19 Temmuz 2016 Salı

PERİYODİK TABLODAKİ 4 YENİ ELEMENT İSİMLENDİRİLDİ


Periyodik tablodaki 4 yeni element isimlendirildi


Geçtiğimiz Ocak ayında, dört yeni elementin (113, 115, 117 ve 118) bulunduğu bildirilmişti. O anda geçici olarak isimlendirilen elementler için gerçek isimler önerildi. ABD, Rusya ve Japonya’daki araştırmacılar bu yeni elementin bulunuşlarında pay sahibi, ve bu yüzden isimlendirmede öncelik onlara verildi.

Uluslar arası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (IUPAC) yeni elementlerin bulunduğunu doğrulayan resmi bir kurum olup herhangi bir yeni elementin şu kriterlere dayanarak isimlendirilmesi gerektiğini söylüyor:

Mitoloji olayı veya mitolojik bir karakter (astronomik nesneler dahil)
Bir mineral veya benzer bir madde
Bir yer veya bir coğrafik bölge
Elementin bir özelliği
Bir bilim insanı
Bu kurallara dayanarak, aşağıdaki isimler yeni elementler için önerildi:

nihonyum (Nh, Z=113)
moskovyum (Mc, Z=115)
tennessine (Ts, Z=117)
oganesson (Og, Z=118)
Bu elementlerden nihonyum Japonya’nın Japonca ismi olan “Nippon”dan geliyor. Moskovyum da tahmin edileceği gibi Rusya’nın başkenti olan Moskova’dan dolayı önerilmiş. Tennessine, kimya alanında çığır açan çalışmalar yapmış araştırmacıların bulunduğu Tennessee eyaletinden geliyor. Tennessine, böylece kaliforniyumdan (element 98) sonra ABD şehrinden esinlenerek verilen ikinci element ismi oldu. Diğer örnek ise Hassiyum (element 108) olup Alman şehri olan Hesse’den alınmış. Oganneson ise 83 yaşındaki Rus fizikçi Yuri Ogannesiyan’dan dolayı verildi ve Nature’den Richard Van Noorden, yaşayan bir insanın isminin ikinci kez yeni bir elemente verildiğini söylüyor.

İsimler araştırma ekipleri tarafından önerildi, IUPAC tarafından kabul edildi ve beş aylık bir süreçte halkın görüşleri alınacak ve 8 Kasım 2016 tarihinde kesin karar verilecek.

Bu elementlerin neden bu kadar geç keşfedildiğini merak edenlere cevabımız şöyle olacak. Bu elementler tabiatta bulunmuyor. Sadece laboratuarda sentetik olarak üretilebiliyor ve çok hızlı bir şekilde bozunuyor. Daha önce bu hızı yakalayıp neye dönüştüğünü bulan olmamıştı.

Kaynak : Sciencealert.com
http://www.bilim.org/periyodik-tablodaki-4-yeni-element-isimlendirildi/

Devamını Oku »

1 Haziran 2016 Çarşamba

REALIVE - ( 2016 )



Doktor kontrolü sonrasında Marc hayatının son zamanları kaldığını öğrenecektir ölümcül bir hastalığın pençesine düştüğünü ve sadece bir yıl yaşamda kalacağı söylenmiştir. Bu durumda şok yaşayan ve bu yaşta ölmeyi kabullenmeyen Marc bir klinikte kendini dondurma ilerleyen yıllarda da teknoloji'nin gelişmesiyle hastalığı yeneceğini düşünerek uykuya dalacak uyandığında tanıştığı kızla aslında aynı macerayı yaşamış olacaklardır.
Devamını Oku »

5 Mart 2016 Cumartesi

UYUYANLAR VE UYANANLAR




Uyuyanlar hayatta bir anlam bulmazlar. Buldukları anlam nefisleri içindir. Her şeyin kendi egolarına,benliklerine hizmet etmesini uygun bulurlar. Vicdanlarını sustururlar. Ben olmayı severler. Üstün olmayı severler. Ben bilirim derler. Kendilerine "tanrı" derler. Ummanda bir damla olduklarını bilmezler.

Uyanmış olanlar gökyüzüne baktıklarında, maviliğin ötesinde uzayın,o uzayın ötesindeki alemlerin ve alemlerin olduğunu bilirler. Dünyadaki meyvelerin ve hayvanların güzelliğini görürler. Şükr ederler. İnsanı severler. Biz derler. Ben derlerken de biz derler. Bedenlerinin mabedleri olduğunu bilir ve onu korurlar. Sebeb ve sonuç yasalarını bilirler. Davranışlarından sorumlu olduklarını bilirler.

Uyanmışlar toprağa basarken adeta ondan özür dilerler. Gülmeyi de bilirler, saymayı da ve sevmeyi de. Yargıda bulunmazlar ama doğruyu bulmak için sorgularlar. Ve akışa saldığımızda göreceğiz hepimiz. Bizi çevreleyen kudreti, planı..
Devamını Oku »

KENDİ FREKANSIMIZI YÜKSELTEREK İYİLEŞ(TİR)MEK



 Bir dalganın belli bir zaman birimi (genellikle saniye) içerisinde tekrarlanma sıklığına, yani bir saniye içindeki döngü sayısına “frekans” denir.  “Hertz” birimiyle ölçülür. Herşey titreşmektedir. Bu nedenle herşeyin frekansı vardır. İnsan bedenindeki her hücrenin kendine göre bir doğal frekansı vardır. Aynı şekilde, her hastalığın, her bakterinin , her virüsün de doğal frekansı vardır. Her hücreyi kendi doğal frekansına döndürmek, bedeni sağlığa kavuşturur. Bedenin frekansıyla çatışan, onu bloke eden dalga boyları ise hastalığa hatta ölüme  neden olabilir. Yalnız maddî/fiziksel şeylerin değil, duyguların, düşüncelerin, isteklerin, ilişkilerin, filmlerin, kitapların, dokümanların, toplumsal konuların ve bireysel bilincimizin de frekansı vardır.

 Amerikalı Bilim Adamı Dr. David Hawkins , ( 1927-2012) frekanslar , frekansların bilinç düzeylerinde etkisi , ilişkisi üzerine binlerce araştırma yapmış ve ortaya Hawkins bilinç haritası denen Tabloyu çıkarmıştır. Yaptığı deneylerde , yüksek frekanslı duygu ve düşüncelerin ; düşük frekanslı olanlardan daha güçlü ve etkili olduğunu . En yüksek frekansa ulaşmış bir bilincin düşük frekanslı 70 milyon bilinci dengelediğini klinik olarak kanıtlamış ve Power vs Force - An Anato my of Consciousness ( Güç Kuvvete Karşı – Bilincin Anatomisi ) Kitabında detaylı olarak anlatmış.

Bilinç Haritası

Yapılan araştırmalardan kritik seviyenin 200-cesaret olduğu, ölçümü 200 un altında çıkan duyguların düşüncelerin, durumların kişiyi ve çevresini zayıflattığı , yorduğunu, aşağıya çektiğini ortaya çıkartmış.

Bir başka ilginç bulguysa , yüksek bilinç frekanslarının şaşırtıcı sayıda düşük frekansı dengelediği yönünde . Bireylerden herhangi birinin bilinç frekansı yükseldiğinde , çok sayıda düşük frekanslı bilinci etkileyip dengeleme imkanı olması .

Tablo şöyle :

300 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 90.000 kişiyi,
400 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 400.000 kişiyi,
500 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 750.000kişiyi,
600 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 10 milyon kişiyi,
700 seviyesindeki bir kişi ise 200’ün altındaki 70 milyon kişiyi dengelediği görülmüş.

 Pozitif ve herşeyi olduğu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydığı enerji, 90.000 insanin yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydığı enerji,750.000 insanin yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji,10 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydığı enerji,70 milyon insanin yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Peygamber,budha seviyesinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji ise tüm insanlıgın yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir...

Yapılan araştırmalar ve sonuç teyitleri yıllar sürmüş ve yüzbinlerce denek üzerinde çalışılmış.
Hawkins, insanlığın %85’inin 200’ün altında titreştiğini, son dönemde insanlığın ortalama farkındalık seviyesinin 204’e ulaştığını, yani negatif-pozitif sınırını aştığını, ancak insanın  anlamlı bir şekilde tatmininin 250’nin altında gerçekleşemediğini yazmaktadır.                                                                  
Bireyler gibi, toplumların ve kültürlerin, ülkelerin, coğrafyaların  da titreşim seviyeleri vardır. Bu titreşimler , o alanda yaşayan insanlar, bitkiler , toprak, hava, eşyalar,binalar  vs tarafından oluşturulmaktadır. 200’ün altındaki enerji alanları, açlık, kıtlık ve hastalıkların çok yaşandığı, cahillik ve işsizliğin çok olduğu, ilkel şartlara sahip ortamlardır. Tatmin edici bir yaşam 250 lerde başlamaktadır. 300’lerde teknolojik ve ekonomik olarak çok gelişmiş bir toplum mümkün olmakta, 400’lerde ise yüksek bir eğitim, bilgi, kültür ve sanat seviyesi yaşanacaktır.  500, başka bir büyük sıçramanın gerçekleştiği bir eşiktir. 500’lerin sonlarında toplum artık spiritüel bir toplum haline gelmektedir. 600, bütün topluma şefkat ve sevginin hâkim olduğu, bütün eylemleri sevginin yönlendirdiği bir seviyedir.

 Şimdi tablonun 200 ün altında kalan ve 200 ün üstünde kalan kısımlarına tekrar göz atalım . Sonra dönüp içimize, düşüncelerimize, sözlerimize, dualarımıza bakalım . Biz acaba bu tablonun neresindeyiz. Yaşadığımız yeri, mahalleyi, kenti, ülkeyi, dünyayı iyileştirmek için bizim üzerimize düşen nedir ?

Kaynak : Power vs Force - An Anato my of Consciousness
Dr. David Hawkins 
Devamını Oku »

Yukarı Git