4 Mart 2016 Cuma

WOW SİNYALİ



Wow Sinyali

Ünlü gökbilimci Carl Sagan ve uzayda akıllı yaşam olasılığı konusundaki formülün sahibi Frank Drake tarafından tasarlanan uzaylılara ilk mesajımız, 1972 ve 1973’te Pioneer 10 ve Pioneer 11 uzay araçlarıyla gönderildi. Mesajlar, üzerlerine bir erkek ve bir kadın figürüyle birlikte Güneş Sistemi’nde yerimizi gösteren semboller ve doğru yola işaret eden bir düzine kadar atarcanın işaretlenmiş olduğu birbirinin eşi 2 metal plaka şeklindeydi. Ayrıca bir hidrojen atomunu ve elektronunun spin tersinmesini gösteren semboller de içeriyordu. Bunun önemi, tersinme sırasında 21 santimetre dalga boyunda radyo dalgaları yayınlanması ve hidrojen evrendeki en bol element olduğundan bu radyo dalgalarının uzayın her yerinde görülmesiydi. Amaç, uygarlığımızın en azından bunu bilecek kadar akıllı olduğunu olası uzaylılara göstermekti. Bu ilk mesaj, sıradan bir insanın görünce anlayabileceği tek mesajdı; fakat sonradan eleştirilmesinin nedeni de uzaylı yerine insan algısına hitap ediyor olmasıydı.

O zamandan bu yana Active SETI, ya da ünlü Rus radyo gökbilimcisi ve önde gelen uzaylı avcılarından Aleksandr Zaitsev’in koyduğu isimle METI (Messagıng to the Extra-Terrestrial Intelligence – Uzaylı Uygarlıklara Mesaj) şemsiyesi altında birbirleriyle daha gevşek bağlantıda “uzaylıya mesaj” grupları, olası dünyadışı uygarlıklarla temas için birçok girişimde bulundular. Bunlar arasında, Kırım’daki Yevpatoria Gezegen Radarı adlı radyo teleskopla gönderilen “Kozmik Çağrı”lar da bulunuyor. Bir başka Zaitsev girişimi olan “ETI’ye (Dünya dışı akıllı varlıklara) Teenage Çağrısı” bir elektronik müzik kaydı içerirken, NASA bir Beatles parçası gönderdi ki, bunların o kılı 40 yararak bilgisayar dilinde hazırlananlardan daha iyi bir iletişim aracı olduğu savunulabilir! Bu (bilgisayarca) mesajlarda görünense, bir grid üstünde değişik kombinasyonlarda kümelenmiş karelerden oluşan ve anlamları, afallamış biz Dünyalılara uzmanlarca ancak sayfalar dolusu açıklamayla anlatılabilen satırlar ve dijitalleştirilmiş bir insan şekli (tanınabilen biricik sembol).

Kimi mesajlarsa, insanların kullandığı harflerin anlamlarını, hangi seslere karşılık geldiklerini, bunların hangi sözcükler oluşturduğunu ve bu sözcüklerin değişik dillerde ne anlama geldiklerini çözmenin ileri uygarlıklar için çocuk oyuncağı olacağı beklentisiyle sıradan halk tarafından günlük dilde de gönderildi.

2012’de Arecibo radyo teleskopu, “Wow sinyali” diye adlandırılan güçlü; fakat tekrarlanmamış bir mesaja “cevap” olarak Yay (Sagittarius) Takımyıldızı bölgesine 10.000 twitter mesajı gönderdi. (21 santimetre) hidrojen çizgisiyle neredeyse aynı frekanstaki sinyal, cevaptan 35 yıl önce, Ohio Eyalet Üniversitesi’nin “Büyük Kulak” adlı radyo teleskopunun gökyüzünü taradığı 72 saniye içinde kaydedilmişti. Sonraki taramalardaysa sinyale bir daha rastlanmamıştı.

Wow sinyali, 15 Ağustos 1977'de SETI projesi kapsamında uzaydan tespit edilen radyo sinyali. Sadece 72 saniye süren sinyal, Dr. Jerry R. Ehman tarafından Ohio Devlet Üniversitesi'ne ait Big Ear (Büyük Kulak) radyoteleskopunda dar bantlı bir radyo sinyali olarak tespit edildi. Sinyal, dünya dışı, hatta güneş sistemi dışı kökenli sinyallerden beklenen tüm özelliklere uyuyordu.

Dünya’dan 120 ışık yılı uzakta bulunan Yay Takım Yıldızı’ndan gelen Wow! sinyali, adından da anlaşılabileceği gibi hayret ifadesi olan Wow! (Vay be!) anlamına geliyor. 72 saniye süren bu sinyalin insan yapımı hiçbir uydudan ya da cihazdan gelmediği anlaşıldığındaysa tarihin en büyük gizemlerinden bir tanesi oluşmuş oldu.

Sinyal anlamsız seslerden oluşsa da uzayda böyle bir radyo sinyalinin kendi kendine oluşma olasılığı olmadığı için dünya dışı varlıkların olduğuna dair kanıt olduğu iddia edilmektedir.

Sinyalin yıldızlararası sinyallerden beklenen özelliklere tamı tamına uymasına şaşıran Ehman, bilgisayar çıktısındaki izini daire içine almış, sayfa kenarına "Wow!" (İngilizce hayret ünlemi, "vay be!" ) yazdı. Bu ünlem, daha sonra sinyalin adı haline geldi.

Sinyal, herhangi bir pulsardan ya da kuasardan gelebilecek doğal radyo yayılımlarına benzemiyordu. İncelendiğinde Wow sinyali yapay bir yayının göstermesi beklenilen özellikleri gösteriyordu. Ölçümlerin yapıldığı Big Ear teleskobu, 50 ayrı radyo kanalı kullanan bir alıcıya sahipti; fakat Wow sinyali, sadece 1 tek frekansın alıcısından duyulabiliyordu ve üstünde diğer radyo kanallarından kaynaklanan hiçbir gürültü bulunmuyordu. Eğer ki doğal bir yayın olsaydı, mesela bir pulsardan kaynaklanan, diğer bütün frekanslardan da veri kaydedilmesi gerekiyordu. Sinyal, yapay bir kaynaktan yayılması olası bir şekilde dar ve yoğunlaştırılmış bir profil çiziyordu.

Ayrıca 72 saniye içerisinde, sinyal inişler ve çıkışlar gösteriyordu. Gökyüzünü tarayan teleskop, sinyalin kaynağına yaklaşırken radyo dalgasının yoğunluğunun artması; uzaklaşırken de azalması bekleniyordu. Yay takımyıldızı doğrultusundan gelen Wow sinyali de aynen bu özelliği gösteriyordu, yani uzayda bir noktadan geliyordu ve geldiği nokta sıcak-soğuk oynarken olduğu gibi frekans yoğunluğuna göre belirlenebiliyordu. Bu durum, sinyalin herhangi bir bilgisayar hatasından kaynaklanma olasılığını, tamamen olmasa da büyük ölçüde ortadan kaldırmaktaydı.

Dünya’dan gönderilecek bir uzay aracı ışık hızında hareket etse bile ( teoride mümkün değildir) 120 yılda sinyalin geldiği noktaya ulaşabilecekti. Oradan sinyali göndermesi ve sinyalin Dünya’ya ulaşması da 120 yıl daha sürecek, toplamda 240 yıl alacaktı. 240 yıl önce Dünya’da uzay aracı yapacak ve fırlatacak teknoloji bulunmadığından sinyalin insan yapımı olması imkansız hale geliyor.

Dalganın nasıl geldiği hakkında kuramlarmevcut olsa da, hiçbiri bilimsel açıdan tatmin edici kanıtlara sahip değil. Birçok bilim insanı sinyalin Dünya dışı, kısmen gelişmiş bir canlı tarafından oluşturulduğunu düşünüyor. Sinyalin geldiği bölgeyle ilgili çalışmalar hala devam ediyor.

Öte yandan Pennsylvania Eyalet Üniversitesi doktora sonrası araştırmacısı Jacob Haqq-Misra ve (artık yaşamayan) işadamı Pierre Fabre, 2013’te Lone Signal adlı bir organizasyon başlatarak uzay meraklılarını, Çoban (Boötes) Takımyıldızı bölgesinde 17.6 ışık yılı uzaklıkta, bir gezegen sistemine sahip olabilecek bir kırmızı cüce yıldız olarak varlığını ileri sürdükleri Gliese 526 adlı bir yıldıza twitter usulü 144- kelimelik mesajlar göndermeye çağırdılar. Ekip, bu projeyle dünyanın çeşitli yerlerinde bir radyo teleskoplar ağı kurmaya harcanacak 100.000.000$ gelir elde etmeyi umuyor. California’da Carmel kasabasında Jamesburg Yer İstasyonu adlı, yeniden devreye alınan bir radyoteloskopla gönderilen mesajlar 2031’de hedeflerine ulaşacaklar.

Grafiğinin Yorumu

Bilgisayar çıktısında; çember içine alınan kod 6EQUJ5, sinyal şiddetinin varyasyonunu tanımlamaktadır. Bir boşluk 0 ile 0.999 arasında yoğunluğu gösterir, 1-9 sayıları, uygun sayılı şiddetleri ifade eder (1.000'den 9.999. 'e..). 10.0’ın şiddetleri çıktıda ifade edildiği gibidir; ‘A’ 10.0 ve 10.999.'in arasında, ‘B' 11.0 ve 11.999 arasında şiddetlere uyar. ‘U’ değeri (30.0-30.999 arasında bir yoğunluk) teleskop tarafından algılanan en yüksek değerdi. Bu durumda şiddet, gürültünün, az önce o bant için birbirine bağımlı sinyal gürültü oranıdır.

Sinyalin bant genişliği en az 10kHz’dir (Çıktıdaki her sütun 10kHz’lik bir kanala karşılık gelmektedir. Sinyal sadece tek bir sütunda bulunmaktadır). Bu yüzden iki farklı frekans değeri verilmiştir: 1420.356 MHz. (J. D. Kraus) ve 1420.456 MHz. (J. R. Ehman).

Teknik Ayrıntılar

Daire içine alınan "6EQUJ5" kodu, sinyalin yoğunluk değişimini göstermektedir. Boşluk 0 ila 0,999 arası yoğunluğu, 1 ila 9 rakamları kendilerine karşılık gelen 1,000-9,999 arası yoğunlukları, harflerse bunun üstündeki yoğunlukları (A=10,000-10,999, B=11,000-11,999, vs.) göstermektedir. "U" değeri, bu teleskopla tespit edilen en yüksek yoğunluktur (30,000-30,999 arası). Buradaki "yoğunluk", bir birimi değil, sinyal/parazit oranını verir. Parazit, belli bir bantta geçen birkaç dakika içinde tespit edilen miktarın ortalaması olarak ölçülür.

Sinyalin bant genişliği 10 kHz'in altındadır (çıktıdaki her sütun 10 kHz. genişliğinde bir kanala tekabül etmekte olup, sinyal sadece tek bir sütunda görülmektedir). Frekans olarak 1420,356 MHz. (J. D. Kraus) ve 1420,456 MHz. (J. R. Ehman) değerleri öne sürülmüştür. Bu değerlerin her ikisi de 1420,405 MHz'deki hidrojen hattına yakındır. 2 eşlek konsayısı öne sürülmüştür:

Bahar açısı = 19s22d22s ± 5s
Bahar açısı = 19s25d12s ± 5s
Yükselim (her 2 konsayı için) = -27°03´ ± 20´ (tarih başı B1950.0).

Gökyüzünün bu yöresi, Yay Takımyıldızı'nda, 5. kadirden yıldız Chi-1 Sagittarii'nin yaklaşık 2,5° güneyinde yer alır.

Big Ear teleskopu sabitti ve gökyüzünü taramak için dünyanın ekseni etrafındaki dönüşünü kullanıyordu. Dünyanın dönüş hızında, Big Ear'ın gözlem penceresinin genişliği dikkate alındığında, teleskop gökyüzündeki belli bir noktayı tam olarak 72 saniye boyunca tarayabilmekteydi. Bu yüzden de bir dünyadışı sinyalin 72 saniye sürmesi beklenirdi, sinyal ilk 36 saniye boyunca güçlenmeli, daha sonra zayıflamalıydı-bu süreler, Wow sinyalinin süresiyle tamamen örtüşür.

Dolayısıyla, Wow! sinyalinin gerek uzunluğu, gerekse süresi, dünya dışı bir kaynağa işaret etmektedir.

Sinyali Tekrar Bulmak İçin Yapılan Aramalar

Big Ear teleskopu, gökyüzünü 2 antenle taramaktaydı. Devamlılığı olan bir sinyalin 3 dakika sonra 2. kez tespit edilmesi gerekirdi. Wow sinyaliyse sadece bir kez tespit edilmiştir. Ehman, bir ay sonra sinyali tekrar yakalamak için çalışmış, ancak başarılı olamamıştır.

1987 ve 1989'da Robert Gray Oak Ridge Rasathanesi'nde sinyali araştırmış, ancak bulamamıştır. Gray, sinyali aramak için 1995 ve 1996'da Big Ear'dan çok daha güçlü olan Very Large Array'i de kullanmış ve yine başarılı olamamıştır. Gray, son olarak 1999'da Tasmanya Üniversitesi'nin 26 metrelik radyo teleskopuyla araştırma yapmıştır. Gökyüzünün o yöresinde 14'er saatlik altı gözlem yapılmış, ancak Wow sinyaline benzer bir şey görülmemiştir.

Sinyalin Kaynağı

Wow'un daha zayıf bir sinyalin yıldızlararası titremesi sonucu güçlenmiş hali olduğu-yıldızların ışıklarının titreşmesi benzeri-öne sürülmüştür. Bu sav, sinyalin yapay bir kaynaktan gelme ihtimalini ortadan kaldırmaz. Fakat Very Large Array gibi güçlü bir teleskop sistemi bile sinyali tespit edememiştir. Ayrıca, Very Large Array'in tespit edemediği bir sinyali, yıldızlararası titreşim nedeniyle Big Ear'ın tespit edebilme olasılığı düşüktür.

Diğer bir sav, sinyalin bir tür yıldızlararası döner fenerden kaynaklandığı ya da frekansının sürekli değiştiğidir.

Ehman, sinyalin dünyadışı kökenli olduğu konusunda şüphelerini dile getirmiştir: "50 kere baktığımıza göre onu bir kez daha görebilmeliydik. Bana öyle geliyor ki, bu, dünyadan kaynaklanan bir sinyalin uzayda bir enkaz parçası tarafından geri yansıtılmış haliydi."

Fakat daha sonra Ehman bu şüpheci tutumunu değiştirmiştir. Gerçekten de araştırmalar dünya kaynaklı bir sinyalin uzaydan geri yansıma ihtimalinin düşüklüğüne işaret etmektedir. Çünkü 72 saniye süren böyle bir sinyali açıklamak için, uzaydaki yansıtıcının pek de gerçekçi olmayan kimi özelliklere sahip olması gerekecektir. Ayrıca 1420 MHz. frekansı, dünyadaki telsiz vericileri için yasak bölgedir. Ehman, yakın zamandaki yazılarında "az miktarda veriden büyük sonuçlar çıkarmamak gerektiğini" belirtmiştir.


İnsan Geninde Uzaylı Mesajı

Kazakistan El Farabi Ulusal Üniversitesi’nden fizikçi VLadimir shCherbak ve Fesenkov Astrofizik Enstitüsü’nden Maxim Makukov geçtiğimiz yıl tüm dünyayı şaşırtan bir duyuru yaptılar.

Bu 2 bilim insanına göre, evrende yalnız olup olmadığımız sorusunun cevabına sandığımızdan çok daha yakınız. Hatta bu cevap hücrelerimize kazınmış. scCherbak ve Makukov, genetik kodlarımızda antik uzaylı atalarımız tarafından yazılmış gizli bir mesaj olduğunu iddia ediyorlar ve buna “biyolojik SETI” adını veriyorlar. SETI, bilindiği üzere dünya dışı akıllı yaşam arayışının simgesi. Kazakistan Bilim ve Eğitim Bakanlığı’nca finanse edilen çalışmalarının ismini de yine 1977’de SETI tarafından alınan ve nereden geldiği hala anlaşılamamış olan “Wow!” sinyalinden geliyor; Dünyadışı Genetik Koddaki “Wow!” Sinyali (The “Wow!” Signal of The Terrestrial Genetic Code).

SETI, zeki varlıkların izini sürmeye devam ederken bu 2 Kazak bilim insanı aradığımız cevapların burnumuzun ucunda olduğunu söylüyor. Çalışmalarında yer aldığı şekliyle özetleyecek olursak;

“Dünyadaki genomik DNA biyolojik olmayan bilgiyi de içeriyor. Bu bilginin kapasitesi sınırlı olsa da gürültü bağışıklığı açısından oldukça kuvvetli. Üstelik bu kod, bir kere sabitlenince kozmolojik zaman ölçeklerinde hiç değişmeden kalabiliyor. Bu yüzden de zeki bir imzayla; yani olağanüstü düzeyde güvenilirliği olan bir bilgi depolama birimiyle karşı karşıyayız.”

KAYNAKLAR :
[1] Raşit Gürdilek, "Uzayda Facebook Hesabı İçin Erken Mi?", https://kurious.ku.edu.tr/sites/kurious.ku.edu.tr/files/uzaylilara_hazir_degiliz_-_gokbilim_-_psikoloj_i-_pdf.pdf
[2] tr.wikipedia.org/wiki/Wow!_sinyali
[3] moderndergi.net/wow-sinyalinin-cozulemeyen-sirri/
[4] alkislarlayasiyorum.com/icerik/212221/wow-sinyali-ilk-dunya-disi-radyo-sinyali
[5] cepeçevre.com/38- yildir-gizemini-koruyan-wow-sinyali/
[6] calisgentr.blogspot.com.tr/2013/12/wow-sinyali.html
[7] galaksitaksi.tumblr.com/post/90057543565/insan-geninde-uzayli-mesaji
[8]Gizli ilimler kütüphanesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarı Git