddiaların pek çoğunu destekleyen kanıtlar bulunmamıştır. Bilinen en eski Ouija tablaları i.s. 1200 ve 540 yıllarına dayanırlar.[2]

Günümüzde kullanılan Ouija, M. Planchette adlı bir Fransız ruhbilimcisi tarafından 1853’te tasarlandı. Satışına ise 1886 yılında başladı.[2]

Bununla beraber kısa bir zaman sonra, herkes tarafından benimsenerek kullanılacak başka bir yenilik yapıldı. Kullanmak için bir deneyim veya ruhsal yetenekler gerekmiyordu. Bu aletin ruhsal alandaki faaliyetlerde yarattığı devrimin güçlü etkisi günümüzde bile duyulmaktadır.

Planchette’nin Amerika’ya gelmesinden kısa bir süre sonra, Maryland’den E.C. Reiche isminde bir kabin ve tabut imalatçısı ölülerle iletişim kurmak için yeni bir yöntem geliştirdi. Tahtanın ortasında iki sıra halinde alfabenin harflerinin yer aldığı ahşap bir tabla hazırladı. Bu harflerin altına, 1-10 arasında sayılar, köşelerine ise EVET ve HAYIR kelimelerini yerleştirdi.

Onu kullananlar, ruhsal güçler ve hayaletler yardımıyla diğer dünyadan aldıkları mesajları yazdığını öne sürüyorlardı. Bu yeni buluş, medyumlar tarafından sıkça kullanılmaya başlandı, ancak halk tarafından çekici bulunmayıp yaygın bir kullanıma sahip olmadı.

Reichei tahtasında yine planchette’yi kullandı, ancak kalemlerin yerlerine alt kısma ahşap çubuklar ekledi. Bu şekilde planchette tahta üzerinde serbestçe hareket edebiliyordu.

Ancak Reiche ruhlarla, para kazanmaktan daha fazla ilgileniyordu ve buluşunu Charles Kennard isimli arkadaşına sattı. Arkadaşı kısa süre sonra Kennard Novelty Co. şirketini kurdu ve böylece 1886 yılında ilk ticari Ouija tahtaları ortaya çıktı. [3]

E.C.Reiche’nin geliştirdiği tahtanın "Ouija" olarak adlandırma nedeninin, Fransızca ve Almanca "evet" anlamına gelen "oui" ve "ja" kelimelerinin birleşiminden geldiğine her zaman inanıldı. Ancak durum bu şekilde değildi. O, bu şekilde adlandırdı, çünkü "Ouija" kelimesi aslında Mısır’da şans demekti. Bu ismi tahtada iletişim kurduğu bir ruhtan aldığını açıkladıktan sonra isim bu şekilde kaldı.[2]

Başta bu tahtalar, masum birer oyun aracı olarak algılanmıştır. Ancak 1891 yılında Helene Smith, sonrasında ise Pearl Curran gibi "spiritüelist" sahtekarların özellikle 1. Dünya Savaşı sırasında bundan para elde etmeye başlamasıyla birlikte bu tahtalar meşhur hale gelmiştir. Bu tahtaların, kültürden kültüre değişmekle birlikte ruhları, ölüleri, cinleri çağırmaya yaradığı iddia edilmiştir. Bu, elbette bir yalandır.

Ruh çağırma işine kalkışan insanların ezici bir çoğunluğu, doğa bilimlerinden haberdar olmayan ve psikolojik/kültürel olarak bir cinin ya da ruhun çağrılabileceğine başından inanan, böyle bir iddiayı kabullenmeye psikolojik olarak hazır olan insanlardır. Kandırılmaya hazır ve razı olan insanları kandırmak son derece basittir. Hatta bu tür sözde paranormal aktivitelere inanmayanlar bile, "bando vagonu etkisi" olarak tanımlanan bir etki sebebiyle, içinde bulundukları grubun çoğunluğuna ayak uydurarak kendi bilgilerini görmezden gelebilmekte ve psikolojik durumlarını değiştirebilmektedirler. Bu da, Ouija tahtası gibi sahtekarlıkların "çocuklar arası eğlence unsuru" olmaktan, şarlatanlık endüstrisinin önemli bir parçası haline gelmesini sağlamıştır.[4]

Kaynaklar:

[1] "Parapsikoloji Sözlüğü", "Ouija Board" maddesi.
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ouija
[3] http://www.yorumcu.com/parapsikoloji/ouija.asp
[4] http://www.evrimagaci.org/fotograf/56/6522
[5] Gizli İlimler Kütüphanesi
Devamını Oku »

ASTRAL SEYAHAT




Astral Seyahat


İnsan varlığı okültistlerce üç prensipten meydana gelmiştir: Fizik Beden, Astral Beden ve Ruh. Bu türlü üçlü ayırım sadece okültizmde yoktur. Spiritüalizmde de astral yerine, fakat çok değişik anlamda, "perispri" prensibi mevcuttur.

Okültizmde, astral bedenin, en azından ilk aşamalarında ve özellikle bedenle ilgisi varken, aşağı yukarı vücudun şeklinde olduğu inancı vardır. Astral beden; ruh ile maddesel beden araasında aracı rolünü oynar. Şu halde astralin fonksiyonu, ruhun maddeye etkisini sağlamak için biyoelektrik, sinirsel kuvvet ve seyyale sağlamaktır.

Astral seyahat şuurumuzun fizik bedenimizin dışına yansıması ve şuurluluk alanımızın genişleyerek astral beden aracılığıyla fizik mekan ya da ötesi ile yaptığı ziyaretlerdir.

Astral beden için duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklık bir engel oluşturmayacağı ileri sürülür. Yani, iddialara göre kişi bu bedeniyle bir anda kıtalararası yolculuk yapabilir[kaynak belirtilmeli] ve maddî engellerin içinden geçebilir[kaynak belirtilmeli]. Fiziksel bedenden çıkıldığında öte-âlem varlıklarının görülebileceği de ileri sürülmektedir. Uykusırasında yapılan astral seyahatın fiziksel bedene dönüldüğünde bir rüya tarzında anımsandığı söylenmektedir.

Astral seyahatin okült ve teozofik kaynaklarda ve birçok araştırmacının çalışmalarında "irâdî olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanmasına karşın (Dr. Scott ROGO,Leaving The Body, 1983), İngiliz parapsikolog Celia Gren bir ayrım yapmış ve “fiziksel bedendışı deneyimler”den kendiliğinden (iradedışı) oluşanları için ekzomatik deneyim (ecsomatic experience) terimini ortaya atmıştır.


Astral Seyahat Herkes Tarafından Yapılabilir mi?

Evet... Özel metotlarla bu yeteneğimizden yararlanabilmemiz mümkündür. Ancak bıkmadan, usanmadan, büyük bir sabırla üstünde çalışılması gerekebilir. İlk denemelerinde bu tecrübeyi yaşayabilenler olmuşsa da, genellikle uzun süre üstünde çalışılması gerekebilir. Bu çalışmada başarı elde edip edememeniz tamamen size bağlıdır. Özellikle deney öncesi sağlamanız gereken şartları tam anlamıyla yerine getirebilirseniz, başarısızlığa uğrama şansınız oldukça azalacaktır.Özel çalışmalarla gerçekleştirilebilmekte olan Astral Seyahat, hiç bir çalışma yapmadan bazen kendiliğinden de yaşanabilir. Dünya üzerinde birçok insanın başından böyle bir tecrübe geçmiştir.Kendiliğinden meydana gelen olaylarda genellikle bu ayrışma uyku sırasında gerçekleşir. Uyumakta olduğu bir sırada kendini bedeninin dışında hatta bedenini yukardan seyrederken bulan insanların sayısı bir hayli fazladır. Bu tür bir olayla karşılaşan bazı kişiler, bu konuda yeterli bilgiye sahip değilse, kendinde psikolojik dengesizliklerin başladığı endişesine kapılarak, bu olaydan hiç kimseye söz etmeme yolunu seçmektedir. Oysaki bu, herhangi bir rahatsızlık belirtisi değil, parapsişik bir yeteneğimizin kendiliğinden ortaya çıkmasıyla meydana gelen bir tecrübedir.

İslam Düşünürleri'nin Konuya Yaklaşımları

Mevlana Celalettin Rumi, ruhun uykuda bedenden ayrıldığını söyler ve Mesnevi'sinde bu düşüncesini şöyle belirtir: "Can; atlarınızı eğersiz koyar, bu sır ölümün kardeşidir, sırrıdır. Ama gündüzün geri gelmesi için ayaklarını uzun bir bağla bağlar. Can; boşlukta astar gibi gizlidir, bedense yorgan altında döner durur. Sen bedensiz bir bedene sahipsin."

İbni Sina, insanın ruhla bedenden oluştuğunu belirtir. Ve şöyle der: "Beden nefsin çalışmasına uygun bir hale gelince, ruh bedene gönderilir, istenirse bedenden ayrılır. Tamamen ayrılınca bir daha yok olmaz."

Tasavvufi çalışmalarda ruh ve beden ilişkisinin üzerinde özellikle durulur. Mesnevi'nin birçok yerinde, Ahmed Efla-ki'nin "Ariflerin Menkıbeleri" adlı eserinde ve sayısız evliya, ermiş ve veli öykülerinde; ruhun gerek istenildiği zaman, gerekse istemeden bedenden ayrılabildiği anlatılmıştır. Genellikle bu olay keramet ve mucize olarak nitelendirilir. Şeyh Bedrettin, "Varidat" adlı eserinde bunu açıkça anlatır:
"Bazen kendimi latifleşmiş hissederim, fizik bedenim o varlığın bir kopyasıdır. Bu latif varlık, beden şeklinde görülür. Tıpkı buharın yoğunlaşmadan evvel görülememesi gibi, buhar yosunlanınca bulut olur, görülür."

Astral seyahat sırasında, sır bedenimizle ayrılmayı yaşadıktan sonra duyu organlarımız fiziki bedenimizdekiler değil astral bedenimzide var olanlardır. Yani fizik bedende olduğu gibi Astral bedende de kendine has duyu organları mevcuttur. Bu yüzden görme, işitme ve duyma yetilerimiz eskisi gibi, hatta çok daha iyi olarak çalışacaktır. Bunun nedeni fiziki bedendeki aksaklıkların Astral bedene taşınmaması ve astral boyutta cisimlerin değil frekans ve hislerin gözle görülebilir olmasıdır.

Kısaca Astral seyahat, fizik bedenimizden sır bedenimizin bilinçli olarak ayrılması, cisimlerden uzakta ve düşünce gücünün ve hızının hakim olduğu bir boyuta geçiş yapmaktır.





KAYNAKLAR :
vikipedia
simgesel.com
estanbul.com
gizliilimler.tr.gg
Devamını Oku »

DÜŞÜNCE FOTOĞRAFÇILIĞI - ( THOUGHTOGRAPHY )



DÜŞÜNCE FOTOĞRAFÇILIĞI ( THOUGHTOGRAPHY )

Düşünce fotoğrafçılığı, bir fotoğraf cihazı kullanarak veya kullanmadan, insanın düşünce ve imajlarının hassas bir fotoğraf filmi üzerine kaydedilmesini konu alan paranormal fotoğrafçılığa verilen addır.[1] Parapsikoloji Sözlüğü’nde, düşünce fotoğrafçılığının fotoğraf filmleri üzerinde, paranormal yetilerin kullanılmasıyla, görüntüler oluşturmak veya zihinsel imaj tekniği olarak açıklaması yapılmaktadır. Bugüne kadar sadece Ted Serios adlı yetenekli bir kişi tarafından başarılabilmiş ve tarihe geçmiştir.[2]

Ted Serios, fotoğraf makinesi objektifine konsantre olarak baktığında beynindeki düşünceyi kameradaki filme nakşetmekteydi. Oysa flaş patladığı anda, objektif, karşısındaki objenin resmini çekmeliydi. Bunun yerine "düşüncesinin fotoğrafı"nın çekilmesi, inanılmaz bir olaydı. Olayın fizik açıklaması şöyle olmalıydı: Telepatlar, aralarında "soyut eşya"; yani eksi bir nesneyi değiş-tokuş ediyorlardı. Gizli değişkenler mekanizması ise şu ilişkiydi: İki telepat, kendi bireysel tünellerini "süper uzay" (misaller âlemi) denen "toplu akıl-bilinçaltı" sistemde irtibatlıyorlar, oradaki düşünce kalıbını da eksi ağırlıktaki soyut kütle olarak değiş-tokuş edebiliyorlardı. Kozmik bilinç bu bağlantıyı kurunca; alıcı taraf, tünelin ucundaki soyut eşyayı yeniden beyninin saklı kanalında canlandırıyordu.[3]

Ted Serios'un genellikle sarhoşken çektiği bu fotoğraflar, bir kartpostal biçiminde ve kenarları film yanığı şeklinde ortaya çıkmıştır. 2006, Aralık'ında ölen Serios, geriye yüzlerce fotoğraf, kitap ve yüzlerce soru işareti bırakmıştır. Daha sonra Aura fotoğrafı çektiği iddia edilen makineler yapılsa da hiçbirisi Serios'un fotoğrafları kadar gerçekçi ve net olmamıştır. Babasının ölümünden sonra çekimlerini oğlu Leo ile sürdüren Ted Serios, gemilerden Madonna'ya kadar geniş konularda düşünceyi yüzlerce insanın gözü önünde çekmeyi başarmıştır.[4]

Ted Serios'un bu yeteneği oldukça çarpıcıdır. Zihinde oluşan vizyonları fotoğraf filmi üzerine aktarıp, resmedebilen Serios, bu çalışmalarında değişik yöntemler kullanmaktadır. İçinde film bulunan bir fotoğraf makinesinin merceğini içine bakarak bu filmi etkileyebildiği gibi bazen de merceğin başka bir yöne çevrilmesi halinde de başarılı olabilmektedir. Uyguladığı en ilginç bir teknik de kalın bir zarfın içinde saklı bir resmi 'görerek', bunu yine bir' fotoğraf filmi üzerine aktarmaktır, Bu olayda sanki durugörü yeteneğiyle PK olgusu birlikte kullanılmaktadır, Denver'li psikiyatrist Dr. Jule Eisenbud Serios üzerinde yoğun deneyler uygulamış ve "Ted Serios'un Dünyası" (The World of Ted Serios, Cape, 1968) adlı bir kaynak kitap yazmıştır.[5] 

Bu yetenek, insanın sınırlarını zorlayan ruhsal güçlerden biridir. İnsan beyni, yoğun konsantrasyonla çeşitli şiddetler imajlar ve fikirler yayınlayabilir. Bu konsantrasyonun film şeritleri üzerine odaklanarak, imajinasyon enerjisinin şerit üzerinde çeşitli fiziksel ve kimyasal değişimler yaratması mümkündür. [6][7]

Terim, Japon psikoloji enstitüsü eski başkanı Prof. Dr. Tomokichi Fukarai tarafından 1910’da ortaya atılmıştır. İnsan düşüncesinin, gümüş tozuna emdirilmiş duyarlı bir fotoğraf plakasını etkileyebildiğini keşfeden Fukarai, bu yolla elde ettiği biçim ya da oluşumlara “Düşünce Grafiği” ya da “Düşünce Fotoğrafı” anlamında “thoughtography” adını vermiştir. Kimi araştırmacılar, "düşünce fotoğrafı" terimi yerine, yine Fukarai’nin kullandığı “nen–graphy” terimini kullanır.

İmajinasyon yeteneğinin gerek kimyasal etkisini ve gerekse seyyal maddeye olan etkisini gösteren düşünce fotoğrafı, ruhsal fotoğraftan farklıdır. Parapsişik gerçekleri objektif olarak ortaya koyan ve insan iradesiyle oluşturulan bir fenomendir. Bu olayın arkasındaki mekanizma şudur: Bir insanın sinir merkezlerinden parmak uçlarına kadar uzanan sinirlerdeki sinirsel seyyaleler ruhun zihinsel imajlarını taşırlar ve kaba maddeler üzerinde tezahürlerini gösterirler. Aynı şekilde, evreni dolduran maddeler de imajları taşıyarak, imajinasyon ürünlerini objektif değerler halinde sonuçlandırırlar.

Bir süjenin kendiliğinden yahut telkinle meydana getirdiği imaj önce kozmik madde üzerine etki eder, kendini orada gerçekleştirir ve sonra bu kozmik madde bir maddi ortamda kendini gerçekleştirir. İmajın fotoğraf plağı üzerinde yaptığı etki, kozmik maddeyi, astral maddeyi kullanan ruhsal kuvvetten doğmaktadır.[8]

Kaynaklar:

[1] tr.wikipedia.org/wiki/Parapsikoloji
[2] Osman Ulusan, "Güvenlik Yönetiminde Metafizik" (yüksek lisans tezi), Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yönetim Organizasyon Bilim Dalı, İstanbul 2007. 
[3] Hans von Aiberg, "Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi", Hazırlayan: Metin Kılıç, Alem Yayıncılık, cilt:2.
[4] 1gn.net/Dusunce_Fotografcisi_Ted_Serios_ve_Pholtograpfy.html
[5] facebook.com/Hilmiplt/posts/481865981922039
[6] Efe Elmas, "Parapsikoloji ve Ruhsal Yetilerimiz", İndigo Dergisi, Eylül 2009.
[7] Dns Yayınları, "Gizemli Olaylar" (e-kitap)
[8] facebook.com/HTAskta/posts/575631852522557?stream_ref=5
[9] Gizli İlimler Kütüphanesi
Devamını Oku »

Yukarı Git