YAKIN TEMAS BİLGİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAKIN TEMAS BİLGİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2016 Pazartesi

GRİLER HAKKINDA - (TELEPATİK MESAJ)




“ GRİLER “ HAKKINDA , (TELEPATİK MESAJ..)

 Tarihin birçok katmerleri vardır. Sizler gezegeninizdeki genetik manipulasyon ile aşinasınız. Bazı müdaheleler başka gezegenler tarafından yapılmıştır, diğer bazı değişiklikler  ise değişen Dünya şartlarından dolayı meydana gelmiştir.

Gemişimize baktığımız vakit, sizi görmekteyiz. Kesişen zaman çizgileri vardır. Geçmişimizde, siz bizsiniz, evet, biz sizin geleceğinizdeniz. Böylelikle kendi zaman çizgilerimizde geri gittikçe, ruh-biz arasında kopukluk zamanı olmuştur, mutlka varlıklar olmaktan çıktık, ve daha alçak astral diyarlara iniyorduk.

 Bu diyarlar sizin dünyanızın  gezegen kirliliği olarak tecrübe edindiğinizin yansımasıdır. Kirlilik artıkça, bozukluk da artmaktadır. Yağmur ormanları yok olmuştur, atmosfer zamanla bir hayli toksikleşmiştir, Dünyanın  kendi doğal kaynakları tecavüze uğramıştır.

Radyasyon havayı bir nükleer Armageddon dan ( ölüm-kalım savaşı) doldurdu. Hatırlayınız, bu bizim zaman çizgimiz, sizlerin değil, sizin hala bir tercihiniz var. Bizim zaman çizgimizde, birçoğu 21ci yüzyılda yok oldu. Hayatta kalmayı başarabilenler yeraltına sürüldüler. Büyük  korku ve yoksulluk vardı. Buna karşılık, genlerimiz değişime uğradı, sizin  zaman çizginizdeki uğradığınız geçmiş genetik deneyimlerden daha fazla olmuştu. Bizim mevcut fiziğimiz olarak bildiğiniz, yeraltına mahkum edilmiş olmamızdandır. Gözlerimiz karanlıkta görebilmeyi öğrenmek için büyüdüler. Cildimiz yarı şeffaf, ve genlerimizde genel bir rahatsızlık vardır. Canlılığımız pek yoktur, ve kanımız anemiktir. Kalp merkezlerimiz atmosferdeki toksinlerden ve korkudan kapanmaya başladı. Bunlar oldukça, Dünyamız yoğunlaştı, ve bu yoğunluk kalplerimizin daha da kapanmasına sebep oldu. Yani seçim yapmamız gerekiyordu, ya aşağıya doğru yola devam edecekti ya da yardım isteyecektik.

Gezegenin Ruhsal Hiyerarşi ‘sine seslendik, ve onlar bize geri dönüp genetik çizgimizle bağlantı kurmaya ve bu zaman çizgisinin etkilerini geri çevirmeye  müsade ettiler. Sizlerle bağlantı kurmaya izinimiz vardı. İki odak noktası vardı. Birisi teknolojiyi paylaşmak, çünkü bizler teknolojide ileriyiz. Diğeri ise, şimdiki zamana geçmişimizden yeni genetik bilgiler getirmektir.  A.B.D. ‘nin gelecek nesillere yönelik, atom bombasını icat ettiğinden dolayı,karma sorumlukları vardır. Bunun için sizi tedavi edebilmek amacıyla ülkenizle anlaşmalar yapmaya geldik. Karşılığında teknolojiyi sunduk.


Bizler kötü amaçlı değiliz, sizleri kendi arzunuz dışında kaçırmak veya sürülerinizi kesecek değiliz. Çoğu insanlarınız canlılarda, maymunlarda, farelerde ve diğer hayvanlarda deney konusunda vicdan azabı çekmemektedirler. Kendi davranışlarınız için sorumluluk aldığınız taktirde, bizleri kötüye boyamak arzusunun  kendi korkularınızdan kaynaklandığını gördüğünüz zaman, gezegeninizde çok şey değişecektir. İstediğimiz şey Ruh anlaşmalarının tanınmasıdır. Sadece bize destek olmayı amaçlayan ruhlar gemilerimizde bizimle hareket edebilmek  için davet edilmişlerdir.neden biliyormusunuz? Çünkü siz bizsiniz paralel bir zaman çizgisinde, ve bu ortak anlaşmadır. Bunu unuttunuz mu?

Bizi algıladığınız zaman, şeklimizden, ve ruh ile kopukluğumuz dolayı size korkutucu geliyoruz ve siz, sizin gibi olmayandan korkuyorsunuz. Bunu biz biliyoruz çünkü bizde bu korkuları uzun süre yaşadık. Dünyanızdaki ırkçı ihtilafa bir bakın. Sizler kendiniz gibi olmayandan korkmayı öğretiliyorsunuz.Sizlerle olan anlaşmalarımız ruhsal seviyelerdedir. Bizim yaşama gereksinimimize dayalıdır ve sizin bize karmik sorumluluğunuz vardır. Eğer sizlerde nesil tükenişi ile karşı karşıya kalsaydınız, sizde bunu yapmazmıydınız?

Bizim kitlesel  bilincimiz tektir; biz siz iz, siz biz siniz. Bizim zaman çizgimizde, dünyamız ruhsal enerjiden kesilmiştir, ve bu yüzden yükselme işlevini (miraç) yerine getiremiyoruz. Bu işlevi ruhlarımızda arzuluyoruz. Genetik olarak bunun gerçekleşebilmesinin tek yolu sizin dünyanızla birlikte hareket etmekle sağlayabiliriz.

Philadelphia Deneyinde sizin zaman çizginize girebildik. Evet burada biraz daha karanlık unsurlar vardır. Fakat bu bizim acendamızda yoktu. Bu sizin hükümetinizin acendasında idi. Bizim acendamızda, sadece geçmişimizle bazı temaslar kurup, zaman çizgilerimizin birleştirip bizimde yükselebilmemizi gerçekleştirebilme şansını yakalamak vardı.  Bununla ilgili olan kontrol dinamikleri zaten gezegeninizde hali hazırda vardı. Philadelphia Deneyi bizim sizin zaman çizginizle birleştiğimiz zamandır, ve o zamandan beri sizin dünyanıza geri dönüş yolumuz vardır.

Sizden istediğimiz, bunun tanınmasını, bizden korkmanızı değil bilakis bizi sevmenizdir. Bunun sizin için anlamı, sizin, size kendi gölgenizi hatırlatan birisine sarılabilmenizdir. Bunun bizim için anlamı ise ışığa doğru bir yol olmasıdır. Bizim karışık genlerimizden doğan melezler iki dünyanın en iyi yönlerini taşıyan varlıklardır. Dünyanızda doğan çivit (zenci)çocuklar bu melezlerdendirler, ortak genetik çizgilerimizin en iyisi, ve size hediyemizdir. Gezegenimizdeki uzun süredir irtibatsızlık sisteminin olmayışından telepatik ve global zihniyetli olduk. Bu gelişmiş pisişik (medyum) farkındalık Çivit (zenci) çocuklar aracılığı ile olmaktadır. Bildiğiniz gibi, genetik materyali geçtiğinizde daha yüksek potansiyel elde edilmektedir.

Zaman çizgilerimizin birleşeceği bir zaman vardır. Çok  sürmeyecektir. Dünyalarımızın birleşip 5ci boyuta beraber geçmesi ihtimali vardır. Bu sizin karmik rüşvetinizin  bir kısmıdır. Siz nasıl bize borçlu idiseniz, bizde şimdi  size borçluyuz. Şefkatin büyümesi ile daha büyük bir galaktik evrime girmekteyiz. Dünyalarımız üzerindeki peçeler kalktıkça, daha çok peçesiz çocuk giriş yapacaktır. Karanlığına tamamen sarılabildiğiniz vakit karanlık astral diyarlara gerek kalmayacaktır ve zaman çizgilerimiz o zaman bir üst boyuta tamamen birlikte geçecektir. Dünyalarımız ayrılmıştır, ve şimdi birleşmeye doğru gitmekteyiz.

Dünyalarımızın ayrılmasına bir neden daha vardı. Eğer zaman çizgilerimiz ayrılmasaydı, sizin de dünyanızda nükleer Armageddon gerçekleşecekti.Şimdi ise yükselmek için biraraya gelmekteyiz.  İlahi planın bir bölümü idi, Dünya için pek ümit kalmadığı bir zamanda.

Bu denli kötülüğün, manipülasyon ve kontrol varken ancak yüce bir ruh sevebilir. Sevgi bir maksatdır, görünüm ne olursa olsun birliktelik noktasını tutacaksınız. Bu hepimiz için gelen bir derstir.  Tercih yapmak durumda kaldığımız zaman olmuştur, ya kendimizi tamamen yok edecektik ya da kendi karanlığımızın kalbine girip ona sarılacaktık, ve yardım isteyecektik. Böylece Ruhsal Hiyerarşi ile anlaşma yaptık, biraraya gelme ve bütünlüğe gidebilmek için sizi tarif ediyoruz. Bunu anlamanız önemli, bizi düşman olarak görmeyiniz.

Gelecekte birleşen zaman çizgileri görmekteyiz. Varlığımız hükümetleriniz tarafından onaylancaktır, ve bundan böyle 5 ci boyuta birleşerek beraber gireceğiz. Sağlıklı bir gezegen görmekteyiz, yükselen bir gezegen, güçlü galaktik tohumlaşma için hazırlık yapmakta olan bir gezegen. Biz global zihniyetliyiz, telepatikiz, uzak vizyonumuz (uzağı görebiliriz)  vardır. Burada Dünyanın başka zaman çizgilerinden, ve başka gezegenlerden  olanlar vardır

Size, bugün bize öne çıkarıp konuşma fırsatı vermenizden dolayı teşekkür ederiz.
Devamını Oku »

YAKIN TEMAS – BILLY MEIER – İSVİÇRE




YAKIN TEMAS – BILLY MEIER –İSVİÇRE

Meier ve karısı, bu önemli temas olayını uzun yıllar araştıran ABD Hava Kuvvetlerinden Em. Yarbay Wendelle Stevens ve ekibiyle

3 Şubat 1937’de İsviçre’de doğan “Billy” Eduard Meier, yaklaşık 65 yıldır Pleiades takım yıldızından gelen dünya dışı varlıklarla fiziksel ve telepatik olarak temas içinde bulunmaktadır. Erra gezegeninden gelen Pleiadeslilere sözcülük yapan Billy Meier, bize onların büyüleyici ve ezoterik öğretilerini ve bilgeliklerini iletmekte ve üstlendikleri insanoğluna rehberlik etme görevinde onlara yardımcı olmaktadır.



Meier’in çektiği binlerce fotograflardan bazıları

Billy’nin dünya dışı varlıklarla olan teması henüz 5 yaşındayken başlamıştır. Pleiades’ten gelen dünya dışı varlık Sfath, öğretileriyle Billy’i hayatının misyonuna hazırlamış, Billy’nin temasa geçtiği ikinci varlık olan Asket ise 11 yıl boyunca onu eğitmeye ve ona dünyevi ve dünya dışı inançlar ve kültürler hakkında bilgi vermeye devam etmiştir.


28 Ocak 1975 günü, Billy ve Pleiadesli dişi varlık Semjase arasında, 100’den fazla teması kapsayacak bir iletişim başlamıştır. Semjase’yle aynı uzay gemisinde bulunan Ptaah ve Quetzal adlı iki uzay adamı da bu temasların bazılarında onlara eşlik etmişlerdir. Bunlardan Billy’nin merhametli bir bilgeliği olan yaşlıca bir adam olarak tanımladığı Ptaah genellikle anagemide bulunmaktaydı; Quetzal ise üs komutanıydı.


Uzay gemisi ve içindekilerle Billy düzenli aralıklarla buluşmaya başlamışlardı. Pleiadesliler, Billy’yle özel konuşmalar ve telepati yoluyla temasa geçmekteydiler. Pleiadesliler ve daha ileri varlık formları tarafından iletilen ve dünya tarihi, insanlık, bilim ve ruhsal konular hakkında ilginç bilgiler veren temas konuşmaları satırı satırına kayda geçirilmiştir. Bunlardan bazıları Pleiadeslilerin isteği üzerine bizzat Meier tarafından yazılmıştır. Meier, 1989 yılından bu yana Semjase’nin babası Ptaah’la yılda yaklaşık dört kez temasa geçmektedir. Pleiadeslilerle olan temaslarının toplam sayısı 50’yi aşmaktadır.



Meier, Pleiades gemisinin indiği yerde bıraktığı izlerle

Meier, uzaylıların anavatanları olan Erra gezegeninin Dünya’ya çok benzediğini ve onun daha temiz ve saf bir kopyası olduğunu söylemektedir. Pleiadesliler yükselişe giden yolu çok önceden seçmişler; gelişimleri süresince pek çok iniş çıkışlar yaşamışlar ve çeşitli dönemeçlerden geçmişlerdir. Muhteşem bir uygarlığın çöküşüne şahit olan Pleiadesliler arasından kurtulmak amacıyla birleşen bir grup, Erra gezegenine yerleşmiş ve uyumlu bir toplum olarak büyümeyi ve gelişmeyi başarmıştır.

İsviçre Hava Kuvvetlerinden bir Mirage Jeti, Meier’le iletişim kuran bir Pleiades UFO’sunu takip etmeye çalışıyor…

(Meier’in temasları askeri yetkililercede bilindiğinden evinin etrafındaki hava sahası sürekli askeri jetlerle kontrol ediliyor..Hatta Meier olayını araştırmak için birçok defa bölgeye giden Başkanımız Haktan Akdoğan, bir defasında bu jetlerin Meier’in evinin üzerinde keşif uçuşu yaptığına tanık olmuş..)

Billy Meier’ın deneyimleri kayda geçen en uzun belgelenmiş temas hikayesini oluşturmaktadır. 1978 baharında, Meier uzaylılarla toplam 105 kez yüzyüze görüşmüştür. Bu temaslar, çok sayıda dikkat çekici ve benzersiz kanıtın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bazı temaslar sırasında, Semjase, Billy’nin tabak biçimindeki uzay aracını uçuş manevraları yaparken fotoğraflamasına izin vermiştir. Billy, ışık gemisi adı verilen bu uzay aracının 2.000’den fazla fotoğrafını çekmiştir. Meier bu uzay araçlarını filme de almış, ayrıca başka güneş sistemlerinden geldiğini söylediği kristaller ve metal örnekleri sunmuştur. Bu metal örnekleri IBM ve bazı NASA yetkilileri tarafından da incelenmiş ve dünyada bulunmayan bazı garip elementler içerdiği tespit edilmiştir.


Pleiadeslilerin uzay aracı sadece Meier tarafından değil, sayısız kişi tarafından gözlemlenmiş; tanıklar iddia edilen olayların gerçek olduğunu görerek büyük hayrete düşmüşlerdir. Bu gözleri açan deneyimler, uzaylılarla olan temaslarından bahsettiği için deliliğinden şüphe edilen İsviçreli çiftçiye gereken desteğin verilmesini sağlamıştır. Tanıklar sadece Billy’nin teması yoluyla oluşmuş olabilecek açıklanamayan olaylar gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını söylemektedirler. Bu tanıklar arasında sadece Billy’nin arkadaşları ya da yardımcıları değil, aynı zamanda tamamen konuyla ilgisiz, farklı bir çok insan bulunmaktadır. Örneğin, 1975’te uzaylılarla Billy’nin buluşma yeri olan Bachtel Dağı yakınlarında düzenlenen bir müzik festivalini izleyen seyirciler gece ışık gemisinin gösterilerine şahit olmuşlardır.


İşte Billy Meier’e verilen ve analizi yapılan metal parçalarından biri

Billy Meier olayı UFO tarihinde benzersiz olarak kabul edilmektedir. Tanıkların ifadeleri ve çeşitli yazılı ve görsel materyallerle belgelenmiş ve zenginleştirilmiş bir başka temas olayı bulunmamaktadır. Billy ve Pleiadesliler arasında geçen konuşmalar ve öğretiler insanlığa çok değerli dersler vermeye devam etmektedir:

“Bizim için zaman şimdiki andır.” Ptaah

“Zaman, uzaklık, uzunluk, renk…bunların hepsi kişinin perspektifine göre değişen şeylerdir. Örneğin biz, dağların yüksekliğini deniz seviyesinden değil, Erra’nın merkezinden olan uzaklığını bularak ölçeriz. Eğer bu dünyada yapılsaydı, en yüksek sıradağların Güney Amerika’daki Ant Dağları olduğu ortaya çıkacaktı.”

“Sevgi, bir kişinin ebedi gücü yayabileceği bir araçtır; sevgi ölümü mağlup eder ve ışık yayar; sevgi bilgeliği, barışı ve aklımızın alamayacağı diğer her şeyi somutlaştırır.”

“Dünya insanını gelişimini sınırlayan tek şey yine Dünya insanının kendisidir.”

“Bilgelik, ruhunun varlığını farkeden ve onunla birlikte Yaratılış kurallarına göre çalışan bir insanın işaretidir. Bilgelik ve ruh, güneş ve güneş ışığı gibi tek bir vücutta hareket eden iki faktördür…her ikisi de sıcaklık ve ışık verir.”


Semjase

‘Temasçı’ olarak ünlenen Eduard ‘Billy’ Meier , çocukluk yıllarından beri Pleiades’den gelen varlıklarla temas halinde olduğunu iddia ediyor . Ve bu iddiasını destekleyen bir çok kanıtı da var. Meier , 1975-76 yılları arasında NASA ve Amerikan Hava Kuvvetleri’nden uzmanlar tarafından incelenip gerçekliği onaylanmış binin üzerinde renkli ve mükemmel görüntü kalitesinde UFO fotoğrafı çekti. UFO’ların çıkardığı vızıltıya benzer sesleri kaydetti ve Holywood ses mühendislerinin benzer efektleri oluşturmak için gelişmiş bir kayıt stüdyosunun gerektiğini söyledikleri ses efektleri ortaya çıkardı. IBM’in uzman kimyagerleri tarafından üretilmesinin ancak dünyada henüz keşfedilmemiş bir ‘soğuk füzyon’ işlemi sonucu mümkün olabileceği açıklanan metal parçalarını beraberinde getirdi. Ayrıca temasları sırasında yanında bulunan ve parlak uçan cisimlerin gelip gidişine şahit olan 40’ın üzerinde görgü tanığı var.


Meier , artık tüm ilgisini bu işe yönlendirmişti. Gece gündüz çalışarak , dünya-dışı varlıkların mesajlarını ve temasları sırasındaki konuşmaları tek sağlam koluyla yazıya geçirdi. Geceler boyunca temasları için hazırda bekliyor , sabahın erken saatlerinde tamamen tükenmiş ve çalışamayacak halde eve dönüyordu ; sonunda kendisini destekleyen insanlardan gelen teklif üzerinde kırsal bölgede , ‘Semjase-Gümüş-Yıldız-Merkezi’ adını verdikleri bir komüne yerleşti.

Billy Meier’in oğlu Methusalem Meier ile röportaj

Babanın UFO temasları hakkında ne düşünüyorsun? Bu konuda hiç şüpheye düştün mü ?

Babamın temasları konusunda hiç bir zaman şüpheye düşmedim. Tüm deneyimlerinin gerçek olduğuna her zamanki kadar inanıyorum , sonuçta bu konuda benim şahsi deneyimlerim de var . Her şeyden önce daha ben küçük bir çocukken bile annem ve bazen erkek ve kız kardeşlerimle birlikte gözlemlerde bulunduk. Bu gözlemler hiç bir zaman aklımdan çıkmadı çünkü çok etkileyici anlardı. Babamın gözlemleri artık bana çok doğal geliyor ve bu konuda ona olan inancım tam.

Hiç UFO gördün mü ? ve babanın iletişim kurduğu dünya-dışı varlıklarla ilgili sıra dışı durumlarla hiç karşılaşın mı ?

Daha önce de belirttiğim gibi daha küçük bir çocukken bile gözlemlerim olmuştu. Bu gözlemlerden bazıları çok net bir şekilde aklımda . Bilerek bazı hatıraları unutmamam için hafızama kazıdıkların düşünüyorum. Ayrıca pek çok sıra dışı olay yaşadığımı söyleyebilirim.

Hatırlayabildiğim en erken deneyimim 1976 Haziran ayındaki gözlemimdi. Yanımda annem ve kardeşlerim Hans Schutzbach ve Amata Stetter ile birlikte Hinwil’de kırsal bir alandaydık. Sıcak , güneşli bir gündü ve Hans gökyüzünde uzaklaşmakta olan büyük , gümüş rengi bir uçan daire gördüğünde heyecanlanıp ortalıkta koşuşturmaya başlamıştı. Hemen bir fotoğraf çekti fakat o sırada araç oldukça uzaklaşmıştı. Uzun bir süre uçan dairenin uzaklaşmasını seyrettik.

1980 yazında Sadelegg’de Samjase’nin ‘ışık gemisinin çıkardığı sesleri kaydetme olanağı bulduğumuz sırada bende oradaydım. Sesler başladığında annemin yanında duruyordum. O kadar çok ses çıkıyordu ki 4 kilometre uzağımızda yaşayan komşularımız neler olduğunu görmek üzere gelmişlerdi. Kayıt cihazı annemdeydi ve oldukça başarılı bir kayıt yaptı.

Bir yıl sonra ağustos ayının başlarında yanımızda başka tanıklarla birlikte Bühl’ün Töss Vadisinde bir gece gözlemi sırasında sıra halinde ufukta ilerleyen 6 ışıklı cisim gördük. Uçuş manevralarının sıra dışı olması nedeniyle bunların sıradan uçaklar olamayacakları açıktı. Işıklı cisimlerin gösterisi yarım saatten fazla sürdü ve hepimiz onlara şahit olduk. Daha sonra cisimlerden bazıları karanlığa karışıp giderken bazıları da birden bire ortadan kayboldular.

Daha sonra , 1982 yılının Eylül ayında ben henüz 9 yaşındayken küçük bir köprünün inşaatı sırasında babamın yanındaydım. İşimiz bitip taze çimentonun çevreden zarar görmemesi için malzeme getirmek üzere oradan ayrıldığımız sırada birden bire yanımızda bulunan Silvano kulübenin köşesinden koşarak gelip babamı çağırdı ve birinin az önce döktüğümüz çimentonun üzerinde bir ayak izi bıraktığını söyledi. Hemen koşarak oraya gittik ve çimentonun üzerinde 42 santimetre uzunluğunda bir ayak izi gördük.



Billy Meier ile röportaj

Dünya-dışı kaynaklı varlıklarla temasların ne zaman başladı ?

Bu varlıklarla temaslarım 1940’lı yıllarda ben henüz genç bir delikanlı iken başladı. İlk iletişim kurduğum kişi,yaşadığım köyün İsveç-Alman aksanıyla konuşan Sfath adındaki yaşlı bir adamdı.

Her şey güzel , güneşli bir yaz sabahı babamla birlikte evimizin yanındaki bir ceviz ağacının yanında durduğumuz sırada başladı. Birden bire içimde gözlerimi Eshenmoser Dağına doğru çevirmek için karşı koyamadığım bir istek duydum ve dönüp baktığımda gökyüzünde kilisenin çan kulesine doğru ilerleyen gümüş rengi bir parıltı fark ettim.

Henüz bir saniye bile geçmemişti ki gümüş rengi ışık tam üzerimizden geçip 5 kilometre ilerideki ağaçların üzerinde gözden kayboldu . cismin büyük , daire şeklinde metalik bir disk olduğunu gördüm. Babama gördüğümüz şeyin ne olabileceğini sorduğumda muhtemelen Hitler’in gizli silahlarından biri olabileceğini söyledi. Bir şekilde babamın açıklaması bana inandırıcı gelmedi ve o günden sonra sıkça gökyüzünü gözlemeye başladım. Geceleri gökyüzünde hızla ilerleyen yıldızlar görüyordum ve bunlar kesinlikle uçak değillerdi.

“ Dünya çapında bir UFO tartışması yaratmak görevi bana verilmişti.”

Bir gün içimden gelen bir ses , benimle konuşmaya başladı. Bir gün , içimdeki ses bana Höragen Ormanındaki Langenzinggen’e gelmemi ve armut biçiminde uçan bir aracın beni ziyaret edeceğini , olacakları beklememi söyledi. Ses’in söylediğini yaptım ve bahsettiği yere gittim. Oraya varışımdan kısa bir süre sonra gümüş rengi armut şeklinde uçan bir araç alçalarak yanıma indi. Gemiden yaşlı bir adam inerek dostça bir tonda bana seslendi. Adının Sfath olduğunu ve uzak bir gezegenden geldiğini , benimle tartışmak ve bana öğretmek istediği bir çok şey olduğunu söyledi. Bu benim Dünya-dışı insansı bir varlıkla ilk karşılaşmam oldu ve yıllar boyunca Sfath’dan başkalarıyla da karşılaştım. Temaslarım 1952 yılında sonra erdi ve 1964 yılında Asket adında dünya-dışı bir kadınla yeniden başladı. Sfath , ziyaretleri sırasında geldiği yerin Pleiades/Plejares olduğunu belirtmişti. Asket ise bizim galaksimizin ikizi olan DAL galaksisinden geliyordu. 1974 yılında , bizim aşina olduğumuz Pleiades takım yıldızından farklı olan Pleiades sistemindeki Erra’dan gelen geç bir kadınla temasıma kadar başka temas yaşamadım. Bu yeni temasçının adı Semjase idi ve onunla temaslarım 19802lerin başlarına kadar sürdü. Ayrıca samjase’nin kız kardeşi Pleja ve babaları ve Quetzal Kumandanı olan Ptaah tarafından da ziyaret edildim. Temaslarım sırasında yanımda Talida ve Menara adlarında iki genç kadın ve başkaları da oldu.

Benimle olan temasları resmi olarak 3 Şubat 1995’deki son ziyaretleri ile son buldu. Fakat bu temasların sona erdiği anlamına gelmiyordu; sadece Pleiades/Plejaran’ların Dünya2daki görevleri resmi olarak tamamlanmıştı. Özel ve resmi olmayan temaslar kesintisiz devam ediyor ve bu temaslar hayatımın sonuna kadar devam edecek.

Dünya-dışı varlıklar nereden geliyorlar ve neden bizi ziyaret ediyorlar ?

Benimle temas kuran varlıklar Pleiades/Plejares Takım Yıldızından geliyorlar. Fakat daha önce de belirttiğim gibi onların geldikleri yer , bizim kendi uzay-zaman düzlemimizden gözlemlediğimiz , Dünyamıza 420 ışık yılı uzaklıktaki Pleiades Takım yıldızıyla aynı yer değil. Şu anda Pleiades/Plejares Takım yıldızları sadece 62 milyon yıl yaşında , sıcak mavi güneşler ve ister tamamen spiritüel ister materyal yaşam formları olsun her hangi bir canlı türünün yaşamasına uygun değiller.

Pleiades/Plejaran’lılar Dünyamızı ziyaret ediyorlar çünkü orijinali Lyra-Vega sitemlerinden Dünyaya gelmiş olan bir grupla doğrudan akrabalar. Ayrıca başka bir uzay-zaman düzleminde bizim bildiğimizden farklı bir Lyra-Vega takım yıldızı da bulunuyor.


Dünyada bulundukları zamanlarda Lyrian ve Vega’lı varlıklar dünya halkları arasında büyük bir karışıklığa sebep oldular ve bunun sonucunda dünya insanları spiritüel öğretilerini ve yaratılış ile olan uyumlarını yitirdiler. Bu dönemlerde işin içine başa faktörler de girdi fakat bunların Lyrian ve Vega’lı varlıklarla doğrudan bir bağlantıları yoktu. Aksine son yaşanan olaylara insanlar üzerinde genetik değişimler gerçekleştiren uzaylı varlıklar yol açtılar. Değişim geçiren bu insanlar daha sonra Dünyaya getirildiler ve Dünyada yaşayan normal insanların arasına karıştılar. Böylece tüm insanlar genetik olarak bir değişim yaşadılar. Verdikleri hasarı ve zararlı etkileri düzeltmek ve telafi etmek isteyen Pleiades’li ve Plejaran’lı varlıklar olayın sorumluluğunu üstlenerek dünya insanına, büyük önem taşıyan öğretileri ve şu anki insanlığın gerçek geçmişi gibi bilgileri insanlara ulaştırarak kendi ataları ve diğer varlıkların yol sebep olduğu kaybımızı telafi etmeye çalışıyorlar.

Temaslarınız sırasında neler yaşandığını bize tasvir edebilir misiniz ?

Temaslarımın yeni başladığı yıllarda sık sık motobisikletimle millerce dolanıp çok uzak mesafelerdeki bir yerle kuracağım telepatik bağlantı için yönlendirilmeyi beklerdim. Ya da ormanda boş bir bölgeye gidip yerde yada iniş yapmak üzere olan ışık gemisinde beni bekleyen bir varlıkla buluşurdum .Temaslarımı geceleri olduğu gibi gündüzleri de yaşadığım için bazen bölgede dolaşan insanlar yüzünden temas kurulana kadar saatlerce beklemek zorunda kalırdım.

Bir süre sonra buluşma yerimize yanımda başka insanları da getirmeme izin verdiler fakat getirdiğim insanların en azından 500 metre gibi bir uzaklıkta durmaları gerekiyordu. Gene de yanımda gelenler ışık gemilerinin iniş ve kalkışlarını görebiliyorlardı.

Daha sonraları Semjase-Silver-Star-Center’a taşındığımızda nadiren temaslarımı kurmak üzere ormana çağrıldım. Bunun yerine direkt olarak bir ışık gemisine ışınlanıyordum ki bu da bir grup insanın arasında dururken birden bire yok olmam anlamına geliyor. Bir çok insan böyle bir duruma şahit oldu ve bir çoğu ışık gemilerini ve uzaylı varlıklarının bizzat kendilerini gördüler.

1982 yılında sağlığıma ciddi hasarlar veren bir yıkım yaşadım. Sağlığıma tekrar kavuşmam uzun zaman aldı ve benden çok şey götürdü. Bu yüzden ölüme yaşamdan daha yakın olduğum 1982-1989 yılları arasında Pleiades-Plejaran’lılar ofisime yada dışarıda yalnız olduğum zamanlarda bulunduğum yere direkt olarak kendilerini ışınlayarak temaslarını sürdürdüler.

Pleiades-Plejaran’lıların uzayda yolculuk ederek yaşadıkları yerden Dünyamıza gelmeleri ne kadar zamanlarını alıyor? Ve 500 ışık yılı gibi astronomik bir mesafeyi kısa sürelerde aşmayı nasıl başarıyorlar?

Önceki temasları sırasında bizim göremediğimiz Pleiades uzay-zaman boyutundan yer değiştirerek gezegenlerinden Dünyaya gelmeleri 7 saat sürüyordu. Daha sonraları teknolojilerini geliştirerek bu süreyi 7 dakikaya indirdiler. Bu gün en son ulaşım teknolojilerini kullanarak hiç bir zaman kaybı yaşamadan evrende istedikleri noktaya anında ulaşabiliyorlar.

Temaslarımızın ilk yıllarında dünya-dışı varlıklar itici güç sistemlerinde ışın , devinim ve anti-madde teknolojilerini kullanıyorlardı .Bu sistemler sayesinde ışık hızının katlarına çıkarak inanılmaz mesafeleri kısa sürede aşabiliyorlardı. Bu teknolojileri geliştirmeleri sonucu yeni itici güç sistemlerini verici olarak geliştirdiler. Bu vericiler pleiades-Plejaran’lılar tarafından sanal olarak varacakları son noktaya programlanarak yolcuların hedeflerine her hangi bir zaman kaybı olmadan ulaşmalarını sağlıyorlar.

Dünya-dışı varlıklar neden kendilerini mesela Cenevre’deki Birleşmiş Milletler Sarayı , New York B.M Karargahı yada Beyaz Saray’ın bahçesi gibi merkezi yerlerde halkın önünde göstermiyorlar ?

Bunun çeşitli sebepleri var . Fakat en önemli sebepleri Pleiades/Plejaran’lıların belli kurallar dahilinde hareket etmeleri . Buna göre kendilerini dünyalılara göstermiyor , henüz uzay yolculuğunu keşfetmemiş ve henüz kendi aralarında barışı sağlayıp uyum içerisinde yaşamayı öğrenememiş bir gezegenin toplumunun olaylarına her hangi bir şekilde karışmıyorlar. Bu sebeplerden dolayı kendilerini açık bir şekilde tüm dünyanın önünde göstermeleri mümkün değil.

Nasıl oluyor da uzaylı varlıkların ışın gemilerini ve manevralarını gösteren bu kadar net ve açık fotoğraflar , görüntüler çekebiliyorsunuz ?

Uzaylılar , bizim UFO olarak tanımladığımız uçan cisimlerinin en düzgün ve belirgin fotoğraf ve videolarını çekme işi için beni görevlendirdiler .. Ortaya çıkardığım materyaller , dünyanın her yerinden UFO’lar konusunu tartışan insanlara dünya-dışı zeki yaşamın varlığı hakkında bir mesaj niteliği taşıyorlar .Ayrıca bu kanıtların bir işlevi de hükümet ajanlarının ve askeri yetkililerin ellerindeki UFO’larla ilgili, UFO kazalarını ve içlerinden çıkarılan varlıkları da kapsayan bilgileri sır olarak saklamaya son verip bu bilgiyi tüm halklarla paylaşımına açmaya zorlamak . Pleiades/Plejaran’lılar, elimdeki materyallerin fotoğrafların ve diğer kanıtların tüm dünyaya yayılarak en sonunda karşıt görüşteki insanların engelleyemeyeceği şekilde tüm insanlara ulaşacağından eminler.

Elinizde kanıt olarak gösterebileceğiniz başka ne tür materyaller var ?

Pleiades/Plejaran’lılar bana oluşumunun çeşitli aşamalarından seçilmiş çeşitli metal parçaları verdiler ve bunlar daha sonra Amerika’da analiz edildi. Örnekleri inceleyen metalürji uzmanı, bu parçaların henüz keşfedilmemiş bir soğuk füzyon işlemi sonucunda oluştuklarına ve taklitlerinin yapılmasının imkansız olduğuna karar verdi. Bu tür bir teknolojiye ulaşmamız önümüzdeki 150 yıl boyunca bile mümkün olmayabilir. Daha sonraları bana bazı kristaller , sentetik materyaller ve bakır, nikel , gümüş ve kardeş evrenimiz olan DAL evreninden gelen saf gümüş madenlerinden yapılmış alaşımlar verdiler. Ayrıca elimde ışın gemilerinin çıkardığı seslerden oluşan ve bu gün bilimsel laboratuarlarda düzinelerce syntisazer kullanarak bile taklit edilmesi mümkün olmayan ses kayıtları var. Bunların dışında bir gün bir lazer tabancasını kullanmama ve fotoğrafını çekmeme izin verdiler ve ateş ederek kurumuş bir elma ağacında bir delik açtım. Neredeyse ölü durumda olan elma ağacı mucizevi bir şekilde çiçek açtı ve kısa bir süre içinde yıllardır meyve vermeyi kesmiş olmasına rağmen tekrar meyve vermeye başladı.

Ayrıca sık sık bana eşlik ederek temas alanlarına gelmelerine izin verilen insanların şahitliğini de önemli bir kanıt olarak kabul etmeliyiz. Onlarda ışık gemilerini gördüler ve hatta fotoğraflarını çekip video görüntülerini kaydettiler.

Dünya-dışı varlıkların bana dünyada yaşanacak olan bazı önemli politik , askeri ve toplumsal gelişmeleri önceden bildirdiklerini de göz ardı etmemeliyiz. İnsanı korkutacak kadar kesin bir şekilde bana bildirdikleri doğal felaketler ve bu tür kehanetleri doğru çıktı ve tüm bunlar hakkında tuttuğum kayıtlar tüm dünyada yayınlandı.

Bunca kanıta rağmen hala küçük maketlerin fotoğraflarını çekmekle , üst üste kareler çekerek yanıltıcı görüntüler yaratmakla ve hatta televizyondaki görüntülerin fotoğraflarını çekmekle suçlanıyorsunuz. Bu iddialar hakkında neler söyleyeceksiniz ?

Bu iddialar saçmalıktan başka bir şey değil. Ortada ışın gemilerini ve hatta uzaylı varlıkları görmüş , fotoğraflarını çekmiş bir çok tanık var. Bu insanlar, birlikte temasın kurulacağı bölgeye giderken herhangi bir maket hazırlamadığıma yada yanımda öyle bir şey getirmediğime şahitlik edebilirler. Ayrıca karım her zaman yanımda olduğu için böyle bir şeyi gizlice gerçekleştirmem mümkün değil. Ayrıca bu kadar kanıt varken kendimi savunmak zorunda değilim. Sadece bana çamur atmaya çalışan insanların kıskançlıklarına gülüyorum.

Kendinizi bu tür saldırılara karşı nasıl savunuyorsunuz ?

Temaslarımın doğruluğu ortada ve kendimi savunmak için başka bir şeye ihtiyaç duymuyorum.

Oldukça münzevi bir hayat sürüyorsunuz . Bunun nedeni nedir ?

Sık sık aksi iddia edilse de ve bu güne kadar 15 kez çeşitli suikast girişimlerinde bulunanlar olsa da yaşamımı her hangi bir suikast korkusu duymadan geçiriyorum. Kapalı bir hayat yaşamamın çeşitli sebepleri var. İlk olarak ben bir guru yada bir tarikatın lideri değilim. Bu nedenle de toplumun önüne çıkıp öyle olmadığım halde kendimi bir azizmiş gibi göstererek etrafımda bir hayran kitlesi oluşturmak istemiyorum. Ayrıca insanların kafalarında beni özel bir yere koyarak bana hayranlıkla bakmalarını istemiyorum. Ben özel biri değilim ve hayatımın gıpta edilecek bir yanı yok. İnsanların , hayvanat bahçesinde sergilenen bir hayvanmışım gibi beni görmeye gelmelerini istemiyorum.

Dahası , prensip olarak artık benimle röportaj yapmak isteyen gazetecilerle görüşmüyorum. Çünkü sadece sansasyonel bir şeyler bulmaya uğraşıyorlar ve ellerinden geldiğince gerçekleri çarpıtarak yalan haberler yazıyorlar.

Fakat gene de karşıtlarınız FIGU adındaki organizasyonu kurduğunuz için sizin bir guru yada tarikat lideri olduğunuzu iddia ediyorlar. Nedir FIGU?

Açılımı “ Özgür Spiritüel ve Nadir Bilimler ve Ufoloji Araştırmaları Topluluğu “ olan FIGU’nun kuruluş amacı yaratılış ve doğa kanunları ile ilgili bilgileri dünya çapında yaymak ve insanları sevgi , uyum ve insanlık duyguları ile hareket ettikleri , bir amacı olan bir hayat yaşamaya teşvik etmek.

Yaradılış-Doğa gerçekleri ile ilgili çalışmalarımız çok geniş alanlarda sürüyor ve bunların arasında nüfus artışına , işkence ve idam cezasına , kadınlara karşı uygulanan şiddete ve çocuk tacizlerine karşı yürüttüğümüz kampanyalar bulunuyor. Doğanın ve hayvanların korunması için çaba gösteriyoruz ve yardım için çağrıldığımızda yardıma giderek yiyecek , giysi , ilaç , barınak , malzeme gibi konularda destek sağlıyoruz.

FIGU’nun icraatları arasında günlük hayatta ortaya çıkabilen durumlarla ilgili danışmanlık yapmak da bulunuyor. Bu tür bir danışmanlık elbette ki ücretsiz olarak veriliyor. FIGU , yasalara uygun şekilde kurulmuş , kar amacı gütmeyen bir topluluktur.

Yazılı materyaller ve kitaplar yayınlamak da FIGU’nun faaliyetlerinden biri. Bu kitaplar maliyet fiyatına satıyoruz ve bir çok broşürü de ücretsiz olarak dağıtıyoruz.

FIGU’nun bir tarikat olduğu iddialarına karşı kendinizi nasıl savunuyorsunuz ?

Biz kesinlikle bir tarikat değiliz. Dini bir organizasyon olmadığımız gibi politik , militarist yada totaliter fikirler üzerine kurulmuş bir sivil örgüt de değiliz. Hiç bir FIGU üyesi kendi içerisinde keşfedip doğru olduğuna inanmadığı bir düşünceye inanması için zorlanmamış , bu konuda baskı görmemiştir. FIGU organizasyonunun bir guru’su , yol göstericisi yada diğer üyelerin üzerinde değeri bulunan bir lideri yoktur. Bir sivil toplum örgütüyüz ve işlerin görülmesi için bir başkana ihtiyacımız var ; bu da benim . Fakat ben bir dini lider değilim. Diğer grup üyelerinden bir farkım yok . Hepimiz aynı haklara ve yükümlülüklere sahibiz.

Tanıklarla röportaj :

Billy ile bahçede gece yürüyüşü yaparken bir çok kez Billy gökyüzünü işaret ederek ışık gemilerini gösterdi ve bu tür gece gözlemleri yaşadım. 1987 yılının Ağustos ayında geçe yarısı batı yönünden 3 gemi geldi . Meier’in çiftliğinin üzerinden geçip bir süre havada kaldılar ve bir kaç dakika boyunca ileri geri hareketler sergilediler , sonrada hızla gökyüzünde uzaklaştılar.

Hans Georg Lanzendorfer (36) , sosyal pedagog

Çiftliğin yeni kurulduğu yılların başlarında bodrum katı su ile doluydu ve suyun boşaltılması gerekiyordu. İşi bitirdiğimizde Billy aşağıya inerek suyun tamamen boşaldığından emin olmak istedi. Kısa bir süre sonra geri gelerek bize aşağıda ayak izleri olduğunu söyledi. Bu mümkün olmadığından tabi ki ona inanmadım fakat gene de aşağıya inerek kendim kontrol ettim ve gördüğüm ayak izlerinin fotoğrafını çektim. Fotoğraflar basıldıktan sonra resimlerden birinde uzaylı varlıklardan birinin kafası ve ensesi görülüyordu.

Einsiedeln yakınlarındaki schönenberk teması sırasında bende olay yerindeydim. Bir yerde durmuş Billy’i beklerken birden bire yanımızda beliriverdi. O gece sağanak şeklinde yağmur yağıyordu fakat Billy’nin ceketi tamamen kuruydu. Bir kaç saniye sonra o da bizim gibi tamamen ıslandı. Bize direkt olarak gemiden aşağıya ışınlandığını söyledi. Bir başka sefer de Billy ile birlikte gökyüzünde sıra halinde ilerleyen 6 ışık gemisine şahit oldum.

Bern adette Brand (49) yönetici

Bir çok etkileyici olaya tanık oldum. Bir seferinde tavuklar için kümes inşa ettiğim sırada Billy’nin tarladan yürüyerek çiftlikten uzaklaştığını gördüm ve bir temas gerçekleşeceğini tahmin ettim. Kısa bir süre sonra çok gürültülü ve dinamik bir vızıltı sesi duydum ve Billy’i gemiye ışınladıklarını düşündüm. Yaklaşık yarım saat sonra çayıra doğru baktığımda bir saniye önce orda olmayan Billy , sanki biri bir perdeyi çekip onu ortaya çıkarmış gibi karşımda duruyordu.

Temaslarında genellikle beni de şoför olarak yanında götürür. Yolculuğumuz sırasında her zaman başka bir yerlerden komutlar alır ’ daha kuzeye , biraz daha güneye , 20 metre daha ilerle sonra doğuya doğru dön’ ve bu komutları bana iletir. Genellikle ışık gemilerini gökyüzünde ufuk çizgisi boyunca ilerleyen parlak ışıklar şeklinde gördüm.


Bir seferinde Billy bir temas olacağını söyleyerek benim de gelmemi istedi. Yolda giderken billy bağlantı kurarak bana gideceğimiz yeri söyledi. Sonra birden bire ‘ burada dur ‘ dedi. Arabadan inerek aşağıda beklemeye başladı. Dışarısı çok soğuktu. Daha sonra ormana doğru ilerleyerek gözden kayboldu. Etrafa bakınırken orman yönünde , yaklaşık 100 metre ilerimde bir parıltı dikkatimi çekti. İlk başta bunun dünya-dışı bir varlık olduğunu düşündüm. Fakat sonra fikrimi değiştirdim çünkü ilerideki figür daha çok sığırlarını otlatmaya çıkmış bir çobana benziyordu. Tekrar oturmak üzereyken parıltıyı bir kez daha gördüm ve ne olduğuna bakmaya karar verdim. Arabamla o noktaya doğru ilerledim ve farları yaktım. Tam karşımda, farların ışığıyla aydınlanmış halde , uzaylılardan biri olan Quetzal duruyordu. Bir pelerin ve parlak bir uzay elbisesi giymiş uzun boylu biriydi. Karşımda hareket etmeden duruyordu ve sonra hemen ışığın önünden çekildi. Arabayı çevirdim ve o anda yok oldu. Billy geri döndüğünde şakayla karışık neden zararsız bir otostopçuyu korkuttuğumu sordu ve gördüğüm kişinin Quetzal olduğunu söyledi.

Engelbert Wachter (66) matbaacı

Billy’e karşı düzenlenen 4 suikast girişimi sırasında bende olay yerindeydim. Gördüklerim beni oldukça düşündürdü.

Bir seferinde 1982 yılında Billy beni çağırarak ‘ Gel , gökyüzünde bir ışık gemisi var! ‘ dedi. Öğleden sonra saat 16.00 civarıydı ve gökyüzünde tıpkı resimlerde gördüğümüz gibi açık ve belirgin bir şekilde bir uzay gemisi duruyordu. Işık gemisi yaklaşık 1-2 dakika kadar görüldü . Daha sonra bir uçak yaklaşmaya başladı ve bunun üzerine ışık gemisi bulutların arasında girerek gözden kayboldu.

Silvano Lehmann (37) garson

Billy’nin bir çok temas deneyimi sırasında ben de yanındaydım. Işık gemilerini gördüğümüz anı , çeşitli temas alanlarını ve yerde bulduğumuz iniş izlerini hala çok canlı bir şekilde hatırlıyorum. O zamanlar oldukça gençtim kapının önünde dururken başımı yukarı kaldırdığımda gökyüzünde bir ışık gemisi gördüğüm günü asla unutamam. Yaklaşık 10-15 saniye havada kalan gemi daha sonra birden bire yok olmuştu . Daha sonra geminin sulu boya ile bir resmini çekmiştim. Bunlar tamamı gündüz yaşanmış , çok canlı hatıralar .

Atlantis Meier (28) oto tamircisi

Billy ile birlikte bir çok gece gökyüzünde UFO gözlemledik ve 1980 yılının Haziran ayında ışık gemilerinin çıkardığı vızıltı seslerini duydum. O akşam yaşananlara tanık olanların hepsi uzun bir yolculuk sonunda Sadelegg’e gelmişlerdi. Bily , yaklaşık 150 metre ilerimizde durarak vızıltı seslerini bizzat kendisi kasede kaydetti .Biz yolun kenarında bekliyorduk ve duyduğumuz sesler o kadar gürültülüydü ki etraftaki çitliklerden meraklı çiftçiler ve yoldan geçenler ne olduğuna bakmak için bulunduğumuz yere doğru gelmeye başlamışlardı.

Bir kaç yıl öncede Billy ile birlikte gece yürüyüşü yaparken gökyüzünde zig zaglar çizen oldukça büyük bir cisim gördüm.

Eva Bieri (43) sekreter

Bir gece neredeyse bir uzaylıyla çarpışacaktım. Birden bire garip bir titreşim dalgası hissettim ve sanki beni geri gitmeye zorluyordu. O noktaya yaklaştığımda titreşim dalgasının arttığını hissedebiliyordum. Bu olaydan çok etkilendim ve uzan bir süre kimseye anlatmadım. Sonunda dayanamayıp Billy’e anlattığımda bana hissettiğim şeyin dişi bir uzaylı varlığın görünmez korunma kalkanı olduğunu söyledi. Bu koruma kalkanları onlar için çok gerekli çünkü kendi frekanslarından çok farklı olan titreşimlerimiz onlar için dayanılmaz .

Louis Memper (48) eczacı

8 Nisan 1983 tarihinde akşama doğru saat 17.00 civarı bahçede çalışırken gökyüzüne baktığımda bulutların arasında bir an bana yakınlaşıp bir anda uzaklaşan bir ışık fark ettim. Sağa – sola hareketler yapıyordu. Bunun normal bir şey olamayacağını düşünüyordum ki arabamda dürbün olduğu aklıma geldi. Tam o sırada Billy ve diğer FIGU üyeleri geldiler. Onlar da gökyüzünde dans eder gibi hareket eden parlak ışığı izliyorlardı.

Başka bir gün , Billy’i ziyarete gelmiştim ve gece yatıya kalmıştım. Gece yarısı bahçe tarafından ayak sesleri duydum ve hemen ne olduğunu öğrenmek üzere dışarı çıktım. Bahçede ilerlemeye başladığım anda ‘ olduğun yerde kal’ şeklinde bir komut duydum ve yerimden kıpırdayamaz oldum. Fakat göz ucuyla etrafı görebiliyordum ve yan tarafımda uzun boylu , beyaz saç ve sakallı biri duruyordu. Billy’nin saçı o günlerde henüz beyazlamadığı için o olamazdı. İçimde çok özel bir sevinç hissetmeye başladım . Üzerinde beyaz bir giysi vardı ve ışıkla sarmalanmış gibiydi . İnsanın içini ısıtan bir parıltı yayıyordu. Daha sonra yaşadıklarımı Billy’e anlattığımda onun dünya-dışı varlıklardan biri olan Ptaah olduğunu söyledi.

Brunhilde Koye (64) ithalatçı

Çiftliğin yürüyüş yollarını tamir ediyordum ve kimsenin yanlışlıkla üzerine basmaması için yolun yeni çimento dökülmüş kısmını kordonla çevreledim. Fakat geri döndüğümde çimentonun üzerinde dev bir ayak izi olduğunu gördüm. İlk başta yeni çimento döküldüğünü fark etmemiş birinin bastığını düşündüm fakat açıkça hiç bir insanın bu kadar büyük ayağı olamazdı. Daha sonra Billy , Danel adında 2.48 metre boyunda uzaylı bir varlığın bize bir kanıt daha vermek için o izi bıraktığını öğrendi.

Uzun zaman önce , traktörü Billy’nin kullandığı günlerde traktörün arkasına küçük bir römork takmıştık ve Hinwil yönündeki vadiye doğru ilerliyorduk. İlk virajdan sonra Billy’nin direksiyonu tutmadığını fark ettik. Traktör kendi kendine ilerliyordu. Vadinin dolambaçlı yolları boyunca açıkça Billy traktörü spiritüel yetenekleri sayesinde yönlendirmişti. Yol boyunca bir kez bile direksiyona dokunmadı.

Freddy Kropf (38) Aşçıbaşı

Bäretswil’in yukarısında , Betswil’de olduğumuz dönemde Billy onunla birlikte bir temas deneyimine katılmama izin verdi. Bana , daha detaylı talimatlar alana kadar arabada beklememi söyledi. Uzun süre arabada bekledim ama sonunda beklediğime değmişti. Ağaçların arasından bir ışık gemisinin ufuk çizgisine doğru uzaklaşmasını çok net bir şekilde görebiliyordum. Gemi yükseldikten sonra inanılmaz bir hızla benim bulunduğum yöne doğru geldi. Hava karanlıktı ve inanılmaz bir şova şahit oluyordum. Daha sonra gemiden kıvılcımlar dökülmeye başladı. Hiç bu kadar güzel bir an yaşamamıştım.

Jacobus Bertschinger (48) Şoför

Billy Meier’in çektiği fotoğrafları ilk defa 1976 yılında gördüm ve o andan itibaren onlarla ilgili her şeyi öğrenmeye karar verdim. O sırada hala Hinwil’de yaşıyordu ve gelip onu ziyaret etmek için iznini istedim. Daha sonra geri dönmek için hazırlandığım sırada Billy biraz daha kalmam için beni davet etti . O gece özel bir şeyler olacağını hissedebiliyordum ve kısa bir süre sonra da ilk UFO gözlemimi yaşadım.

Toplam gözlemim 3 dakika sürdü ve bunun 2 dakikasında fotoğraf çekmeme izin verildi. Ayrıca çeşitli iniş izlerini de inceledim ve fotoğraflarını çektim; Bily tam ortamıza ışınlandığı zaman da oradaydım; 5 metre boyunca bir köknar ağacının birden bire kayboluşuna şahit oldum; Billy iki uzaylı varlıkla telsizi vasıtasıyla konuşurken tam yanında duruyordum . Ve bir seferinde çiftliğin 700 metre yukarısından , Semyase’nin ışık gemisinden telsiz vasıtasıyla bana kesin bilgiler aktardı. O gün çit çakmak üzere yere delikler açıyorduk ve bize açtığımız deliklerin eğri durduğunu söyleyerek uygun şekilde yapmamıza yol gösterdi.

Guido Moosbrugger (73) emekli okul müdürü

Bazılarıyla röportaj yapılan diğer tanıkların isimleri :

Elisabeth Gruber

Thomas Keller

Bernhard Koye

Madeleine Brügger

Christina Gasser

Herbert Runkel

Meria Wachter

Conny Wachter

Hans Zimmermann

Billy Meier’in kızı Gilgamesha Meier

1989 yılında Meier’in eski karısı Kalliope’nin kendi sözleri ile tanıklıkları…

İsviçre Hava Kuvvetleri ve Billy Meier

Meier’in tanıklarından biri olan Zürih’li UFO araştırmacısı Erwin Mürner anlatıyor :

Billy Meier’i 1976 yılından beri tanırım. O kendisini tarihte yanımda bir grup insanla birlikte Wetzikon’da ziyaret etmiştim. Beraber UFO’ların iniş yaptığı tarlaları gezdik ve sohbet ettik. Çok etkilenmiştim. Kısa bir süre sonra ailemi ve karımı iniş alanlarını göstermeye götürmek üzereyken bir UFO gözlemi yaşadım. Gördüğüm cisim daire şeklindeydi ve aniden gökyüzüne doğru fırlayarak havada bir noktada durdu. Kısa bir süre sağa sola hareketler yaptıktan sonra bir yaprak gibi süzülerek alçaldıktan sonra aniden yok oldu.

Billy bana fotoğraflarından bazılarını verdi. İçlerinden beni en çok etkileyeni bir Mirage savaş jeti ile bir UFO’nun aynı karede görüldüğü fotoğraf. Fotoğrafların ardında yatan gerçeği ortaya çıkarmak için çok uğraştım. Daha sonra Zürich’te düzenlenen bir UFO kongresine katıldım ve orada Hava Kuvvetlerinden bir yetkili ile tanıştım. Fotoğrafla ilgili sorular sorduğumda bana fotoğrafların gerçek olduklarını söyledi. Orduda özel birlikte görevli olan bu kişiyle daha sonra bir çok defa daha karşılaştım. İkinci karşılaşmamızda siyah bir evrak çantası taşıyordu ve içindeki dosyalardan bazılarını okumama izin verdi. 3 numaralı dosyada Miraje jeti ile ilgili olayın kayıtları vardı . Dosya çok gizli ibaresi taşıyordu ve kesinlikle başkalarına açıklanmaması gereken bir bilgiydi. Billy Meier hakkında ne düşündüğünü sorduğumda bana ordunun her şeyi bildiğini ve gerçek olarak kabul ettiklerini fakat bunların halka açıklanmasının mümkün olmadığını söyledi.

Mürner , daha sonra Mirage pilotunun ismini de öğrenmeyi başardı ve pilotla bir görüşme ayarladı. Hava Kuvvetleri pilotu olayı doğruladı ve tüm ayrıntıları anlattı.

İsviçre Hava Kuvvetleri’nin Meier’in temasları hakkında daha başka bilgileri var mı ?

İsviçre Ordusunun yıllar önce Meier’in çiftliğinin bulunduğu tepenin üst kısımlarında bir araziyi füze fırlatma alanı olarak belirleyip günümüzde kullanıldığı haliyle bir gözlem noktası haline getirmesi bir rastlantı olamaz.

İsviçre Ordusunun Meier’in temaslarının doğru olduğuna inandığı yönünde bir çok kanıt mevcut. İsviçre Ordusu Hava sahası Güvenliği Gözlem Biriminden bir yetkili , görüştüğü UFO araştırmacısı Luc Bürgin’e ve MUFON-CES araştırma grubu üyelerine İsviçre Hava Sahasında uçan tanımlanamamış cisimlerle ilgili radar kayıtlarını gösterdi. Yetkilinin verdiği bilgilere göre 1 Nisan 1993 ile 31 nisan 1995 yılları arasındaki 25 aylık dönemde İsviçre üzerinde uçarken radarda tespit edilmiş toplam 236 UFO kaydı bulunuyor. Olayın en dikkat çekici yanı , radardaki UFO kayıtlarının neredeyse hepsinin Billy Meier’in yaşadığı bölgede üzerinde kaydedilmiş olmaları.

Michael Hesemann

1996 ekim ayında Uluslararası İnsanlık Cemiyeti ve Birleşmiş Milletlerin SEAT ekibinin daveti üzerinde topluluk önünde bir konuşma yapmak üzere Birleşmiş Milletler Karargahına geldim. Küçük bir konferans halinde geçen toplantıya ayrıca konuşmacı olarak Carlos Diaz , Madeleine Rodeffer ve Albay Colman VonKeviczky’de katıldı. Konferansın ardından bir bayan yanıma gelerek Birleşmiş Milletler Güney-Doğu Asya Temsilcisi olarak kendini tanıttı. Bana Billy Meier’i tanıyıp tanımadığımı sordu ve tanıdığımı öğrenince onun hakkındaki fikirlerimi öğrenmek istedi. Meier’in temaslarının doğruluğuna sonuna kadar inandığımı söylediğimde kısa bir süre düşündükten sonra bana kendi hikayesini anlatmaya başladı.

Billy ile Hindistan’da olduğu yıllarda tanışmış. Billy Meier , o sırada 1964 yılının Nisan ve Eylül ayları arasında gerçekleştirdiği bir dünya seyahatindeydi. Gençliğinin de verdiği enerji ile çoğunluğu otostopla olmak üzere toplam 42 ülkeyi dolaşmıştı. Yeni Delhi yakınlarındaki Mehrauli’de , Ashoka-Ashram’a Budizm’i öğrenmek üzere gelmişti. Ashoka , 3.cü yüzyılda Ashoka kralı tarafından kurulmuş bir tapınak ve en eski Budist tapınağı . Günümüzdeki liderleri V.B. Dharmawara , Kaliforniya’da 109’uncu doğum gününü kutladığı sırada hala gayet sağlıklıydı. Meier , tapınakta Dharmawara’nın iç savaş sırasında ülkesinden kaçmak zorunda kalan torunlarıyla tanışarak arkadaş oldu. New York’ta tanıştığım bayanda Dharmawara’nın torunlarından biriydi ve saygıdeğer bir diplomat olmuştu. Meier bir sohbetimiz sırasında bana yüzlerce işte çalıştığını , hatta bir seferinde yılan yakalayıcısı olarak çalıştığını söylemişti ve ben inanmakta zorluk çekmiştim. Şans eseri , tanıştığım bayanın erkek kardeşi Meier’e yılan yakalamayı öğreten kişi çıktı.

Daha sonra bir yemek sırasında konuştuğumuzda bana kendisi ile birlikte görevde olan bir çok kişinin Meier’in temas kurduğu ışık gemilerini ve onları kullanan varlıkları gördüklerini söyledi. Hatta bir seferinde Meier’i Ashram’ın arka bahçesinde , yanında uzun boylu , sarışın ve uzay giysisine benzer bir kıyafet gitmiş bir kadınla birlikte yürürken görmüş. Dedesinin de uzaylı varlıklarla karşılaşıp onlarla konuşma fırsatını bulduğunu öğrenmiş. Heyecanla hikayesini anlatan bu bayanın adını açıklamayacağına yemin ettiğim için burada yazmıyorum. Kendisi önemli bir diplomat olduğu için isminin halka açıklanmasını istemiyor.

Merier’in Hindistan’daki temasları , en tanınmış UFO araştırmacılarından biri olan ve o yıllarda konser vermek üzere Delhi’de bulunan Londra Senfoni Orkestrasında kemancı olarak bulunan Timothy Good tarafından yerinde araştırıldı. Şans eseri Good’un orada bulunduğu sırada yerel bir gazetede Merier’in temasları hakkında bir haber yayınlanmıştı .

“Sadece uzaydan gelen gemiler görmüyorum onların fotoğraflarını da çektim ve hatta içlerine girdim. Bana verdikleri ve yerine getirmem gereken görevlerim var.”

Good , bu haber üzerine Mehrauli’ye gitti ve Meier’in ‘ uzaydan gelen kız ile ‘ temaslarına şahit olan tanıklarla görüştü. Tanıştığı herkes Meier’i ahlaklı ve güvenilir bir insan olarak tanımlıyordu. Meier’in daha sonraki açıklamalarından Birleşmiş Milletler Diplomatı’nın Merier’in yanında yürürken gördüğü uzay giysili kadının Asket adlı Uzaylı varlık olduğu anlaşılıyor.

Diplomat kadının kafasını karıştıran tek şey , Hindistan’da Meier’in yanında yürürken gördüğü kızın daha sonra Meier’in ortaya çıkardığı ve Asket’e ait olduğunu söylediği fotoğraftaki kıza fazla benzememesiydi. “Bir kitapta gördüğüm fotoğrafta , kızın saçları platin sarısı renkte. Fakat beni gördüğüm kızın saçları daha koyu sarı renkteydi ve bakışları daha değişik şekildeydi. Fakat Merier kendisine bu soru yöneltildiğinde bunun normal olduğunu , içinde bulunduğu geminin ışıklandırmasının alışkın olduğumuzdan çok farklı olduğu için çekilen resimlerde renk bozulmaları olabileceğini söyledi.

SAHTEKARLAR

Anti-Meier karalama kampanyasının başını çeken kişi Amerikalı Kal K. Korff oldu. Korff , Kalliope Meier’e , kocasına zarar vermek amacıyla kullanabileceği kanıtlar ortaya çıkarmayı görev edindi. Oysa Kalliope , 16 Şubat 1991 yılında resmi olarak yemin ederek “ Bir kez bile Billy’i insanları kandırmak üzere sahte deliller ve maketler hazırlarken görmedim ve kendim de hiç bir zaman böyle bir çalışma yapmadım. “ sözlerini söylemişti.

Korff , başından beri bir Meier düşmanı olmuştu . 1978 yılında 15 yaşında olan Korff , bir UFO araştırmacısı olan Albay Wendelle Stevens’a yalvararak İsviçre’ye yapacağı bir sonraki araştırma gezisinde kendisini de yanında götürmesini istedi . Meier’in fotoğrafları ile de Stevens vasıtasıyla karşılaştı . Elbette Stevens , yetişkin olmayan birinin sorumluluğunu üstlenemeyeceğini söyleyerek bu isteği reddetti. Daha sonra Korff , Plaiades’ten gelen uzay gemileri adlı kitabında Stevens’ın normalde çok açık sözlü biri olduğunu fakat bu konuda kesinlikle bir şeyler sakladığını iddia etti. Bir süre sonra Korff , kendisi gibi başka bir UFO araştırmacısı olan Bill Moore ile iş birliği yaptı ve üç sene sonra stevens’ın Meier dosyası ile ilgili kitabını Amerika’da yayınladığı sıralarda Korff ve Moore UFO tarihinin en büyük düzenbazlığı başlığıyla Meier’i suçlayan bir broşür yayınladılar. Bu broşürde , henüz 18 yaşında olan Korff kendini Paranormal Bilimler Enstitüsü , Ufoloji ve Parapsikoloji Araştırmaları Başkanı olarak tanımlıyordu.

Broşürü okuyanların bilmediği gerçek ise bu enstitünün aslında Korff’un oyun odası ve tek üyesinin de kendisi olduğuydu. 8 sene sonra Korff’un sponsoru durumunda olan Moore , ufoloji çevrelerince istenmeyen adam ilan edildi. 1998 yılında Las Vegas’ta düzenlenen UFO kongresinde Moore , Amerikan Hükümeti ajanları için çalıştığını ve kasıtlı olarak bazı bilgileri saklayıp yanlış bilgiler yaydığını itiraf etti ve hükümetin UFO araştırmacılarını kasıtlı olarak zor durumlara sokup sahtekar olarak göstererek caydırma politikaları izlediğini söyledi.

Korff , izleyen günlerde ortadan kayboldu fakat 1993 yılında tekrar ortaya çıktı. Bir hippi gibi giyinerek sahte bir isimle , hayatında ilk defa İsviçre’ye giderek herkesin ziyaretine açık olan Semjase – Gümüş – Yıldız – Merkezi’ni ziyaret eden Korff , bir kaç fotoğraf ve yazılı materyal satın aldıktan sonra kendini objektif araştırmacı ilan ederek yeni iddialar ortaya attı. Yaptığı açıklamalarda Alman Dili ve Edebiyatı konusunda bir uzman olduğunu vurgulayan Korff , Meier’in orijinal yazıtlarını incelediğini ve bunlardan Meier’in çektiği fotoğraflarda Helyum gazı ile şişirilmiş balonlar kullandığını ortaya çıkardığını söylüyordu. Bu sözleri de bir yalandan başka bir şey değildi. Aslında bir kaç kelimeden fazla Almanca konuşamayan Korff , Meier’in orijinal yazıları olduğunu iddia ettiği Helyum balonları ile ilgili kitabı da kasabadaki bir kitapçıdan satın almıştı. 2 sene sonra Korff’un , Meier’in çektiği fotoğrafların bilgisayar analizlerini içeren kitabı yayınlandı. Kitapta yayınlanan fotoğraflarda UFO görüntülerinin etrafında ince iplikler görülüyordu. İplikler resimlere o kadar acemice eklenmişti ki gören herkes bunların uydurma olduğunu söyleyebilirdi. Daha sonra Meier’in fotoğrafları laboratuarda incelendiğinde bu ipliklerin orijinal resimde yer almadıkları , Korff’un bunları bilgisayarla eklediği yada resimlerin üzerlerine çizikler attığı anlaşıldı.

Halka açık söylemlerinde Korff , şüpheci biri olmadığını ve bu olayı tamamen tarafsız bir şekilde araştırdığını söylüyordu. Fakat bu da bir yalandı . Korff , 1980’li yıllarda daha henüz İsviçre topraklarına ayak basmadan ve Meier olayı hakkında yeterli bilgi edinmeden ufoloji dünyasının en büyük sahtekarlığı başlığını kullanmıştı. İflah olmaz bir yalancı olan Korff daha sonra da , İsviçre’ye gittiğinde gece yarısı UFO iniş alanlarından toprak örneği almak üzere Meier’in çiftliğine gizlice girmeye çalıştığını fakat kana susamış bekçi köpekleri tarafında kovalanarak canını zor kurtardığını iddia etti. Fakat Meier’in çiftliğinde hiç köpek yoktu ve iniş izleri de korff’un İsviçre’ye gelişinden yıllar sonra ortaya çıkmıştı.

Korff’un Meier hakkında yazdığı kitabının yayınlanmasından 2 sene sonra yeni bir kitabı daha yayınlandı . Bu kitabı Roswell kazası hakkındaydı ve Korff , kitabında 1947 yılında yaşanan olayla ilgili olarak Amerikan Hükümetinin doğruyu söylediğini , yere çarpan cismin basit bir balon olduğunu iddia ediyordu. Korff’un son olarak, CNN Tv network kanalının yayınında John F. Kennedy suikastı ile ilgili olarak yaptığı araştırmaları sonucunda katilin Lee Harvey Oswald olduğunu ortaya çıkardığını iddia etti.

MEIER’E SUİKAST GİRİŞİMLERİ

Ufoloji camiasının magazin gazeteleri bile Meier olayının artık kapandığını söylerlerken bazıları bu olayı başka şekillerde kapatmaya kalkıştılar.

8 Haziran ve 10 Haziran tarihlerinde gerçekleşen üst üste iki suikast girişimi , Bily Meier’in yaşadığı toplam 15.ci suikast girişimleri oldu. Üstelik bu sefer saldırganlar Meier’i gün ışığında ve tanıkların gözleri önünde öldürmeye çalışmışlardı.

Muhtemelen bu son saldırılara Meier’in en son yayınladığı yazıları sebep olmuştu çünkü Meier kitabında ilk defa ‘ siyah giyen adamlar ‘a benzer gizli bir hükümet organizasyonunun

onun fotoğraflarını tahrip ederek yada başkalarıyla değiştirerek yaydığını iddia ediyordu . Zaten Amerikan Atmosfer Bilimcisi Prof. James Deardorff , Amerikan Hava Kuvvetlerinden Albay Wendelle C. Stevens ve Michael Hessemann gibi Meier vakasını araştıran ciddi UFO araştırmacıları uzun zamandır Meier’in kanıtlarının birileri tarafından tahrip edildiğini söylüyorlardı. Her şeye rağmen gerçekliği kanıtlanmış fotoğraflar , kamera görüntüleri , metal örnekleri ve özellikle tanıkların ifadeleri Meier’in temaslarının doğruluğunu ve bu gün dahi devam ettiğini kanıtlıyorlar.

8 Haziran saat 16.40’da Meier yaşadığı çiftliğin önündeki bahçede yürüyüş yaparken bir silah sesi duyuldu. Mermi o kadar yakından geçmişti ki Meier alnının yakınından geçen merminin yarattığı hava akımını hissedebilmişti. O sırada 30-40 metre mesafede bulunan üç tanık , Meier’e ateş edildiği anda olaya şahit olmuşlardı . Yarattığı şok anından yararlanan saldırgan , arkasında saklandığı çalılıklardan görünmeden kaçmayı başardı. Daha sonra kanıt olarak sadece Meier’in alnı hizasında bir ağaca saplanmış halde 22 kalibrelik bir mermi bulundu.

Daha sonra , 10 Haziran 1998 tarihinde saat 03.00’da , bir önceki saldırıdan yaklaşık 35 saat sonra ikinci suikast girişimi gerçekleşti. Geceleri de çalışan Meier , bahçe yolunda arkadaşı Silvano’nun bulunduğu yere doğru ilerlediği sırada sol böbreğinde ani bir darbe hissetti. Birileri Meier’e bir bıçak fırlatmıştı fakat şans eseri Meier’e havada dönen bıçağın sap kısmı çarpmıştı. O sırada Meier’e bir metre mesafede duran Silvano , karanlıkta çalılara doğru kaçan saldırganın yüzünü görmeyi başaramadı . Meier olayın ardından düşüncelerini şöyle ifade ediyordu . “ Gerçekleri saklamak için bu kadar aşağılık yöntemlere başvurmaları çok üzücü buluyorum.”

KAYNAK :
Sirius Uzay Bilimleri ve Araştırma Merkezi
Devamını Oku »

YAKIN TEMAS- DR. DANIEL FRY – ABD




YAKIN TEMAS- DR. DANIEL FRY – ABD

Crescent Mühendislik Şirketi’nin ikinci başkanı ve Atlas roketlerine yönelik pek çok aracın geliştirildiği araştırma departmanının şefi olan bilimadamı Dr. Daniel W. Fry aslen bir roket mühendisidir. Fry, daha önce, deneysel roket sistemini yerleştirmek üzere New Mexico, White Sands’te bulunan ve Amerikan Hükümeti’nin sözleşmeli firması olan Aerojet General Şirketi’nde de çalışmıştır.

Fry’ın uzaylılarla olan ilk teması White Sands’te, 4 Temmuz 1949’da gerçekleşmiştir. O gece geleneksel havai fişek gösterilerini izlemek üzere bineceği şehir otobüsünü kaçırınca, çölde gezintiye çıkan Fry, tam bu sırada yıldız gibi bir şeyin alçalarak indiğini görmüştür.

Kısa bir süre sonra, bu küre biçimindeki metalik obje çölün üzerine, Fry’ın yaklaşık 20 m. ilerisine indi. Fry onun ne olduğuna bakmak için yaklaştığında, oradaki biri ona geminin sıcak omurgasından uzak durmasını söyledi. Ses Fry’ı sakinleştirmişti. “A-lan” adındaki bu dünyadışı varlık kendisiyle telepatik olarak temas kurmuştu. Araç, dünyanın yörüngesinde hava örnekleri toplayan bir ana gemi tarafından uzaktan kontrol edilmekteydi.

A-lan, dünyalı adamı araca davet ederek New York üzerinde saatte 8.000 millik bir hızla bir süre uçtuktan sonra geri dönmüş, tekrar görüşmek için sözleştikten sonra, Fry çöle geri döndüklerinde araçtan inmiştir. Fry’a gezinti sırasında, uzay felsefesinin, insan toplumunu anlamadığına dair bir konuşma yapan A-lan, kendilerinin çok önceden dünyadan başka bir gezegene göçen bir toplumun soyundan geldiklerini belirtmiştir.

A-lan, kendi insanlarının herhangi bir gezegende yaşamadığını, devamlı olarak büyük uzay gemilerinde uzayda dolaştıklarını söylemekteydi. Atalarının çok zaman önce dünyadan göç eden, yüksek teknolojili bir uygarlık olan Atlantis ve Lemuria insanlarından olduğunu söyleyen A-lan, onların teknolojilerinin kendilerini yok etmemesi için dünyayı terk ettiklerini bildirmiş ve kendilerinin bu hikayenin tekrarlanmaması için dünyaya geldiklerini söylemiştir.

A-lan’ın daha fazla bilgi aktardığı ikinci teması 28 Nisan 1954’de Fry’ın Oregon dağındaki evinde gerçekleşmiştir. Fry’a “çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceği tamamen size bağlı” diyen A-lan, dünyadaki teknik ve maddesel bilimin, manevi gelişimin önünde olduğunu vurgulamış ve maneviyat yükselmediği sürece, dünya uygarlıklarının çökebileceğini bildirmiştir.

Daniel Fry’ın açıklamaları, kamuoyunda büyük yankılar uyandırmıştır. Fry, temaslar sırasında aldığı bilgileri ve analizleri yapılmış gerçekliliği kanıtlanmış fotoğrafları “The White Sands Incident (White Sands Olayı)” ve “A-lan’s Message to Mankind (A-lan’ın İnsanlığa Mesajı)” adlı iki eserinde toplamıştır.

Devamını Oku »

YAKIN TEMAS- ELIZABETH KLARER –GÜNEY AFRİKA



YAKIN TEMAS- ELIZABETH KLARER –GÜNEY AFRİKA

Güney Afrika’nın en ünlü temasçısı Elizabeth Klarer’ın çok etkileyici bir öyküsü vardır. Dragon dağları eteklerinden, Meton gezegeninden gelen Akon adlı uzaylıyla olan ilişkisi ve doğurduğu yıldız çocuğa kadar uzanan bu öykü; Zulu kültürü, uzayın itici gücüne, İngiliz istihbaratı ve Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ilgili pek çok olayı kapsamaktadır. Klarer, olağandışı açıklamaları ve iddialarıyla, NASA ve Moskova da dahil, bilim çevrelerinin oldukça dikkatini çekmiştir. Ve Elizabeth’e Akon tarafından verilen bilimsel bilgiler ve açıklamalar, akademisyenlerce dikkate alınmış ve bilime büyük katkılar sağlamıştır..

Klarer İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nde meteoroloji eğitimi almış ve Güney Afrika Hava Kuvvetleri UFO Departmanı’nda UFO gözlemciliği görevi yapmıştır. Temaslarında elde ettiğ bilgileri paylaşmak için, bilim adamlarının uluslararası toplantılarında “ışığın sırrı” konulu konuşmalar yapan Klarer, 1983’te Lordlar Kamarası’nda da bir konuşma yapmış; çalışmalarından biri Birleşmiş Milletler’de okunmuştur. 1986 yılında ABD’ye giden Klarer, NASA’yı ve bir çok bilim adamını ziyaret etmiştir.

Klarer’in en büyük amacı, elektro-magnetizmin özellikleri hakkında sahip olduğu “uzaylı bilgisi”ni insanlara iletmekti. Bu konuya 1979’da yayımlanan “Işık Duvarının Ötesinde” (Beyond the Light Barrier) adlı kitabında da yer veren Klarer, ölümünden önce Einstein’ın birleşik alan teorisini sorgulayan “Yerçekimi Dosyası” (Gravity File) isminde bir kitap yazmaktaydı.

Elizabeth Klarer, çocukluğunu Dragon Dağları eteklerindeki Rosetta çiftliğinde geçirmiştir. Elizabeth ilk defa burada hayatının diğerlerinkinden farklı olacağını sezmiştir. Diğer bir çok olayda olduğu gibi, temaslar UFO gözlemleriyle başlamıştır. Küçük Elizabeth ve kızkardeşi ilk kez göklerde uçan “gümüş renginde devasa bir disk” gördüklerinde bunu hemen babalarına haber vermişler, fakat babaları olayı “belki de bir meteor”, diyerek geçiştirmiştir. 1917’de, yedi yaşındaki Elizabeth, Göklerin Tanrıları Abelungular ve onların Şimşek Kuşu ile ilk kez karşılaşmıştır.

Klarer’ın dünya dışından temas kurduğu Akon’la ilk karşılaşması ise yıllar sonra, 1950’lerde gerçekleşmiştir. Dünya’dan 4.26 ışık yılı uzaklıktaki Proxima Centauri’deki bir gezegen olan Meton’dan gelen Akon Elizabeth’e kendini bilim adamı olarak tanıtmış ve onu zaman zaman ziyaret etmiştir. Klarer Akon’dan bir çocuk doğurduğunu iddia etmekteydi.



İnsanımsı bir varlık grubundan olan “Akon” nun Elizabeth’in tasvirlerine dayalı çizimi

Klarer, Akon ve halkının Antartika’nın aydınlık bölümünün merkezinde bir üsleri olduğunu ve bu üssün Fransız ve Rus üslerinden çok da uzakta olmadığını söylemiştir. Ayrıca Akon’dan aldığı bilgiler doğrultusunda, Güney Afrikalı bilim adamlarının Cape Town ve Güney Atlantik üzerinde bir “ölüm tuzağı” keşfettiklerini bildirmiş ve burada radyasyonu aşağı doğru iten üçüncü ve çok güçlü bir manyetik kutbun oluşabileceğini söylemiştir.

Akon Klarer’a aynı zamanda güneş sistemimiz hakkındaki kozmolojik açıklamalardan da bahsetmiştir: “Ay, güneş sistemine yabancıdır; bu sisteme Jüpiter ve onu izleyen uydularıyla beraber gelmiştir. Jüpiter yeni oluşan ve yoğunlaşan bir yıldızdır, bu yüzden de büyük bir hızla dönmektedir. Bildiğimiz kadarıyla Jüpiter’in uydularından yedisi atmosfere sahiptir ve üzerlerinde yaşam vardır.” Akon Quasar’ların da “bir metagalaksinin manyetik alanıyla yörüngesinde tuttuğu galaksilerin yaşamındaki erken dönem” olduğunu söylemiştir.

Klarer, Akon’la olan temaslarının bazılarında Akon’un uzay gemisinin fotoğraflarını çekmiş ve bunları kitabında yayımlamıştır. Klarer’in kitabında ayrıca Akon ve Meton’un örnek resimleri ile Akon’un gezegeninden getirdiği kristalin fotoğrafı da bulunmaktadır.

Akon ve halkının Dünya, insan ve evren hakkında Klarer tarafından iletilen bazı mesajları aşağıda sunulmuştur:

“Tüm yaşamın ve evrenin anahtarı ışığın harmonik etkileşiminde yatmaktadır. Gezegen sistemlerindeki, yıldızlardaki ve yıldızlararası uzayın derinliklerindeki varoluşun bütünü ışığın görünen ve görünmeyen dalgalarından oluşmaktadır. Tüm enerji, madde, sıvılar, gazlar ve tüm yaşam, oksijendeki ışık mikroatomlarının serbest bırakılmış halidir.”

“Zihin gücü, manevi dayanıklılık, ruha erişme ve düşünceler, hepsi farklı hızlardaki ışık dalgalarından, ya da mikroatomlardan, oluşmaktadır. Işığın harmonik titreşimlerinin formülü bulunduğunda, mikroatomların şekli değişen düşüncelerle birlikte değişecektir.”

“İnsanoğlu uzaylı bir yaratıktır; o da diğerleri gibi bir yıldızın yörüngesindeki bir gezegende yaşayan bir uzay ırkıdır. İnsanoğlu benzersiz değildir; Galakside bulunan farklı güneş sistemlerindeki gezegenlerde ışık yılları boyunca bizim tarafımızdan yaratılan ve beslenen yıldızlararası insan familyasının sadece bir parçasıdır. Irkların ve insanların medeniyet düzeyi ancak onların merhamet düzeyiyle ölçülebilir.”

“Dünya insanı, artık, yaşadıkları alanın eni ve boyu arasında emekleyerek yürüyen iki boyutlu yaratıklar gibi bulunduğu gezegene bağlı kalamaz. Onlar artık üçüncü boyut olan yüksekliğe doğru süzülecek ve kendilerini oldukları gibi göreceklerdir. Tabi ki, yeni çevrelerini anlayabilmek ve kontrol edebilmek için düşünce ve yaşam biçimlerinde değişiklikler yapmaları gerekecektir.”
Akon



Akon ırkının Meton gezegenindeki evlerinden bir örnek çizim
Devamını Oku »

YAKIN TEMAS- GEORGE ADAMSKI



Tüm zamanların en ünlü ve ilk temasçılarından sayılan Polonyalı Profesör George Adamski, insana benzeyen uzaylı varlıklarla temasa geçtiğini söyleyen ilk kişidir. Adamski’nin “uzaylılarla” karşılaşması ve teması, Frank Sculy tarafından yazılan “Uçan Daireler İndi” adlı kitapla başlayarak pek çok kitapta yer almıştır. Adamski ile temasçılar çağı başlamıştır. Adamski’den sonra, bu tür karşılaşmalarla ilgili pek çok rapor tutulmuştur.

Adamski’nin dünya dışı varlıklarla teması 1952’lerin sonlarında başlamıştır. 20 Kasım 1952’de piknik yapmak için Kaliforniya’daki Mohave Çölü’ne giden Adamski ve arkadaşları, bu sırada, askeri jetler tarafından takip edilen puro şeklinde bir cisim gördüler. Cisimden çıkan gümüşi, disk şeklindeki bir aracın bölgenin biraz uzağına indiğini gören Adamski ve arkadaşları diskin yanına gitmeye karar verdiler. Uçan dairenin bulunduğu yere giden Adamski, burada tek parça bir kıyafet giymiş bir “adam”ın kendine yaklaştığını gördü. Adamski, kendisiyle telepatik olarak iletişim kuran bu varlıktan, Venüs’ten geldiklerini öğrenmiştir. Irkının atom bombalarından yayılan radyasyonun etkisinin uzaya kadar ulaşmasından kaygı duyduğunu söyleyen uzaylı varlık, Adamski’ye bunun hem kendi uygarlığını ve başka dünyaları olumsuz etkilediğini söylemiştir. Uzaylı ayrıca, dünyanın güneş sistemindeki ve diğer galaksilerdeki gezegenlerden gelen birçok varlıklar tarafından ziyaret edilmekte olduğunu bildirmiştir.


Bu karşılaşmayı dürbünle gözlemleyen görgü tanıkları, olayın gerçek olduğuna dair yazılı ve yeminli ifadeler vermişlerdir. Adamski’nin uzaylı varlıklarla olan teması bu olaydan sonra da devam etmiş, bu insan benzeri varlıklar Adamski’yi gemilerine alarak uzaya ve Ayın karanlık yüzüne götürmüşlerdir.

Adamski, uzaya yaptığı ilk yolculuktaki gözlemini anlatırken, “her yanımızda, sanki milyarlarca ateş böceği aynı anda yanıp sönüyor gibi muazzam görüntüler sergileniyordu” ifadesini kullanmıştır. Bu tür bir açıklama hayal ürünü olamazdı. Astronot John Glenn, 20 Şubat 1962’de Dünya yörüngesindeyken şunları söylemişti: “Yıldız olduğunu düşündüğüm bu küçük şeyler aslında parlak, sarımsı yeşil ışıklar. Ateş böceklerinin gece karanlığındaki görünümünü andırıyorlar.. Burada onlardan binlerce var.”

Rus kozmonotlar da aynı olayı rapor etmişler, bu ilginç olaya ışıkları yansıtan milyarlarca toz zerreciğinin yol açtığı ortaya çıkmıştı. Peki George Adamski bunu nasıl bilebilmişti?



Adamski’nin çektiği UFO2nun alttan görünüşü

13 Aralık 1952’de, Adamski’nin keşif gemisi olarak adlandırdığı çan şeklindeki uzay aracı Palomar Bahçeleri üstünde uçuyordu. Adamski ve arkadaşı Madeleine Rodeffer ağaçlarn üzerinde, havada asılı duran bir şey gördüler. Tam bu sırada yanlarından bir araba geçti ve içindeki üç kişi Adamski’ye, “Kameralarınızı alın, Buradalar!” diye bağırdı. Adamski, cisim tekrar hareket etmeye başlamadan önce teleskobuyla cismin 4 fotoğrafını çekmeyi başardı. Evlerin çatısı üzerinde süzülen araç, Adamski’nin evinin üzerine geldiğinde bir film kartuşunu bitirmişti ve sonra ağaçların ardına doğru ilerleyerek gözden kayboldu. Adamski’nin komşularından Hava Kuvvetleri Çavuşu Jerrold Baker da, uçarak uzaklaşan cismin bir fotoğrafını çekmeyi başarmıştı.


Adamski’nin çektiği, puro biçimindeki “ana gemi”nin fotoğrafları ve disk şeklindeki keşif araçlarına ait fotoğraflar bir çok tartışmaya yol açmıştır (Üstte). Fakat, Adamski’nin savunması sırasındaki içtenliği şüpheci kesimi bile etkilemiştir ve fotoraflara yapılan analizler bunların gerçek olduklarını kanıtlamıştır. Bilim muhabiri Robert Chapman ‘UFO-İngiltere Üzerindeki Uçan Daireler’ i yazarken Adamski’den şöyle bahsetmiştir: “Adamski o kadar normaldi ki, onun hakkındaki tüm izlenimim bu oldu. O Venüs’ten gelen bir adamla temasa geçtiğine inanıyor, ve ona insanların neden kendisine inanmadıklarını anlayamıyor. Eğer bizleri aldatıyorsa bunu hayatımda gördüğüm en mantıklı ve zekice yoldan yapıyor”.

Dünyada Adamski adını hiç duymamış birtakım diğer kişiler de, Adamski’nin keşif gemisine oldukça benzeyen cisimler gördüklerini raporlar etmişlerdir. Bunlardan Stephen Darbishire adlı ilkokul öğrencisi, Şubat 1954’de kuzeniyle birlikte Coniston’da gördükleri bu cismin iki fotoğrafını çekmiştir. Fotoğrafları ortografik projeksiyon sistemi kullanarak inceleyen havacılık mühendisi Leonard Cramp, Adamski ve Darbishire’ın fotoğraflarında görülen cisimlerin oransal olarak aynı olduğunu belirtmiştir.


ABD’de NBC Televizyon Kanalı, Adamski’nin deneyimi ve çektiği olağanüstü fotoraflarla ilgili TV Programı gerçekleştirmişti..


Devamını Oku »

YAKIN TEMAS- HOWARD MENGER – ABD



1956 yılında Howard Menger isimli New Jersey’li bir ressam, başlangıcı 1930’lu yıllara dayanan bir temas hikayesiyle insanların karşısına çıktı. Menger, çocukluğundan beri Mars ve Venüs’ten gelen varlıkların kontrolü altında bulunduğunu söylemekteydi.

Howard Menger’in dünya dışı bir varlıkla ilk karşılaşması 1932 yılında, High Bridge, New Jersey’de, Menger henüz 10 yaşındayken gerçekleşmişti. Ormanda gezinirken bir kayanın üstünde oturan esrarengiz bir kadın görmüş, kadın Howard’a onu görmek için çok uzaklardan geldiğini, çünkü kendisinin ve kendi insanlarının onu izlemekte olduklarını söylemiş, ayrıca her zaman Howard’ın yanında olup ona yol göstereceklerine söz vermişti.


Fakat Menger’in uzaylılarla gerçek anlamda teması yetişkinlik yıllarında başlamıştır. Menger’in uzaylılarla ikinci karşılaşması II. Dünya savaşı sırasında, California’daki Camp Cook üssünde askerliğe gönderildiğinde gerçekleşmiştir. Burada onu üniformalı bir adam karşılamış; bu kişi onunla önce telepatik daha sonra da sözlü olarak iletişime geçerek daha önce kendi insanlarıyla olan karşılaşmalarından haberdar olduğunu ve temasların devam edeceğini söylemiştir.


Savaştan sonra Menger ilk defa yere inen bir uzay gemisi ve onun mürettebatıyla karşılaşmıştır. Haziran 1946’da High Bridge’deki ailesini ziyaret etmeye giden Menger, burada George Adamski’nin ünlü “keşif gemisi”ne benzer bir UFO’nun yere indiğini ve uzun sarı saçlı, mavi-gri üniformalı iki adamın araçtan çıktığını gördü. Bu iki adamı, Menger’in 1932 yılında karşılaştığı kadın izlemekteydi; geçen 14 yıl içinde hiç değişmemişti. Menger kadının bilgeliği, güzelliği ve ışık saçan kişiliği karşısında büyülenmişti. Kadın Menger’e kendisiyle daha pek çok kez temasa geçerek bilgi vereceklerini, her temasın Menger’in gelişiminde bir adım olacağını ve bu yolla onların teknolojisi ve bilimiyle ilgili önemli bilgiler edineceğini söylemiştir. Bu temaslar sayesinde Menger’in ayrıca zihinsel yeteneklerini kullanmasını ve güçlendirmesini öğreneceğini ve insanlara evrenin kurallarını öğreteceğini bildiren kadın, Menger’i başından geçenlerin 1957 yılına kadar duyulmaması konusunda uyarmıştır.


Menger ve karısı NBC’de

Menger’e göre uzaylıların Dünya’yı ziyaret etmelerinin nedeni, insanların evrimlerinde yeni ve daha üst bir düzeye ulaşmasına yardımcı olmak ve bize yeni bir kozmik bilinç kazandırmaktır. Uzaylıların kendilerini bir bakımdan bize bağlı hissettiklerini, çünkü aynı türden geldiğimizi ve uzak akrabalar sayıldığımızı söyleyen Menger, uzaylıların uzun zamandır bazı bilimadamları ve politikacılarla da temasa geçtiğini, fakat bu insanların ekonomik sistemin çökebileceği endişesiyle bu gerçeği açıklamaktan korktuklarını belirtmektedir. Menger’in uzaylıların farklı hükümetlerin başkanlarıyla temasa geçtiği iddiasını destekleyen deliller de bulunmaktadır. Örneğin dönemin ABD Başkanı Dwight Eisenhower’ın Palm Springs, California’daki Edwards Hava Üssü’nde UFO’larla temasa geçtiği söylenmektedir. Bu olayı araştıran Desmond Leslie, 1954 yılında bir Hava Kuvvetleri görevlisiyle tanışmış, bu kişi Başkan Eisenhower’ın Palm Springs’teki tatili sırasında yere inmiş bir uzay aracını incelemek üzere Edwards Hava Üssü’nü ziyaret ettiğini doğrulamıştır. Bu olayın doğruluğunu destekleyen birtakım yazılı belgeler de bulunmaktadır.


Nisan 1956’da gerçekleşen bir temas sırasında uzaylılar Menger’e George Adamski’nin anlattıklarına benzer uzaktan kumandalı bir gözlem diski göstermişlerdir. Menger diski, “30 cm. kalınlığında ve 1 metre çapında yuvarlak, yarısaydam bir cisim” olarak tarif etmektedir. Menger’in temasa geçtiği varlık ona, diskin yakınlardaki bir uzay gemisinden kumanda edildiğini ve tüm duyguları, düşünceleri ve amaçları kaydetme özelliğine sahip olduğunu söylemiştir.

Menger, uzay araçlarıyla Venüs ve Ay’a yolculuklar yaptığını ve Venüs üzerinde dünyadakilere benzer şehirler gördüğünü söylemiştir. Ay üzerindeyken nefes almakta hiç zorluk çekmediğini anlatan Menger, Ay’dan toplanan bitki örnekleri üzerinde bilimsel analizler yapıldığını belirtmiştir.


Menger’in fotoraflamaya çalıştığı bir varlık

Menger’le temasa geçen uzaylıların çoğu Venüs gezegeninden gelmekteydi. Fakat Menger Satürn ve Mars’ta bulunan üslerden gelen varlıklarla da temas kurmuştur. Hatta temas kurduğu bazı uzaylıların Dünya’daki bazı üslerde yerleşmiş olduğunu söylemektedir. Menger bazı temasları sırasında uzay gemilerinin ve mürettebatlarının fotoğraflarını çekme fırsatını bulmuştur. Fotoğraflarda uzaylılar yaydıkları yüksek frekans enerjilerinden dolayı sadece ışık silüeti olarak görünmektedirler. Menger ayrıca bu UFO’ları filme de almıştır. Anlatımlarını pek çok fotoğrafla destekleyen Menger’in çektiği fotoğraflar detaylı olarak incelenmiş ve çok güvenilir belgeler olduğu sonucuna varılmıştır.
Devamını Oku »

ARCTURUS 'LA TEMAS 1




Bu yazımızda sizlere; dünyada dünyadışı yaşamın ilk zamanları ve gezegen üzerinde beşerin ortaya çıkışı hakkında bilgiler veren, evrensel yardımlaşma ve dayanışma yasasının gereği olarak bilge varlıklara özgü bir sevecenlikle Dünya beşerine birçok bakımlardan yardım etmeye çalışmış ve halen de bu sevecen ilgilerini sürdüren bir grup dünya dışı varlıktan ve onların Dünyadaki etkinlikleriyle, verdikleri bir kısım (kanal) bilgilerini sunmaya çalışacağız.

Bu sunuşumuzun aşamalarında önceliği, onların kim ve nasıl varlıklar olduklarına vereceğiz, ama, bundan da önce; ‘Bu bilgiler bizce neden doğrudur?’ sorusunu yanıtlamak istiyoruz. Bu mesajların kaynağı, gerçekten yüksek bir bilinç halinde bulunan varlıklar mıdır, yoksa… Kuşkusuz, buna; bu bilgileri okuyan sizler karar vereceksiniz. Bizler bunları derleyip, toplayıp; sizlerin dikkatlerinize sunuyoruz.

Herşeyden önce bugün ne bizler, ne de bilimsel çevreler onların ortaya oyduklarını (bu bilgilerin içeriğini) çürütecek ve geçersiz kılacak hiç bir veriye sahip değiliz. Bu bilgileri kabul etmeye değer bulmamızın nedenlerini şöylece sıralıyoruz; Bu bilgileri ‘doğru’ olarak nitelendirmemizin ve sizlerle paylaşmaya değer bulmamızın birinci nedeni (dünya dışı kökenli bu varlıkların) verdikleri bilgilerin tutarlı niteliğidir: Zarar vermek ya da tahakküm altına almak gibi ilkel niyetler bir yana, yönlendirici bir içeriğe / etkiye bile sahip değildir. Bizim için uygun gördüklerini; ikram edercesine ve sadece bir öneri olarak sunmaktadırlar. Ayrıca, kendilerine yöneltilen soruları (medyomun ve hazır bulunanların sorularını) içtenlik dolu bir iyimserlikle, bizim anlayış kapasitemizi ve bilgi birikimimizi gözönüne alarak, hatta inançlarımıza saygı duyarak yanıtlamaktadırlar.

Bir başka neden de; onların sundukları bilgiler arasında, kanal vazifesi gören ve bilimsel bir geçmişi olan Dr.Norma J. Milanovich’in hiç bilmediği verilerin / bilgilerin de bulunmasıydı. Bu nitelikli bilgileri Dr.Milanovich ve grubu araştırdıktan sonra, onların da doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Verilen bilgilerin akışı içinde yer yer karşılaşılan bu durum, bizim gerçekten; elde edebileceğimizin çok ötesinde bilgilere sahip bir kaynağın sunduğu bilgilerle karşı karşıya olduğumuza güvenmemizi sağladı.

Kim ve Nasıl Varlıklar Oldukları…

Yaratılmış olan herşey YARADAN’ın bilgisinin tezahürüdür. Tezahüratın tamamı, YARADAN’ın gücünün değişik veçhelerini temsileden farklı varlıklarla doludur. Değişik şuur düzeylerindeki varlıklar evrenlere (tezahüratın dört bir yanına) dağılmış / yayılmış durumdadır. Bunlardan, teknolojik durumları elverişli olanlar; belki Dünya beşeri Yontma Taş Devrini yaşadığı zamanlardan beri, yıldızlar (hatta galaksiler) arası uzayda dolaşmaya başlamışlardır bile. İşte bu genel görünümün kaçınılmaz bir gereği olarak; yüzyıllar öncesinden beri, çok değişik ortamlardan gelen (Dünya dışı kökenli) birçok varlık aramızda bulunmaktadır ki, ARKTURUSLULAR da bunlardan (yani, dünyada halen etkin vaziyette bulunan birçok dünya dışı varlık grubundan sadece bir gruptur.

Arkturuslular’ın aktardıkları bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla; Dünya beşerine ve Dünyada Yeni Çağın doğuşuna hizmet etmek gibi evrensel bir misyonları bulunmaktadır. Onlar, bu misyonları çerçevesinde, sadece misyonlarının kapsamına gelen bilgileri sunmakla kalmamış, aynı zamanda; ne kadar sıradan olursa olsun, kendilerine sorulan her soruyu nazikçe ve saygıyla yanıtlamışlardır. Bu cümleden olmak üzere, fiziksel görünümleriyle ilgili bir soruyu şöylece yanıtlamışlardır:

“Bizim boyumuz, sizin ölçülerinize göre, ortalama bir metre uzunluğundadır. Biz, ayrıca, çok inceyiz; ince ve zayıf bir tür olarak görünmeyi yeğliyoruz. Hepimiz birbirimize çok benzeriz ki, böyle olmayı kendimiz seçtik. Çünkü, biz; kendini başkalarıyla kıyaslamak gibi önemsiz şeyleri epey zamandır aştık. “TANRI’nın ve evrenlerin bütünlüğü” kavramını idrak ettiğimizden; farklı olmaya çalışmak, artık bize ilginç gelmemektedir. Cildimiz yeşilimsi bir renkte görünse de, bu görünüm aslında aldatıcıdır. Dünyanın algılayabildiği dalga boyları nedeniyle, bazı dünyalı gözler bizi böyle görür. Ama aslında, sizin gezegeninizde görünmeyen bir rengimiz vardır. Ellerimizde sadece üçer parmağa sahibiz. Çünkü, daha fazlasna ihtiyacımız olmadığını gördük. Bu üç parmak, bedenimizin fiziksel manevralarına ve zihnimize karşılık verirler. Biz, eğer istersek, yerçekimine de karşı koyabiliriz. Bu durumla bağlantılı olarak da; sizin “zihnimiz” dediğiniz, ama bizlerin ‘merkezi güç’olarak adlandırdığımız şeyin gücü ile objeleri, (bu üç parmağın hareketiyle) senkronize bir biçimde etkileyebiliriz. Biz, evrenlerdeki birçok varlıkların yaptıkları gibi, enerjiyle besleniriz. Halkımız (Arkturuslular) düşük düzeyde titreşen besinleri tüketmez. Çünkü, düşük düzeyde titreşen besinler yüksek bilinç ve zihin halleriyle ilgili duyuları hissizleştirir. Aldığımız bazı besinleri betimlemek gerekseydi, onları; sizin gezegeniniz Dünyada sahib olduğunuz minerallerin bazılarına benzetebilirdik. Uzay gemimizin aygıtlarıyla, her türlü titreşim bileşimindeki besini üretebiliriz ve sizin (Dünyada yaptığınız gibi); tadlar, kokular, damak lezzeti vb. üzerinde durmayız. Bizim (etkinliklerimiz) için gerekli olan titreşim düzeyimiz düştüğünde, ruhumuza uygun en yüksek nitelikte enerji ve titreşimin bir karışımını yaparız.”

-Gözleriniz ne renktir ve sizin asıl görüş aracınız onlar mıdır?

“Gözlerimizin rengi; sizin, koyu kahve, hatta siyah renginize benzer. Bizim güneşin, belli bazı ışınlarından gözlerimizi korumak için bu renge gereksinimimiz vardır. Bunlar, bir anlamda; telepatik yeteneklerimize zarar verebilecek belli enerji ışınlarını filitreleyen koruyuculardır. Hazır, telepatiden söz açılmışken; onun, bizim esas algılama şeklimiz olduğunu da belirtmeliyiz. Gözlerimiz ise, bilgi girişi için ikincil kaynaktır. Gözlerimizin başka bir filitreleme görevi de, niteliklerimizi etkileyebilecek düşük titreşimsel duyumları ve enerjileri engellemektir. Gözler, aynı zamanda, ‘ruhun pencereleri’dir. Gözlerimizin bir başka işlevi de, aynı anda, iki ya da daha fazla yerde bulunmaya muktedir olmasıdır. Bu, bizim içsel ve dışsal görüşümüzü aynı anda odaklayabileceğimiz anlamına gelir ki, bu durumun telepatik yeteneğimize katkısı vardır. Gözümüzün dış tabakasının ardındaki ‘içsel-sezici’; içsel realiteyle bağlantı kuran bir bölümdür. Dışsal göz mercekleri ve renk, içsel realiteyi kuşatan enerjiyi ve onun yoğunluğunu algılar.”

– Sizin de bir kalbiniz var mı? Metabolizmanızın doğası nedir?

“Evet, bizim de kalbimiz var. Bu, evrendeki pek çok varlığın sahibolduğu bir özelliktir. Kalp, evrensel kilitlerin anahtarlarını barındırır. Kalp, Yin ve Yang enerjilerin (ya da pozitif ve negatif enerjilerin) dengesini içerir. Hepimizin kalplerinin bizleri TANRI’ya götüreceğini söylediğimizde,
sizinle aynı kökendeniz. Bizim yeniden uyanıştaki rolümüz, Dünyadaki birçok kardeşimize ‘kalbini dinlemeyi’ öğretmektir ve sizin de yakında bu eylemin gerçek önemini keşfedeceğinizi umuyoruz. Metabolizmamızın doğasına gelince; bizim metabolitik hızımız sizinkine oranla çok daha yüksektir. Bu daha yüksek varoluş halinde, biz günlük ilişkilerimizde, çok daha fazla aydınlanma bulabiliyoruz. Bu durum kendini; sağlığımızda, görünüşümüzde, uzun ömrümüzde ve ayrıca telepatik yeteneklerimizin doğuşunda yansıtır. Siz de yüksek bilinç hallerine doğru ilerledikçe, metabolitik hızınızın arttığını göreceksiniz. Bu farkındalıktan kaynaklanan yükselme, fizik bedeninize yeni ruh halleri ve yenilenme getirecektir.”

-Siz, bizim sahib olmadığımız hangi duyulara sahipsiniz?

“Tanımlamaya çalıştığımız ve içsel göze ek olarak, içsel işitme yeteneğimiz de vardır. Zamanın başlangıcında, bizim bu yeteneğimiz henüz gelişmemişti, ama, zamanla ve kararlılıkla bu içsel duyuyu güçlendirebildik ve teleetik yeteneklerimizi bile aşan işitme duyusu geliştirdik.”

Dünyada Gerçekten Ne Yapıyorlar?

Bir ve Tek Olan Bütünsel’in tezahürlerinden başka birşey olmayan tüm varlıklar, evrensel Yardımlaşma ve Dayanışma Yasası gereği birbirine yardım etmekle yükümlüdür. Dolayısıyla yaratılmış olan herşey birbirinin gelişim aracıdır. Bu yardımlaşma işlevi; bazen sürtüşme / çatışma şeklinde olabileceği gibi, coşku dolu huzur içinde ve karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişki / etkileşim içinde de gerçekleşir. Ayrıca, ‘uyanan’ varlık, ‘uyanmakta’ zorluk çekenleri uyandırmaktan sorumludur; bilmenin, daha çok bilmenin ve şuurluluğun gereği budur. İşte bu kapsamda, evrenlere yayılmış durumda bulunan değişik şuur düzeyelerindeki varlıklar birbirlerine yardım ederler. Bu evrensel yardımlaşma çerçevesinde, bugün dünyada (yine onların ifadesiyle) 1000’den fazla değişik branşta varlık grubu etkinliklerini sürdürmektedir, hem de binlerce yıldan beri. Biz dünyalılar olarak, bu evrensel gerçeğin kimimiz farkında kimimiz değil, kimimiz “Olmaz böyle şey!” deyip, kestirip atıyoruz ama onlar belli bir plan çerçevesinde ve bizim bireysel gelişimimize ve seçme özgürlüğümüze olan saygılarını hep koruyarak gelip gidiyorlar, zaman zaman görünüyorlar orada burada, zaman zaman yere inip ya da inmeden bizlerden bazılarıyla iletişim ve işbirliğine giriyorlar, ama gerçekten ne yapıyorlar?

“Dünyaya temsilci gruplarını yollamış her yıldız donanması, gezegenin doğum sürecinin farklı bir veçhesinden sorumludur. Bizimki ise, zihinsel öğretim programıdır. Daha yüksek bir bilgi düzeyinin ortaya çıkmasını sağlayacak yeni bir öğretim programını sizlere aktarma sürecindeyiz.”

“Biz buraya, dünyalı kardeşlerimize duyduğumuz büyük hayranlık ve sevgiyle geldik ve önünüzde uzanan birçok durumla, daha büyük bir kolaylık ve uyumla başa çıkmanıza yardımcı olabileceğimizi umuyoruz. Tarihin bu anında, Dünya gezegenindeki misyonumuz; sahib olduğumuz eğitim kavramlarından size uygun olanlarını Dünya beşerine aktarmaktır. Biz Arkturuslular bu öğretim programının tasarımcılarıyız. Bizler ‘öğrenim yapısı’ konusunda uzmanlarız ve birçok yeni bilgiyi Dünya’ya iletme konusunda öncüleriz.”

“Sözünü ettiğimiz bu misyon, dünya ortalama realitesinin bir üstündeki realite boyutuna (5.ci boyuta) girebilmeleri için, dünya beşerine yardım etmektir. Biz ARKTURUSLULAR sizin kardeşleriniz olarak geldik. Biz, çoğu dünya insanının hala yadsıma aşamalarında olduğunu gözlemliyoruz. Bu bizi düş kırıklığına uğratıyor ama bu duruma müdahele edemeyiz; çünkü, biz sadece yardım etmeye programlanmış durumdayız.”

“Biz sizin yolunuza saygı duyuyor ve 3.cü boyut bilinciniz içinde, bu yolculuğu kolaylaştırıp, hızlandırmak için burada bulunuyoruz. Biz, evrenlerde sizlere benzer bir yolda olan tüm kardeşlerimize yardımcı olmak üzere görevlendirildik. ARKTURUS öğretmendir. Arkturus öğretileri, insanları ve öteki Işıktaki Varlıkları kendi ‘kapanlarından’ kurtarıp, özgürleştirecektir.”

“Bizim misyonumuz; uzaylı kardeşlerimize aydınlanma getirmek üzere Dünyaya gelmektir. Bunu başarabilmek için, bizim sürekli olarak, Gemimizi terkedip, Dünya katında tezahür etmemiz gerekir. Biz Arkturuslular 4. ve 5. boyutlardan geliyoruz ve sizin boyutunuzda var oluyoruz. Biz kendimizde, daha yüksek boyutlara doğru gelişme sürecindeyiz. Biz, Dünyalı kardeşlerimizin 5.ci boyuta mümkün olduğunca az acıyla geçmelerine yardımcı olmak üzere buradayız. Sizin bu dönemden başarıyla geçmenize yardımcı olmamız, otomatik olarak bizim gelişim sürecimize de yardımcı olur. Evrenlerin ve yıldız sistemlerinin uyumlanışında, tüm Varlıklar tekamül sürecinde birbirine yardım ederler. Bu çerçevede, bizler; tüm insanlığın titreşim frekanslarını Yeni Çağa uyum sağlayabilecek kadar yükseltmek üzere sizlerle işbirliği halindeyiz. Kardeşlerimizin kaderi olan, yüksek boyutlarda yaşamalarına yardımcı olmaya; bu çerçevede, TANRI’nın planını ve Kutsal Yazıları gerçekleştirmeye kararlıyız.”

“Dünya beşerinin bir kısmı, gördüğümüz kaarıyla; gezegeni de kuşatmış bulunan olumsuzlukları oluşturan kendi korku ve kuşkularının tutsağıdır. Biz onları bu illüzondan kurtarmak ve en sonunda özgür kılmak için, kendi (ruhsal) rızalarıyla buraya getiririz. Bu uygulama, misyonumuzun ve yüksek amacımızın gereğidir.”

“Vicama dediğimiz bu küçük taşıtların amacı; Dünyanın enerji noktalarına ulaşıp, onları yeniden aktive etmektir. Yerkürenin içine açılan böyle birçok ‘kapı’ vardır ki, Dünyalılar daha yeni yeni bunları öğrenmektedir. Yerkürenin enerji alanlarına açılan bu kapıların, çoğu yüzyıllardır, sanki uykudaydı. Biz, bu basınç noktalarından akan elektromanyetik enerji hatlarını yumuşatmak ve eğer gerekiyorsa, akımları yeniden odaklamak için bu ‘vicama’ları kullanırız. Zaman zaman gezegeninizde yapılan bilimsel çalışmalar yüzünden enerji akımları uyumsuzluk içinde bulunur. Bunun bir örneği, nükleer güç santralleridir. Bu santrallerin bazıları öyle güçlü enerji akımı yayar ki, bunlar gezegenin doğal-uyum enerji kuvvetleriyle karışır. Bu durum ortaya çıktığında, gezegendeki elektromanyetik kuvvetlerin dengesi bozulma tehlikesiyle karşı karşıya gelir. İşte o zaman biz,’vicama’ dediğimiz araçlarımızla bu santrallere gider ve uyumsuz akım üretenlerini (onların bilgisayarlarını ya da güç santrallarını) yeniden programlarız. Bazen bu operasyonumuz çok az farkedilir, bazen de değişiklikler çok çarpıcı olur. Bu da bazı Dünya sakinlerini telaşlandırır. Biz bunu; görev duygumuz ve gezegeninize ve sizlere olan sevgimizden yapıyoruz. Bunu yapıyoruz; çünkü, bu Dünyayı, onu yüzyıllardır dengede tutmuş elektromanyetik akımlarla uyum içinde tutmaktadır. Bu ‘vicama’ araçlarımızın birçok amacı vardır. Onlar Yıldız-Gemimiz ile gönderildikleri hedefler arasında başlıca iletişim araçları olarak da kullanılır. Buna ek olarak; onlar, yaptığımız yolculukların bir bölümünde bizim başlıca yaşam destekleme sistemlerimizdir. Bu araçlarımız, Dünya gezegeninde yakın geçmişte kullanılmaya başlanan aerodinamik ilkeler kullanılarak tasarımlanmıştır. Yeri gelmişken; eğer size, Dünya gezegenine aerodinamik konusundaki mevcut bilgiyi veren kaynağın Arkturus olduğunu söylersek, sizi şaşırtmış olurmuyuz. Ama aerodinamk ilkeleri uygulayışınız, hala onların bizim uygarlığımızda uygulanış biçiminden çok uzaktır. Zamanın başlangıcından beri gezegeninizdeki birçok varlığa epey bilgi aktardık. Onlar bedenli haldeyken, çoğunlukla bu keşiflerin onurunu üslendiler, ancak, aslında yaratıcı fikirlerin kaynağı daha yüksek bir ortak bilinçtir. Geçmişte, sizden bazı ruhları, teorik ve pratik bilgi alış-verişi amacıyla uzay taşıtlarımıza getirmiştik.”

“Biz dünyada çalışmak, üslerimizi işletmek ve görevlerimizi tamamlamak için, beşer gözünün göremeyeceği birçok yeri kullanıyoruz. Bu yerlerin varlığını sürdürebilmek için, oralara sürekli olarak bir hayli kargo götürmemiz gerekiyor. Bizim, ayrıca; AY’da üç üssümüz var ama bu bölgeye artık çok kargo taşımıyoruz.”

Biz, Dünyanın üzerindeki ve içindeki bir çok noktayı enerjilendirmenin sürekli bir görev olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı, yeni kristal yapılar programlamayı ve yaratmayı sürdürmek zorundayız. Bu kristaller, misyonumuzun çeşitli iletişim vehçeleri için kullanılır. Sık sık devasa kristal yataklarını gezegende seçilmiş yerlere ekmemiz gerekir. Bunu yapmamız gerektiğinde, o noktalarda bir hayli UFO etkinliği görülür. Bunun nedeni, bu noktaların iletişim üsleri haline gelmeleridir ve bizim alınan bilgi ve veriyi elde etmek için, bu yerlere sık sık gitmemiz gerekir. Eğer şimdi yaptığımız gibi, kristal yapıları üretip programlamasaydık; Dünya, bilinç devriminde bu kadar ileri gidemezdi.”

”Dünyanın Yeni Çağ’a geçişine yardımcı olmak için, sürekli olarak dünyaya ışık frekansları akını yönlendirilmektedir. Halen, dünya beşeriyetinin bilinçlerini daha yüksek bir düzeye çıkarmalarına yardımcı olmak için, bu frekanslarla bir hayli bilgi de aktarıyoruz. Dünya bu bilgiyi elektronik enerjilerin vorteks bölgeleri aracılığıyla alıyor ve bu güçleri gezegene ley hatları ve ızgara şeklindeki güç alanları aracılığıyla dağıtıyor. Biz bunları; beşer bilincinin Yeni Çağ’da taleb edeceği yüksek titreşim frekanslarına yavaş yavaş ayarlanması gerektiği için yapıyoruz.”

”Burada bulunuş amacımız, Dünyalılar’ın yüksek bir bilinç geliştirmelerine yardımcı olmaktan başka bir şey değildir ki, bu, bizim türümüzede yardımcı olacaktır.” (devam edecek)

Kaynakça: ARKTURUS Mesajları, Akaşa Yayınları
Devamını Oku »

Yukarı Git