5 Mart 2016 Cumartesi

İNANMAK İÇİN GÖRMEYİ BEKLEMEYİN.GÖREBİLMEK İÇİN İNANIN...




Size öğretilen ve anlatılan Dünya'nın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri Dünya'ya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar, korku, zorla öğretilir.
Hastalıklar öğretilir. Ne hastalıklar, ne ilaçlar, ne de tedaviler gerçektir. Hastalıklar, benlikteki olumsuz yöndeki değişimlere karşılık gelen semptomlardır. Onlar bizi ancak kendimizi kanalize etmemiz gereken düşünce şekli için uyarma amaçlı ortaya çıkabilirler. Bizi fiziken zor durumda bırakmak için değil.

Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun ve ona varlığı için teşekkür edin, özellikle düşmanınızsa.

Herkes sizi gösterir. çünkü herkesi siz yarattınız, bu Dünya'yı siz yarattınız, bu sizin Dünyanız. Sizi arayan arkadaşınız sizsiniz. Çalışanlarınız, üstleriniz, aileniz, hepsi sizsiniz. Yay da, ok da, hedef tahtası da; hepsi sizsiniz.

Önünüzde gelecek varken, geçmişle uğraşmayın. Ama geleceği de yeni bir 'eski geçmiş' yaratmak için yaşamayın, onu şekillendirin; bu kez şekillendirin; geçmişinizin tekrarlarından kurtulun.
" Mea culpa" ( Hata Bende ) felsefesini inkar ederek yaşamaktan vazgeçin. Başınıza gelmiş ve gelecek her şeyin tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeğiyle barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreciniz gecikecek, 'yeni bir eski geçmiş' için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız.
Başınıza gelmiş ve gelecek her şey, düşünsel faaliyet kalitenizin, olaylar dünyasına uyarlanmış halidir.
Düşlemezseniz,yaratamazsınız. gerçek, düş artı zamandır.

Beden olmadan düşleyemezsiniz. düşleyen bedendir. ona çok iyi bakın.
Gereğinin ötesinde yiyecek, içecek, gereğinin ötesinde uyku, gereğinin ötesinde seks, hiçbir şeyin çözümü olmadığı gibi, çözümün üstünü örten uyuşturuculardır. Uyuşturucu almayın, beyninizi örtmeyin orada geleceğiniz şekilleniyor.

Dünyadaki en büyük ekonomik gerçek 'mutluluk'tur. ekonominin tanımı mutluluk'tan başka hiçbir şey değildir. Her zaman iyi bir ekonomist olun. Düşleyin, düşleyin, düşleyin. Düş, var olan en gerçek şeydir.

İnanmak için görmeyi beklemeyin. Görebilmek için inanın...

Stefano D'Anna - Tanrılar Okulu

Devamını Oku »

EPİFİZ BEZİNİN GİZEMLERİ



EPİFİZ BEZİNİN GİZEMLERİ

Dr. Swami Karmananda Saraswati, MB, BS (Syd),

Bilim adamları yüzyıllardır epifiz bezi tarafından şaşırtıldılar. Beyin ve merkezi sinir sistemi ve endokrin sistemi anatomi uzmanları, fizyologlar ve biyokimyacılar tarafından artan bir şekilde çözülürken, epifiz bezi sırlarını vermeyi kararlılıkla reddetti. Son zamanlara kadar bilimsel topluluk epifiz bezini insanlarda işlevi olmayan bir şey, evrimin erken aşamalarından kalan işlevini kaybetmiş bir kalıntı olarak gördü. Ancak, son bir kaç yılda tamamıyla gizemli epifizin sırlarını ortaya çıkarmaya adanan, sayısı ondan az olmayan ulusal ve uluslararası konferanslar tüm dünyada yapılınca, bu beze ilgi doruğa ulaştı.

Yeri ve Tanımı

Fiziksel olarak, epifiz belki de bedenin en küçük organıdır. Bu kadar minik bir yapı nadiren bu kadar çok merak ve şamataya neden olmuştur. Epifiz yaklaşık6,35 mmgenişliğinde, yaklaşık 100 miligram ağırlığında, çam kozalağına benzeyen minik gri beyaz yapıdadır. Beyinde başın ve boynun birleştiği yerde, direkt olarak beyinde omurga kordonunun tepesinde bulunur. Kaşların arasındaki nokta ile direkt olarak aynı çizgide, beynin üçüncü karıncığının (akışkan dolu kanal) çatısına bağlıdır. Hipofiz bezi haricinde, iki taraflı simetrik olmayan, orta çizginin sağında bulunan beyindeki tek yapıdır. Bu, bu iki bezin haricinde, beynin iki yarıküresinin önden arkaya tam ortadan kesildiğinde birbirinin ayna resimleri olduğu anlamına gelir, her bir yapı kopyalanmıştır.

Tarihi

Epifiz bezinin tarihini günümüze dek izlemek ilginçtir. Kadim insanlar bu minik yapıya büyük önem verdiler. M.Ö. 4 ncü yüzyılda Yunanlı anatomi uzmanı Herophilis bu beze ‘düşünce akışını düzenleyen büzücü kas’ adını verdi. Bu, onun epifizin zihinsel ve fiziksel alemler arasında bir güç çevirici (dönüştürücü) olarak işlev yaptığının çok iyi farkında olduğunu ileri sürüyor. Erken Latin anatomi uzmanları epifize ‘master bez’ adını verdiler, bu onların epifizin hipofiz dahil endokrin sistemi üzerinde yüksek bir kontrol uyguladığını bildiklerini gösteriyor. Çok yakın zamanlara kadar, modern endokrinologlar hipofizin bedenin tüm diğer endokrin bezlerini en fazla kontrol eden bez olduğunu düşünüyorlardı. Latinler ‘glandula inferior – alt seviyedeki bez’ adını verdikleri hipofiz ile ayırt etmek için epifize ‘glandula superior – üstün bez’ adını verdiler. 1958’e kadar modern araştırmacılar epifizin bez yapısında olduğunu kesin olarak kanıtlamak için epifizden melatonin ayırıncaya kadar o bez olarak düşünülmese de, Latinler epifizin açıkça ‘bez’ olduğunu belirlediler.

1886’da iki mikro anatomi uzmanı, H.W. De Graff ve E. Baldwin Spencer, birbirlerinden bağımsız olarak epifizin, küresel bir lens ile dolu içsel bir odayı çevreleyen pigmentli retina hücreleri olan dışsal gözlerin tüm önemli özelliklerin e sahip olan dumura uğramış bir göz olduğunu keşfetti. Daha sonraki araştırma bezin aslında hem direkt olarak hem de dışsal gözden gelen sinir yolları vasıtasıyla çevresel ışığa tepkiler verdiğini kanıtladı. (*1) Hindistan’ın yoga metinlerinin ve çağlar boyunca mistik geleneklerin epifize değinirken ‘sezginin gözü’ ve ‘üçüncü göz’ olarak bahsetmeleri tesadüfün ötesindedir.

Son yıllarda, iki hormon, melatonin ve serotonin epifizden ayırıldı. Melatonin hormonu (Yunanca karanlık, sıkıştıran) 1958’de Yale Tıp Okulunda (ABD) çalışan Amerikalı dermatolog Aaron B. Learner tarafından ayırıldı. Bu maddenin bazı kurbağaların ve balıkların değişen çevresel ışık şartlarına ve ayrıca öfke ve korku gibi duygusal hallerdeki değişimlere tepki olarak renk değiştirme yeteneklerinden sorumlu olduğu keşfedildi. Bunun ardından insan varlıklarında ergenlik başlangıcında ve devam eden cinsel gelişimde çok önemli rol oynadığı keşfedildi. Epifiz bezinin büyüklüğünün ve işlevsel kapasitesinin, çocuklar ergenliğe girerken azaldığı bulundu. Bezin cinsel gelişimin başlangıcını geri tuttuğu görülüyor, epifiz tarafından bu kontrolün bırakılması hipofizin cinsel hormonları salıvermesi için uyarıcıdır, bu da erkek ve kadınlarda üreme sistemlerinin uyanışını getiriyor ve hayattaki cinsel rolün benimsenmesini hızlandırıyor.

Epifizden ayırılan ikinci hormon serotonindir. Yale Üniversitesinde psikiyatr olan Daniel Freeman beyin dokularından bu maddeyi ayırdı, en büyük konsantrasyonu epifizde ve beynin orta kısmının çekirdeğinin rafe hücrelerinin yakınında buldu. Rafe hücreleri uzun uzantılar veya aksonlar vasıtasıyla beynin diğer bölgelerine hormon dağıtımından sorumlu iken, epifizin beynin serotonin rezaervuarı olduğu görülüyor. Bu aksonlar beynin bir çok bölgesine ulaşıyor ve o bölgelerdeki diğer hücrelerin ateşlenmesini kontrol ediyor.

Epifiz bilmecesine bir sonraki katkı Ulusal Sağlık Enstitüsü’ndeki (ABD) iki çalışan Axelrod ve Weissbach, serotoninin melatoninin öncülü olduğunu keşfettikleri zaman geldi. Onlar epifiz bezinde basit bir kimyasal yolla melatoninin serotoninden üretildiğini buldular. *2
Lysergic acid diethylamide (LSD -25)’in tesadüfen keşfinden kısa bir süre sonra, serotoninin merkezi rolü belirlendi. Bu maddenin çok az miktarının bilinçte derin değişimlere neden olduğu bulundu, bu değişimler derinden hissedilen dini ve mistik deneyimlerden paranoya ve şizofreniye kadar değişiyor. LSD-25 molekülünün yapısal olarak serotonin molekülüne çok benzer olduğu keşfedildi, öyle ki serotoninin normal şekilde davrandığı alıcı bölgeleri işgal ederek beyindeki serotonin eylemlerini kışkırtabiliyor veya bloke edebiliyor. Edinburg Üniversitesinden Gaddum, LSD-25 tarafından başlatılan bilinçteki değişimlerin o ilacın beyin dokularındaki direkt etkisinden dolayı olmadığını, LSD-25’in serotoninin eylem yaptığı bölgeleri bloke ederek beyni serotoninden yoksun bıraktığı için gerçekleştiğini keşfetti.
Bu, beynin serotonin seviyelerinin akılcı düşünmeyi sürdürmekten sorumlu olduğu ve LSD-25 tarafından başlatıldığı gibi beyindeki serotonin konsantrasyonunun ‘normal gerçekliğin’ menteşelerinin sökülmesinden sorumlu olduğu anlamına geliyor.

Bu, epifiz bezinin bilincin değişmiş hallerinin kimyasını düzenleyen fiziksel ortam olduğu anlamına geliyor. Ayrıca, cinsel kimliğimizin ve bilinç durumumuzun birbirleriyle yakından ilişkili olduğu görünüyor. İnsanın dünyevi, günlük bilinç haline hapsolduğu açıktır. Zincirlerle bağlanmış veya demir parmaklıkların ardındaki mahpustan çok daha etkili kilitlenmiştir. Hapse atılmış bir mahkum sadece bedeninin mahpusluğunu deneyimler ve durumunun çok farkındadır. Ama, insan varlığı çok daha etkili şekilde sınırlı ve bağlıdır. Bilinci hapis tutulmaktadır. O kadar etkili koşum takılmıştır ki, yüksek farkındalığın ve deneyimin olasılığını bile algılayamaz. İçinde sonsuz olduğu gerçekliğin algılanmasını önleyen iplerin, kendi beyin dokularındaki serotonin seviyelerinde olduğu görülüyor!

Çocuklar

Epifiz bezinin gerilemesinden önce ve bunun ardından ergenliğin başlamasından önce, çocuklar yetişkin insanlardan daha fazla bilinçli deneyimin çok daha çeşitli yelpazesine erişmeye hazırdırlar. Aslında, bir çok çocuk ajna çakranın uyanışı ile ilişkili olan psişik güçlerin çoğuna çabasızca sahiptir. Çocuklar çoğu zaman epeyce sezgiseldir, geleceği görebilirler veya anne babalarının düşündüğü şeyi bilebilirler. Görüntülerin ardındaki gerçekliği görme yeteneklerinde esrarengizdirler – o kadar ki bir çocuğu aldatmak veya ona yalan söylemek çok zordur. [Ajna çakrası: iki kaşın arasındaki çakra]

İsrailli psişik Uri Geller ‘düşünce gücüyle’ kaşıkları bükmek ve televizyon izleyicilerinin saatlerini durdurmak gibi psikokinetik yeteneklerini sergileyerek tüm dünyada ünlü olduğu zaman, çok sayıda anne baba alarma geçti, çünkü onların çocukları evde aynı becerileri gerçekleştirmeye başladılar. Çocuklar anne babalarının ulaşamadığı hayali dostlar ve hayali yerlerin çok boyutlu dünyasında oynarlar. Bunu yaparlar çünkü onların geniş işlevsel epifiz bezleri serotonini melatonine dönüştürür. Bunun etkisi iki katlıdır. Öncelikle, azalan serotonin seviyeleri onların farkındalığın diğer hallerine erişmelerini sağlar. İkinci olarak, yüksek konsantrasyonda melatonin ergenliğin başlamasını geciktirerek, köşeye sıkışmış hipofiz bezinin güçlü etkilerini zapt eder. Sonra yaklaşık yedi veya sekiz yaşlarında, epifizin işlevi azalmaya başlar ve hipofiz hormonları artan şekilde salıverilir, üreme sistemini olgunluğa geçirir. Üreme sisteminin bu uyanışı ile aynı zamanda, çocuğun psişesi yeni cinsel rolüne ayarlanırken büyük duygusal ve zihinsel karmaşaya maruz kalır. Melatoninin azalan üretimiyle, beynin serotonin konsantrasyonları giderek büyür ve çocuğun sezgisel algısının, hayal gücünün ve oyununun geniş dünyasına açılan kapılar kapanır. Trajik şekilde, bu kapılar çoğu zaman hayatının geri kalanı boyunca kapalı kalır ve içindeki çocuk nadiren tekrar bir anlığına görünür.

Ancak, hiç de kendi beyin kimyamızın mahpusu olmak zorunda değiliz. Epifiz bezini yeniden aktive ederek, ajna çakrasını uyandırarak, üçüncü gözü açarak bilinç halimizi genişletebiliriz – bunların hepsi aynı işlemdir. Bu şekilde, yetişkin hayatının görevlerini ve sorumluluklarını gerçekleştirirken aynı zamanda içimizdeki çocuk ile yeniden temas kurabiliriz. O zaman iş bir oyun haline gelir ve hayat bir oyun olur, bugün bir çok insan için ciddi ve bunaltıcı bir iş olması yerine.

Kundalini Yoga

Bu, ajna çakranın yeniden uyanışına, epifiz bezinin yeniden aktive olmasına ve bedenin güçlü düzensiz endokrin bezleri üzerinde kontrol sağlamaya yol açan bilimdir. Endokrin bezlerinin hormonal salgılarında derin bir değişime yol açar ve beyin dokularındaki serotonin seviyelerini düşürür.
İsa Mesih havarilerine “Bir kez daha küçük çocuklar gibi olmadıkça cennetin krallığına yeniden giremezsiniz” demişti, sembolik olarak konuşmuyordu, kesinlikle bu işleme değiniyordu. Endokrin sistemini yenilemek, beyin biyokimyasında sonuçlanan değişim ile çocuk bilinç halini yeniden kazanmamızı sağlar. Bu, kundalini uyanışının anlamıdır – taç çakrası uyanıncaya kadar temel enerjinin bezlerin fonksiyonlarını değiştirerek çakralardan yukarı doğru yükselmesi. Bu yoganın amacıdır. Bu, kozmik bilinç veya ilahi olan ile birlik deneyimidir. Ergenliğin başlangıcı, cinsel kimliğin benimsenmesiyle dikkat odağı, bilinç makamı geniş işlevsel epifiz bezinden kayar. Bu bez kapanır ve üreme sistemi farkındalığın en güçlü nesnesi haline gelir. Sonra çocuklar bedenlerinde uyanan güçlü duygular ve güdüler ile başa çıkmaya kendilerini kaptırınca, onlar için erişilebilir olan yüksek bilincin kapısı kapanır. Bilinç ajna çakrasından kök çakrasına iner.
Kundalini yoga bilimi enerjiyi artan şekilde yeniden kendi kaynağına yukarı doğru yeniden akıtır. Bilinç kök çakrasında olduğu zaman, yüksek farkındalık olasılığı unutulur ve yetişkin dünyasının farkındalık karakteristiklerinin dünyevi haline kilitli kalırız. Bu halde, elde edilebilir en yüksek vecd hali anlıktır ve cinsel birleşmedeki orgazmın doruğunda deneyimlenen kısa süreli kimlik kaybıdır. Bu, dünyevi bilinçte kilitli kalmış bir insan için en güçlü deneyimdir ve bu nedenle bu kadar değerlidir ve rağbet görür. Gerçekte, bu deneyim erkek ve kadına, aynı kundalini shakti, yoga sadhananın doruğunda tacı delip geçtiği zaman elde edilen hiç bitmeyen kozmik vecdin en geçici bakışını verir. Bu deneyim onun doğası ve yoğunluğu ile ilgili fikirler elde etmemiz için, tantralarda çok cinsel terimlerle tanımlanır. Orada Shiva ve Shakti’nin, bilinç ve enerjinin ebedi birliği olarak tanımlanır. Bu, yogilerin aradığı hedeftir. Bu, endokrin ve sinir sistemlerinin tam yeniden organizasyonu ve yoginin bedeninde ve psişesinde eril ve dişil unsurun hayata geçirilmesiyle eril veya dişil cinsel rolün giderek kaybolmasını kapsar. Bu, Hindistan’ın tantra sanatının arkasındaki sembolik anlamdır, bu sanatta Lord Shiva ve Lord Krishna yarı eril ve yarı dişil karakteristikler ile, çok güzel çocuksu bir şekilde betimlenir. Bu, bu gerçeği temsil etmenin sembolik aracıdır ve onların her zaman kozmik birlik içinde olduklarını sembolize eder.

Sonuç

Bunlar şu sıralardaki epifiz bezi araştırmasının sonuçlarıdır. Bilim adamlarının ve yogilerin sonunda buluştukları ve ajna çakra/epifiz bezi kompleksinin penceresinin her iki tarafında birbirlerini anladıkları görünüyor. 16 ncı yüzyıl Fransız filozofu Rene Descartes’in ‘akılcı ruhun makamı’ adını verdiği bu bez, akılcı ve mistik düşüncenin bir kez daha bir araya geldiği ve birleştiği buluşma yeridir. Batıda beden – zihin ikiliğini yaratan Descartes idi. Ajna çakrası yüksek bilince giriş kapısıdır ve bilim adamları şimdi bu kapıyı açmayı gözetliyor.

*1. J. Bleibtreu, ‘The Parable of the Beast‘, Paladin, 1976.
*2. R.J. Wartman & J. Axelrod, “The Pineal Gland” ‘Scientific American’.
*3. B.L. Jacobs, “Seratonin: The Crucial Substance that Turns Dreams On and Off”, ‘Psychology Today’, March 1976.
Devamını Oku »

LUCID RÜYA (Lüsid)




Lüsid Rüya

Lüsid rüya veya berrak rüya, kişinin rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkında olması hâline ve rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu tür rüyalara verilen addır. Terim, ilk kez Oxford Psikofizik Enstitüsü’nden parapsikolog Celia Green tarafından kullanılmıştır.

Doğu’nun lüsid rüyaya önem veren bâzı mistik ekollerinde üstat, öğrencisine gördüğü psikofizyolojik kaynaklı rüyayı yönlendirebilmesi için imajinasyonu denetleme tekniklerini öğretir. Bu teknikleri uygulayabilen öğrenci, rüyasında vahşi bir hayvan tarafından kovalanmaktaysa, rüyasında bilinçli hâle geçer (lüsid rüya hâli) ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde rüyanın kalan kısmında bu kez kendisi o vahşi hayvanı kovalayabilir.

Rüyayı Kontrol Etmek, Rüyanın İçinde Uyanmak ve Onu Değiştirmek Mümkün Olabilir mi?

Kesinlikle istenilen rüyalar görülebilir, ya da sorularımıza rüyalar aracılığıyla cevap alabiliriz. Ama bunları yapmadan da rüyalarımızda özgürüz. Rüyalar bizim içimizdeki bilgeliğe açılan kapılar. Rüyalar bizim ruhumuzun kendine yaptığı yolcukta bu yaşama ışık tutan bize özel olan eşsiz bilgiler içeriyor. Her gece gördüğümüz 5-6 rüya bize bizden haber vermekte. Önemli olan iyi bir rüya hatırlayıcı olmak, rüyalarımızı en iyi şekilde yorumlamak ve onlardaki bilgeliğini hayatımıza taşıyıp hem kendi hayrımıza hem de evrenin hayrına sunabilmek.

Rüyanın içinde rüyayı kontrol edebilmek kimi zaman fayda sağlar kimi zaman da zarar. Rüyanızda sizi kovalayan bir köpek görüyorsanız, bu sizi korkutabilir. Bu rüya zaman zaman tekrar ediyorsa bunun bir an önce nedeninin çözülmesi gerekir. Bu durumda en güzel şey rüyanın içinde uyanık olmak ve bunun bir rüya olduğu bilinciyle korktuğu, kaçtığı şeyle yüzleşmek. Böylece kişi kendisiyle ilgili çok önemli bir gerçeği keşfeder ve uyanık yaşamda bu sorunu çözer. Rüyasında bunu fark etmesi ve çözmesi sorunu uyanık yaşama taşımamasını sağlayacaktır.

Lusid rüya deneyimi yaşayan bir kişi, ne zaman rüya gördüğünün farkında olsa hemen uyanacağım deyip gecenin bir yarısı kendini uyandırıyormuş. Bunu yapmasındaki amaç rüyanın devamında üzücü bir şey varsa bununla karşılaşmamak. Belki de kendisi için çok önem taşıyan rüyaları görmezden gelmiş. Bu edindiği davranış sonucunda ise, uykusuz geceler yaşamış ve uyku bozukluğu alışkanlığı edinmiş.

Evet burada önemli olan, rüyanın içinde uyanmak mı? Yoksa o mesajın anlamını bulup uyanık yaşamda keyfini çıkarmak mı?

Rüyalar çoğu zaman uyanık yaşamın yol işaretleridir. Bu mesajlar herkesin yaşam deneyimi için önem taşır. Rüyanın unutulmaması sadece kişinin hayrına değil evrenin de hayrına da önem taşımaktadır.

Aslında kişinin gerçek hayrı bütün evrenin hayrından ayrı tutulamaz ya!.


Lüsid Rüya'nın Temel Amacı nedir? Nasıl Lüsid Rüya Görülür?

Lusid rüya; rüya gördüğünün farkında olmak ve rüyaya yön vermektir. Belirli teknikler uygulanarak rüyalardaki deneyimler arttırılabilir. Gerekli çaba gösterildiği takdirde rüyanın içinde rüyada olduğunu fark etme becerisi kazanabiliriz. Aslında rüyalarda yaşadığımız tüm deneyimler rüyaların kendi doğasında olan şeyler. Günümüzde tekrar rüyalara gereken önem verildiği için bunlar ilginç geliyor. Uyanık yaşamın nasıl kendine ait bir enerji, tarzı, uyumu, varsa uykudaki yaşamında kendi ait bir formu var. Her iki yaşam birbiriyle uyum içinde asla ayrı değil.bir paranın iki yüzü gibi.

Uyku süreci bizim eğlence dünyamız, oyun alanımız diyebiliriz. Bu süreç içinde korku ve endişelerden arınmış sadece olmamız gereken kişi olarak, ben olmanın zevkine varabiliriz. Orada her deneyime ve yolculuğa hazırız. çünkü orada bize bakan, yargılayan gözler yoktur. Sadece biz varız. İçimizdeki neşeli çocuk..

Burada önemli olan her şeyi görmekten öte gördüğümüz, dilediğimiz şeyin bize ne faydası olduğu. Bunu rahatlamak, keyif almak için yapıyorsak, yaşamımızla ilgili çözümler bulmak, uyanık yaşamda daha başarılı, daha özgüveni yüksek, daha sorumluluk sahibi olmak için uyguluyorsak iyi. Ancak yaşamdan kaçmak, yaşamın sorumluluklarını, insanın kendi olma sorumluluğunu yerine getirmemek teselliyi uykuda aramaksa, buna karşıyım.

Bazen de kısa bir sürede uygulanan tekniklerle Lusid rüya deneyimi yaşanabilir. Buradaki niyet çok önemli. Bunu hangi amaç için yapıyoruz.

Lüsid Rüya Görmek

Lüsid Rüya Nasıl Görülür?

Lucid rüya görmek için birden fazla yöntem var. Etkili bir yöntemden bahsetmek istiyorum size. Bu yöntemde kendinize bir eşya veya bir renk seçiyorsunuz. Ne zaman o eşya veya rengi görürseniz kendinize rüyada olup olmadığınızı sormanız gerekiyor. Örneğin yeşil renk tuttunuz. Yeşil renk gördüğünüzde her zaman kendinize rüyada olup olmadığınızı sorun. Bunu yaptığınız zaman rüyada olmadığınızdan emin olmak için kendinizi çimdikleyebilir ya da başka bir şey yapabilirsiniz. Bir yöntemde rüyada olup olmadığınızı anlamak için elektrik düğmesine basmaktır.Işık yanıyor mu yanmıyor mu kontrol edebilirsiniz.Rüyadaysanız hiç bir değişiklik olmaz.

Bunu yapmanızın amacı; Bu kontroller belirli bir süre sonra bilinçaltımıza yerleşecek ve rüyada iken aynı işlemleri yapmanızı sağlayacak. Kendinizi çimdiklediğiniz zaman veya ışıkları yaktığınızda rüyada olup olmadığınızı anlayabilecek ve bilincinizi açabileceksiniz.


Lüsid Rüya Alıştırmaları

Lucid (Lüsid) rüya konusunu pek çok kişi incelemiş ve farklı yöntemler geliştirmişlerdir. Aklınıza ilk gelen şey Lucid rüya görmeyi sağlamak için araştırma yapmak olduğunu düşünüyorum  Fakat fazla sevinmeyin. Tabii Rüyada her şeyi yapabilen rüyasını yönetebilen kısacası kendi dünyasını kuran bir kişi olmak çok zevkli ve eğlencelidir.

Milyonlarca insanin niçin Lusid olmaya çalıştığını, bunu nasıl yaptıklarını ve orada neler yaşanabildiğini burada öğrenebileceksiniz.

Lüsid rüya görmenin bir çok farklı yöntemi vardır şimdi bunlara değinmek istiyorum.

1. Eğer içinizde sık sık aynı rüyayı yada aynı tür rüyaları görenleriniz varsa onların işleri biraz daha kolay olacaktır kendinize yatmadan önce telkinler vererek; sürekli görmekte olduğunuz o rüyanın gerçek olmadığını , o rüyayı gördüğünde onun rüya olduğunun farkına varılacağının telkinlerinin verilmesi gerekir. öncelikle görülecek bir rüya seçmek daha mantıklı olur örneğin; çok uzun zamandır göremediğiniz bir dostunuzu görmeniz yada hayranı olduğunuz bir sanatçıyı rüyanızda görmeniz size rüya sırasında ki farkındalığın anahtarını verecektir.Gece yatmadan önce en az 100 kere göreceğiniz kişinin adını tekrarlamanız ve o kişiyi görmenin tamamen bir rüya ve hayal ürünü olduğunu kendinize inandırmalısınız örn: "Bu gece rüyamda arkadaşım ......'yı göreceğim ya da Bu gece rüyamda Michael Jackson'ı göreceğim" gibi. Rüya sırasında olması imkansız olaylarla karşılaşılması da Lüsid rüyalara geçişte kolaylık sağlayabilir mesela rüyada uçuyor olmanız yada normal hayatta yapamadığınız işleri yapıyor olmak gibi. Bu tür rüyalarda farkındalığa varmak için mutlaka kendinize yatmadan önce telkinler verilmelisiniz.

Rüya sırasında eğer evinizi, işyerinizi yada sık sık gittiğiniz bir yeri görüyor olabilirsiniz buradaki amaç normal hayattakinden evinizin yada işyerinizin farklı olup olmadığına dikkat etmektir eğer bir farklılık varsa ki mutlaka olacaktır bu sizin rüya içerisinde uyanmanızı sağlayabilir.Bunun içinde normal yaşamda sık sık uğradığınız yerleri detaylı bir şekilde incelemek ve gördüğünüz eşyaların yerleri hakkında yorumlar yapmak rüya sırasındada aynı şeyleri yapmanızı sağlayacak ve eğer beyniniz bir fark bulursa Lüsid rüyaya geçebileceksiniz.

2. Lüsid rüyalar görmek için dış uyaran kullanmakta mümkündür örneğin; sevdiğiniz bir şarkıyı dinlerken kendinize uyku sırasında bu şarkıyı duymaya başladığınızda rüya gördüğünüzün farkına varacağınıza dair telkinleri veriniz.Bunun 2 yolu var. Bir walkmanınız varsa 90'lık yada daha uzun bir kaset alıp seçtiğiniz şarkıyı kasetin sonuna gelecek şekilde kaydedin ve yatarken kulaklıkları takıp walkmanı çalıştırın siz uykuya daldıktan sonra müzik çalacağından Rüya içerisinde rüyanın farkında olabileceksiniz.Walkmanın sesini asla fazla açmayın, bu sizin tamamen uyanmanıza sebep olabilir. Ses gecenin sessizliğinde çok daha net duyulacağından çok kısık olmalıdır, eğer kaset süresi boyunca uykuya dalamıyorsanız walkmani kullanmadan yatın; mesela sabah saat 05.00 a saatinizi kurun o saatte uyandığınızda hemen uykunuz dağılmadan, walkmanı kulağınıza takıp çalıştırın ve hemen uykuya dalın.İkinci yol ise odanızda eğer bilgisayarınız varsa öncelikle bu Lusid programı indirin ve o programı kullanarak istediğiniz şarkının istediğiniz saatte çalmasını ayarlayın ve kulaklıklarınız takıp yatın.

Dr. Scott ROGO, "Astral Seyahat Teknikleri" adlı kitabında rüyada olduğunu fark ederek nasıl astral seyahate çıktığını şu sözlerle anlatır:

"Bir gece uykuya çok yaklaşmış ve bütünüyle hipnagogik durumun içindeyken (yarı rüyada) bir yoldan aşağı doğru çılgınca araba sürdüğümü gördüm. Bunun bir rüya olduğunun oldukça farkındaydım fakat aynı zamanda deneyim çok gerçekti ve arabayı kontrol altına alabilmek için savaşıyordum. Sonra aniden bir iç görü parıltısıyla arabayı çarparsam dahi bana hiçbir şey olmayacağını anladım Ve aynı anda eğer arabayı çarparsam bedenimden ayrılacağım sezgisi geldi. arabayı kasıtlı olarak yoldan çıkardım ve bir toprak birikintisinin içine daldım. Kendimi bedenimin tepesinde yüzer vaziyette bulduğum o an tüm benliğimi harika bir özgürlük duygusu sarmıştı."

3. Uyumak üzereyken ve hatta sadece birkaç dakika rahatlarken, dikkatinizi gırtlak çıkıntısına odaklayın ve orada yaklaşık bir tenis topu büyüklüğünde parlak lacivert (veya çivit/mor ötesi) bir küre hayal edin. Sanki içten aydınlanıyormuş gibi parlak ve yarı şeffaf yapın. Merkezi Tiroit salgı bezleri civarında olsun. Ayrıca boyunun arkasına değecek kadar büyük olmalıdır ve çok büyük olarak imgelenirse (Regardie'nin önerdiği gibi), uç çevresi buruna ve alt çevresi kalp veya Timus salgı bezine değebilir. Burada önemli olan, imgenin önünüzde yassı bir tabak gibi değil üç boyutlu olmasıdır. Böyle küre veya top boyunuzu ve kafanızın bir kısmını kapsayacaktır. Hayal gücünüz içinize doğru yönlendirilmiştir. Eğer hayal gücüne yardımcı oluyorlarsa, söz konusu organlar imgelenebilir, yoksa tamamen parlak küre üzerinde odaklayınız ve her şeyin sadece bundan ibaret olduğunu düşünüz, kendinizi içinde kaybedin. Kendinizi onun ortasına yerleştirin, etrafınıza bakın ve rengin biraz farklı gölge ve tonlarının sonsuza dek her tarafa uzandığını hayal edin.

4. Gerçeklik testi uygulayın. Bunlar, rüyadayken, rüyada olduğunuzu fark etmenizi tetikleyecek basit testlerdir. Mantığı su şekilde isler: eğer normal hayatta düzenli aralıklarla rüya görüp görmediğinizi kontrol etmeyi alışkanlık haline getirirseniz, büyük ihtimalle beyniniz bu kontrolleri rüya gördüğünüzde de sürdürecek ve siz de kendinizi rüya görürken yakalayacak ve Lusid hale geçeceksiniz. Gerçeklik testlerinde en sık kullanılanı havaya yükselmeye çalışmak, parmağınızı elinizin içinden geçirmeye çalışmak ya da aydınlatma düğmelerinin doğru çalışıp çalışmadığına bakmaktır (Çünkü bunlar, rüyada genellikle abuk sabuk çalışır.)

5. Takip edilecek bu yoldaki  yöntemler çok daha kestirmedir. Ama bunları denemeden önce mutlaka belli bir sure rüya günlüğünüzü tutmuş ve gerçeklik testi alıştırmalarını uygulamış olun. Sabah uyandığınızda hiç kıpırdamayın ve tekrar uymaya calisin, ama bu kez kendi kendinize: "Rüyaya geri döndüğümde rüyada olduğumu fark edecegim." diye düşünün. Daha önce görmüş olduğunuz rüyayı hatırlamaya calisin ve kendinizi rüyaya tekrar girmiş olarak; ama bu kez rüya gördüğünüzün farkında olarak hayal edin. İsterseniz alarm saatinizi normalden bir saat öncesine kurun ve çok kısa bir sure için uyanıp, sonra bu tekniği deneyin.

6. Bir başka teknik ise, uyanık halden Lusid rüyaya geçmektir. Bunu denemek için en iyi zaman, sabah veya öğlen üzeri, bir şeyler atıştırdıktan sonradır. Yatağa uzanabilir veya koltuğa oturabilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp gevşeyin. Zihin gözüyle izleyeceğiniz renkli şekillere ve görüntülere konsantre olun. Uyku eşiğine gelinceye kadar kendinize müsaade edin. Zihniniz, sükunet içinde kalsın ama oluşan şekillerin farkında olsun. Bu, biraz zor bir yöntem olmakla birlikte, eğer dengeyi iyi kurabilirseniz, şekiller gün ışığı gibi ortaya çıkacak ve siz görmekte olduğunuz dünyaya rahatlıkla Lusid olarak adım atabileceksiniz.

7. Kendinize bir nesne veya renk seçin. Örneğin kırmızı olsun. Bu rengi her gördüğünüzde; "Rüyada mıyım?" diye çimdik atın kendinize ve düşünün. Bunu hep yapın. Kendinizi bu şekilde alıştırsanız, rüyada olduğunuzu fark edip rüyayı Lucid rüyaya dönüştürebilirsiniz.

Internet üzerinden Amerika'da satılan Lüsid rüyalar için gözlükler, ses cihazları vs gibi cihazlar sipariş edebilir.

Lüsid Rüya Süresini Arttırmak

Lucid olmayı başarabilirseniz bile ne kadar uzun süreceği size bağlı. Lucid olduktan sonra her an Lucidliği tekrar kaybedebilirsiniz. Bu deneyimin süresini uzatmak için Ellerinizi sürterek ovuşturmaya çalışın ve kendinizi ruh dünyanızın yarattığı gerçekliğe bırakarak gerçekliği iyice algılamaya çalışın ve yüksek sesle: “Daha fazla Lusid olmak istiyorum!!!” diye bağırıp, kollarınızı iki yana açarak olduğunuz yerde kendi etrafınızda dönmek işe yarayabilir.

Lucid olmanın bir üst evresi, biraz önce bahsettiğim gibi Astral Seyahat’tir. Bu konuya sonra tekrar döneceğiz.

Lüsid Rüyanın Faydaları

Lusid rüyalar, tıpkı meditasyon gibi bizi rahatlatır, kendimize güvenimizi arttırır ve yaratıcılığımızı tetikler. Bir çok ünlü yönetmenin senaryolarını bu yolla yazdığı iddia edilmektedir. Yazmak diyoruz; çünkü Lusid rüyanın en belirgin özelliği, uyandıktan 2 dakika sonra bile büyük bir kısmını unutmuş oluruz ve 24 saat sonra aklımızda neredeyse hiçbir şey kalmaz. Bu yüzden uyandığımız anda rüyamızı yazarsak, ertesi gün gece yatmadan önce yazdıklarımıza bakıp senaryoya kaldığımız yerden devam etmemiz mümkündür. Uyandığımızda kendimizi çok mutlu hissederiz. Arınmış,dinlenmiş ve kendine güveni gelmiş durumdayızdır. Buradan hareket edersek düzenli olarak Lusid rüya gören insanlar, daha mutlu daha huzurlu ve kendilerine güveni daha yüksek bireyler haline gelebilir. Bu da günlük hayatımızda ve ilişkilerimizde başarılı olmamız demektir.

Örnek olarak; nerede olduğunu bilmediğiniz bir plajda, ucuz yollu bir apartmana taşınırsınız. Birden orada tanıdığınız; ama gerçek hayatta tanımadığınız arkadaşlarınız vardır. Onlarla çeşitli maceralar ve eğlenceler yaşarsınız. Hatta aşık olursunuz bu gerçekte hiç görmediğiniz; ama rüyanızda çok iyi tanıdığınız insana. Rüyanın sonuna kadar, tüm detaylar düşünülmüştür ve senaryo, durdurulamaz biçimde işlemektedir. Hatta senaryo bitmeden uyansanız bile bedeniniz tekrar uzanmak ve devamını görmek ister rüyanın ve öyle de olur. Burada denizin rengini ve dalgalarını çok net görürsünüz. Gerçekten yüzersiniz. Yüzerken yaşadığınız tüm hisleri orada da yaşarsınız. Araba sürebilirsiniz. Araba sürerken birebir ne yapıyorsanız, rüyada da aynılarını yaparsınız ve hissedersiniz. Lusid rüyaların 'ı, sabah uyanacağınız zaman görülür ve özellikle gece 10 gibi yatıp 3-4 gibi uyanıp; "Ne alaka?! Bu saatte uyandım. 8-9 gibi uyanırım. Bir daha uyuyayım..." dediğiniz gecelerde gerçekleşir ve uyanmadan tam önce yaşarsınız. Tam uyandığınızda bitmiş olur.

Lüsid rüyalarla;

-Tüm fantezilerinizi gerçekleştirebilirsiniz.
-İstediğiniz her şeyin sahibi olabilirsiniz.
-Kendi dünyanızın Tanrısı olabilirsiniz.
-Eğer bu işte iyice profesyonelleşirseniz; Rüyalarınızı dizi-film şeklinde görüp. Ertesi akşam uyuduğunuzda kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
-Sonraki evresi Astral Seyahat ( Bu konuya sonra değineceğiz. )

Lucid Rüyanın Zararları

Lüsid rüyanın olumsuz etkileri olabilir mi? İstenilen birçok şeyi görebilmek mümkünse, bu bir süre sonra "gerçek hayattan" uzaklaşmaya yol açmaz mı? Ya da en azından "Lusid rüya"da kişi yarı bilinç halinde olduğu için yorgunluk, aşırı uyuma isteği vb. gibi olumsuzluklara neden olabilir mi?

Lüsid rüyalar dinlendirici, keyifli, farkındalık arttırıcı ve gelişime katkı sağlayan rüyalardır. Uyandığınızda kendinizi yorgun hissetmezsiniz. Gün içinde yaşamdan kopuk, sürekli uyku sürecini düşünüyor ve zorlama bir şeyler yapıyorsanız bu sizi çok daha yorgun kılar.

Uyku sürecinde yaşadıklarımız, yaşam kalitemizin rüyalara yansımasıdır. Evrensel ilkeler çerçevesinde yaşayan bireylersek gördüğümüz hiçbir rüya rüyada ne yapıyor olursak olalım uyandığımızda bizi rahatsız etmeyecektir. Huzurlu ve rahat uyanırız. Bu tarz rüya çalışmalarını tüm kişisel gelişim çalışmalarında olduğu gibi dengede tutmak, yaşama karşı sorumluluklarımızın önüne geçmesine izin vermemek, abartmamak, akıldan ve mantıktan uzaklaşmamak, bu bilgilerin bizim kişisel gelişimiz için araç olduğunu unutmamak gerekiyor. Yıllardan beri rüya deneyimi yaşayan, bu konuda araştırmalar yapan biri olarak ben en güzel rüyaların kendiliğinden görülenler olduğunu biliyorum.

Lüsid rüyayla;

-Uyku düzeniniz bozulur.
-Dünyadan kendinizi soyutlarsınız.
-Eğer mutsuzsanız, gerçek dünya yerine sanal dünya daha cazip gelir.
-Beyniniz sürekli meşgul olduğu için çok fazla yorulursunuz.
-Rüyanızdaki yaşantınızı gerçek dünyaya yansıtma sizi agresif ve saldırgan yapar.
-Eğer rüyada olaylar istediğiniz gibi gitmezse psikolojik sorunlara neden olabilir.
-Aşırı uyuma isteği oluşturur.
-Şişmanlığa yol açar, gerçek dünyayı sadece yemek yemek ve tuvalet için kullanırsınız.
-Günde 1-2 saat uyanık kalabilirsiniz.
-Ciddi hastalıklara veya ölüme yol açabilir.

En tehlikelileri: Metabolizmanız bozulup hasta olabilirsiniz, bağışıklık sisteminiz zayıflayabilir veya gerçek deneyimler çok sık olursa nefessiz kalarak veya rüyadaki düşme sonucu heyecanla kalbiniz durabilir, bunlar ölüme yol açabilir. Şimdiye kadar rüya görürken kalp krizi geçiren kişi sayısı oldukça fazla. Lucid yüzünden ölen kişi sayısı, 600 kişi civarında. Psikolojik tedavi görenlerin sayısı, Lucid gören kayıtlı insan sayısının &'sı

Kayıtlı psikolojik tedavi görenlerin sayısı, Lusid rüya görenlerin sayısının &'sı, Lusid yüzünden ölenlerin sayısı 600 müş? Bunun doğruluğu olabilir mi? Başka bir forumda ise böyle bir şeyin mümkün olamayacağı, en azından ölümün gerçekleşmeyeceği söyleniyordu...

Lüsid rüya yüzünden ölen olduğuna inanmıyorum. Ancak pek çok kişi, yanlış rüya inancı nedeniyle, gördükleri rüyalar doğru bir şeklide yorumlanmadığı ve anlaşılmadığı için hasta damgası yiyorlar. Bir süre sonra kendileri de hasta olduklarına inanıyorlar. Bu durumda bana gelen birkaç danışanım olmuştu. İlaç kullanıyorlardı. Hem çevreleri, hem de başvurdukları kişiler tarafından yanlış anlaşılmış, ilaç tedavisine başlamışlar. Rüyalarını yorumladık. Hepsi de gerçekten önemli mesajlar taşıyorlardı. Şimdi ilaç tedavisini bıraktılar. Rüyalarından korkmayı değil onları yaşamayı, rüyalarını uyanmaya seçtiler.

Lüsid Rüyalardan Astrale Nasıl Geçilebilir?

Lüsid rüya, Astral Seyahat'e çıkma bakımından kolaylık sağlayan bir yoldur; fakat biraz alıştırma gerektirir. Çünkü insanlar, rüya görme halindeyken rüyada olduklarının farkında değillerdir, aksine kendisini gerçek yaşamdaymış gibi zannederler. En büyük problem budur aslında. Rüyada olduğunuz idrak etmeye başladığınızda, yani usta birer Lüsid rüya görücü olduğunuzda, istediğiniz zaman astral seyahate çıkabileceksiniz. Fakat bir çoğumuz, kabus gördüğümüz sırada aslında o olayın bir rüya olduğunu fark ederek uyanmışızdır. Sık sık kabus görenleriniz varsa bunun üzerinde çalışarak hem kabuslardan kurtulunabilir hem de Lüsid rüya görebilirler. Kabus gördüğümüz sırada, bir çoğumuz uyanmak isteriz; fakat hem uyanamaz hem de bedenimizi kıpırdatamayız ve bir karabasan geldi sanırız. Bunun nedenini Ergun Candan, "Ruhsal Güçleri Geliştirme Teknikleri" adlı kitabında şöyle açıklar:

"...Hatta bazen hareket etmek isteriz ama bir türlü edemeyiz sanki elimiz kolumuz bağlanmıştır... Bir güç, bizi engellemektedir... Yani bedenimiz benliğimizi dinlememektedir. Bunu sebebi, astral bedenimizin fiziksel bedenle olan irtibatının o anda zayıflamış olmasıdır. Halk arasında genellikle bu tür hareketsiz kalma durumlarına karabasan geldi insanı etkisiz bıraktı gibi yorumlar yapılmaktaysa da , bu olayların karabasanlarla falan hiç bir ilgisi ve alakası yoktur."

Lusid rüya yaşanırken, bilincimiz haddinden fazla açıktır. Hatta uyansak tuvalete gitsek su içsek bile geri yatağımıza uzandığımızda kaldığımız yerden devam edebiliriz. Film, kesinlikle kopmaz. Hatta daha sık rüya görenler, ertesi gün bile kaldığı yerden devam edebilmektedir. Adeta yaşarız rüyayı; gerçek gibidir. Bu gerçekliğin içindeyken aşırı açık olan bilincimizi biraz daha kısıtlayabilirsek ve rüyadaki detaylara yoğunlaşabilirsek, verdiğimiz komutlarla o mekanın gerçekliğine dönebiliriz. Buradaki telkin metodu, bir görüntüye odaklanmak ve onu netleştirmeye çalışmaktan ibarettir.

Örnek verecek olursak, yazlık bir yerde tanımadığımız; ama rüyada bir şekilde tanıştığımız (yani gerçek hayatta daha önce görmediğimiz) arkadaşlarımızla diyaloglarımız olacaktır ve bu diyaloglar çok kesiktir. Cümleler, aklımızda kalmaz ve doğaçlamadır. (Burada bilinçaltımızda tatile gitme ihtiyacımız olduğu yatar). Diyalogdan çok görüntüler ön plandadır. Bu görüntülere yoğunlaşabilirsek örneğimize göre yazlık yerdeki plajın denizin net görüntüsünü detaylandırabilirsek rüyamızı kontrol etmeye başlarız. Dikkat edilirse Lusid rüyalar bizim yazmadığımız; ama bilinçaltımızın yarattığı senaryoya göre hareket eder. Biz bile sonraki aşamada ne olacağını bilemeyiz. Ama müdahale etmenin en kolay yolu doğal görüntüler üzerine yoğunlaşarak onlara daha yakından bakmak olacaktır. Denizi daha önce gittiğimiz bir deniz plajı daha önce gördüğümüz bir plaja uyarlamaya çalışırsak (bakın karakterleri uyarlamıyoruz sabit olan doğal varlıkları uyarlıyoruz) daha önceden bulunduğumuz (örneğin gümbet plajı) mekana bir anda ışınlanmış oluruz ve zaman rüyada gündüz bile olsa Astral'e geçildiği anda gerçek zaman ve gerçek mekan olur. Astrale geçtiğimizi de anlamanın en kolay yolu mekanın detaylarını artık daha net görebilmek ve rahat bir şekilde orada dolaşabilmektir. Daha önce gördüğümüz mekandan aklımızda kalan kenar kuytu mekanlara acaba hala şurada şu bulunuyor mu şeklinde gitmeyi hissedersek, Astralde olduğumuzu kanıtlamış oluruz.


KAYNAKLAR :
www.hermetics.org/Lusid-ruya.html
tr.wikipedia.org/wiki/Lüsid_rüya


Devamını Oku »

YILDIZ ÇOCUK KAFATASI – STARCHILD SKULL




YILDIZ ÇOCUK KAFATASI – STARCHİLD SKULL


   Kafatasları insanlığın en önemli ölüm sembolleridir. Ve tüm dünya üzerindeki kültürlerin görsek sözcüklerinde güçlü bir semboldür. Meksika ve Peru’da bir çok değişik şekilde deforme olmuş hümanoid kafatasları bulunmuştur. Bunlardan biri, bulunmuş yıldız çocuk (Starchild) kafatasıdır, halen bilimsel araştırma ve dna testi konusudur. 20.yy arkeolojinin en gösterişli konularından olan, görünüşe bakılırsa eski orijinli 13 kristal kafatası Meksika, Merkez Amerika ve Güney Amerika sınırlarında bulunmuştur.

 (STARCHİLD) PROJESİ

   1930’lar da, Meksika, Chihuahau’nın 100 mil güney batısı küçük kırsal bir köyün maden ocağında 2 tane gizemli kalıntı bulundu: Tüm bir insan iskeletinden daha küçük olan sakat, kusurlu bir iskelet. 1999 Şubat sonlarında, Lloyd Pye çocuk kafatasını gören ilk kişi oldu. O zamanlar anlaşılamayan olan kafatası oldukça anormaldi. Pye başlangıçta bunun bazı türlerdeki ender deformasyona kanıt olabileceğini düşündü. Bu kafatasının simetrisi oldukça şaşırtıcıydı, ve hatta normal bir insan kafatasına göre çok daha simetrikti. Aslına bakılırsa kafatasındaki kemikler, çoğu insanda karşılığı olan kemikler, nizamlı şekildeydi. Fakat nasıl bir şekilde? Birçok soruya cevap sunan bu müstesna kafatası, Pye için bir meydan okumaya dönüştü.
  Kafatasının Keşfi.

   60-70 Yıl önce (15-18) yaşlarında Meksika kökenli amerikan bir genç kız ailesi tarafından akrabalarına ziyaret amaçlı Meksika, Chihuahua’nın 100 mil güney batısında kırsal bir köye götürüldü. Bu kıza bir çok mağara ve tünele girmesi yasaklanmıştı fakat tüm gençlerin yaptığı gibi o da keşfe çıktı yinede. Maden ocağının sonunda genç kız yerde yatan tüm bir iskelet buldu. Arkasında, insan iskeletinin kollarını sarmış bir şekilde kusurlu bir el iskeleti topraktan genç kız fazla derinde olmayan bu kalıntıları kazımak için ilerledi ve insan çıkmıştı. İskeletinden daha küçük ve kusurlu olanı ortaya çıkardı. Kız kusurların türünü ya da derecesini belirleyemiyordu. Kız 2 kafatasını da aldı ve hayatının bir kalıntısı olarak sakladı. Ölümünden sonra kafatasları Amerikalı bir adama geçti, ve bu Amerikalı bunları şuan da da hala kontrollerinde olan başka bir Amerikalı çifte vermeden önce 5yıl tuttu.

Kafatasının Gizemi

   Kafatası bağlantı çizgileri ve bebek dişleri ölümün 5 yaş civarlarında olduğunu gösteriyordu. burnun üst bağlantısından kafatasının altındaki büyük deliğe kadar olan yüz kısmı eksikti fakat kafatası ve göz yuvaları sağlamdı. Kafatasının insanilik oranı düşündürücüydü çünkü morfolojik açıdan görünümü bu kusurların genetik eksiklik, doğuştan gelen bir hastalık ya da kafatasıyla ilgili birde formiteyle ilgili olabilme olasılığı ile çelişiyordu.

İnsan Kafatası mı

   Bu kafatasının arkasındaki bebeklik döneminden kalma bir yassılaşmadan dolayı bir Ameridindan (Kuzey ya da Güney Amerikalı yerli halkından) birine  ait olduğu varsayıldı. Dişlerdeki yıpranma ölüm yaşının 25 olduğunu gösteriyordu (+ ya da – 5 yıl). Boyutunun küçüklüğü dolayı büyük bir olasılıkla dişi olduğuna işaretti.

Baş Bağlama – ( Brindig)

   Uzmanlar çocuğun artkafaki (kafatasın arka kısmı) büyük ölçüdeki deformitenin, insan boynu hemen kafanın arka kısmındaki şişliğin altından başladığı için bu tür bağlamanın bu kısmı etkileyemeyecek olmasına rağmen, ilkel toplumlardaki kafa bağlama kültüründen gelebileceğini düşünüyor. Hatta kafatasının üst bölgesindeki kemikleri sıkıştırmak onların kalıcı şekilde ayrı kalmalarını, birleşmemelerine neden olur ki buda kafatasın tepesinde hayat boyu kalacak olan “yumuşak nokta”oluşmasıyla sonuçlanır.

   Çocuğun kafatası kemikleri iyi kaynaşmış, ortada yumuşak nokta veya bağlamayla oluşabilecek deformitelerin hiçbiri yok. Hatta arkadaki yassılaşmanın uzunluğu inion (başın arka kısmı) u geçiyor ve bu da hafif bir çukur oluşturuyor. Bu gösteriyor ki bağlamaktan daha büyük bir güç (patolojik ya da doğal biçim) artkafa da böylesine büyük bir deformasyona neden olmuş olmalı.

Beyin hacmi ve kapasitesi

   Görünüm olarak farklı şekillerde olsalar bile kafatasları aşağı yukarı aynı ölçüde. Buna rağmen beyin hacimleri şaşırtıcı şekilde farklı. Ortalama bir insan beyninin hacmi 1400 cc’dir.İnsan kafatasındaki hacim tipik küçük bir insan beyni hacmi olan 1200 cc. Fakat, çocuk kafatasının hacmi 1600 cc. Bu yetişkin bir insan beyni hacminin ortalamasından 200 cc fazla. Ve eğer büyüyüp yetişkin olabilseydi, kapasitesi 1800 cc ya da daha fazlasına çıkabilirdi.
 Yıldız çocuğun beyin hacmi 1600 cc. Normal bir insan kafatası 1400 cc’lik bir beyin hacmine sahiptir. Bu insan beyin hacmi ortalamasının oldukça üstünde. Paleaonthropoloji çalışmalarında, insan türlerinin beyin kapasitesindeki 200 cc2lik bir artış, türlere yeni adlar verip sınıflandırılmalarına sebeptir. Homo Erectus ortalama olarak Homo Hobilisten 200 cc fazladır. Homo Archaic Erectustan Neonderthal Archaic’ten 200 cc fazla. Bu yüzden bu çocuk, insana benzer varlıklar’dan bilinmeyen bir türün temsilcisi olabilir.


Ağırlık

   Ortalama bir insan kafatası 2.2 lbs dir. Alt çene kemiği ve dişleri eksik olan Yetişkin kafatası 1lb,13.4ounces. Üst çenesi dahil olan çocuk kafatası sadece 13.5 ounces. Çünkü aşağı  yukarı yetişkin kafatası ölçülerindeydi fakat kemiği önemli ölçüde tipik bir insan kafatasına göre hafiftir.

Simetri

   Çocuğun kafatası büyük ölçüde simetrik. Genelde kafatası patolojilerin de, diğer biçim bozukluklarıyla birlikte kafanın bir tarafıyla diğer tarafı ölçü bakımından farklı çıkar .Bu yüzden bu kafatasının tamimiyle bu denli simetrik oluşu olası olmayan bir durumdur.
Sutures ( Birleşme Çizgileri )


   Detaylı araştırmalar gösterdi ki çocuğun kafatasındaki kemiklerinin birleşme çizgilerinden biri kendilerini daha fazla büyümeye kapamıştır. Nerdeyse doğuştan gelen deformite örneklerinin tümünün kafatası birlerleşme çizgilerinde de belli derecede erken kapanma olduğu bilinmektedir. Bu; çocuğun kafatası halinin bir deformite sonucunda oluşmuş olma olasılığını büyük ölçüde olanaksız kılıyor. Öyle görünüyor ki kafatası doğası gereği olması gerektiği gibi ve olması gerektiği kadar büyümüştür.

Gözler

   Normal insan göz çukurunun görme sinirleri ve iç arka koninin çeyrek daire optik fisurleriyle birlikte 5 cm. gömülü bir konik şekli vardır. Çocuğun göz çukurları, optik sinirler ve optik fisurleriyle birlikte 3 cm’lik taraklı sığ çukurlardı. Ayrıca her iki göz yuvasının iç zemin yüzeyi inanılmaz inceydi.Bunun genetik bir design olmasından başka bir yorum getirmeyi olanaksızlaştırıyordu. Göz yuvarlarının sekli ve genişliği birbirine zıt. Yetişkin kafatasınınki normal insanlarınki gibi belli belirsiz dikdörtgen şeklindeyken, çocuğunkiler orantısız oval biçimindeydi. Yetişkininkiler tipik olarak dikdörtgenin tepesinden yuvarlanırken çocuğundakiler de ovalin üst kısmı belirgin bir şekilde köşeliydi.


Kulaklar

   Çocogun kulak kanalları kafatasının her iki tarafından da rahatça görünebiliyordu. Şekil, oran ve kanal girişinin açıları normal görünüyordu ama son detaylı inceleme ile görüldü ki normal insan iç kulağına göre daha geniş ve daha derinler. Harici bir dış kulağın bulunup bulunmadığı ve var ise nasıl bir görünüme sahip olduğunu bilemenin bir yolu yok

Sinuzler

   Çocuğun üst çene yanak bölümünde küçük sinuzleri vardı fakat alın sinuz çukurlarına ait bir iz yoktu. Bu durumun oldukça ender olmasına rağmen hem insan hem de primatlarda olabildiği biliniyordu.

Foreman Magnum ( Anat Kafatası altındaki büyük delik )

   Kafatası tabanında omurgayla beynin birleştiği yerdeki boşluktur. Normal insanlarda foreman ön yüz boşluğu ile beynin olduğu artkafa bölgesini dengelemek için merkezin hafif arkasına doğrudur. Çocuğun farklı şekillenmiş kafatası bir şekilde foreman magnumunun orta bir noktaya kaymasına sebep olmuş ve bu arka beyin ve yüz ile ön beyin arasında çok daha iyi bir denge kurulmasını sağlamış.

Boyun

   Tipik insan boyun bağlantıları inion (anat. başın arka kısmı)dan occipital kemiğinin ortasındaki bombeden başlar. Yarım daire şeklinde kulakların arkasına doğru uzar ve foreman magnumda birleşir. Her bir yarım dairenin foremana olan uzaklığı ortalama 5-6 cm’dir. Çocuğun kafatasının kavisi foreman deliğinden iniona doğru hafifçe çukurlaşırken 3 cm kadar oluyor. Bu tür bir azalma gösteriyor ki çocuğun kafasını destekleyen boynu normal bir insan boynunun 1/2, 1/3 ‘u kadar. Böylesine ince boyunlar yabancı türlerin bir nişanı olarak kabul edilir. Gri yada Gri varlık-insan kırması.

Çene Kasları

   Çocukta, çene kaslarını birbirine bağlayan kısım oldukça kısa. Ve çene kası denmesine rağmen görevleri yüzün alt kısmı ile kafatasını bağlayıp tutmaktı.



İnsan – Gri melezi

   Yaratıkların özellikle Gri’lerin insanlarla birleşerek melez üreterek genetik araştırmalara rehberlik ettiği iddia ediliyor. Bu birleşmelerin sonucunda ortaya çıkan melezler; çepersel kemiklerdeki sert şişlikler, sığ göz yuvaları, oldukça ufak yüz ve baş dengesini ayarlayabilecek ince bir boyunla ve insan kulağından daha küçük (veya tamamen yok) kulaklarıyla yaratıktan daha ziyade insana benziyor. Grilerin gözleri yüzün ortasına doğru yatay yayılan geniş siyah damla şeklinde betimlenir. Eğer bu geniş obs’lar aslında onların görme mekanizmalarıysa bu çocuğun gözlerinin, standart Gri gözleri olduğu düşüncesiyle doktor otopsi yapıp ve aslında bunların büyük kontak mercekleri ya da güneç gözlüğüne benzer koyu esnek örtüler olduğunu gösterene kadar çelişir. Bu merceklerin altında koyu iris tabakaları etrafında çok miktarda beyaz alan olan yuvarlak iri gözler vardır. Bu gözler çocuğun basık göz yuvarlarına oldukça iyi uyacaktır.

Yıldız çocuk efsaneleri

   Bunlar Merkez ve Güney Amerika’da yayılan iyi bilinen, itibar gösterilen köklü efsanelerdir. Bunlar genellikle temelinde Yıldız Varlıkların gökten indiği ve uzak, tenha köylerdeki kadınları hamile bıraktığı hikayeler olan yaygın ve uzun ömürlü ( 2.yy yada daha fazla) efsanelerdir. Kadınlar “Yıldız çocukları” karnında taşır, daha sonra doğurur ve 6 yaş civarına kadar büyütür. Bu zamanlarda Yıldız Varlıklar soylarını toplamak için döner ve kendi yerlerine efsanelerde altı çizilmeyen sebeplerle götürürler.Neden olarak özel bir gen havuzu oluşturma amacından bahsedilir.

Geleneksel olmayan efsaneler

   Birçok “Sezgici” ve “Duyucu”, yetişkin iskeletinin dişi olduğunu ve çocuğun da insan-yabancı kırması olarak kadın ve Yıldız varlığının birleşmesinden dolayı ona ait olduğunu düşünür. Bazıları,annenin bunu kabul etmeyeceği bir şekilde Yıldız varlığının çocuğunu almaya geldiğini öğrendiğini düşünürler. Paniğe ve korkuya kapılmış bir halde, kadın çocuğunu alır ve köyünden kaçar. Ve, gizli bir maden tünelinde kalacak yer arar. Orda çocuğu öldürür ve fazla derin olmayacak bir şekilde, elleri dışarıda kalacak ve onları tutabileceği şekilde gömer. Daha sonra ölümcül dozda zehir alarak çocuğunun yanına uzanıp ölmeyi bekler.

Dna Testi

   İnsan hücrelerinin çekirdeklerinin içinde anne ve babanın birleşmesiyle oluşan nükleer DNA bulunur. Her hücrenin çekirdeğinin etrafında “mitochandria” denen DNA parçacıkları yüzer. Mitochandria DNA (mt DNA) sadece dişilerden geçtiği için,çocuğun ilk mt DNA testi annesinin genetik fotoğrafını ortaya çıkaracak. Eğer anne bir insan idiyse bu fotoğraf bunu anlamayı sağlayacak. Fakat, test baba hakkında herhangi bir bilgi sunmadığı için insan-yaratık kırması olma ihtimalini ortadan kaldıramaz. Ve hatta test tamamen insan dışı bir kökene, mt DNA’nın ya hiç olmayışı veya insan mt DNA’sından farklı bir yapıda mt DNA’ya sahip olmasıyla, aitlik gösterebilir.



 Nükleer DNA test dilen kadar çocuğun kesin kökeni hakkında bir şey söylemek mümkün değil. Kafatasının teknik olarak eski olduğu düşünülüyor (50 yıl üstü) Nükleer DNA’yı bulmak hem zor hem masraflı. Şansa; böyle bir test için engerekli şeye sahibiz, o da dişler. Dişlerdeki öz vücudun diğer bölgelerine göre bozulmaya karşı daha dayanıklı olduğu için DNA testi için bakmamız gereken yer dişler.

   Dünya genelinde eski nükleer DNA testi yapıla bilenecek ancak bir avuç laboratuar var ve testin yapılabilmesi için gerekli tüm süreçler hem zaman kaybı, hem de bu testler yüksek teknik gerektiren oldukça pahalı testler. Bu yüzden test için gerekli bütçe ayrılmadığı sürece böyle bir testi yaptıramayız fakat bu tür testlerin sonuçlarını olabildiğince çabuk duyuracağız.

Kabul gören görüşler

    Normal insan kalıbına uymayan insanımsı kafatasları için genetik veya doğuştan böyle olduklarını söylemek standart bir açıklamadır. Örümcek kafalıları kendi geleneksel düşünce döngülerinde tutmaya kararlı bilimcilerin elinde patoloji bilimi farklılıkları örtmek için kullanılıyor.

   Aslında, çocuğun kafatasındaki birçok anormallik için; olağanüstü patolojik rahatsızlıkların eşsiz bir birleşimi demek mümkün bir açıklama olabilir.Zıttını ispatlayacak güçlü bir kanıt olmadıkça, ortak bilim görüşü çocuk kafatasının birçok patolojik kusurun bir araya gelmesinin sonucundan başka bir şey olmadığını söylemekte ısrar edecek. Bu seçenek diğerlerine göre her zaman daha güçlü olacak çünkü; kombine akademik referanslar bunu iddia edecek. Bu gerçek ve bunu hepimiz biliyoruz.


Yabancı kökeni destekleyen kanıtlar

   Merkez ve Güney Amerika’nın uzun ömürlü Yıldız varlık efsaneleri; böyle oldukça sıra dışı bir kafatasının biyolojik bir tasarım olabilmesinden ya da bozulmaya uğramış olabilmesinden ya da fiziksel olarak kasıtlı bir deformasyona (bağlama) maruz kalabilme olasılıklarına göre daha kabul edilir.

   Komple occipital (arka) ve parietal (üst kısım) bölgelerdeki böylesine büyük bir deformasyonun ön kısımda da görülebilir bir deformasyon yapmadan bağlama sonucuyla oluşması imkansız. Bu bölgelerdeki deformasyonlar için bağlama bir sebep olarak kanıt niteliği sayılamaz. Tüm occipital ve pari bölgelerdeki doğumsal kusurları, imkansız olmasa da, kafatasının her alanındaki gözle görülür simetri yüzünden deformasyondan saymak mümkün görünmüyor.

   Her iki göz yuvasının iç zemin yüzeyinde inanılmaz ince ve zor fark edilen girintiler var ve her iki göz yuvalarının zemin kıvrımları mükemmel derecede simetrik ve bunun genetik bir özellik, biçim oluşu deforme olmasından çok daha mümkün. Arka kısım deformasyonu üst kısımdan foramen magnumun çok yakınına kadar genişliyor ve kafatasıyla omurilik bağlantısını saran ve destekleyen ince boyun kaslarından (bir çocukta bile) dolayı bu alanın baş bağlamadan etkilenerek bu hali alması imkansız. Baş bağlama inionun (başın arka kısmındaki bombe) altına kadar uzanamaz. Baş bağlama kafanın tepesinde kafatası kemiklerin birleşmesini engelleyen bir boşluk bırakıyor.

   Kafatasının oldukça sıra dışı karakteristik özellikleri açık fikirli bir yaklaşım gerektiriyorken ortak bilim bunu kesin bir şekilde reddetmeye devam edecek ta ki DNA kanıtları aksi görüşü kabul etmeye zorunlu kılana dek. Aslında test, çocuğun cranial deformite kombinasyonu sonucu şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde çirkin bir çocuktan başka bir şey olmadığını da ispatlayabilir. Ama; insan yaratık kırması olduğunu da ya da insanlıkla alakası olmayan bir yaratık olduğunda. Sadece zaman ve testler hangi olasılığın doğru olduğunu söyleyecek bize.
Devamını Oku »

Yukarı Git