4 Ocak 2016 Pazartesi

İNSİYASYON VE EZOTERİZM




İnisiyasyon ve Ezoterizm

İnisiyasyon kelimesi, kök olarak latince "initiatio"dan gelir. fransızca'da ve ingilizce'de "initiation" olarak geçer. osmanlıca karşılığı "tedris, irşat"; türkçe anlamı ise "öğretme, doğru yolu gösterme" şeklindedir.

İnsanlık tarihi boyunca oluşmuş birtakım eski gelenekler vardır. bunlar, genellikle ezoterik (içrek, gizli) yapıdadırlar. inisiyasyon; bu ezoterik bilgilerin, bunları öğrenmeye talip olanlara, yani "inisiye"lere, "inisiyatör"ler tarafından birtakım özel şartlara bağlı olmak kaydıyla aktarıldığı merkezlerdeki eğitim biçimidir.

Bu eğitimin ezoterik olması, bilinenlerin herkese açıklanmamasını gerektirmektedir. pek çok şeyler gizli tutulur, herkese söylenmez. bunlar ancak bu eğitimi alabilmeye layık olan sınırlı sayıda kişiye (inisiyeler) açıklanır. bu, ana prensiplerden biridir. inisiyasyon, sadece bazı sırların öğretilmesinde izlenen yöntemlerden, merasimlerden ibaret değildir. inisiyatör, inisiyeyi gayet kontrollü bir şekilde yetiştirir. ona belirli uygulamaları yaptırır, birtakım imtihanlardan geçirir. kişilerin bu imtihanlar sırasında yaşamış oldukları haletler de, inisiyasyonu meydana getirmektedir.

İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: tanrı, insan, doğa.

Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır.

ezoterizm nedir?

ezoterizmin osmanlıca karşılığı "batınilik"tir. batın; iç yüz, içteki anlamındadır. bunun türkçe karşılığı "içreklik" sözcüğüdür. "ezoterik", "içrek" demektir. bu sözcük "içte kalan, saklı" anlamına gelir.

"ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.

Ezoterizm ile inisiyasyon arasındaki ilişkiye gelecek olursak şunları söyleyebiliriz: inisiyasyon, ezoterik bilgilerin bir mürşit (yol gösterici) tarafından müritlere (öğrencilere) belirli bir program dahilinde aktarılıp uygulatılmasıdır. bu inisiyasyonu hakkıyla tamamlayabilen müritler de daha sonra mürşit olacaklardır.

Şimdi bir de ezoterizmin tersi olan "egzoterizm" kavramını ve konumuzla bağlantısını ele alalım. egzoterizmin türkçe karşılığı "dışrak", osmanlıca karşılığı ise "harici"dir. egzoterik bilgiler, inisiyasyonların herkesçe bilinebilen, sıradan başlangıç bilgileri olmaktadır. zaten tüm inisiyasyonlarda öğrenci, eğitime önce "egzoterik" bilgilerle başlayıp, zaman içerisinde göstermiş olduğu samimi çabalarına göre yükselerek daha derin, ezoterik bilgileri almaya hak kazanırdı.

Bu yüzden pek çok tarikatlarda kişiler, harici ve batıni olarak ikiye ayrılmaktadırlar. yani dışrak ve içrek. batıni olanlar, hakikati daha yakından sezip kavramış olanlardır. harici olanlar ise, henüz o hakikate temas etmemiş, ama onu elde etme yolunda çalışanlardan oluşur. bu öğrenim şekli yaşamın hemen hemen tüm alanlarında karşımıza çıkar. bu ayrım, anlayış farklılıklarından doğmaktadır. herkesin zihin seviyesi ve anlayış yeteneği farklı olduğundan, ezoterik bilgiler ancak onları anlayıp insanlığın hayrına kullanabilecek kişilere verilmekteydi.

İçinde yaşadığımız çağda artık elbette böyle bir durum söz konusu değildir. eski zamanlarda mabetlerde büyük bir gizlilikle öğretilen ezoterik ve okült bilgiler, artık herkesin ulaşabileceği kitapların sayfalarında yer almaktadır. çünki insanlığın ortalama seviyesi o devirlere göre çok yükselmiştir.

Tarihte İnisiyasyonlar

Eski yunan'da dinler, ezoterik mahiyetteydiler. yani o dine mensup olanlar, o dine ait bilgileri saklamak zorundaydıler. bunlar üyelerini özel bir inisiyasyona tabi tutarlar ve onların evrimini hızlandırmak maksadıyla belli bir hiyerarşiyi göz önünde tutarak bazı sırları açıklarlardı.

Yunan dini mitolojik bir dindi. mitolojik olaylar, kahramanlar ve ilahlar... bunların kendi aralarında ve insanlarla olan ilişkileri, doğaya olan etkileri, mitolojik efsanelerle hikaye edilmiştir. bu, işin dışrak, yani egzoterik yönüdür. halk bu olaylardan kendi anlayış seviyesine göre bir anlam çıkaracaktır. halbuki işin bir de ezoterik yönü vardır. işte bunları da o devrin büyük inisiyasyon merkezleri incelemiş ve bu bilgileri inisiyelere aktarmışlardır.

Eski yunan'da yapılan bu ezoterik çalışmalar, günümüze kadar ulaşmış pek çok inisiyatik bilginin kaynağını oluşturması bakımından önemlidir. çünki bunlar mısır kökenlidir. mısır'da yapılan ezoterik çalışmalar tüm yunan'ı etkilemiştir. örneğin büyük inisiye fisagor tam 22 yıl mısır'da, 16 yıl da pers ülkesinde inisiyasyon hayatı geçirdikten sonra döndüğünde kendi mezhebini kurarak, öğretisini aktarmıştır. zaten bir inisiyenin en büyük özelliği, öğrendiklerini kendinde saklamaması, uygun zaman ve mekanda, uygun kişilere bunu aktararak bilginin devamını sağlamasıdır. aksi takdirde o bilgi, kendisiyle birlikte gömülür gider. halbuki öbür türlü, insanlıkla birlikte var olmuş o eski geleneğin aktarılmak suretiyle devamı sağlanmakta ve bunu yapan inisiye de o zincirin bir halkası haline gelmektedir.

Ezoterizm ve egzoterizm, yani iç yüz ve dış yüz meselesi hemen hemen bütün dinler için geçerlidir. bütün büyük dinlerin daima biri harici (şekli ibadetler, törenler, hikayeler, şeriatler vs.) diğeri gizli (öze ait gerçek bilgiler ve ilkeler) olmak üzere iki yüzleri olmuştur. birinci yüzü şekil veya harf, diğer yüzü ise ruh oluşturmuştur. derin anlam, maddesel sembolün altında yatmaktadır. dinleri dış görünüşleri yönünden incelemeye kalkmak, bir insanın ruhsal değeri hakkında kılığına kıyafetine bakarak fikir yürütmek gibi bir şeydir. onları iyi tanımak için, bunları hazırlayan ve amaçlarını oluşturan temel düşünceyi tam kavramak; mitlerin ve dogmaların içinden, bunlara güç ve hayat veren yaratıcı prensibi çekip su yüzüne çıkarmak gereklidir. işte ancak o zaman üstün ve değişmez nitelikli tek doktrin gözler önüne serilebilecektir. tüm dinlerin, ezoterik ve okült öğretilerin temelinde aynı gerçekler yatmaktadır. bu gerçekler zamanın ve ortamın ihtiyaçlarına göre farklı kaplarda sunulsalar da, öz olarak aynı gerçekleri ifade etmektedirler.

Tüm bu anlatılanlardan sonra vurgulamak istediğimiz esas nokta şudur: ezoterizm, okültizm, teozofi, spiritüalizm vs... bu bilgi sistemlerinin hepsi de özünde aynı gerçekleri taşıyan bir öğretinin zamana ve ortamın şartlarına göre farklı biçimlerde ifadelerinden ibarettir. çünki tüm bunların hepsinin ardında yatan gerçek, ruh varlığı ve onun ebediliği meselesidir. temel gerçek budur. çünki görünen görünmeyen her şey ruhun eseridir ve her şey onun tezahürüdür.

Ezoterik ve okült bilgileri ve uygulamaları dünyanın yalnızca belirli bölgelerinde ya da belirli uluslarında görmemekteyiz. gelmiş geçmiş tüm topluluklarda, amerika'dan uzak doğu'ya kadar her bölgede böyle bilgilere rastlamaktayız. çünki nasıl güneş her yeri aydınlatıyorsa, bilgi de bir şekilde her yere ulaşmıştır. insanlık hiçbir zaman, hiçbir yerde yalnız bırakılmamış, daima bilgi almıştır.
Devamını Oku »

OKÜLTİZM ve TEOZOFİ



OKÜLTİZM ve TEOZOFİ


"Yolun kendisi olmadan yolu takip edemezsin" H.P. Blavatsky

  Okültizm, geçmiş çağlarda doğa, insan ve evren ilişkileri aktarılarak gelen ezoterik gelenekler yoluyla edinilmiş derin bilgiler bütünü olarak tanımlanır. Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki “occultus” sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Ezoterizm Okültizmi, “Ruhların dünyasına ve kâinat'ın sırlarına dair batıni bilgileri temel alan teoriler, uygulamalar ve ritüeller olarak tarif ediliyor.” şeklinde tanımlar. “Gizli bilimler de denilen okültizmin kapsadığı alanlar arasında maji, simya, astroloji, nümeroloji, sembolizm, kâhinlik sayılabilir. Okültistler içinde en tanınmış simalar Eliphas Lévi (1810-1875), Paracelsus (1493-1541), Papus(1856-1916) ve Nostradamus (1501-1566) sayılabilir.”

 “Okültizm kelimesinin Türkçe karşılığı "gizli bilim, gizlicilik" olarak ifade edilmektedir. Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (batıni) doktrin anlaşılmaktadır.” "Ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir. Okültizmin üç ana yasası vardır: Tek tanrı; tekâmül ve tekrar doğuş. Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:“Ölüm ötesinde ne vardır? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır? Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz? Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?”

   "Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle görünenden yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar. Eflatun'un "idea"ları, Jung'un "arketip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler.
  Okültizmin üç ana esası şöyle sıralanabilir: 1-Tanrı, İlkeler koymuştur. 2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dâhilinde meydana gelir. 3-İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları tanımaya çalışarak yasaları araştırır.

  Teozofi ise (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Yunanca Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir. “Teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefesi denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte, Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefi bir sistemdir.” Teozofiyi Batı'da kurumsallaştıran kişi H.P. Blavatsky'dir.

   Blavatsky’nin yaşam öyküsü ve Teosofi Helena Petrovna Blavatksy, 31 Temmuz 1831'de Ekaterinoslav, Ukranya'da doğdu. Bebekken onu vaftiz eden rahibin kıyafeti mumlara değerek tutuşmuştu ve kendisi kötü bir şekilde yanmıştı. Bu sanki, ileri ki yıllarda onun Hıristiyanlığa karşı tepkisinin bir ön göstergesiydi. Ne de olsa ileride İtalya'da Garibaldi saflarında erkek gibi dövüşüp, kendi deyimi ile "Papa taraftarlarını devirmeye" çalışacaktı. Aristokrat Alman asıllı bir aileden Albay Peter Hahn'in kızıydı. Öte alemlere temas göstergeleri daha çocuk yaşında başlamıştı. O zamanlar bile arkadaşlarına fantastik öyküler anlatırdı ve bunlar bir şekilde çocukların hayallerinde berrak bir şekilde canlanıverirdi. 18 yaşında kendisinden çok daha yaşlı Erivan Vali yardımcısı Nicephore Blavatsky ile evlendirildi. Bu vesile ile Blavatsky soyadını aldı. Ancak evliliği üç ay sürmüştü ve Blavatsky kocasını terk ederek İstanbul'a kaçtı. Burada bir süre bir sirkte at üzerinde akrobasi yapmıştı, ancak atın düşerek üzerine çökmesiyle ağır bir şekilde yaralanmıştı.

Mısıra giderken bulunduğu gemi infilak ederek batı, dört yüz yolcudan Blavatsky'de dahil olmak üzere, sadece on yedi kişi kıyıya yüzerek canlarını kurtarabilmişti. Blavatsky (veya müritlerince kısaca "HPB") bundan sonra genelde akrabaları eşliğinde yıllar süren bir dünya turuna çıktı, Teksas, Avrupa, Güney Amerika, Afrika ve Hindistan'a gitti. Yasak ülke Tibet'te girmek için bir kaç teşebbüs olmuşsa da yetkililer tarafından geri çevrildi. O zamanki meşhur medyomlardan D.D. Home yanında asistanlık hatta medyomluk yapmıştı. Ancak daha ilerde ruhçu seanslara genelde aldatıcı elemental ve elementari varlıkların geldiğini, bu tür çalışmaların bilinçsiz yapıldığında bir tür nekromansi (ölülerle yapılan fal-gelecek hakkında gereksiz sorular sormak ve kara büyü) olduğunu iddia etmişti.

1848 ve 1858 arasındaki sürede neler geçtiği konusunda fazla bilgi verilemiyor. Bu kayıp 10 yıl onun hayatında büyük değişimlere yol açtı ve kendisi de bir yol açacak hale geldi. Tibet'e girerek bazı Mahatmalar tarafından ders aldığını ima ettiği konuşmaları vardı. Mahatmalar Sanskritçe'de "yüce varlık" anlamına gelir. Bu Mahatmaların reenkarnasyon zincirinin son halkasına varmış, çok uzun ömürlü, beden olarak kusursuz, kamil ve bilge kişiler olduğunu anlatmıştır.    Daha sonra Amerika'ya giderek vatandaş olur. Bu sıralarda Madame Blavatsky 110 kilo ağırlında, günde 200 el sarmış sigara içen, erkek gibi açık sözlü ve dinamik bir kişiydi. Gençliğindeki güzelliğini yitirmişti ama çekik mavi gözleri hala çok etkili ve manyetik olduğu söylenirdi ve bir şekilde istediğini yaptırırdı. 13 Eylül 1875 tarihinde New York'ta Albay Henry Steel Olcott ve William Quan Judge ile birlikte Teosofik Cemiyeti kurdu. Teosofi (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Grekçe Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir. Cemiyetin üç amacı vardır: 1) Evrensel insan kardeşliğini kurmak, 2) Kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, 3) Doğa kanunları araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.

  1877 yılında "Isis Unveiled" (Aşıkar edilmiş İsis) kitabını yayınlar. Bu kitap Viktorya çağı batıda adeta bir bomba etkisi yapmıştı ve çok sattı. İki cilt şeklinde 1500 sayfalık bu kitap, ruh ve evren sırlarını açıklamaya yönelik etkileyici ve yarı akademik bir stilde yazılmış bir eserdir. İnsan her fikre katılmazsa da, belki de en etkileyici yönü referans ve konuların zenginliğidir. İlk cildinin adı "Bilim" ve o günkü bilimin daha öğrenmesi gereken şeyler olduğu belirtmişti. Eski çağlarda doğa, metafizik ve beşeri sırları açıklayan çok ileri seviyede bir bilgi olduğunu, insan tarihinin sanıldığından çok daha eski olduğunu anlatır ve kanıtlar ortaya koyar. İkinci cildin adı ise "Din", bu kitapta HPB o günkü din anlayışını eleştirir. Özellikle Hıristiyanlık ve Yahudilik ağır eleştirilere maruz kalır. Bunlara karşın kadim felsefe ve inançların daha ileri olduğunu ortaya koyar. Doğu dinleri özellikleri Hint-Aryan kökenli Sanskritçe eserlerin önemini vurgular ve savunur. Uzak Doğuda bazı ezoterik ve inisiyatik okulların varlığından söz eder.

“Teosofide denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların "İlahi"yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatin bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür.” “Cemiyetin üç amacı vardır: Evrensel insan kardeşliğini kurmak, kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, doğa kanunlarını araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.” “H.P. Blavatsky’nin en önemli eseri 1888’de yayınlanan "The Secret Doctrine"(Gizli Doktrin)dir. Gizli Doktrin'in ilk cildi "Cosmogenesis", evrenin yaratılışı, yapısı ve arkasındaki kozmik yasaları anlatırken, ikinci cildi "Anthropogenesis" insan ırkının devinimleri, yedi kök ırk ve yedi alt kök ırklar, Lemuria (Mu) ve Atlantis gibi kayıp uygarlıklar, reenkarnasyon ile insanların ruhsal ve psişik tekamülünü anlatmaktadır. Kitabın tamamı Tibet manastırlarından edinilen “Dyzan Stanza”ları diye adı geçen kadim bir kutsal metnin satır satır açıklanmasıdır.

  Bu kitap, Gizli Doktrin'in birçok kaynak eserleri gibi dünya literatüründe bilinmeyen kitaplar arasında. Üstelik Senzar diye kayıp bir dilde yazıldığı iddia edilmekte. Son zamanlarda HPB'nin bazı esrarengiz kaynak eserleri bulunmuştur. Bunların haricinde Gizli Doktrii 50 bin kitabı kaynak olarak göstermekte ve oldukça karmaşık ve zor anlaşılan bir eserdir. Anlayabilmek için birçok Sanskritçe kelimeyi öğrenmek,ve klasik eserler ve felsefe konusunda biraz eğitimli olmakta yarar vardır.


  "The Secret Doctrine"’in temel önerileri şöyledir:

  Birinci öneri: Sonsuz, ebedi, sınırsız ve değişmez olanın üzerinde konuşulamaz, bu imkânsızdır. Mandukya´ya göre (Hint destanı Upanişadlar´dan) O, düşünülemez ve telaffuz edilemez... Antik toplumlar O´nu simgelemeyi reddetiler; buna karşın Museviler "Eyn soph" (Sınırsız), Hindular "Tat" (O) dediler.

  İkinci öneri: Evrenin ebediliği sınırsızlık planının gereğidir. Periyodik olarak sayısız evrenler oyun sahasında belirir ve kaybolurlar. Mutlak evrensellik, belirli aralıklarla var olma yasasıdır. Akışkan ve durağandır, med ve cezirdir, fizik bilim bunu gözlemler ve doğanın her yerinden örnekler alır. Aynı düşünce, gündüz ve gece, yaşam ve ölüm, uyku ve uyanma gibi de düşünülerek genelleştirilebilir.

  Birinci öneri, her şeyin kaynağının sınırsızlığının resmini çizer, ikinci öneri görünen varoluşun modelini yani atomları, insanları, tanrıları, evrenleri tanımlarken, özün yolunu gösterir. Eski düşünürlerin çoğu, bilinmeyen doğurgan kaosdan veya ana prensipten gelen doğurganlık ve verimlilik ışınından söz ederlerdi, kozmos ve görünen dünyalar oradan doğmuşlardı. Bu kutsal üçlemenin gerçek anlamıdır yani Baba, Anne, Oğul; Baba, Kutsal Ruh, Oğul ya da Osiris, İsis, Horus veya Parabrahman, Mulaprakriti, Brahman gibi...

  Üçüncü Öneri: Yaşamın görünümlerine ait olma saplantısı, bizi karmaşaya götürür. Tüm ruhların temel tanımı evrensel Tek Ruh´la anlaşılabilir... Ezoterik Felsefenin temel doktrini ayrıcalık olmadığının kabul edilmesidir ya da bir insana özel bir hak verilmediğidir yani kutsal, ilahi ayrıcalık yoktur. Ego kişisel gayreti ve çabasıyla beraber değişimler, dönüşümler yaşayacak, reenkarnasyonlarla deneyim kazanacaktır. Oluşumların yayılımı, en ince atom altı zerreciklerden başlayarak galaksilere ve evrenlere doğrudur. Kozmos zekânın her türü ile doludur, iç içe kat kat var olurlar.

  Yaşayan evren neden ve etki kanunuyla veya karma ile ilk aşamada anlaşılabilir. Doğduğumuzda karma yüküyle beraber geliyor ve geçmişin dışına çıkıyoruz, biz kendimiz karmayız. Geçmiş yaşamlar şu andaki bizi yaparlar, ne biz şimdiki gibiyiz, ne de kendimizi oluşturuyoruz. Gelecekteki enkarnasyonlarda daha çok biz olacağız yani gerçek bize ya da "Ben"e doğru gidiyoruz. Evrendeki her şey, kendine özgün egemenlik veya bilinç alanındadır aralarında karışıklık ve çok özel evrensel nedenler dışında ilişki olmaz çünkü özgünlük geçerlidir. Her bilinç düzeyi kendi türünde ve farkındalık planında var olur.

  İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: Tanrı, İnsan, Doğa. Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır. Dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. Dolayısıyla modern matematiğin, modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır. Ezoterik bilginin hedefi, kişinin kendi Tanrısallığına kavuşarak zaten bir olduğunu anlaması, bir diğer deyişle özne ve nesne arasındaki uzaklığın geçici bir süre için de olsa ortadan kalkmasıdır. Okült bilgi ise, madde ve dünya olayları üzerinde etkili birtakım güçler elde etmeye ve bunları uygulamaya yöneliktir. Teozofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindedir. Duyusal dünyanın ötesine uzanan yolları arayanlar gelişigüzel dolanmayacaklardır. Bu yolların yolcuları zaman zaman kaybolsa da olduğundan, göründüğünden fazlası olmayı hissetmiş ve arayışa geçmiş az sayıda kimsedirler.

Büyü, fal ve kehanet çalışmaları haline gelen bir okültizmin sonu her zaman hüsrandır. Simyacı kendi üzerinde çalışır, kendini tanımak için çabalar. Evreni, doğayı, insanı öğrenmek ister. Pek çok farklı kaynağı kullanarak, kendi stilini yaratma sanatının ustasıdır. Eklektik bir bakış açısı ile hakikati ezoterik bakış açısıyla arar. Bilginin saklı olduğu perdeleri teker teker açmak ister. Bilginin on katmanda açılışına Kabala’da Sefirot denmektedir. Teozofi ve okültizm farklı ancak özde birbirine yakın yollardır. Gerçek insan her yolu araştırır. Ruhunun çıktığı bu uzun spiral yolculukta katman katman merkeze doğru ilerleme gayretini gösterirken ihtiyacı olan tamamlanma için her fikre açıktır, ön yargı ile yaklaşmaz. Bir yolun koşulsuz takipçisi olup diğer yolları yok saymaz. Kendi bileşiminde kendi yolunu kendi ihtiyacına göre kendi çizer. Kendine yardımcı olacak avadanlıkları çok geniş olan seçeneklerinden temin eder.

“Rönesans sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında bıraktığı şeylerdir.” Rene Guenon

  Modern Okültizmde Öncü Akımlar

  Gurdjieff ancak sonradan anlayabildiğim bazı şeyler anlattı: 'Hindistan'da sadece "Felsefi", Mısır'da sadece "Teorik" ve İran, Mezopotamya ve Türkistan'da sadece "Pratik" okullar vardır. Çok eski bir zamanda bunlar bu şekilde bölündü... Ancak "felsefe", "teori" ve "pratik" ile ne kastettiğimi bilmiyorsun. Bu kelimeler genel bilinen anlamlardan farklı bir şekilde algılanmalıdır'. P.D. Ouspensky

  Modern okültizm, on dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında bazı iddialı ve kapsamlı akımların sonucunda ortaya çıkmıştı. Bir yandan H.P. Blavatsky önderliğinde Teosofi taraftarları Hint ve Tibet ezoterizmi öneriyordu, diğer taraftan bazı okültistler bu görüşe tepki olarak Batı Ezoterik Tradisyonundan söz ediyorlardı ve alternatif sistemlere gerek olmadığını iddia ediyorlardı. Bu mücadele devam ederken, inisiyasyonunu Bektaşi, Nakşibendi gibi Sufi tekkelerinde, şaman çadırlarında alan G.I. Gurdjieff sessizce kendi sistemini ortaya koyuyordu ve tamamen farklı bir akımdan söz ediyordu. "Farkındalık", "kendini bilme", "kendin üzerinde çalışma", "enneagram" gibi birçok kavramlar bu yine sistem çerçevesinde alışagelmemiş görüşleri ön plana çıkarıyordu.

  Gurdjieff'in yukarıdaki bu sözleri ise Mısır kökenli Majiyi, Hermetizmi ve simya üzerinde kurulu Batı Ezoterizmini ve Hint kökenli Yoga, Vedanta vs. üzerine kurulu Doğu Ezoterizmini karşı karşıya koyuyordu ve bunların dışında farklı bir Tradisyonun da bulunduğunu iddia ediyordu… Bir şeyi, hatta çok basit bir şeyi bile anlamadığımızda o bizim için örtülüdür, okülttür. Sezgi ve idraklerimiz berraklaştıkça okült bilgilere, okült şeylere ulaşırız, o kadar basit. Yine de bazı bilgi ve uygulamalara hazır olmadığımız için, onlara hazır olacağımız zamana dek elimizden uzak tutulur. Asırlardır belirli okullarda bazı öğretiler gizli tutulmuştur. Bu okulların bazıları halen mevcuttur. Ancak bunların varlığını bilmek, nerede olduklarını ve ne öğrettiklerini öğrenmek için onlara inisiye olmak gerekir.

 Zamanımızda asırlardır gizli tutulan bazı öğretileri bir şekilde açığa çıkarmaya yönelik çabalar olmuştur. HPB'nin yakınları, örneğin Albay Olcott, eserlerini yazarken boşluğa baktığını ve sanki bir televizyon ekranına bakarak yanında olmayan kitapların sayfalarına girip alıntı alabildiğini, Mahatmalardan telepatik bilgi ve destek aldığını aktarmışlardır. Bazı ender kitaplar, örneğin sadece Vatikan'da bulunan el yazmalarını dahi bu yolla aktardığı söylenir. Teosofik harekatı kısa sürede 100 bine yakın taraftar toplamıştı. Daha sonra Blavatsky Teosofik Cemiyetin merkezini Hindistan'da Adyar'a taşımıştı ve Batılılar yanında kendisine Hint taraftar da toplamaya başladı. Daha da fazla taraftar toplama çabasında HPB mucizeler yaratıyordu. Bir el hareketiyle elinde kelebek uçuşuyor, zil sesleri duyuluyor, Mahatmalardan mektuplar tavandan düşüyordu vs.. Zaman zaman hile yaptığı fikri Londra bazlı Psişik Araştırma Cemiyetinin (S.R.R - Society of Psychical Research) menfi raporundan sonra Teosofiye büyük bir darbe olmuştur. Ama harekatı yavaşlatsa da durduramamıştır. HPB'nin ölümünden sonra Teosofi Cemiyetinin gelişmesi olaylı olarak devam etmiştir.

Judge ve Olcott-Besant altında iki fraksiyona ayrıldı. Olcottt'un ölümünden sonra, bir Anglikan rahipken Teosofiye geçiş yapan Charles Webster Leadbeater ve önceden bir sosyal reformcu olan Annie Besant, düşünce formları, çakralar, avra, astral plan gibi ilginç bazı konular üzerinde eserler yayınladılar. Bu arada Co-masonluk ve Liberal Katolik kilise gibi örgütleri heteredoks şemsiyeleri altına aldılar. Bir durugörür olarak ün salmış Leadbeater, Krishnamurti adında bir genci keşfederek gelecekteki Dünya Öğretmeni olacağını beyan etmişti. Teosofik Cemiyetinin himayesinde yetişen Krishnamurti vakti gelince, Teosofi ile bütün bağlarını kopararak bağımsız bir düşünür olarak yola koyulmuştu. Tabii ki bu Teosofi için büyük bir fiyasko olmuştu. Bu arada Krishnamurti dünyaca ün kazanır ve eserleri Türkçe dahil birçok dile çevrilir. Belki de durum biraz farklı olsaydı, Krishnamurti gerçekten Teosofiyi dirilten güç olurdu. Ancak Teosofi giderek kurumsallaştı, öğretileri çağa uyum sağlayamadı ve HPB sayesinde Viktorya devrinin değerlerini yansıtıyordu, pratik çalışmalar yerine felsefi tartışmalar ön planda tutuluyordu. Bu durum Krishnamurti'yi isyana zorladı. Krishnamurti felsefesini Gurdjieff gibi farkındalık üzerine kurmuştu. Bu farkındalık anlayışı ile Teosofinin okült bilgeleri bir araya gelseydi günümüzün insanına hitap eden dinamik bir sistem oluşabilirdi.

  Bütün bu pürüzlerine rağmen, Teosofinin modern okültizme büyük katkıları olmuştur. İdealist bir yaklaşımla bir dünya kardeşliğini kurmak için büyük çaba harcamıştır. Özellikle New Age harekatı bütün o parlak fikirlerini Teosofiye borçludur. Hatta, Teosofik edebiyatı karıştırırsanız göreceksiniz ki, Teosofistler yüz küsur yıl önce aynı konularda köklü bilgilere danışmayan New Age yazarlarından çok daha kapsamlı ve aydınlatıcı bilgiler aktarmışlardır. Teosofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindeydi. Kendini bilme konusunda kısaca durum şöyledir: "Yapabilmek için bilmen gerekir. Ancak bilmek için önceden nasıl bilindiğini öğrenmen gerekir. Bunu da tek başımıza öğrenemeyiz." G. I. Gurdjieff
Devamını Oku »

EZOTERİK TOPLULUKLAR VE İNİSİYASYON



EZOTERİK TOPLULUKLAR VE İNİSİYASYON


- YAZININ BÖLÜMLERİ -

1- GİRİŞ

2- İKİNCİ DOĞUŞ 3- ÖZÜ TANIMAK 4- İNİSİYASYONUN GİZEMİ 5- İNİSİYASYONDA UYGULAMA
GİRİŞ

   Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı sayan öğretilerin ve inanç sistemlerinin genel adı PANTEİZM 'dir. Tanrı ile evreni bir, aynı ve özdeş kabul eden görüştür. Panteizm anlam olarak Tümtanrıcılık demektir. Panteizm'in temel ilkesine göre, evrende bulunan her şey tek bir Varlık'tan oluşmuştur. Gerçekte var olan bu tek varlıktır, tüm nesne ve canlılar onun çeşitli görünümleridir. Eski gizemci, Hermetik ve ezoterik toplulukların çoğunda Panteist ilkeler benimsenmiştir ve tüm öğretiler gibi dejenere edilmeden önce de pek çok insana yarar getirmiştir.
  Evreni algılayış biçimi olarak Panteizm, Hindu, Buda dinlerinde metafiziğin görünenin ardındaki tek gerçek olduğu geleneğine uygun bir anlayıştır. Felsefî bir tasarım olarak Panteizm ise, eski Yunan felsefesinde Plotinos (205-270), Rönesans'tan sonra Giordano Bruno (1548-1600) ve Spinoza (1632-1677) tarafından temsil edilmiştir. Düşünsel kökü Antik Çağ Yunan Stoacılığına dayanan Panteizmin ileri sürdüğü “Evrenin Ruhu Anlayışı”, Hegelciliği ve Spinozacılığı doğurmuştur.


 Yahudi mistisizmi Kabalacılık tümüyle panteisttir. Vahdet-i vücut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da panteist olgu benimsenmiştir. Ezoterizmi, bu toplulukların dejenere olmayanlarını ve halen aydınlanma çalışmalarını sürdüren toplulukların işlevlerini yani inisiyasyonu daha iyi kavramak için Hermetizm ve Neoplatonizm  ve Panteizm gibi temel öğretilerden mutlaka söz etmek gerekir ki aradaki bağlantılar kurulabilsin.

  Ezoterizmi benimseyip uygulayan mistik, okült, teozofik ve ruhsal öğretilerle ilgilenen gruplar ve topluluklar, kendi öğretileri kapsamında çoğunlukla din, töre, bilim ve sanat gibi konuları bir bütün biçiminde işlerler. Öğretilerine göre akıl ve deney yoluyla ulaşılan bilgilerin ötesine geçmeye çalışarak, "sezgi/içe doğuş" yöntemi ile sağlanabilen bilgilere öncelik verirler ve bu öncelik ‘Gizli Öğreticiliğin’ de temeli olur. Ezoterik çalışmalar aslında inisiyasyona yönelik çalışmalar demektir.

 Bu çalışmalar insanları bazı ‘Hakikatlerle’ karşılaştırmak, onlara kendilerini tanıtmak amacıyla yapılırlar. İnsanın Hakikati keşfetmesi için önce kendini keşfetmesi gerekir. İnisiyasyonun bütün amacı insanın kendi kendine sahip olmasıdır. Kaybetmiş olduğu kendini, şuurlu olarak, bu dünyada tekrar yakalayabilmesidir yani benliğin tekrar şuurlu olarak ele geçirilmesi… Kuşkusuz bunun için tek yol inisiyasyon olamaz. Pek çok başka  yol da vardır çünkü insanların ihtiyaçları farklı farklıdır. Sadece inisiyatik aktarımlarda ruhsal öğretmenle öğrencinin  vazgeçemeyecekleri  tek bir büyük hal vardır o da: ”Yüksek ruhsal enerjiyle temasa geçmek” halidir.


  Ezoterizmi benimseyen topluluklar, kendilerine özgü bir çalışma yöntemi ve öğretisi olan topluluklardır. Üyeleri olmayan kişileri çalışmalarına almadıkları gibi, gizli öğretilerini kendi üyelerinden başkalarına açmayan örgütlenmelerdir. Bir ezoterik topluluğun bu gizlilik özelliği, onun "gizli örgüt" olmasını gerektirmez. Ezoterik bir topluluğun ya da kurumun varlığı, amaçları, ilkeleri, üyelerinin kimler olduğu, çalışmalarının nerede yapıldığı, nasıl çalıştığı herkesçe bilinebilir. Ezoterik  ve gizemci bir topluluğun gizli olarak nitelendirilebilecek tek yönü, üyelerinin kendi aralarında yaptıkları inisiyatik bilgi çalışmalarının içeriğidir.

  İnsanın nereden gelip nereye gittiği, amacının ne olduğu, Tanrı, Evren, Ruh, Varoluş gibi temel konuların insan üzerindeki etkisini ve yararını; grubun gücü ve bilgiyi açma kapasitesi kadar kendi ölçülerine göre derinlemesine, meta/öte yanıyla incelerler. Tarihsel süreç içindeki diğer ezoterik bilgilerle karşılaştırmalar yaparak, dinler tarihi ve felsefe ile de ilgilenirler, insanın özüne, kim olduğuna nereden gelip, nereye gittiğine dair tüm verileri araştırırlar, incelerler. Her zaman her ezoterik grubun, o gruba has inisiyatik sırları vardır. İşte bilginin dejenere olmaması için tek paylaşmadıkları bilgi budur.


İkinci Doğuş

   Ezoterik İnisiyasyon uygulamalı bir çalışma biçimidir; "dışarıdaki", "yabancı", "harici", "bigâne" kişinin "içeri" alınması, "mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "üyesi" durumuna getirilmesi, ezoterik bilginin ışığına kavuşması anlamına da gelir.
  Ezoterik İnisiyasyon; bireyin,bir  aşamadan bir üst aşamaya geçişini ruhsal olarak gerçekleştirmeye yönelik bir süreçtir. Burada amaç, bir takım simgesel eylemler ve fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak" üzere, eski yaşamında "öldüğü" duygusunu verebilmektir. Bu nedenle, kimi ezoterik gruplarda inisiyasyona, “İkinci Doğuş” adı da  verilir.

  İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte, "üstün" bir evren anlayışına ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, inisiyasyon, en derin anlamıyla, bir çeşit "Üstün İnsana/tasavvufta İnsanı-ı Kamil” olarak adlandırılan insana yükseliştir. Temel işlevi, kişinin, dış yaşamındaki her türlü koşullu durumunun ötesine geçmesini  sağlamaktır. Böylesi bir "Yüceltme" eylemi, evrenin özündeki "Büyük İyiliğin/Hayrü-Ala’nın" bireyde belirmesi, tanrısallığın insanda tezahürü olgusunu varsayar. Bu varsayım temelini Panteist düşüncede bulmaktadır.

  Küçük Sırlar

  İnisiyasyon aşamaları bir mertebeler silsilesidir. Tam bir inisiyasyonda üç büyük aşama vardır; üyeye önce küçük sırlar gösterilir. Küçük sırlara ermiş kişilere Eski Mısır’da “Mist” adı verilirdi. Mister adı da köken olarak buradan gelmektedir. Küçük sırlar, Mist’lere kozmolojiyi yöneten ve ilk hali kuran oluş kanunlarını göstermeyi amaçlar. Bu aynı zamanda büyük sırlar için bir hazırlık devresi olmaktadır Bazen buna yolculuk ya da imtihanlar da denilen saflaşma çalışmaları da eklenir. Mist bu bilgileri alırken, bir yandan da kendisini arındırmaya ve saflaştırmaya çalışır. Saflaşmadan maksat hem ruhsal hem bedensel saflaşmadır. Eski Mısır inisiyasyonlarında yapılan ateş, su, şehvet, yemek sınavları bu derin anlamları içerirdi. Amaç bir çocuk gibi saflaşmadır. Böylece mistik bir arınma elde edilir.

  Bu saflaşma bildiğimiz çocuk kadar saf olmak anlamına gelmez. Fevkalade bir temizlik hali ifade edilmektedir. O kişide herhangi bir ahenksizlik hüküm sürmüyorsa, gelen ruhsal tesiri nakledişi de mükemmel olur yani günlük yaşamındaki eylemleri de evren ahengiyle uyumlu ve mükemmeldir. Normal bir insanın tüm hallerini; ıstıraplarını, sevinçlerini, kederlerini yaşamasına rağmen bunların içinden sıyrılış süresi çok kısadır ve hemen kendi arınmış ruh haline geri dönebilmektedir. Ayrıca mükemmel ve sevgi dolu edimleriyle de diğer insanlara her zaman iyi bir örnek olmakta, onlarda da arınma isteği uyandırmaktadır.

  Büyük Sırlar

   Büyük sırlar aşamasında öğrenen kişi, gerçek spiritüel amaçlara, şekilsel olmayan üstün ruh hallerinin gerçekleştirmeye başlar ve uyanır. O artık bir uyanıktır, ikinci doğumunu yapmış ve dünyada yaşarken evrensel bilgileri kullanır ve yaşar hale gelmiştir. Ona bu dünyanın yıpratıcı etkilerinden kurtulması ve Nirvana ya yani aydınlanmaya ulaşması için gerçek spiritüel dersler öğretilir. Bu amaca inisiyatik topluluklar ve ezoterik tradisyonlar çeşitli isimler verirler.  “Muhteşem Işık”, “Üstün Kimlik” gibi. Bu büyük sırların ikinci aşamasıdır. Bu aşamadan sonra inisiye adayı, beşeri yani insani yönünün alt seviyeli özelliklerinden sıyrılarak, “Aşkın İnsan” hüviyetini kazanır. Evrene dahil olan insan anlamına gelen aşkın insan, tasavvuftaki adıyla olgun insan, İnsan-ı Kamil  halini alır.

 Aşkın/müteal insan, tüm varlık tezahürlerini tek bir ilke ile isimlendirebilen ve isimlendirdiği bilgiyi de günlük yaşamda yaşayabilen kişi demektir. Bu olguyu daha iyi anlatmak için, “Her şey Tanrı’nın bir yansımasından ibarettir.” ifadesi kullanılır. Eflatun/Platon bu ifadeyi ilk kez çok net ifade eden bir filozoftur ama aslında ona filozof demek de pek yeterli değildir çünkü o Elözis  inisiyasyon okulunu kuran bir “Büyük İnisiyedir”.

İnisiyasyonda özü tanıma

  Birey, inisiyasyon yoluyla, kendi içrekliğinde saklı olarak varolan özü canlandırmaktadır. Bu bir "iç gerçekleşme yani kendi özünü, aslını tanıma çalışmasıdır”. Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım özellik ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir.
  Hemen hemen her uygarlıkta kendine özgü bir inisiyasyon anlayışı vardır. İnisiyasyon asli olarak bir tür yola/tarik’e giriş anlamına gelir. Bir öğrenim yoludur. Nefsini tanımada ve terbiyede, aynı zamanda eşyayı tanımada, onun  kökenini bilmede ve anlamada gereken bilgileri elde edebilmek ve uygulamaları yapabilmek için bir yol ve bir gidiş tespitidir.

   İnisiyasyon'nun Batı dillerindeki karşılığı olan "initiation" sözcüğü, Latince'deki "initium" sözcüğünden türemiştir. "Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir. Ezoterizmde en önemli kavram "İnisiyasyon" dur.

  Ezoterizm (Batıniyye, İçreklik), bilgilerin ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl gerçeklerin anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği görüşü ezoterik sistemin özüdür.
  İnisiyasyona ruhsal bir tesirin nakledilişinde hazır olmak da diyebiliriz. Bu ruhsal tesirin kişiden kişiye, toplumdan topluma nakledilmesi gerekmektedir. Bu bir tür ruhsal zincir ağı kurmak gibidir. Zaten bütün inisiyatik çalışmaların özü, ruhsal tesirin bir taraftan alınıp, bir tarafa naklinden ibarettir ve nakil işlemini kolaylaştıracak bütün çalışmalar inisiyatik çalışmalardır.

  Sistemin üç önemli özelliği vardır;

 1) Öğretiyi alacak olanların özenle seçilmelerinden sonra, inisiyasyon yöntemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle ilerlemeleri
 2) Öğretilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesinin yanı sıra hiyerarşik yapı gözeten bir örgütlenmenin bulunması
 3) Öğretilerin kapsamında simge, alegori ve özdeyişlerin kullanılması.

   Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması; bir disipline ve onu aydınlatacak bir grubun olması gerektiği olgusuna bağlıdır. Ezoterik öğretinin bu uygulamasına karşın mistisizm tasavvuf ve gizemciliğin; bazen işte bu noktada, ayrı görüşte olduğu durumlar ya da uygulamalar da olmuştur. Mistik kişi yani mutasavvıf, gizemci çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir, düzen ve denetimini tek başına kurar ve günlük yaşamın dışındadır. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varır.

Oysa, ezoterizmde, kişi ancak "inisiyasyona" dayalı (initiatique) bir grup, bir örgüt tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, ezoterizm daima örgütsel bir yapıdadır. Aslına her iki uygulama da doğrudur. İçe doğuşlarla aydınlanma da mümkündür ama disiplin olmadan bu aydınlanma hali korunamaz. İster ezoterik bir grupla çalışılsın, ister bireysel uygulama yapılsın sonuç hiç fark etmez.

   Aydınlanmak, özüne ulaşmak isteyen kişi erdemli disiplinli ve çalışkan olmak zorundadır. İnisiyatik çalışmaya giren kimse önce kendinin en kaba yönlerinden, içgüdülerinden başlayarak; giderek en üstün şuur hallerine kadar uzanır ve İnsan-ı Kamil denen olgun ve evrimleşmiş, belirli bir seviyeye ulaşmış insan haline gelir. İnisiyasyonun özdeki amacı; inisiye olan kişiyi İnsan-ı Kamil haline getirmektir. Ve bunun olması için de muhakkak ruhsal bir etkinin bizden geçip başka bir yere gitmesi gerekir. Gelen etki ya da tesir bizde saklı kalır ve başkasına akmazsa inisiyatik bir öğreti alıyoruz diyemeyiz. Ancak incelmiş bir egoizm yaşıyoruz diyebiliriz.

İnisiyasyonun gizemi

   İnisiye olan kişi üzerinde oluşturulan ruhsal etki, esas olarak, inisiyasyon töreninin "haricilere aktarılamaz" olan temel niteliğidir. Aristoteles, Eleusis Gizemleri'nden söz ederken, "öğrenmek yerine hissetmek" diyordu. İnisiyasyon sırasında da, aktarılan bir öğreti yoktur, yaşanan yoğun duygular vardır. Ama, bu duygular, ileride öğretinin serpileceği uygun zemini yaratmaktadır.
  Öyleyse "inisiyasyon" un gizemi, "dile getirilemez, sözcüklerle anlatılamaz" bir gizemdir; ancak ritüeller aracılığı ile yaşanır, çilesi çekilir, sevinci ve aydınlanma hali hissedilir.

Gerçekten, tüm ritüelleri en ufak ayrıntısına kadar hariciler tarafından bilinse bile, ezoterik örgütlerin gizemleri tam olarak çözülemez ve çözülemeyecektir. Zira bu gizemler ancak kişisel olarak yaşandığı zaman duyumsanabilir. Asıl gizem “sizi size götürecek yolun uygulamalar aracılığı ile açılmasıdır.”
  Tüm ezoterik örgütlerde bulunan ve üstünkörü incelendiğinde anlamsız görünen ritüellerin, aslında, ister korkutucu, ister yadırgatıcı olsun, inisiye olan kişiler üzerinde bir tür psikanalitik tedavi etkisini andıran tinsel yankılanmaları vardır.

  Bu durumda, inisiyasyon yoluyla, birey kendi kendini "gerçekleştirmekte", yetkinleşme sürecine ilk adımı atmakta, kendi özünde saklı olanları kuramsaldan eylemsele yöneltmektedir. Üstelik bu durum bir kez kazanılınca, bir daha yitirilmeyen bir niteliktir. İnisiyasyon olgusu artık sürekli bir "durum"dur. İnisiyeye bir daha kapanmayacak bir kapı açılmıştır. İnisiye olmak bir daha geri alınamaz bir özelliktir.

  İnisiyasyon Törenleri

  Ezoterik örgütlerde, İnisiyasyon Törenleri, bireyin benliğini etkilemeyi amaçlayan ve hem fizik, hem de tinsel birer "sınav" niteliği taşıyan deneyimlerdir. Aslında, inisiyasyon, ezoterik örgüt üyelerinin, haricilere açmamak konusunda yemin ettikleri bir "gizem" dir.

  Törenin, katılanların kişiliğine bağlı olmayan, kendiliğinden bir etkenliği vardır. Bu etkenlik törenin kendi özünden kaynaklanmakta olup, töreni yöneten ve düzenleyenlerin, ayrıca diğer katılımcıların kişiliğinden bağımsızdır. Töreni yöneten önemli değildir, önemli olan törenin işlevidir.
  Etkin sonuçlara ulaşabilmek için, törenin ritüeline, en ufak ayrıntısına kadar uyulması gerekmektedir. Ancak, yine de, eğilimleri açısından yatkın olmayan kişilere uygulanan inisiyasyonun etkisiz kalması olasıdır.

İnisiyasyonda uygulama

   Töreni tamamlayan üstat bir birey olarak hareket edemez. O bir zincir halkasıdır. Kendini aşan bir tesirin, kuvvetin aktarıcısı durumundadır. Demek ki hem üstat hem de inisiye adayı  bakımından hiçbir şekilde bireysellik konusunun ortaya çıkmaması gerekir. İnisiyasyona alınacaklar için üç ana şart aranır;

 - Eksiksiz bir niteliğe sahip olacak üye. Bulunduğu ortamdaki  anlayışa uygun olmak şartıyla eksik niteliklere sahip olmamalıdır
 - Düzenli bir şekilde bilgileri ve tesirler kabul edebilme yani alıcılık yeteneği aranır ki bu yetenek daha sonra vericilik  yeteneğine dönüşecektir
 - Kendi iç benliğini gerçekleştirme gücü ve gelişmiş bir kişilik

  Ayrıca inisiye adayının ya da diğer adıyla yolcunun derin sezgileri olan duyarlı bir kişi olması gerekir. Hem kendindeki hazineden, hem doğadan, hem de gerektiğinde ruhsal dünyadan sezgi alabilmelidir. Bunlar gereklidir çünkü inisiye gelecekte, akmakta olan spiritüel tesiri başka yönlere ve kişilere de yöneltebilmeli ve onların da aydınlanmalarına destek verebilmelidir. İnisiyasyona kabul edilmek için emredici 4 temel şart daha vardır;

 - Beden temizliği:  Beden temizliği denince sık sık banyo yapmak anlaşılmamalıdır. Beden temizliğini oluşturan asıl  unsun bedenin ruhsal ve fiziksel beslenmesindeki temizliktir. Kirlian metotlarıyla ortaya çıkan bedene ait tesirlerin doğru ve doğal beslenmeyle ahenkli bir hale getirilmesidir. Alkol, esrar, afyon gibi zehirler, aşırı ve karışık yemekler ve aşırı cinsel istek, doğal olmayan gıdalar bedeni kirletir.

 - Duygusal asalet:  Duygusal asalet, insanlara karşı gerçekten insanca duygular içinde olmaktır. Şefkat, merhamet, onların onurunu kendi onuruymuş gibi korumak, duygu açısından diğerlerine karşı menfaat hesapları içinde bulunmamak gibi.

 - Mantal zihin genişliği:  Bu genişlik inisiye adayı için çok şey ifade eder. Zeka gerektirir, aklın belirli biçimde bazı kurallara bağlı olarak çalışmasını gerektirir, çok iyi gözlem yeteneği ister. Birbirine bağlanarak giden bir mantık önemlidir. Çevremizde olup bitenleri belirli ve kaba açılardan görmek değil, daha süptil ve çok değişik açılardan da görmek mahareti ve insanlara karşı hoşgörü de mutlaka olmalıdır.

 - Spiritüel yükseklik:  Belli bir derecede  olgun bir varlık olma özelliğidir. Yeteneksiz insan inisiye edilemez. Bu nedenle halka özgün inisiyasyonlar vardır. Halk masalları da bunlardan biridir. Özel sihirli kılıçlar, hayat suyu, kaf dağının ardındaki kase gibi semboller halk için düşünülmüştür.

   Günümüz modern inisiyasyonlarında ise törenlere ve ritüellere pek gerek yoktur. Tarihsel süreçte  tören ve ritüellerde büyük sapmalar ve dejenerasyonlar yaşanmıştır. Bugünün ezoterik yolcusu için en güzel tören yaşamın kendisidir. Ve gayretli bir insan kendi yolunu açabilir. Çünkü artık inisiyatik sır olarak kabul edilen eskinin  tüm bilgilerine her istediği zaman ulaşabilme gücü vardır. Bir tören dikkatinde, kendini keşfediş serüveni gibi yaşanan yaşam en iyi okuldur. Disiplin, kendine saygı ve  her gün kendini aşma gayreti içinde olmak;  aydınlanma basamaklarını her gün tek tek çıkmak anlamına gelir.

  Gizemci aradığı ışığa, bilgiye bir anda sezgiyle ulaşabilir. Buna karşılık, inisiye olmuş kişi, bilgiyi ancak, zamanla ve bir takım aşamalardan sırasıyla geçerek elde eder. Bu nedenle, inisiyasyon yolu, uzun, çileli, aktif katılım gerektiren bir yoldur. Bunun sonucu olarak, inisiyasyonu temel alan tüm ezoterik örgütlerde, hiyerarşik bir yapı oluşmuştur. İnisiyasyonun çeşitli aşamaları, üyelerin ulaştığı varsayılan çeşitli yetkinlik düzeyleri, bir takım "derece" lerle, "rütbe" lerle belirlenmiştir.

   Hiyerarşinin gereği olarak, her ezoterik örgütlenmede, üyelerin seçilmesine, törelerin gözetilmesine, geleneklerin sürdürülmesine egemen olan, çoğunlukla oldukça karmaşık ve ayrıntılı bir organizasyon bulunur. Aynı şekilde, ritüellerin izlenmesinde de, yine hiyerarşik yapının gereği olarak, disipline sıkı sıkıya uyulur.Bu  sıkı disiplin inisiyenin gelecekte yer alacağı tüm alanlarda çok başarılı olmasının tek sırrıdır. Kendine sahip olamayanın bazı evrensel  sırlara sahip olması pek mümkün olmadığı düşünülür.

  İnisiyasyonun gizemi uygulamada saklıdır. İnisiye adayı iken, inisiye olurken ve olduktan sonra süregelecek uygulamalardan hoşlanmayanların, disipline olamayanların , kaşif ve araştırmacı ruhu taşımayanların, yeterince cesur ve dürüst olmayanların, ne kadar zor olursa olsun doğru yolda yürümekten korkmayanların yolu değildir, inisiyatik yol ezoterizm yolu ve bu yolun gizemleri kendini tanımaktan ve aşmaktan korkmayan  cesur insanların yoludur ve o  yol, gizemlerini ancak böylelerine açar.

Sonuç olarak; ezoterik inisiyasyon;  kişinin önceden belirlenen eğilimleri ve özellikleri üzerine yapılandırılan, belirli bir ruhsal etki yaratarak, kişinin bilinçaltına yönelen, bireyin kendisinin uygulayarak tamamlaması gereken "saklı özün gerçekleştirilmesi" çabasından oluşan üçlü bir süreçtir.

KAYNAKLAR :
Felsefe Ansiklopedisi, Cemil Sena Ongun, İstanbul, 1982
Felsefe Sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu, İstanbul,1982
Tasavvuf Tarihi, Cavit Sunar, Ankara Üni. İlahiyat Fakül. Yayın. 1975
Dünya İnançları Sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu, Remzi Yayın.İstanbul,1993
Tasavvuf Felsefesi, Cavit Sunar, Ankara Üni. İlahiyat Fakül. Yayın. 1975
Din Felsefesi, Mehmet Aydın, Dokuz Eylül üni.Yayınl. İzmir, 1990
Tarikatlar-Mezhepler Tarihi, İsmet Zeki Eyuboğlu, Geçit Kitabevi, İstanbul  1987
Tasavvufun Boyutları, Annemarie Schimmel, Adam Yayın.İstanbul,1982
Okültizm-Ezoterizm-Teozofi Ansiklopedisi, Dharma Yayın.İstanbul,2001
Gizli Öğreticilik , Ergün Arıkdal,Ruh ve Madde Yayınları , İstanbul , 1997
Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi , Cihangir  Gener, Gece Kitapları , Ankara , 1994
Okültizm , Tarih Boyunca Gizli Bilimler, Reşat Güner,Ege Meta Yayınları, İzmir,1996
İlkçağ Gizem Tapıları, Walter Burkert, İmge Kitabevi, Ankara, 1999
Sane Occultism , Dion Fortune, The Aquarian Press, London ,1967
Survey of Metaphysics and Esoterism , Frithjof Schuon, World Wisdom Books , Indiana , 1986
Gizli örgütler, Atilla Tokatlı, Hürriyet Yayınları,1979
Gizli Cemiyetler, Serge Hutin, Anıl Yayın, İstanbul,1965
Gizli Kadın Cemiyetleri, Marianne Monestier, Yeni Savaş Matb,1966
Devamını Oku »

BEŞİNCİ UNSUR ( Quintessence )




Beşinci Unsur (Quintessence)

Beşinci unsur (quintessence) kavramı birçok tradisyonda mevcut bir kavram olup, terim, maddenin dört unsur olarak kabul edilen ateş, hava, su ve toprak hallerinden daha farklı olan, algılanamayan halini ifade etmek üzere kullanılır.
Terim, Batı'da bu anlamda ilk kez Aristo tarafından kullanılmıştır. Aristo, dört unsurun ötesindeki süptil maddeyi (esîr) ifade etmek üzere quinta essentia (beşinci unsur) terimini ortaya atmıştır. Maddenin esîr hali Aristo'dan çok daha önce Orfe öğretisinde aether terimiyle ifade edilmekteydi. Pisagor da Orfe gibi aether'i maddenin süptil hali olarak görmüş, fakat onu Aristo gibi bir unsur olarak değerlendirmemiştir. Pisagor'a göre beşinci unsur diğer dört unsura hükmeden ruhtu, yani beşinci unsur adı ancak evrene canlılık ve yaşam kazandıran ruha yakıştırılabilirdi. Günümüzde,Batı Okültizm'inde de, Teozofi'de de beşinci unsur esîr (ether) anlamında ele alınmaktadır. Hinduizm'de esîr anlamında ele alınan beşinci unsura "akaşa" denir.
Devamını Oku »

Yukarı Git