20 Haziran 2017 Salı

YÜRÜYEN AĞAÇ : PALMİYE



Bizler pek farkında olamasak da var olduğumuz doğamızda bizlere fazlasıyla ilginç gelebilecek sayısızca olay meydana gelmekte. Bizimde bir parçası olduğumuz doğada fark edebildiğimiz güzelliklerin dışında yavaş olageldiğinden fark edemediğimiz yine sayısızca eylem gerçekleştirir. Var edilmiş bu doğanın büyük bir parçasını kaplayan ağaçları düşündüğümüzde büyüdükleri topraklarda sabit bir şekilde canlılık faaliyetlerini sürdürdükleri aklımıza gelir. Öyle ki neredeyse hepsinin hareket yeteneği sadece bir rüzgarın onları bir sağa bir sola savurmasından ibaret zannederiz. Ağaç denildiğinde aklımızda genelde bu düşünceler belirmekte. Fakat işin özünde ağaçlar ve de diğer bitkilerin büyük çoğunluğu metabolizmalarında ürettikleri hormonlar ve topraktan aldıkları su sayesinde yaşam evrelerini daha iyi standartlarda tamamlayabilmek adına vücutlarını en verimli şekilde yaşamaları için en uygun şekle sokmaktadırlar. Bütün bunlar bizim fark edemeyeceğimiz bir hızda gerçekleşmektedir.

Bu sayısız harika ağaç türlerinden öyle bir tanesi var ki yaşamsal faaliyetlerini azaltacak veya durduracak herhangi bir olumsuzluk durumunda bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak adına sabit olarak bulunduğu toprak üzerinde yürüyebiliyor. Palmiye familyasının bir türü olan bu ağaç diğer ağaçlar büyüyüp güneş ışığının kendisine ulaşmasını engellediklerinde güneş ışığının ulaştığı alana doğru köklerini topraktan koparıp bulunduğu alandan ayrılıyor ve ışığına kavuşuyor. Etkileyici değil mi ? Tamamen hidrostatik ve hormonal kuvvetlerle ilerleyen bu ağacın yürüdüğünü biz fark edemiyoruz. Çünkü yılda sadece yaklaşık 1 metre ilerliyor ve bu hızı biz fark edemiyoruz. 1 metre gözünüze kısa görünüyor olabilir ama hiçbir tür sinir ve kas sistemini içinde barındırmayan bir canlı için oldukça uzun bir yol bu.

Bu ağaç yılda 12 metreye kadar uzayabiliyor ve gövdesinden diğer ağaçlar gibi ev ve diğer yapıların inşaasında yararlanılıyor.

Bu ağaç türü şaşırabileceğiniz milyonlarca harika türden sadece bir tanesi. Doğa bizi şaşırtmak için keşfedilmeyi beklerken bizler de doğadan uzaklaşmayarak bu keşfedilme arzusuna cevap vermeliyiz..

Sezer ÇEVİK

Kaynak : https://www.fenadami.com/y%C3%BCr%C3%BCyen-a%C4%9Fa%C3%A7-palmiye/
Devamını Oku »

SESSİZ ALEM - ( KONUŞAN AĞAÇLAR - AKILLI BİTKİLER )



Kimin aklına ağaçların soyları hakkında bilinçli olduğunu, hafızaya sahip olduklarını, birbirleriyle iletişim halinde oldukları, ya da bir diğer deyişle akıllı canlılar olduğunu bilebilirdi ki! Yapılan araştırmalar, bitkilerin de sosyal yaşam, duyarlılık, iletişim konusunda hayvanlar kadar kompleks yaşama biçimleri olduğunu gösterdi. Kanada?da Alberta Üniversitesinde profesör olan James Cahill, son 10 yıldır artık bitkilerin için de, hayvanlarda olduğu gibi ?bitkisel davranış cümlesini kullanmaya başlayabildiklerini belirtti.

Max Planck Enstitüsü eğitim görevlisi olan Ian Baldwin bitkilerle ilgili dediklerine değinelim: Çevreye inanılmaz duyarlılar. Hatta hayvanlardan bile daha gelişmiş bir hassasiyetleri ve davranış mekanizmaları var. Bugüne kadar bitkilerin 700'ün üzerinde algılama biçimleri olduğu sayıldı (mekanik, kimyasal, termik, ışıksal…) Işık ele alınırsa, bizim algılayamadığımız dalga boylarını algılıyorlar. Dokunmaya karşı şaşırtıcı derecede hassaslar. Dallarındaki en küçük hareketliliği hissedebiliyorlar. Kimyaya gelince: onların esas uzmanlık alanları diyebiliriz. İnsanoğlunun kokusunu bile duymadığı yüzlerce sinyali duyabiliyorlar.? Ayrıca bir bitkinin çevredeki en küçük değişikliğe cevap olarak (esen rüzgar, böcek istilası, ışık açısı) metabolizmasını baştan sona değiştirebileceğini biliyoruz.

KENDİ ARALARINDA REKABET EDİYORLAR

Hareketlerindeki bir başka değişiklik ise çevredeki diğer bitkilerle olan iletişimlerine dayanıyor. Yapraklarından ya da köklerinden gönderdikleri kimyasal vs. sinyaller sayesinde türdeşleriyle konuşabiliyorlar, ya da kendilerine saldıran böceklerin avcılarını yaydıkları kimyasallarla çekip kendilerini kurtarabiliyorlar. Ancak hepsi bu da değil. Florans Üniversitesi profesörü Stefano Mancuso: Toplumsal davranış biçimleri var. Kendi türdeşlerini, diğerlerinden ayırt edip türlerine yakınlıklarıyla orantılı olarak açgözlülükle rekabet edebiliyorlar. Bu bağlamda gruplaştıklarını söyleyebiliriz.

Dünyanın dört bir yanından araştırmacılar bitkilerin bu kadar karmaşık ve donanımlı doğaları üzerine cevap aramaya calışıyor. Yapılan keşiflere dayanarak bitki kognisyonundan bahsedebilir miyiz? Eğer bu kadar akıllılarsa beyinleri nerede? Acaba bu özellikler sadece doğal seleksiyon ve adaptasyon süreçlerinin bir sonucu mu?


Bitkiler kendi aralarında iletişime geçtikleri kadar kendilerine saldıran canlılarla da iletişime geçebilirler. Örneğin bir tırtıl bir domates bitkisini yemeye başladığı zaman yapraklar zehirli ve uçucu bileşikler salgılarlar. Bu bileşikler saldırganı kaçırttığı gibi komşu bitkileri de kendi savunmalarını hazır duruma getirmeleri için uyarır.

Bazen de bitkiler iki bitki arasındaki iletişim için bir şebeke ağı vazifesi görürler. Buna binayen Redbud Üniversitesi’nden Josef Stuefer’in son araştırmaları bitkilerin birbirlerini uyarmaları içi kendi kablosuz iletişim sistemlerini kullandıklarını ortaya koyuyor.Sarmaşık, çilek, yonca, kamış, gibi birçok bitki doğal olarak şebekeler oluşturuyor ve bireysel bitkiler birbirleriyle belli bir zaman aralığında bağlantılı kalıyor. Bu bağlantılar bitkilerin içsel kanallar aracılığıyla birbirleriyle bilgi paylaşmasını sağlıyor.Son zamanlarda Stuefer ve çalışma arkadaşları eğer düşmanlar yakınlarda iseler bitkilerin birbirlerini şebeke hatları aracılığla uyardığını ilk kez gösterdiler.Eğer bitkilerden birine tırtıl saldırırsa şebekenin diğer üyeleri içsel sinyaller aracılığıyla uyarılır.Bunu kızılağaçların yaptığı bilimsel olarak tespit edilmiş durumdadır.Uyarıldıklarında el sürülmemiş sağlam bitkiler yaklaşan tırtıllar için daha az çekici olmak için kimyasal ve mekanik dirençlerini güçlendirirler ve acıtonel adlı acı bir esans salgı salarlar ve rüzgar yardımıyla diğer çevredeki ağaçlara iletirler.Daha da ilginci türdeşlerini kayırmada uzmanlar.Yapraklarından ya da köklerinden gönderdikleri kimyasallar sayesinde türdeşleriyle konuşabiliyorlar ya da kendilerine saldıran böceklerin avcılarını yaydıkları kimyasallarla çekip kendilerini kurtarabiliyorlar.Ancak bu da değil, sosyal olarak oldukça gelişmiş durumdalar. Florance üniversitesi profesörü Stefano Mancuso ‘’Toplumsal davranış biçimleri var. Kendi türdeşlerini diğerlerinden ayırıp yakınlıklarıyla orantılı olarak aç gözlülükle rekabet edebiliyorlar. Bu bağlamda gruplaştıklarını söyleyebiliriz ‘’ diyor.

Bir o kadar ilginç bir davranışta kavak ve kızılağaçtan geliyor.Bir çekirge istilası ya da bir tırtıl istilası olduğunda bir insan müdahalesi olmasa dahi bunun aniden durduğunu ve milyonlarca tırtılın öldüğünü görebiliyoruz.Tıpkı düzenli olarak her 10 yılda bir aşırı çoğalan ve kavak ve kızılağaç sürgünlerinin %90 ını yiyen Alaska beyaz tavşanları gibi.Bu aşırı tacizin sonunda kavak ve kızılağaçlar tavşanlar açlıktan ölseler dahi onlara dokunamayacakları bir salgı üretirler.Bu olayın açıklamasını ise bir muhabirle bir uzmanın röportajından anlıyoruz.Uzman şöyle diyor: ‘’ 80 li yılların başında bir kavağın, akağacın veya çınarın yapraklarının bir kısmını tahrip ettiğimiz zaman ağacın geri kalanı otoburların yiyemeyeceği kadar yoğunlukta maddeler üreterek karşı saldırıya geçerler.Özellikle de tanen maddesi.Kısaca eğer çok yenirse ağaç kendini sindirilemez hale getiriyor.


Kaynak 1: https://www.fenadami.com/konu%C5%9Fan-a%C4%9Fa%C3%A7lar-ve-sessiz-alem/

Kaynak 2: http://www.hutopia.net/akilli-bitkiler-2/ 
Devamını Oku »

12 Haziran 2017 Pazartesi

GENOM HARİTANIZI ÇIKARMA MALİYETİ 100$'A SÜRESİ DE BİR SAATE İNEBİLİR



İlk insan genom dizilimi çalışması 2003 yılında yapıldı ve yaklaşık 2,7 milyar dolara mal oldu. Şimdiyse, DNA dizilim devi Illumina, yarattığı yeni makinesiyle tüm genom haritanızı 100$’dan daha az bir tutara çıkarabileceklerini iddia ediyor.

Illumina’nın CEO’su Francis deSouza NovaSeg isimli makineyi, San Fransico’da JP Morgan Healthcare Konferası’nda sunarken katılımcılara, makinenin tarayıcı hızıyla tüm bir insan genom dizilimini bir saatten daha kısa bir sürede deşifre edebileceğini iletti.

Etkilenmemek mümkün değil; 15 yıldan kısa bir süre içinde, bir zamanlar milyarlarca dolar ve onlarca yıl süren araştırmalardan, bu makul maliyetlere ve “1 saatlik” bir süreye vardık. Gerçi, genom dizilimi maliyetleri sürekli düşüş sergiliyor. 2006 yılında Illumina’nın bir makinesi bu işi 300.000$’a yapıyorken, 2014’te aynı işi 1000$’a yapabiliyordu.

Bu hızlı düşüş klinik araştırmalara şimdiden faydalı oldu. Ancak tüketiciye odaklanmış şekilde, daha hızlı ve daha düşük fiyat noktasına ulaşmak sağlık alanındaki girişimler için daha da çekici olacaktır. Pek çok klinik ve araştırmacı, kanser ve diğer hastalıklar konusundaki çalışmalarında genetik verilere ulaşırken; müşterilerin genetik araştırmalara olan ilgisi, 23andMe ve AncesteryDNA gibi girişim kaynaklı çalışmalar sebebiyle de artmış durumda. Angelina Jolie gibi ünlü isimler de Color Genomics firmasının BRCA-1 ve BRCA-2 gibi göğüs kanseri taramalarına kadınların katılımını ve ilgisini artırmak için çaba gösteriyor.

Illumina, doğrudan tüketicilere yapılan bu tarz testler konusunda arka planda önemli bir rol oynamakta, yani genom dizilimi konusunda 23anMe gibi bir çalışmaya katıldıysanız testler büyük olasılıkla Illumina’nın makinelerinden birinde yapıldı.

Bu test hizmetlerinin çoğu şimdiden birkaç yüz dolara mal oldu. Artan hız ve düşen maliyetler ise sadece karlılığı artırmakla kalmayıp, sayısı çoğalan müşteri yükünü de beraberinde getirdi.

Illumina’nın yeni makinesinin düşük fiyatlı olması hedefleniyor. NovaSeq 5000 850.000$’a, NovaSeq 6000 ise 985.000$’a satılacak iki model olarak üretilecek.

Şimdiden 6 müşteri NovaSeq’i test etmek için bekliyor. Bunlardan biri Chan Zuckerberg’in firması Biohub (Mark Zuckerberg ve eşi Priscilla Chan tarafından kurulmuş bilimsel çalışmalar yapan bir şirket), diğerleri ise MIT’e bağlı Broad Institute, Harvard Üniversitesi ile Regeneron ve Human Longevity isimli biyoteknoloji şirketleri. DeSouza da, bu şirketlerin yeni makine için sipariş verdiğini doğruluyor.

Illumina, her ne kadar yeni makinesi için fiyat düşüşünü birden gerçekleştiremiyor ve verilerin işlenmesi için hala zaman gerekiyor olsa da; yapay zekanın hızlı adaptasyonu tabii ki süreci hızlandıracaktır ve böyle bir iş için bu inanılmaz fiyat düşüşü gerçekten heyecan verici. Duyurunun ardından Illumina şirket hisseleri de %16 artış gösterdi.

KAYNAK : https://techcrunch.com/2017/01/10/illumina-wants-to-sequence-your-whole-genome-for-100/
Devamını Oku »

BU KÜÇÜK METAL PARADA 1000 FARKLI DİLİN MİKROSKOBİK ARŞİVİ VAR


Dosyalarınızın güvende olduğundan emin olmak istiyorsanız, bunları farklı yerlere yedeklemek iyi bir fikirdir. Bu da tamamen Rosetta Giyilebilir Disk fikrinin gerisindeki temel düşünceyi yansıtıyor. Madeni paranın bir tarafında, 2010 yılında kullanılan 1.000 farklı insan lisanının bir arşivi bulunuyor. Çoklu kopyalar üreterek, dil uzmanları bu arşivin yüzyıllar boyunca saklanabileceğinden emin olabiliyor.

Rosetta Projesi öncülüğünde yürümekte olan çalışmada amaç meşhur Rosetta Taşı’nın modern bir sürümünü oluşturmak ve modern metinleri tercüme etmek için kullanılabilecek ve sonraki nesillerle paylaşılabilecek bir ortam meydana getirmek – disk MS 12.000 yılına kadar dayanacak şekilde tasarlandı.



Nikelden yapılacak Rosetta Giyilebilir Disk, genişliği sadece 1,98 santimetre olup mikroçip yapmak için kullanılana benzer bir süreç ile üretiliyor.  Küçük nikel parçaları bir cam tabaka üzerinde çekilerek 1.000 sayfalık dil bilgisini yazmış oluyor ve sonuçta oluşan diskte bütün bilgi yüzeye işlenmiş oluyor. Sayfalara bakmak için normal bir büyüteç yeterli olabilir, ancak gerçekten metni okumak istiyorsanız 150X kapasiteli bir laboratuar mikroskobuna ihtiyacınız olacak.

Bunlardan birini nasıl edinebilirsiniz? Rosetta Projesi’nin bunları ucuz ve kolayca erişilebilir hale getirmesi gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Bunlardan birini kolye gibi boynunuza takmanız için dil inisiyatifine 1.000 USD gibi bir harcama yapmanız gerekiyor ve mevcutlar oldukça sınırlı olacak. Maliyet kısmen, çok küçük bir yüzeye dağıtılmış çok görünür bir veriyi üretme sürecinden kaynaklanıyor. Bir mikro-SD kartına bir metin dosyası atmakla kıyaslandığında, arşivlerin günümüzden yüzyıllar sonra bile erişilebilecek olmasında hiç kuşku görünmüyor.

KAYNAK : http://gizmodo.com/this-tiny-coin-contains-a-microscopic-archive-of-1-000-1791607699
Devamını Oku »

Yukarı Git