4 Mart 2016 Cuma

KANADA BAŞBAKAN YARDIMCISI UFO ' LARIN GERÇEK OLDUKLARINI İTİRAF ETTİ




Kanada Başbakan Yardımcısı UFO'ların Gerçek Olduklarını İtiraf Etti

Michael E. Salla, PhD'nin yazısı; "Paul Hellyer UFO fenomeninin doğruluğu hakkındaki ifadelerini cesurca sürdürüp herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Aşağıda, geçen gün Fox News' la yaptığı röportajın bir kopyası bulunmaktadır."

JARRETT: "Gezegenimiz ile başa çıkmak bugün en önemli problemlerden biri haline geldi. Ortada uzaylılar ile yaşadığımız ilginç bir galaktik savaş var."
Bu, Paul Hellyer' ın (Kanadalı eski Savunma Bakanı ve Yardımcı Başbakan) Eylül ayındaki son konuşmalarından biri. Şimdi, Kanada Parlamentosundan yabancı medeniyetlerle olan ilişkilerimiz hakkındaki söylentileri önemsemesini istiyor. Şu an Paul Hellyer bunları açıklamak için bizimle birlikte bulunuyor. Bize katıldığın için çok teşekkür ederiz…

PAUL HELLYER, Eski Kanada Savunma Bakanı: Benim için bir zevk.

JARRETT: Daha önce söylediğiniz bir cümleyi aktarmak istiyorum. "UFO' lar üzerinizden geçen uçaklar kadar gerçekler." Wow, bunu nerden biliyorsunuz?

HELLYER: Eh, çünkü gerçekler ve her zaman da üzerimizden geçip gidiyorlar.

JARRETT: Peki, onlar uçak değiller mi?

HELLYER: Hayır, uçaklar sürekli uçarlar, fakat bunu diğer galaksilerin araçları da yapıyorlar.

JARRETT: Bunların sadece uçak olmadıklarını nasıl biliyorsunuz?

HELLYER: Çünkü birçok insan bunları gördü. Birleşmiş Milletler hükümetlerin bünyesinde bunlardan en azından 1-2 adet bulunmakta. Halkın birçoğu Roswell olayındaki enkazı da gördü ve bulunan bazı parçaların üzerinde Birleşmiş Milletler endüstrisinin yararı için yeniden tasarım uyguladılar.

JARRETT: Bana, Amerikan bilim adamlarının 1947 de New Mexico'da yaşanan Roswell UFO kazasında bulunan parçaları tasarım için yeniden incelediklerini mi düşündüğünüzü söylüyorsunuz? Ne yapmak için? Bir çeşit modern teknoloji harikası üretmek için mi?

HELLYER: Evet, kesinlikle. Mikroçiplerden atom silahlarına, lazerlere, modern harikalar gibi görünen her çeşit şeyin gelişimine kadar… Bunların birçoğunun gelişim projesi Roswell' deki enkaz sayesinde inanılmaz derecede hızlandırıldı.

JARRETT: Bu enkazı hiç kendiniz gördünüz mü?

HELLYER: Hayır, görmedim fakat bunları gördüklerini söyleyen insanları tanıyorum, buna Beyaz Saray' ın tabanındaki bazı kişiler de dahil.

JARRETT: Öyle mi? Peki hiç UFO gördünüz mü?

HELLYER: Hayır, görmedim.

JARRETT: Peki, muhteşem deneyiminizle insanların gözü önünde olmadan önce bir UFO' yu yakından görüp " Bakın, söylentileri önemsemeliyiz, uzaylılar geliyor!" demek istemez miydiniz?

HELLYER: Hayır, çünkü itibarlı insanların yazdıkları birçok kitap okudum, buna Yarbay Corso'da dahil ki o Roswell kazasındaki uzaylı cesetlerinden birini gördü . 10 sene sonra ise Birleşmiş Milletler donanması için çalışıyorken kişisel olarak oradaki bazı endüstrilerde enkazı incelemekle görevliydi.

JARRETT: Zamanımız kısıtlı olduğu için birkaç soru daha sormama izin veriniz. Birleşmiş Milletler askeriyesi, uzaylılara karşı kullanılabilecek silahlar hazırlıyorlar ve bizi galaksiler arası bir savaşa sokabilirler. Bush yönetimi sonunda askeriyenin Ay' da bir üs kurmasına izin verdi ki bu, onların uzaydan gelen ziyaretçilerin gidiş gelişlerinden haberdar olmaya yardımcı olacak ve onları vurmaya da.

HELLYER: Evet, sanırım bu da planlara dahil. General Trudeau'nun bu fikri aslında 40 - 50 yıldır planlara dahildi.

JARRETT: Bay Hellyer, süremiz bitmek üzere fakat belki de sizin çılgın olduğunuzu düşünen birçok belki birkaç veya sadece bir kişi olabilir. Onlara ne söylemek istersiniz?

HELLYER: Onlara tamamen gerçeklerden uzak olduklarını ve araştırma yapmak için hiçbir çaba göstermediklerini söylemek isterim. Eğer biraz zahmete katlansalar şüpheleri tamamen ortadan kalkacak ve sonuçtan en az benim olduğum kadar emin olacaklar.

JARRETT: Peki, Paul Hellyer, eski savunma bakanı, ve Kanada'nın Yardımcı Başbakanı. Teşekkürlerimizi sunuyoruz.

(25.01.2008)
Devamını Oku »

WOW SİNYALİ



Wow Sinyali

Ünlü gökbilimci Carl Sagan ve uzayda akıllı yaşam olasılığı konusundaki formülün sahibi Frank Drake tarafından tasarlanan uzaylılara ilk mesajımız, 1972 ve 1973’te Pioneer 10 ve Pioneer 11 uzay araçlarıyla gönderildi. Mesajlar, üzerlerine bir erkek ve bir kadın figürüyle birlikte Güneş Sistemi’nde yerimizi gösteren semboller ve doğru yola işaret eden bir düzine kadar atarcanın işaretlenmiş olduğu birbirinin eşi 2 metal plaka şeklindeydi. Ayrıca bir hidrojen atomunu ve elektronunun spin tersinmesini gösteren semboller de içeriyordu. Bunun önemi, tersinme sırasında 21 santimetre dalga boyunda radyo dalgaları yayınlanması ve hidrojen evrendeki en bol element olduğundan bu radyo dalgalarının uzayın her yerinde görülmesiydi. Amaç, uygarlığımızın en azından bunu bilecek kadar akıllı olduğunu olası uzaylılara göstermekti. Bu ilk mesaj, sıradan bir insanın görünce anlayabileceği tek mesajdı; fakat sonradan eleştirilmesinin nedeni de uzaylı yerine insan algısına hitap ediyor olmasıydı.

O zamandan bu yana Active SETI, ya da ünlü Rus radyo gökbilimcisi ve önde gelen uzaylı avcılarından Aleksandr Zaitsev’in koyduğu isimle METI (Messagıng to the Extra-Terrestrial Intelligence – Uzaylı Uygarlıklara Mesaj) şemsiyesi altında birbirleriyle daha gevşek bağlantıda “uzaylıya mesaj” grupları, olası dünyadışı uygarlıklarla temas için birçok girişimde bulundular. Bunlar arasında, Kırım’daki Yevpatoria Gezegen Radarı adlı radyo teleskopla gönderilen “Kozmik Çağrı”lar da bulunuyor. Bir başka Zaitsev girişimi olan “ETI’ye (Dünya dışı akıllı varlıklara) Teenage Çağrısı” bir elektronik müzik kaydı içerirken, NASA bir Beatles parçası gönderdi ki, bunların o kılı 40 yararak bilgisayar dilinde hazırlananlardan daha iyi bir iletişim aracı olduğu savunulabilir! Bu (bilgisayarca) mesajlarda görünense, bir grid üstünde değişik kombinasyonlarda kümelenmiş karelerden oluşan ve anlamları, afallamış biz Dünyalılara uzmanlarca ancak sayfalar dolusu açıklamayla anlatılabilen satırlar ve dijitalleştirilmiş bir insan şekli (tanınabilen biricik sembol).

Kimi mesajlarsa, insanların kullandığı harflerin anlamlarını, hangi seslere karşılık geldiklerini, bunların hangi sözcükler oluşturduğunu ve bu sözcüklerin değişik dillerde ne anlama geldiklerini çözmenin ileri uygarlıklar için çocuk oyuncağı olacağı beklentisiyle sıradan halk tarafından günlük dilde de gönderildi.

2012’de Arecibo radyo teleskopu, “Wow sinyali” diye adlandırılan güçlü; fakat tekrarlanmamış bir mesaja “cevap” olarak Yay (Sagittarius) Takımyıldızı bölgesine 10.000 twitter mesajı gönderdi. (21 santimetre) hidrojen çizgisiyle neredeyse aynı frekanstaki sinyal, cevaptan 35 yıl önce, Ohio Eyalet Üniversitesi’nin “Büyük Kulak” adlı radyo teleskopunun gökyüzünü taradığı 72 saniye içinde kaydedilmişti. Sonraki taramalardaysa sinyale bir daha rastlanmamıştı.

Wow sinyali, 15 Ağustos 1977'de SETI projesi kapsamında uzaydan tespit edilen radyo sinyali. Sadece 72 saniye süren sinyal, Dr. Jerry R. Ehman tarafından Ohio Devlet Üniversitesi'ne ait Big Ear (Büyük Kulak) radyoteleskopunda dar bantlı bir radyo sinyali olarak tespit edildi. Sinyal, dünya dışı, hatta güneş sistemi dışı kökenli sinyallerden beklenen tüm özelliklere uyuyordu.

Dünya’dan 120 ışık yılı uzakta bulunan Yay Takım Yıldızı’ndan gelen Wow! sinyali, adından da anlaşılabileceği gibi hayret ifadesi olan Wow! (Vay be!) anlamına geliyor. 72 saniye süren bu sinyalin insan yapımı hiçbir uydudan ya da cihazdan gelmediği anlaşıldığındaysa tarihin en büyük gizemlerinden bir tanesi oluşmuş oldu.

Sinyal anlamsız seslerden oluşsa da uzayda böyle bir radyo sinyalinin kendi kendine oluşma olasılığı olmadığı için dünya dışı varlıkların olduğuna dair kanıt olduğu iddia edilmektedir.

Sinyalin yıldızlararası sinyallerden beklenen özelliklere tamı tamına uymasına şaşıran Ehman, bilgisayar çıktısındaki izini daire içine almış, sayfa kenarına "Wow!" (İngilizce hayret ünlemi, "vay be!" ) yazdı. Bu ünlem, daha sonra sinyalin adı haline geldi.

Sinyal, herhangi bir pulsardan ya da kuasardan gelebilecek doğal radyo yayılımlarına benzemiyordu. İncelendiğinde Wow sinyali yapay bir yayının göstermesi beklenilen özellikleri gösteriyordu. Ölçümlerin yapıldığı Big Ear teleskobu, 50 ayrı radyo kanalı kullanan bir alıcıya sahipti; fakat Wow sinyali, sadece 1 tek frekansın alıcısından duyulabiliyordu ve üstünde diğer radyo kanallarından kaynaklanan hiçbir gürültü bulunmuyordu. Eğer ki doğal bir yayın olsaydı, mesela bir pulsardan kaynaklanan, diğer bütün frekanslardan da veri kaydedilmesi gerekiyordu. Sinyal, yapay bir kaynaktan yayılması olası bir şekilde dar ve yoğunlaştırılmış bir profil çiziyordu.

Ayrıca 72 saniye içerisinde, sinyal inişler ve çıkışlar gösteriyordu. Gökyüzünü tarayan teleskop, sinyalin kaynağına yaklaşırken radyo dalgasının yoğunluğunun artması; uzaklaşırken de azalması bekleniyordu. Yay takımyıldızı doğrultusundan gelen Wow sinyali de aynen bu özelliği gösteriyordu, yani uzayda bir noktadan geliyordu ve geldiği nokta sıcak-soğuk oynarken olduğu gibi frekans yoğunluğuna göre belirlenebiliyordu. Bu durum, sinyalin herhangi bir bilgisayar hatasından kaynaklanma olasılığını, tamamen olmasa da büyük ölçüde ortadan kaldırmaktaydı.

Dünya’dan gönderilecek bir uzay aracı ışık hızında hareket etse bile ( teoride mümkün değildir) 120 yılda sinyalin geldiği noktaya ulaşabilecekti. Oradan sinyali göndermesi ve sinyalin Dünya’ya ulaşması da 120 yıl daha sürecek, toplamda 240 yıl alacaktı. 240 yıl önce Dünya’da uzay aracı yapacak ve fırlatacak teknoloji bulunmadığından sinyalin insan yapımı olması imkansız hale geliyor.

Dalganın nasıl geldiği hakkında kuramlarmevcut olsa da, hiçbiri bilimsel açıdan tatmin edici kanıtlara sahip değil. Birçok bilim insanı sinyalin Dünya dışı, kısmen gelişmiş bir canlı tarafından oluşturulduğunu düşünüyor. Sinyalin geldiği bölgeyle ilgili çalışmalar hala devam ediyor.

Öte yandan Pennsylvania Eyalet Üniversitesi doktora sonrası araştırmacısı Jacob Haqq-Misra ve (artık yaşamayan) işadamı Pierre Fabre, 2013’te Lone Signal adlı bir organizasyon başlatarak uzay meraklılarını, Çoban (Boötes) Takımyıldızı bölgesinde 17.6 ışık yılı uzaklıkta, bir gezegen sistemine sahip olabilecek bir kırmızı cüce yıldız olarak varlığını ileri sürdükleri Gliese 526 adlı bir yıldıza twitter usulü 144- kelimelik mesajlar göndermeye çağırdılar. Ekip, bu projeyle dünyanın çeşitli yerlerinde bir radyo teleskoplar ağı kurmaya harcanacak 100.000.000$ gelir elde etmeyi umuyor. California’da Carmel kasabasında Jamesburg Yer İstasyonu adlı, yeniden devreye alınan bir radyoteloskopla gönderilen mesajlar 2031’de hedeflerine ulaşacaklar.

Grafiğinin Yorumu

Bilgisayar çıktısında; çember içine alınan kod 6EQUJ5, sinyal şiddetinin varyasyonunu tanımlamaktadır. Bir boşluk 0 ile 0.999 arasında yoğunluğu gösterir, 1-9 sayıları, uygun sayılı şiddetleri ifade eder (1.000'den 9.999. 'e..). 10.0’ın şiddetleri çıktıda ifade edildiği gibidir; ‘A’ 10.0 ve 10.999.'in arasında, ‘B' 11.0 ve 11.999 arasında şiddetlere uyar. ‘U’ değeri (30.0-30.999 arasında bir yoğunluk) teleskop tarafından algılanan en yüksek değerdi. Bu durumda şiddet, gürültünün, az önce o bant için birbirine bağımlı sinyal gürültü oranıdır.

Sinyalin bant genişliği en az 10kHz’dir (Çıktıdaki her sütun 10kHz’lik bir kanala karşılık gelmektedir. Sinyal sadece tek bir sütunda bulunmaktadır). Bu yüzden iki farklı frekans değeri verilmiştir: 1420.356 MHz. (J. D. Kraus) ve 1420.456 MHz. (J. R. Ehman).

Teknik Ayrıntılar

Daire içine alınan "6EQUJ5" kodu, sinyalin yoğunluk değişimini göstermektedir. Boşluk 0 ila 0,999 arası yoğunluğu, 1 ila 9 rakamları kendilerine karşılık gelen 1,000-9,999 arası yoğunlukları, harflerse bunun üstündeki yoğunlukları (A=10,000-10,999, B=11,000-11,999, vs.) göstermektedir. "U" değeri, bu teleskopla tespit edilen en yüksek yoğunluktur (30,000-30,999 arası). Buradaki "yoğunluk", bir birimi değil, sinyal/parazit oranını verir. Parazit, belli bir bantta geçen birkaç dakika içinde tespit edilen miktarın ortalaması olarak ölçülür.

Sinyalin bant genişliği 10 kHz'in altındadır (çıktıdaki her sütun 10 kHz. genişliğinde bir kanala tekabül etmekte olup, sinyal sadece tek bir sütunda görülmektedir). Frekans olarak 1420,356 MHz. (J. D. Kraus) ve 1420,456 MHz. (J. R. Ehman) değerleri öne sürülmüştür. Bu değerlerin her ikisi de 1420,405 MHz'deki hidrojen hattına yakındır. 2 eşlek konsayısı öne sürülmüştür:

Bahar açısı = 19s22d22s ± 5s
Bahar açısı = 19s25d12s ± 5s
Yükselim (her 2 konsayı için) = -27°03´ ± 20´ (tarih başı B1950.0).

Gökyüzünün bu yöresi, Yay Takımyıldızı'nda, 5. kadirden yıldız Chi-1 Sagittarii'nin yaklaşık 2,5° güneyinde yer alır.

Big Ear teleskopu sabitti ve gökyüzünü taramak için dünyanın ekseni etrafındaki dönüşünü kullanıyordu. Dünyanın dönüş hızında, Big Ear'ın gözlem penceresinin genişliği dikkate alındığında, teleskop gökyüzündeki belli bir noktayı tam olarak 72 saniye boyunca tarayabilmekteydi. Bu yüzden de bir dünyadışı sinyalin 72 saniye sürmesi beklenirdi, sinyal ilk 36 saniye boyunca güçlenmeli, daha sonra zayıflamalıydı-bu süreler, Wow sinyalinin süresiyle tamamen örtüşür.

Dolayısıyla, Wow! sinyalinin gerek uzunluğu, gerekse süresi, dünya dışı bir kaynağa işaret etmektedir.

Sinyali Tekrar Bulmak İçin Yapılan Aramalar

Big Ear teleskopu, gökyüzünü 2 antenle taramaktaydı. Devamlılığı olan bir sinyalin 3 dakika sonra 2. kez tespit edilmesi gerekirdi. Wow sinyaliyse sadece bir kez tespit edilmiştir. Ehman, bir ay sonra sinyali tekrar yakalamak için çalışmış, ancak başarılı olamamıştır.

1987 ve 1989'da Robert Gray Oak Ridge Rasathanesi'nde sinyali araştırmış, ancak bulamamıştır. Gray, sinyali aramak için 1995 ve 1996'da Big Ear'dan çok daha güçlü olan Very Large Array'i de kullanmış ve yine başarılı olamamıştır. Gray, son olarak 1999'da Tasmanya Üniversitesi'nin 26 metrelik radyo teleskopuyla araştırma yapmıştır. Gökyüzünün o yöresinde 14'er saatlik altı gözlem yapılmış, ancak Wow sinyaline benzer bir şey görülmemiştir.

Sinyalin Kaynağı

Wow'un daha zayıf bir sinyalin yıldızlararası titremesi sonucu güçlenmiş hali olduğu-yıldızların ışıklarının titreşmesi benzeri-öne sürülmüştür. Bu sav, sinyalin yapay bir kaynaktan gelme ihtimalini ortadan kaldırmaz. Fakat Very Large Array gibi güçlü bir teleskop sistemi bile sinyali tespit edememiştir. Ayrıca, Very Large Array'in tespit edemediği bir sinyali, yıldızlararası titreşim nedeniyle Big Ear'ın tespit edebilme olasılığı düşüktür.

Diğer bir sav, sinyalin bir tür yıldızlararası döner fenerden kaynaklandığı ya da frekansının sürekli değiştiğidir.

Ehman, sinyalin dünyadışı kökenli olduğu konusunda şüphelerini dile getirmiştir: "50 kere baktığımıza göre onu bir kez daha görebilmeliydik. Bana öyle geliyor ki, bu, dünyadan kaynaklanan bir sinyalin uzayda bir enkaz parçası tarafından geri yansıtılmış haliydi."

Fakat daha sonra Ehman bu şüpheci tutumunu değiştirmiştir. Gerçekten de araştırmalar dünya kaynaklı bir sinyalin uzaydan geri yansıma ihtimalinin düşüklüğüne işaret etmektedir. Çünkü 72 saniye süren böyle bir sinyali açıklamak için, uzaydaki yansıtıcının pek de gerçekçi olmayan kimi özelliklere sahip olması gerekecektir. Ayrıca 1420 MHz. frekansı, dünyadaki telsiz vericileri için yasak bölgedir. Ehman, yakın zamandaki yazılarında "az miktarda veriden büyük sonuçlar çıkarmamak gerektiğini" belirtmiştir.


İnsan Geninde Uzaylı Mesajı

Kazakistan El Farabi Ulusal Üniversitesi’nden fizikçi VLadimir shCherbak ve Fesenkov Astrofizik Enstitüsü’nden Maxim Makukov geçtiğimiz yıl tüm dünyayı şaşırtan bir duyuru yaptılar.

Bu 2 bilim insanına göre, evrende yalnız olup olmadığımız sorusunun cevabına sandığımızdan çok daha yakınız. Hatta bu cevap hücrelerimize kazınmış. scCherbak ve Makukov, genetik kodlarımızda antik uzaylı atalarımız tarafından yazılmış gizli bir mesaj olduğunu iddia ediyorlar ve buna “biyolojik SETI” adını veriyorlar. SETI, bilindiği üzere dünya dışı akıllı yaşam arayışının simgesi. Kazakistan Bilim ve Eğitim Bakanlığı’nca finanse edilen çalışmalarının ismini de yine 1977’de SETI tarafından alınan ve nereden geldiği hala anlaşılamamış olan “Wow!” sinyalinden geliyor; Dünyadışı Genetik Koddaki “Wow!” Sinyali (The “Wow!” Signal of The Terrestrial Genetic Code).

SETI, zeki varlıkların izini sürmeye devam ederken bu 2 Kazak bilim insanı aradığımız cevapların burnumuzun ucunda olduğunu söylüyor. Çalışmalarında yer aldığı şekliyle özetleyecek olursak;

“Dünyadaki genomik DNA biyolojik olmayan bilgiyi de içeriyor. Bu bilginin kapasitesi sınırlı olsa da gürültü bağışıklığı açısından oldukça kuvvetli. Üstelik bu kod, bir kere sabitlenince kozmolojik zaman ölçeklerinde hiç değişmeden kalabiliyor. Bu yüzden de zeki bir imzayla; yani olağanüstü düzeyde güvenilirliği olan bir bilgi depolama birimiyle karşı karşıyayız.”

KAYNAKLAR :
[1] Raşit Gürdilek, "Uzayda Facebook Hesabı İçin Erken Mi?", https://kurious.ku.edu.tr/sites/kurious.ku.edu.tr/files/uzaylilara_hazir_degiliz_-_gokbilim_-_psikoloj_i-_pdf.pdf
[2] tr.wikipedia.org/wiki/Wow!_sinyali
[3] moderndergi.net/wow-sinyalinin-cozulemeyen-sirri/
[4] alkislarlayasiyorum.com/icerik/212221/wow-sinyali-ilk-dunya-disi-radyo-sinyali
[5] cepeçevre.com/38- yildir-gizemini-koruyan-wow-sinyali/
[6] calisgentr.blogspot.com.tr/2013/12/wow-sinyali.html
[7] galaksitaksi.tumblr.com/post/90057543565/insan-geninde-uzayli-mesaji
[8]Gizli ilimler kütüphanesi
Devamını Oku »

UFO'LARLA İLGİLİ GİZLİ PROJELER




UFO'larla İlgili Gizli Projeler

Bluebook Projesi

11 Eylül 1951'de, Yüzbaşı Edward J. Ruppelt, Grudge Projesi'nin başına getirildi. Bir ay sonra, Proje Grudge II adıyla yeni bir girişim başlatıldı ve projenin raporlama prosedürü, biçimi gibi yönleri yeniden organize edildi. Bir danışmanlık firması olan Batelle Hafıza Enstitüsü'nden, o güne kadar toplanan UFO raporlarını üzerinde istatistik bir çalışma yapması istendi. Mart 1952'de Grudge II, BLUE BOOK PROJESİ adıyla halka açıldı ve bunu takip eden 17 sene boyunca Hava Kuvvetleri'nin resmi UFO araştırma programı olarak kaldı.

Blue Book'un görevi Sign ve Grudge'den tamamen farklıydı. Blue Book'un oynayacağı rol, 1952'de CIA tarafından düzenlenen bir panelde kararlaştırıldı. Robertson Paneli olarak da bilinen bu “UFO Konulu Bilimsel Danışma Paneli”nde UFO'ların dünya dışından gelip gelmediği ya da ulusal güvenliği tehdit edici bir yanlarının olup olmadığıyla ilgili kesin bir kanıt sunulamamasına rağmen, katılımcılar UFO raporlarının ulusal güvenlik açısından potansiyel tehlike arz ettiğine karar verdiler.

Eğer Amerikan vatandaşları gökyüzünün güvenliği konusunda endişe taşıyorlarsa ve tanımlanamayan bir gök aracı istediğinde ABD hava sahasına dalıp ardından durdurulamadan ya da tanımlanamadan yoluna devam ediyorsa, bu, Amerika'nın dünya üzerindeki düşmanlarının kendi çıkarlarına kullanabilecekleri bir korku ortamı yaratabilirdi. Ayrıca, ABD'ye bir hava saldırısı yapılması durumunda, UFO raporları bildirimi nedeniyle sık sık tıkanan iletişim hatları, ulusal savunma için büyük önem taşıyacaktı. Bu kaygılardan dolayı, Robertson Paneli'nde halkın iyiliği için UFO olaylarının yalanlanmasına karar verildi. Bu Blue Book Projesi'nin oynamak zorunda olduğu bir roldü.

Yüzbaşı Ruppelt gibi bazı Blue Book liderleri, UFO problemine gerçekten de ilgi duyuyor ve kendilerine gönderilen olayları çözmek için büyük çaba harcıyorlardı. Yine de gözlemlere çoğu kez basit ve basma kalıp açıklamalar getirilmekteydi. Bu açıklamalar, dikkatlice yapılan araştırmalarla çürütüldüğünde ise, halkın Blue Book araştırmacılarının dürüstlüğüne ve zekasına olan inancı büyük ölçüde zarar görüyordu.

Hava Olayları Ulusal Araştırma Komitesi'nden Donald Keyhoe ve diğerleri, Hava Kuvvetlerinin UFO'larla ilgili gerçekleri örtbas ettiğini ve halktan gizlediğini duyurmaya başlayınca, UFO tartışmalarını takip eden insanlar için sadece iki olasılık kaldı: Blue Book araştırmacıları fazla zeki değillerdi ve tembellerdi, ya da hükümetin gizlediği bir şeyler vardı.

Blue Book Projesi devam ettiği süre içinde proje birimine toplam 12.618 UFO raporu bildirilmiştir. Bunların yüzde 18'i (701 olay) kayıtlara ‘tanımlanamaz' olarak geçmiştir. Bu olayların yarıya yakını, yalnızca, ABD tarihindeki en şiddetli UFO dalgasını yaşandığı 1952 yılında bildirilen raporlardan oluşmaktadır.

Grudge Projesi

11 Şubat 1949'da, Sign Projesi GRUDGE adı altında yeniden hayata geçirilmiştir. Sign Projesinin gizli olarak sınıflandırılan en son raporu bir uyuşmama mutabakatıydı. Bazı Hava Kuvvetleri araştırmacıları, UFO'lardan bazılarının dünya dışından gelen uzay araçları olduğunu açıkça söylerken, diğer Sign yetkilileri, ortada bu tür bir sonuca varılmasına yol açacak bir kanıt olmadığına işaret etmekteydiler.

Grudge ekibi Sign'e göre farklı bir yol izlemekteydi. Kendilerine bildirilen tüm UFO raporlarını açıklamaya çalışmaktaydılar. Bu ayrıntılı bakış açısı daha sonra yürütülecek program olan Blue Book Projesi'ne problemli bir örnek oluşturmaktaydı.

Saturday Evening Post muhabiri Sidney Shalet, 30 Nisan 1949'da Hava Kuvvetleri'nin "uçan daireler"le ilgili çalışması hakkında bir makale yazmıştır. “Grudge” gizli bir kod adı olduğu için, Shalett makalesinde Hava Kuvvetleri'nin çalışmasından ‘Uçan Daire Projesi' olarak söz etmiştir. Shalet'in makalesi halk arasında kullanılan “UFO” teriminin ilk kez yayımlandığı yer olmuştur.

Proje Grudge, yalnızca 8 ay sonra kapatıldı. Grudge ekibi verdikleri son raporda, #'ü “tanımlanamamış” olarak kayda geçen 273 UFO gözlemi listelenmişti. Hava Kuvvetleri'nin UFO'lara olan ilgisi 1950 yılında azaldı. Fakat bu uzun sürmeyecekti.

Sign Projesi

30 Aralık 1947'de, Hava Kuvvetleri Araştırma ve Geliştirme Bölümü Başkanı General L.C. Craigie, bir UFO çalışma grubu kurulmasını onaylamıştır. Kurulan bu yeni birime “SIGN PROJESİ” kod adı verilmesini istemiştir.

Sign Projesi çerçevesinde 147 rapor kaydedilmiştir fakat bunların yalnızca 20 tanesi açıklanabilmiştir. Gelen raporlardan oldukça etkilenen Sign Projesi yetkilileri, 1948 yılında, “Durum Tahmin Raporu” adı verilen gizli bir belge yayımlamıştır. Belge radikal yorumlar içermektedir: “Bazı UFO'lar gerçek birer araçtır ve kaynakları bu gezegen değildir.”

Hava Kuvvetleri Personel Şefi Hoyt S. Vanderberg, bu durum tahmin raporunu, “Elde edilen kanıtlar böyle şaşırtıcı bir sonucu destekleyecek nitelikte değil.”, diyerek geri çevirmiştir. Vanderberg'in raporu bu şekilde geri çevirmesi, Sign Projesi çalışanlarının morallerini bozmuştur; çalışanlar sadece rapor toplama ve hazırlama işlemleriyle uğraşmaya başlamış ve araştırmacı çalışmalara son vermişlerdir.

Twinkle Projesi

1949 yazında New Mexico'dan yapılan sayısız yeşil ateş topu gözlemi TWINKLE PROJESİ adında özel bir projenin geliştirilmesine yol açmıştır. Gözlemlerin benzerliği (pek çok kişi aynı tip cisim rapor etmiştir), raporların Los Alamos gibi hayli hassas bir nükleer üssün ve White Sands füze test bölgesinin yakınlarından gelmesi, bu ateş toplarının bir çeşit keşif aracı olabileceği endişesini doğurmuştur. Ateş topları yok olduğunda onlara gösterilen ilgili de azalmış ve sonunda, yapılan resmi bir açıklamayla cisimlerin bir tür renkli meteor olduğu gibi komik bir açıklama olayları örtbas etmek için söylenmiştir.

Devamını Oku »

UFO 'LARIN YER İZLERİ




UFO'ların Yer İzleri

Bazı GEPAN/SEPRA kaynaklı UFO raporları, "yer izleri" denen toprak üstü izlerden söz ederler. Bu tür belirlenmiş olay sayısı 561'dir. Olayların rapor edilebilmesi için gerekli koşullar, yerel güvenlik yetkililerinin görmüş olmaları, olayın en fazla bir aylık olması, olayın geçtiği alanın koruma altına alınmış olması, olayın hemen sonrasında örneklerin alınması ve ölçümlerin yapılması ve meteorolojik koşulların izler üzerindeki etkisinin belirlenmesi şeklindedir. Güvenilir ve çeşitli tanıkların olması ise tercih nedenidir. Yer izlerinin araştırılmasında örnekler alınması ve laboratuarlarda incelenmesi çok önemlidir, toprağın bileşiminde mekanik, termal, manyetik, radyoaktif, fiziksel ve kimyasal etkiler, değişimler oluşabilir ve belirlenebilir. Mekanik izler toprağa yapılan bir basınçla veya ağırlıkla oluşurlar, bu ölçülmelidir. Termal etki topraktaki su bileşiminin ölçümü ve değişkenliğinin saptanmasıdır. Manyetik etki, bazı toprak bileşimlerinde bulunan yüksek manyetik kalıntılardan oluşur ve çevredeki yakın örneklerle karşılaştırılarak bilgi edinilir.


Radyoaktivitenin değişimi bir diğer önemli etkendir. Fiziksel ve kimyasal ölçümler ise moleküler, atomik ve isotopik kompozisyonları gösterir. Ocak 1981'de Fransa, Trans-en-Provence'da belirlenen yer izleri tüm bunların yapılabildiği ve en iyi kanıtların bulunduğu örneklerdirler. Sonuçta buraya uçan bir araç inmiş ve alışılmışın dışında izler bırakmıştır ama bu nedir? İşte bunu anlayabilmiş değiliz. Olay bir meyve bahçesinde ortaya çıkmıştır, izlerin ziraat aletleri tarafından yapıldığı ileri sürülmüş, örneğin madeni varil izlerinden söz edilmiştir. Sahtekarlık akla gelebilir çünkü bazı yaprakların üzerinde tekerlek izlerine benzer izler vardır. Ama bunlara karşın açıklanamayan izler de vardır. Deneyler kısmen iyi sonuçlar vermişse de asıl önemli olan yer izlerinde örneklerin yani örnek olayların artmasıdır. Fransa'daki olayın benzerlerinin sayısı arttıkça sonuçlara daha kolay ulaşılacaktır.

Devamını Oku »

Yukarı Git