ANTİK UZAYLILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANTİK UZAYLILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2016 Cuma

NAZCA DÜZLÜKLERİ





NAZCA DÜZLÜKLERİ


Dünya tarih ve bilim verilerini altüst eden yerler arasında Peru’daki Nacka düzlüğünün çok önemli bir yeri vardır.

1928 yılında Perulu harita uzmanı Toribio Mexta Xesspe , Nazca bölgesinin üstünde , ekibiyle birlikte keşif uçuşu yapıyordu. Birden gözlerine inanamadı. Çünkü uçtukları bölgenin altında özenle çizildiği belli olan ve dev boyutlu örümcekleri, sinekkuşlarını , fok balıklarını , balinaları ve maymunları canlandıran şekiller vardı. Bunlardan başka, bölge sanki gökbilimin çalışma alanıydı. Xesspe’nin buluşundan sonra birçok araştırmacı Nazca’ya üşüştü. Herkes şu 3 sorunun yanıtını aramaktaydı:

• Bu düzlükteki şekil ve resimleri kimler çizdi?

• Ne zaman çizildi?

• Neden çizildi?

Lima’nın 300 km. güneyindeki Peru çölünde, İnka ve Nazca Vadileri arasında bir ova uzanır. Bu ovanın karşısında 60 km. uzunluğunda ve 1,6 km. genişliğinde, kimileri paralel kimileri de kesişmiş halde olan mükemmel düzlükte uzanan büyük geometrik formlar bulunur. Bu hatların içinde ve çevresinde sadece gökyüzünden algılanabilen ikizkenar yamuk şeklindeki bölgeler, garip semboller ve madenler üzerine oyulmuş kuş ve hayvan resimleri bulunmaktadır.

Şekillerin yerden görülebilmeleri çok zordur, bu yüzden ancak 1930’da gerçekleşen bir uçak kazasının incelemeleri esnasında keşfedilebilmişlerdir.



Ovadaki figürler hayvan ve bitki şekilleri (biyomorf) ile geometrik şekiller (geoglif) olmak üzere iki formda bulunmaktadır. Biyomorflar; örümcek, sinekkuşu, maymun ve 300 m. uzunluğundaki pelikan benzeri 70 kadar hayvan ve bitki figüründen oluşur. Bu türdeki şekiller ovada grup halinde bulunmaktadır. Bazı arkeologlar bunların M.Ö. 200 yılında, hayvan ve bitki figürlerinden 500 yıl önce yapıldığına inanır.

Ovada geometrik desenli yaklaşık 900 şekil vardır. Bunlar düz, üçgen, spiral, dairesel ve ikizkenar yamuklardan oluşan geometrik formları içerir. Devasa ölçülerde olan bu çizgilerin en büyüğü 9 mil uzunluğundadır.



Dünyanın En Büyük Astronomi Kitabı!

Nazca’ya ilk ziyaretini 1940’da gerçekleştiren Amerikalı araştırmacı Paul Kosok, bu çizgilerin astronomik açıdan önemi olduğunu ve ovanın dev bir gözlemevi görevi üstlendiğini kaydetti. Güney yarım kürede kışın başladığı tarih olan 22 Haziran günü güneş Nazca’daki çizgilerden birinin tam ucunda batıyordu. Bu nedenle Kosok burayı “Dünyanın En Büyük Astronomi Kitabı” olarak isimlendirmiştir.

İkinci Dünya Savaşında sonra Kosok ve Reiche tekrar Nazca’ya dönerek yerdeki çizimlerin üstünü örten kum tabakasını temizlemeye başladılar. Nazka artık yeryüzünden de görülür duruma gelmekteydi. Ortaya çıkan çizgilerin büyük bölümü birbirine paraleldi. Uzun çizgiler , resimlerin üstünden geçip gidiyordu. Çünkü çizgilerle anlatılmak istenenle resimlerin anlamı birbirinden tamamen farklıydı.

Çölün sade görünümüyle hayvan resimleri arasında tam bir çelişki vardı. 27 m. uzunluğundaki balina resminin neden çizildiği tam bir bilmece. Açıklanamayan bir başka tuhaflık ise Peru’da ne geçmişte ne de bu gün maymun yaşamazken , özenle çizilmiş maymun resmidir.

Nazca’da resimlerinin bir bölümü çöllerin dışında , tepelere de çizilmişti. Yalnız bir farkla . Tepelerde hayvan resimleri yerine insan resimlerinin olması. Aynı bölgede bulunan bazı seramiklerin üstünde de tepelere çizilmiş resimlerin kopyaları vardı. Başlarıda taç bulunan insan motifleriyle süslü bu seramiklerin İ.Ö 1000 yıllarından kaldıkları anlaşıldı. Bunları inceleyen Kaliforniya Üniversitesi arkeologları , Nazka uygarlığının İ.Ö. 400 ile İ.S. 600 yılları arasında , gelişmiş bir dönem yaşadığını ileri sürdüler.

Bu dönemden kalan çanak, çömleklerin çok önemli bir özellikleri daha vardı. Aynı dönemde başka bölgelerde bulunan benzerlerinden çok daha sağlam yapılmışlardı. Bu da , Nazca’lıların gelecek kuşaklara mesaj aktarmak isteklerinin bir başka kanıtı olarak kabul edildi.

Reiche, Nazca düzlüğünü çizenlerin burayı parselleyerek çalıştıklarını keşfetti. Değişmeyen bir ölçü birimi kullandıklarını anladı. 1976 yılında İngiltere’ye giderek , çok uzun süren bir kütüphane çalışması yaptı. Bulgular onu “ megalitik yard “ adı verilen 83 cm.lik bir ölçü birimine götürüyordu. Bu birim, İngiltere ve Fransa ‘da insanlığın yazılı tarihinden çok önce yapılmış olan yapılarda kullanılmıştı. İngiltere’de ne zaman ve niçin yapıldıkları bilinmeyen Stonehenge anıtlarındaki gibi…

Reiche çizgileri ölçtükçe şaşkınlık verici sonuçlar elde etmeye başladı. Bulduğu sayılar günümüz uzay bilimcilerinin elde ettiklerine son derece yakındı. Böylece , eski Nazcalıların yıldızların uzaklıkları ve hareketleriyle ilgili bilgilerinin çok yüksek düzeyde olduğunu kesin olarak ortaya koydu.

ABD’li gök bilimci Gerard S.Hawkins de Nazcayla ilgilendi. 1968 yılında işaretlerin anlamı üzerine yoğun çalışmalar yaptı. Ama sonunda , zaten daha önce ortaya atılmış bir kuramı yineledi: Çizgiler gökbilimle ilgili bir takvimdi.



İsviçreli araştırmacı-yazar Erich Von Daniken gibi diğer araştırmacılar ise bu çizgilerin eski çağlarda uzaydan gelen ziyaretçilerce gemilerini indirmek için uygun bir zemin olarak inşa edildiğini belirtirler. Yani bu düzlükler bir çeşit havaalanıdır.

Aynı bölgede bulunan bazı seramiklerin üstünde de tepelere çizilmiş resimlerin kopyaları bulunmuştur. Bunları inceleyen Kaliforniya Üniversitesi arkeologlarına göre, başlarında taç bulunan insan motifleriyle süslü bu seramiklerin M.Ö. 1000 yıllarından kaldıkları anlaşılmıştır

Gerçekten de, bu insanlara tepeleri inanılmaz uzunluklarda tıraşlatan ve o devasal resimleri yaptırtan nasıl bir nedendir? Neden ne olursa olsun şurası açıktır ki Nazca’daki şekiller havadan görülebilmeleri amacıyla yapılmıştır. O halde bunların görülebilmesi için bir hava teknolojisine gerek olduğu bu iddianın temelidir.

500 metre karelik Nazca düzlüğünün verdiği mesajlar hala çözülemedi. Düzlükteki şekiller araştırmacıları ısrarla bulundukları yere çağırıyor ve onlara “Beni kuşbakışı izleyin” diyorlar.



NAZCA’daki semboller ve şekillerin bölgedeki dağılımı

1. Killer whale 2. Wing 3. Baby Condor 4. Heron Bird 5. Animal 6. Spiral 7. LIzard 8. Tree 9. Hands 10. Spiral 11. Spider 12. Flower 13. Dog 14. Astronaut 15. Triangle 16. Whale 17. Trapezoids 18. Star 19. Pelican 20. Condor Bird 21. Trapezoid 22. Hummingbird 23. Trapezoid 24. Monkey 25. Llama 26. Trapezoids
Devamını Oku »

DÜNYA DIŞI MİMARLIK





DÜNYA DIŞI MİMARLIK



En gözalıcı ve teknik incelikler içeren yapılardan bazıları binlerce yıllıktır. Klasik bilim büyük Maya tapınaklarını, piramitleri ve Angkor Wat ‘ı araştırmış ve yapım tarihleri hakkında bilgiler sunmaya çalışmıştır.Fakat diğer bir çok önemli soruları yanıtlayamamaktadır.Yapıların formatları ve harika görünüşleri kafaları karıştırmaktadır. Birde buna, bunları yapanların ilkel topluluklar olduğu bilgisi eklenince soru işaretleri dahada artıyor.Bunun yanısıra yapım teknikleri dışında yıldızlara ve güneş sistemlerine atfen yapılmış olamalarıda buna tuz biber ekiyor.Hatta bazıları dünyadışı ziyaretçiler için bir fener niteliği taşıyor olabilir.

Anlayamadığımız diğer bir nokta ise, bu kadar gelişmiş bir teknik bilgi neden insanlık tarihinde  bu kadar erken dönemlerde ortaya çıkıyor.Mezopotamya’da yani bugünkü Irak’ ta , ilk yerleşim merkezleri olarak Sümerliler 5000 yıl önce birden bire büyük ve karmaşık şehirler olarak ortaya çıkmaktadır.Hemde kütüphaneleriyle, iyileştirme merkezleriyle, detaylı ve karışık takvimleriyle ve yıldız gözlem evleriyle birlikte.İnsanlık birden bire tekerleği icat ediyor, yazıyı bululuyor, çok ağır cisimleri taşıyabiliyor ve madenleri eritebiliyor.

Erich von Daniken, insanlığın bir çok kez “dışarıdan” yardım aldığı iddiasını ortaya atan ilk kişidir.Bu iddiasıbasında yer aldıktan sonra bir çok kişi geçmişimizin bu karanlık devirlerini araştırmaya koyuldu.Tabiki araştırmacıların bir bölümü insanlığın dışarıdan yardım aldığı sonucuna ulaşmadılar.Bazılarına göre ise klasik tarihleme yanlışlarla doludur.

Günümüz araştırmalarında ortaya çıkan sonuca göre Machu Picchu gibi bazı yapı gurupları astronomi bilgisiyle e belirli bir uzaysal amaç için inşa edilmişlerdir.Eski uygarlıkların ayrıntılı takvimlere ihtiyacı neden olsun ki? Buna rağmen Mayalar’ın kullandığı takvim bugünkünden daha hassastı.Uzaysal zaman onlar için neden bu kadar önemliydi? Acaba gök tanrıları bir gün geri gelecekleri sözünümü vermişlerdi?Gözlem evleri bu tanrıları izlemek içinmi kullanılmışlardı?Bu tip yapılar ne zaman önyargısız bir şekilde araştırılırsa belki o zaman gerçek kendini gösterecektir.
Devamını Oku »

ESKİ ÇAĞLARDAN DİKİTLER VE DÜNYA DIŞI İZLER





ESKİ ÇAĞLARDAN DİKİTLER VE DÜNYA DIŞI İZLER


Gezegenimiz atalarımızdan kalan eserlerle doludur.Mısır’daki piramitler harika bir görsellikle 21. yüzyılda bile varlıklarını sürdürmektedirler.Şu anki kalıntılara mesela piramitlere veya Stonehenge’e gözümüz o kadar alışmıştırki, artık yaşları,yapı stilleri,ve anlamları hakkında sorular sormamaktayız.
Bu kalıntıların bir çoğunun amacı aslında apaçıktır.Mesela Stonehenge mevsimlerin ve yılların kayıt tutulduğu hassas bir takvimdir.Bulunduğu yer özenle seçilmiş ve hassasiyetle planlanmıştır.
Diğer dikitlerden paskalya adası heykelleri bizim için hala bir gizem.Bu heykellerden yüzlercesi denize dğru bakıyor ve sanki birilerini bekler gibiler.Dikildikleri yerler düzenli değil.Ancak bazı heykeller bir guruplaşma gösteriyor.

Bütün bu dikitlerin ortak bir yönü var; kimlerin yaptığını bilmiyoruz.Bir çok eser, henüz kültürlerin oluşmadığını kabul ettiğimiz devirlerde, büyük bir teknik bilgiyle inşa edilmişlerdir.Bunları yapan sanatçılar büyük granit blokları büyük bir incelikle işlemişlerdir.Onlar şekilsiz kayaları bir küre haline getirmişler, metal menteşeler yapmışlar, hatta belkide levitasyon teknikleri uygulamışlardı.Yoksa bu onlarca ton ağırlıktaki kayaları nasıl kaldırdıklarını açıklayamıyoruz.

Nasıl olurda insanoğlu birden bire bu kadar büyük güç kaynakları keşfedebilir?

Zaman zaman bu eski eserlere bakıpta hayran kalmamak mümkün değil.

Bütün bu eserlerin anlamlarını yeni yeni anlamaya başlıyoruz.Sadece anlamları ile değil, yapılışları ve yerleştirilmeside bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyor.Bir çoğu gökyüzü ile ilgilendirilmiş; yıldızlar, gezegenler ve bilinmeyen “tanrılar”. Onlar çok büyük eserler olup büyük bir gücün izlerini taşıyorlar.Fakat neden onların yapılarını bu kadar az anlayabiliyoruz?

Hala keşfedilmeyi bekleyen bir uygarlıkmı var? Başka gezegenlerden gelen ziyaretçilermi vardı? Bu eserler sandığımızdan çok dahamı eskiler?
Devamını Oku »

ALÜMİNYUM KEMER TOKA




Alüminyum Kemer Toka

"1956 yılında, Çin'de bir kazı yapıldı. Kazının yapıldığı yer bir mezardı. M.S. 265-316 yılları arasında yaşamış General Çou Çou'nun (ya da Çow Çu'nun) mezarı... Mezarda generale ait bir kemer tokası bulundu ve kafalar karıştı. Çünkü kemer tokası % 10 bakır, % 5 manganez ve % 85 oranında alüminyumdan yapılmıştı. M.S. 300 yıllarında alüminyum!.. Hem de işlenmiş olarak!.. "Ne var bunda?" derseniz.. Fen bilimleri tarihine göre, bir metal olarak alüminyumun varlığını ilk kez 1700'lerin sonunda Fransız kimyacı A.L. Lavoisier ortaya koydu. İlk işlenmiş alüminyumu ise 1825'de H.C. Oerstead elde etti. Çünkü alüminyum doğada saf olarak bulunmayan bir metaldir. Öyleyse, M.S. 300 yıllarında, Çin'de yapılmış bir mezarda, (nasıl elde edilmiş olursa olsun) alüminyum ne arıyordu? M.Ö. 5000 yıllarından kalma bir elişi süs eşyasının maden bileşimini inceleyen ABD Standartlar Bürosu, şu sonuca vardı: Bundan 7000 yıl önceki Amerika'nın ilk halkı, 9000 derecelik bir ısıyı elde edebilecek fırınlara sahipti!.. Oysa bugün kabul gören, geçerli bilim böyle birşeyi kabul etmez. Adına ister "resmi bilim" deyin, ister "akademik bilim" deyin, bugün üniversitelerde okutulan arkeoloji bilimine göre, 7000 yıl önce insanlar taş devrinde yaşıyorlardı. Birbirine zıt iki şeyden ancak biri doğru olabileceğine göre, sizce hangisi doğru?" bunun orjinali sarı ve altın olduğu söyleniyordu,aerodinamik yapısını incelemek için birebir ölçülerini oranlayıp uçağın aynısının maketini yapıyorlar ve uçuruyorlar. bununla ilgili ufak araştırmalar var mesela mısır hiyerogliflerinde bugünkü helikopter zeplin ve f16 çizimleri bulunması gibi. bunları halk bilse neler olurdu acaba. bu yüzden tarih yanlış öğretiliyor. gecmisini bilmeyen geleceğe gidemez...
Devamını Oku »

HEYKELLER VE SANAT ESERLERİ




HEYKELLER VE SANAT ESERLERİ


Maalesef eski kültürlerden kalanlar, sıklıkla zenginlik düşkünü modern insanlar tarafından yağmalandı.Mısır piramitlerinde, Maya tapınaklarında ve diğer yapılarda çok önemli ve tahmin edilemez hazineler vardı.Dünyanın her yanında efsanevi mezarlar, değerli kitabeler veya altın şehir Eldorado gibi yerler bu yağmalardan nasibini aldı.

Piramitlerde araştırma yapmak isteyen ( yoksa yağmalamamı? ) ilk batılılar dinamit kullandılar.Şimdi insanlar daha dikkatli çalışıyor.Fakat bir zamanlar eski yapılarda iyi korunan harika heykel işleri ve diğer sanat eserleri, şu anda kişisel koleksiyonların bir parçasıdırlar yada ağır tahribe uğramışlardır.
Geriye kalan eserler, sanatçılarının alın terini halen üzerinde taşımakta ve orjinalliklerini korumaktadırlar.Fakat bir çoğu müzelerin depolarında öylece yatmakta ve şimdiye kadar incelenmemişlerdir.Dikkati çeken bir şeyde, Kahire müzesindeki ağaçtan yapılmış uçak maketi gibi sanat eserleri, yanlış saklama sisteminden dolayı yıllarca gözden uzakta öylece kalmış ve bir tesadüf eseri tekrar bulunmuşlardır.

Bir çok araştırmacı yukarıdaki örnek eser hakkında günümüzün değerleriyle yorum yapılmamalı görüşünde.Yani o bir uçak değil, bir kuş olarak algılanmalıdır.

Deliller degerli.Ve saygı duyulmalı.Dünya dışı ziyaretçiler tarafından geçmişte ziyaret edildiğimizi kabul etmek için belki biraz erken olabilir ancak, şunu kabul etmeliyizki, geçmişimizden bazı parçaları anlayamıyoruz.

Bu eserler, büyük sanat değerlerinin yanında bize istediği bir çok detayı barındırıyor. Bahsettikleri şeyler, arasında intikamcı tanrılar, ateş saçan gök hayvanları ve insanlığın hayatta kalma mücadelesi gibi konularda var.Ayrıca, sağlık, ilaç, bilimsel ve belkide uçak yapımcılığı hakkında deliller sunuyorlar bizlere.Buizlenimler, bu eserlerin müzeden alınıp derin bir incelemeye tabi tutulmayı gerektiriyor.Eğer insanoğlu geçmişte uçak ve matkaplar imal edebiliyorsa, o bilimsel bilgi nereden geliyor? Ve dahada önemlisi bu bilgi tekrar nasıl kayboldu?
Devamını Oku »

Yukarı Git