1 Şubat 2016 Pazartesi

MESAJ




MESAJ

Alttaki mesaj internet aracılığıyla tüm dünyada bir çok kaynağa ulaştı ve hiç birinde yazarına ilişkin bir tanımlama yok. Dünya dışından olduğu söyleniyor ama kim ve nasıl aldı bilinmemekte. İster dikte edilmiş, ister kanal olarak alınmış veya dünya insanı tarafından yaratılmış olsun, özünde bu mesaj bize “doğru” geliyor. Aslında tamamı ortak seçimle ilgili. Biz galaktik vatandaşlığı mı seçeceğiz; yoksa korku, yadsıma ve güvensizlik ile giderek tükenen bir nesil olmayı mı? Seçimse tamamen bize ait.

“DÜNYAYI SADECE SEVGİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ DEĞİŞTİRİR!”
“GÖRÜNMEMİZİN GEREKİP GEREKMEDİĞİNE KARAR VERİN!”

Bu mesajı size kimin yazdığının önemi yoktur ve zihninizde anonim olarak kalmalıdır. Önemli olan bu mesaja ilişkin ne yapacağınızdır! Her biriniz kendi özgür iradenizi kullanarak mutlu olmayı istersiniz. Özgür iradeniz sizin kendi gücünüz çerçevesindeki bilginize, mutluluğunuzda alıp verdiğiniz sevgiye bağlıdır. Gelişimin bu evresinde tüm bilinçli ırklar gibi sizler de kendi gezegeninizde kendinizi izole olmuş hissediyor ve bu durumun etkisiyle kendi kaderinize mutlak gözüyle bakıyorsunuz. Ama yine de küçük bir azınlığın farkında olduğu büyük bir değişimin eşiğindesiniz. Kendi seçiminizin dışında sizin geleceğinizi değiştirmek bizim sorumluluğumuzda değildir.

Bu mesajı dünya çapında bir referandum olarak alın. Ve yanıtınızı da bir oylama olarak düşünün. Biz kimiz? İnsanlığın binlerce yıldır tanık olduğu açıklanamayan göksel olaylarla ilgili ne bilim adamlarınız ne de dini liderleriniz ortak bir fikir oluşturabilmiş değiller. İnançlar ne denli saygı duyulur olsa da, doğruyu ve gerçeği bilmek için bu inanç filtrelerinin dışına çıkılması gerekir. Artan sayıdaki bilinmeyen araştırmacılarınız yeni bilginin yollarını keşfediyor ve realiteye çok yaklaşıyorlar. Bugün uygarlığınız içinde bir okyanus kadar büyük bilginin içinden özellikle sizi daha az üzecek kısmının çok küçük bir parçası ortaya dökülmüştür. Özellikle son elli yılda tarihinizde saçma veya inanılmaz görünen olaylar daha sıklıkla olasılık ve farkındalık alanlarına girmiştir. Geleceğin daha da sürprizlerle dolu olduğunu bilin.

En iyiyi olduğu kadar en kötüyü de keşfedeceksiniz. Galaksideki milyarlarcası gibi bizler de “dünya-dışılar” olarak adlandırılan ve gerçekliğimizin fark edilmesi zor bilinçli varlıklarız. Sizinle bizim aramızda önemli bir fark olmadığı gibi iki taraf da evrimleşmenin belirli aşamalarını deneyimlemekteyiz. Herhangi organize bir yapının hiyerarşisi bizim iç ilişkilerimiz için de geçerlidir. Bir çok ırkların bilgeliği üzerine kurulmuş kendi hiyerarşimizin onayıyla sizinle iletişime geçmekteyiz. Bir çoğunuz gibi biz de Yüce Varlığı arama yolundayız. Bu nedenle bizler tanrılar değiliz, ya da daha az tanrı değiliz, ancak Kozmik Kardeşlik’te sizlerle hemen hemen eşit yerlerdeyiz. Fiziksel olarak bir biçimde sizden farklı olmamıza karşın, çoğumuz insanımsı görünümlüyüz.

Bizim var olduğumuz bir gerçek, ama henüz çoğunluğunuzun algılamadığı bir durum bu. Bizi anlamayı başaramadınız çünkü, bizim, çoğu zaman sizin duyularınız ve ölçümleriniz içinde görünmemiz olası değildi. İşte tarihinizdeki bu boşluğu bu anda doldurmaya niyet ediyoruz. Biz ortak bir karar almış bulunuyoruz, ama bu yeterli değil ve sizinkine de gereksinimimiz var. Bu mesajla sizler karar-alıcılar haline geleceksiniz! Biz neden görünür değiliz? Evrimin belirli aşamalarında kozmik “insanlık” bilimin yeni biçimlerini keşfederek, maddenin kolay anlaşılırlığının ötesine geçti. Yapılandırılmış demateryalizasyon ve materyalizasyon onların parçasıdır. İşte insanlığın birkaç laboratuarda ulaştığı budur. “dünya-dışı” varlıklarla kurdukları yakın işbirliği ile tehlikeli uzlaşma, kimi temsilcileriniz tarafından sizden özellikle saklı tutulmuştur.

Havaya ya da uzaya ait objeler veya olağanüstülük diye tanımladığınız durumlar sizin bilimsel topluluğunuz tarafından anlaşılmış durumdadır. Sizin UFO’lar olarak adlandırdıklarınız aslında çok boyutlu yetenekleri olan uzay gemileridir. Bir çok insan bu tür gemilerle, görerek, işiterek, dokunarak veya medyumik bağlantılar kurdular. kimileri gizil güçler etkisinde bırakılarak sizi “yönetir” duruma getirildi. Sizin bu gemileri nadiren ya da kısa sürelerde görüyor olmanızın nedeni onların demateryalize olma özelliklerindendir. Siz gözünüzle görmediğinizin var olduğuna da inanmazsınız, bunu anlayışla karşılıyoruz. Gözlemlerin çoğu bağımsız bireyler tarafından yapılmıştı, ruhlarına ulaştı ama organize sistemi değiştirmedi. İnsanlığın oligarşisinde negatif çok boyutlu varlıkların rolü oldu, kendi güçlerinin tatbikatını yaptılar, kendi varlıklarını orada tutmak ve bilinmeyeni zapt etmek için sağduyu motive ettiler. Bizim için sağduyu, insanın özgür iradesine saygılı olmak ve böylece onların kendi meselelerinde kendilerine ait teknik, ruhsal olgunluğa erişebilmelerine izin vermek demektir.

İnsanlığın Galaktik uygarlıklar ailesine dahil olması çok önemlidir ve dört gözle beklenmektedir. Bizler gün ışığında geniş bir kitle halinde size görünür hale gelir ve sizin bu birliğe katılmanız için size yardım edebiliriz. Bugüne dek bunu yapmadık, çünkü içinizden çok azı bunu gerçekten istedi, cehalet vardı, kayıtsızlık veya korku vardı ve durumu haklı çıkaracak aciliyet söz konusu değildi.

Sizler zaman içinde karşılıklı katkılarla zenginleştirilmiş bir çok geleneklerin döllerisiniz. Hedefiniz bu kökleri ortak bir plan altında birleştirmektir. Kültürlerinizin görünüşleri sizleri birbirinizden ayrı tutmuştur, çünkü onu varlığınızda böyle içselleştirdiniz. Artık görünüş sizin için Süptil doğanızın özünden daha önemli hale gelmiştir. Bölgedeki güçler için görünüşe verilen önemin yaygınlığı herhangi bir tehlike karşısında siperler oluşturmaktadır. Ona yine zenginliği ve güzelliğiyle saygılı olmak ama görünüşlerin üstesinden gelmek gerekmektedir.

Bunu anlamak için ulaşabileceğiniz çözümler giderek artmaktadır. Yöntemlerden biri bir başka ırkla bağlantıya geçip gerçekte ne olduğunuzun size yansımasının imgelenmesidir. Nadir durumlar dışında, kendi yetenekleriniz içinde geleceğinize ait bireysel veya toplumsal kararlarınızda biz her zaman dışarıda durduk, çok nadir durumlarda çok sayılı zamanlarda çok az katkımız oldu. Sizin derin psikolojik yanınızı kendi bilgimizle motive ettik. Sonuçta biz her gün adım adım özgürlüğün inşa edilmesi, varlığın kendisinin ve çevresinin farkındalığına uyanması, kısıtlamalardan ve uyuşukluktan giderek uzaklaşması kısmına ulaştık. Cesur ve istekli sayısız insan bilinçlerine karşın, uyuşukluklar, büyüyen merkezi gücün yararına yapay olarak oluşturuldu. Ama gelişmiş teknolojilerin büyümesi ve kullanılmasıyla insanlık kendi yazgısının kontrolünü giderek daha çok yitirmektedir. Dünyayı, insanları ve tüm canlıları ilgilendiren yaşam koşullarına ilişkin geri dönüşü olmayan öldürücü sonuçlar yaratılmaktadır. Hayatı yaşanabilir kılan olağanüstü yeteneklerinizi yavaş, ama kesin bir biçimde yitiriyorsunuz.

Bu gibi teknolojiler sizin zihniniz kadar bedeninizi de etkilemek için vardır. Böyle planlar yoldadır. Olası efendilerinizle karanlık niyettekilerin birlikteliklerine karşın, bu durum yine de kendi yaratıcı gücünüzü içinizde tuttuğunuzda değişip dönüşebilir. İşte bizim görünmez durmamızın nedeni budur. Her ne olacaksa artık o kırılma noktasına gelmiş durumdadır.

Fetihler hemen her zaman diğerlerine zarar vermek için yapılmıştır. Şimdi dünya herkesin birbirini tanıdığı ancak hala çatışmaların ve her türlü korkunun ısrarlı süre ve yoğunlukta yaşandığı bir köy haline dönmüştür. Çocuklarınızın eğitimi ve yaşam koşullarınız kadar sayısız hayvanın, bitkinin yaşam koşulları da sizin politik, finansal, askeri ve dini temsilcileriniz gibi az sayıdaki kişinin elinin altında tutulmaktadır. Oysa bağımsız bireyler olarak insanlar, yazık ki üzerinde ciddiyetle çalışamadıkları bir çok potansiyel yetenekleri de barındırırlar.

Gelişmenin harikulade olanakları boyun eğdirici ve yıkıcı tehditlere yakın durmaktadır. Bu tehlikeler ve fırsatlar şimdi var. Her ne kadar siz sadece size gösterileni algılasanız da, uzun-dönemli ortak projeyi başlatmak yerine doğal kaynakların sonunun getirilmesi programlanmış durumdadır. Kaynaklarınızın kıtlığı ve onların haksız dağıtımı, kaynaklarınızdan yararlanma bedeli gün be gün yükselecektir. Kentleriniz ve kırsal kesimlerinizin tam ortasında büyük çapta kardeş kardeşi öldürür durumlar yaşanacaktır maalesef. Nefret ve kin daha çok büyüyor ve aynı şekilde “Sevgi” de öyle. Sizi çözümler bulmada kendinizden emin kılan budur. Ancak kritik kütle yetersizdir ve çok usta yöntemle baltalama işi düzenlenmiş durumdadır. Geçmiş alışkanlıkların ve eğitimin şekillendirdiği insan davranışları içinde var olan bir çeşit uyuşuk bakış açısı sizi çıkmaz sokağa götürmekte.

Barışın getirilmesi ve halklarınızın yeniden yapılanması kendi dışınızdaki uygarlıklarla uyum için atılacak ilk adım olmalıdır. Bugünkü kararlarınız, tarihinizin hiçbir döneminde olmadığı kadar önemlidir ve sizin yarın yaşamda kalmanızı anlamlı biçimde etkileyecektir. Bu kör koşuyu durduracak ortak ve birleştirici farkındalık nereden gelecektir? Belki de artık insanlık ailesiyle yüz yüze gelip onları tartmakta olan bu tehdit karşısında daha büyük bir etkileşim içinde olmanın zamanı gelmiştir. Yükselen büyük dalga ulaştığı yerden artık ortaya çıkmak üzeredir ve kendi içinde çok olumlu ve çok olumsuz ifadeleri barındırmaktadır.

Bir başka uygarlıkla kozmik kontrat yapmanın iki yolu vardır: temsilciler kanalıyla veya ayırım gözetmeksizin doğrudan bağımsız bireylerle. Birinci yol çıkarların savaşını, ikinci yol farkındalık getirir. Birinci yol, insanlığı kölelikte tutarak motive olan bir gurup yarışçı tarafından seçilmiştir ve bu nedenle de Dünya kaynaklarının kontrolünü, gen havuzunu ve insanın duygusal enerjisini elinde tutar.

İkinci yol, hizmet Ruhu nedeniyle ortaklık oluşturmuş yarış gurubu tarafından seçilmiştir. Biz, bizim tarafımızda, tarafsız nedeni onayladık ve kendimizi birkaç yıl önce insan gücünü temsil eden kişilere tanıttık, onlar bizim kendilerine uzanmış elimizi kendi stratejik görüşleriyle bağdaşmayacağı bahanesiyle reddettiler. İşte bu nedenle bugün temsilcilerin araya girmesi olmadan bireylerin kendi seçimlerini yapma zamanıdır.

Negatif varlıklar, bölme yöntemiyle görünenin arkasından yönetimlerini her türlü bedeli ödemeye hazır sürdürmektedirler, çünkü saltanatları söz konusudur! Aynı zamanda sizi yönetenleri de bölüyorlar. Güçlerini, içinizde yarattıkları güvensizlik ve korku yeteneklerinden alıyorlar. Bu, sizin kozmik doğanızı hatırı sayılır biçimde zedelemektedir. Eğer bu kişilerin yönlendirmeleri ve öğretileri kendi en üst noktasına ulaşmamış ve önümüzdeki birkaç yıl içinde sapkınlıkları ve öldürücü planları hayata geçecek duruma gelmiyor olsaydı bu mesajın da önemi olmayacaktı.
Onların belirledikleri sürecin sonu yakındır ve insanlık yakın dönemde büyük acılar çekecektir. Özgür iradenizin paha biçilmez değerinin farkında olun, size bir alternatif sunuyoruz. Size daha sağlıklı görünen bir evren ve yaşam, yapıcı etkileşim, dürüst ve kardeşçe ilişkiler, teknik bilgi, acının kökünü kurutmak, bağımsız güçlerin denetlenmiş çalışması, enerjinin yeni şekillerine ulaşabilmeniz ve sonuç olarak da bilinci daha iyi kavramanız gibi olanaklar sağlayabiliriz. Sizin ortak ve bireysel korkularınızı aşmanızı sağlayamaz, sizin seçmediğiniz yasaları sizin için oluşturamayız. Birey olarak ve ortak çaba göstererek kendi istediğiniz dünyayı yaratmak ve ruhun yeni göklerinin serüvenlerini yaşamak için kendiniz çalışmalısınız.

Böyle bir temasa geçmeye karar verirseniz, evrenin bu bölgesinde kardeşlik dengesinin koruyucusu olmanın büyük sevincini yaşayacağız. Karşılıklı ve verimli diplomatik alışverişler yanında kendi yeteneğinizi birleştirmenizin coşkusunu, başarınızın yoğun sevincini ve mutluluğunu duyacağız. Sevinç duymak evrende kutsal olarak tanımlanır. Peki size hangi soruyu soruyoruz? “BİZİM ORTAYA ÇIKMAMIZI İSTER MİSİNİZ?” Bu soruyu nasıl yanıtlarsınız? Ruhun gerçeği, telepatik yolla okunabilir.
Kendinize sadece bu soruyu açık biçimde sorup yine kendi seçiminize göre ister birey, ister gurup olarak yanıtınızı yine açık ve net olarak vermeniz gerekir. SORUYU SORMANIZIN AKABİNDE EVET veya HAYIR derken bir kentin merkezinde ya da bir çölün ortasında olmanız yanıtınızın değerini etkilemez! Sadece kendinizle konuşur gibi ama mesajı düşünerek bunu yapabilirsiniz.

Sadece birkaç kelime içeren bu evrensel soru kendi bağlamına konulduğunda güçlü bir anlam ifade eder. Bunu yaparken duraksayıp tereddüt etmeyin. İşte bu nedenle de sakin bir biçimde ve tüm vicdanınızı katarak üzerinde düşünmelisiniz. Yanıtınızın soruyla mükemmel biçimde birleşip bütünleşmesi için mesajı bir kez daha okuduktan sonra yanıtı vermeniz önerilir. Bunun için acele etmeyin. Nefes alın ve tüm özgür irade gücünüzün sizi sarmasına izin verin. Kim ve ne olduğunuzun onurunu duyun!
Sizi güçsüzleştiren sorunları birkaç dakika için unutun ki kendiniz olabilin. Ortaya çıkan gücü hissedin. Siz kendi denetiminizdesiniz. Tek bir düşünce, tek bir yanıt sizin yakın geleceğinizi öyle ya da böyle muazzam biçimde değiştirebilir. Kendi iç sesinize sorarak bizim sizin maddi alanınızda görünmemize ilişkin aldığınız bireysel ve bağımsız kararınıza bağlı olarak sizin maddi planınızda açık gün ışığında görünmemiz bizim için çok değerli ve gereklidir. Yürekten ve kendi isteğinizle yaptığınız içten dileğiniz, her zaman gönderdiğiniz kişilerce algılanır.

İnsanlığın doğuşunu Kardeşlikle kolaylaştırabilirsiniz. Sizin düşünürlerinizden biri bir keresinde şöyle demişti: “bana bir el verin-tutun ve ben Dünya’yı kaldırayım”. Bu mesaj yaygınlaştırıldığında el-tutmanın gücünü kazanacak, biz ışık-yılları uzunluğundaki maniveladakiler ve siz Dünya’yı kaldıracak ustalar... bizim ortaya çıkmamız önemlidir. Olumlu kararın sonuçları ne olabilir? Bizim için, olumlu ortak kararın sonucu gökyüzünüzde ve Dünya üzerinde bir çok gemimizin materyalize olmasıdır. Sizin için, böyle bir durumun emin olduğunuz şeylerden süratle vazgeçmenizi doğrudan etkileyecek olmasıdır. Basit, şüpheleri ortadan kaldıran görsel iletişim geleceğinize çok büyük ölçüde yansıyacak, daha çok bilgi, sonsuza dek değişmiş olacaktır.

Toplumunuzdaki kurumlar her alanda tamamen ve köklü değişimlere uğrayacaklar ve güç bireyselleşecektir çünkü bizim de yaşamakta olduğumuzu göreceksiniz. Kendi değerlerinizi somut bir biçimde değiştireceksiniz. Bizim gösterdiğimiz “bilinmeyen” karşısında insanlık tekil aileyi oluşturacaktır ki bizim için işin en önemli kısmı budur. Tehlike yavaşça eriyip evlerinizi terk edecek, çünkü siz dolaylı olarak istenmeyenin yani bizim “üçüncü parti” diye adlandırdıklarımızın karşısında bir güç oluşturacaksınız. Şimdiki durumda aç olan gülümseyemez, korku dolu olan bize hoş geldiniz diyemez. Biz erkeklerin, kadınların ve çocukların içlerinde taşıdıkları ışığa karşın kendi bedenlerinde ve yüreklerinde yine de bu denli yoksunluk içinde olmalarından büyük üzüntü duyuyoruz. Bu ışık sizin geleceğiniz olabilir. İlişkimiz gelişmeye açıktır. Durum her ne olursa olsun, siz kendi yüreğiniz ve ruhunuzun bilirkişisisiniz! Seçiminiz ne olursa olsun, saygıdeğerdir ve saygı görecektir. Kararınız ne olursa olsun onu ortaya koymalısınız. Siz kendi iç sesinize ve sezgilerinize sormalısınız. İşte asıl olan budur! Binlerce yıl sonra, bir gün, bu seçim kaçınılmaz olacaktı: iki bilinmeyenden birini seçmek.

Bu mesajı geniş kitlelere yayın. Bu sizin geleceğinizi ve milenyumlar ölçeğinde geri dönüşü olmayan tarihsel gidişi etkileyecektir. Aksi halde bir çok yıl, hiç değilse bir nesil sonraki bir zamana yeni bir fırsat olarak ertelenecektir, eğer hayatta kalırsa tabii. Seçmemek diğer kişilerin seçimi içindedir. Diğerlerini bilgilendirmemek, haberdar etmemek birinin beklentisine zıt bir sonucun ortaya çıkması riskini getirecektir. Kayıtsız kalmak birinin özgür iradesinden vazgeçmesidir. Hepsi sizin geleceğiniz için. Evrende bireysel her bir istek önemsenir. Siz hala kendi yazgınızın mimarısınız...

BİZİM ORTAYA ÇIKMAMIZI İSTER MİSİNİZ? …
Devamını Oku »

YAKIN TEMAS - ELIZABETH KLARER




“Sizlerin teknolojik seviyemizi tasavvur etme yetersizliğiniz, yıldızlar arası yolculuk yapma anlayışınızı sınırlıyor. Zaman ve uzay içinde hareket etmek, bizim bilimsel ilerlememizin doğal bir sonucudur. Paralel dünyaların varlığı ve bir ırkın aynı uzayda başka ırklarla birlikte yaşaması henüz dünyanızda tam olarak anlaşılmış değil.

Gemilerimiz bir boyuttan diğer boyuta, moleküler titreşim halimizi değiştirerek hareket etmekte. Bu, bizlerin gökyüzünde aniden görünüp, yok olduğumuz izlenimi veriyor size. Hızın uzay yolculuğunda pek bir önemi yoktur. Bütün hareket, düşünce gücüyle ve moleküler değişimle elde edilir.

Bizler, diğer boyutlardan geldiğimiz zaman, titreşimsel frekansımızı düşürüp maddeleşip sizlere görünür hale geliyoruz. Bunu insanoğlu yavaş yavaş evrende yalnız olmadığının farkına varsın diye zaman zaman yapıyoruz. Bizim birçok küçük keşif gemilerimizi atmosferinizde görmektesiniz. Bu gemiler aslında, dünyanın yörüngesinde ve etrafında mevkilenmiş, değişik ölçülerdeki ana gemilerden gelmektedir.

Bizler, sizlere arkadaşlık elini uzatmak ve kozmik komşularımızı selamlamak için, uzay ve zamandan gelen kardeşleriniziz. Genç ırkınızın gelişimini ve büyüyen zorluklarınızın üstesinden gelmenizi uzaktan izlemekteyiz.

Sizlerin kozmik kanun uyarınca daha üst anlayış seviyesine doğru ilerlemenizi bekliyoruz. Evrensel yolculuğumuzda bizlere katılmanın eşiğindesiniz. Ve evrimsel gelişiminizdeki bu önemli adımı atmanızı sabırla beklemekteyiz…”

'Akon'
Proxima Centauri Yıldız Sistemi- Meton Gezegeni (YAKIN TEMAS- ELIZABETH KLARER)
Devamını Oku »

İÇİMİZDEN ZİYARETÇİLER - LYSSA ROYAL & KEITH PRIEST



İçimizden Ziyaretçiler (Yakın Temas Bilgi Kitabı - s.71-72-73 )
LYSSA ROYAL & KEITH PRIEST 

Diyelim ki gemide mürettebatınızla birliktesiniz,derken bir sinyal geliyor.Bilgisayarlarda ya da iletişim aygıtlarında temas kurma komutu beliriyor .Bana o insanla olan tanışıklığınız henüz ilerlemeden önce olan ilk temasla ilgili tipik bir senaryo örneği verebilir misiniz ?

Bizim bakış açımıza göre tanışıklık diye bir şey yoktur.Size bir örnek verelim.Fakat anlayabilmeniz için onu büyük ölçüde basitleştireceğimizi bilin.
Bir sinyal gönderildiğinde bilgisayar onu tercüme eder,imza titreşimini tüm imza titreşimlerinin kayıtlı olduğu dosyadakilerle karşılaştırır ve geminin rotasını ototmatik olarak sinyalin geldiği uzay/zamanda ki yere yönlendirir.
Bizse sadece işimizi yaparız ve geminin seyrini endişe etmeyiz.
Şimdi olayı yine basitleştireceğiz,bize tahammül ediverin.
Sonra nakil aygıtına gireriz ve otomatik olarak o insanın bulunduğu uzay/zaman içindeki yere naklediliriz.Oraya vardığımızda onun kim olduğuyla ilgili hiçbir kuşkumuz yoktur.Birçok şey biz daha oraya gitmeden ayarlanır.

Tarif ettiğin şey,çok büyük bir bilgisayar sistemi
.
O bizim ortak zihnimizle bağlantı halindedir.

Yani,o sizin ortak zihninizden tamamıyla ayrı olan bir şey değil. Bu bilgisayar,Zeta Reticuli ' deki herhangi bir bilgisayarla ya da oradaki ortak zihinle de bağlantı halinde mi ?

Bu operasyon,sizin Zata Reticuli dediğiniz sistemden yapılmaz.Geride kalıp da hala orada yaşayan gruplar vardır.Fakat bu operasyon (sizlerin deyişinizle) uzayda yaşadığımız için,çoğunlukla gemilerimizden oluşan geniş bir ağ tarafından yapılır.Bu yüzden gezegenimize dönmek için hiçbir neden yoktur.

Herhangi bir gezegene geri dönmeyi tasarlıyor musunuz ?

Bu durumdayken, hayır.Bunun için hiçbir neden yok.

O büyük bilgisayarlarınızın bir kısmını aslında beyinleriniz mi oluşturuyor?

Evet,ama harmonikler sayesinde,kablo bağlantıları sayesinde değil.

Bir merkezi işlem bölümü var mı ?

Birçok işlem bölümü var.Kabaca bir örnek verirsek,mesela kafanızın içinde bir harmonik frekans oluşturabilirsiniz.Bu harmonik frekansı oluşturduğunuz sürece,bütünle bağlantı halinde olursunuz.Harmonik frekansı arzu ettiğiniz zaman kesebilirsiniz,ve böylece bütünle olan bağlantınız da kesilmiş olur.
Bize göre bunu yapmak için hiçbir neden yoktur.Ancak bunu bir " kaza " halinde,disklerin parçalanması ihtimaliyle karşı karşıya kaldığımızda yaparız ve bilgisayarla olan bağlantımızı bilerek keseriz.

Niye bağlantıdan koparsınız?

Örneğin,uzuvlarınızdan biri-mesela bacağınız- ölüp de tamamıyla işe yaramaz hale gelseydi ve hala vücudunuza bağlı olsaydı,onu etrafa sürükleyip durmak aslında çok daha zor olurdu.Bacağın vücutla olan bağlantısını koparmak ve,sizin deyiminizle,yükü hafifletmek ise çok daha kolay olurdu.

Bu mürettebatlar hayatlarının çoğunu gemide mi geçiriyorlar?

Evet,çünkü gemiyi terk etmek için bir neden yoktur.

Birileriyle iletişim kurmak için bir sinyal geldiğinde,o mürettebatın herhangi bir üyesi ne görür, ne duyar ve ne düşünür?

Bir etkileşimde bulunma zamanı geldiğinde,büyük bilgisayar tarafından bize sinyal gönderilir.Ancak, böyle bir durumda alarmlar çalmaz,hoparlörlerden anonslar geçilmez.O, zamanın geldiğini bildiren telepatik bir sinyal bilgisidir.
Fakat bunun bir yerlerden veri olarak gelmesi lazım.Geminin kumanda sistemi içinde olmalı.
İhtiyacımız olan her şey beyinlerimize yüklenmiştir.

Fakat geminin içinde bilgisayarlarınız var,doğru değil mi ? Yoksa onlar daha çok,ortak zihnin içinde daha iyi biçimde görebilme imkanı sağlayan birer danışma aygıtı mı ?

Bilgisayarın ana beyin sisteminin organik olduğunu varsayabilirsiniz.Buradan, bizim kendisiyle bağlantı kurabildiğimiz inorganik donanımlara doğru bir yayılma söz konusudur.

Gemilerde bulunan insanların açıklamalarında birçok cihaz tasviri var-ekranlar,ışıklar, vs. Ekranlarda gözüken herhangi bir şey var mı ?

Gezegeninizde anlatılan temasların bazılarına,duruma bir anlam verebilmek için,bilinçaltı tarafından birçok şey eklenir.Bunların bazıları,ırkımızdan olmayanların sahip olduğu daha ilkel teknoloji örnekleridir.
Bu yüzden gemilerimizdeki teknolojiyi tarif edenlerin tanımı birbirinden farklı olabilir.

Pekala.Öyleyse gemi bu insanlar hakkındaki bilgileri alıyor ve uzay ve zaman içinde onları bulmak için yola çıkıyor.O yere geldiği zaman durup,evin üzerinde havada asılı mı bekliyor? Orada yaşayanlara,kendisinin orada olduğunu mu belli ediyor?

Etkileşime hazır olduğumuz için,hedefe yaklaştığımızı bildirmemize gerek yoktur.Bu bir anda olan bir olaydır."Bulma" diye bir şey söz konusu değildir.

Devamını Oku »

ANDROMEDA TEMASLARI 1




ANDROMEDA Takımyıldızı’yla Temas


Uzay araçlarıyla Dünya’mızı ziyaret eden varlık gruplarından biri 1972 yılı’nda bir üniversite profesörü, immünoloji araştırmacısı ve Meksika Atom Enerjisi Komisyonu’nun önde gelen üyesi olan Meksikalı bilim adamı Dr. R.N. Hernandez’le temas kurdular. Temasçı, genç bir kadın görünümündeydi, kadın, Andromeda Takım yıldızı’ndaki INXTRIA gezegeninden geldiğini söylüyordu. Bu varlık, profesörle çok önemli bilimsel ve sosyolojik sorunları tartıştı ve ona son derece önemli bilgiler verdi, profesörü uzay gemisine götürerek Dünya’mızla ilgili çok ilginç şeyler gösterdi. Profesör, kendisini sabırla ve metodik olarak DD bilimler konusunda eğiten bu kadını zaman içinde çok iyi tanıdı. Kadın, profesörü bir kaç kez, gemisiyle başka dünya dışı varlıkların da katıldığı yolculuklara götürdü. Ona, kendimize ve gezegenimize neler yaptığımızı gösterdi. Eğer kısa zaman zarfında kontrol altına alamazsak, bu yaptıklarımızla insane, neslinin evrimini, hatta insanoğlunun kendisini yok etmek üzereydi.
Bu özet yazı dizisi niteliğindeki bilgiler, başlangıcından profesörün ortadan “kaybolduğu” 1984 yılına dek yapılan temasları içermektedir. Bu özet bilgiler, yüzlerce sayfa günlük notlardan, stereo ile kaydedilmiş konuşmalardan, temaslaran oluşmaktadır.

Bu bilgilerin kaynağı olan LYA adlı varlığı, profesörün kendi betimlemelerinden aktaralım:

“Dünya dışından gelen, güzel, zeki ve soylu bir kadın olan LYA; yaşamıma hiç beklemediğim bir zamanda karıştı. LYA yaşamıma öylesine ansızın girdi ki, onun varlığını ve öğretilerini açıklamaya başlayabilmem için aradan birkaç yıl geçmesi gerekti. LYA’yı ilk gördüğüm zaman,, doğrusu çok etkilenmiş olduğumu söylemeden edemeyeceğim: Hafif doğulu özellikleri taşıyan, beyaz tenli, ince yapılı ,hemen hemen 30 yaşlarında gözüken bir kadındı. Daha sonraki görüşmelerimizden birinde asıl yaşının (dünya zamanıyla) 900 olduğunu söyleyen LYA’nın üzerinde o ilk görüşmemizde plastikle kaplanmış hissi veren bir kumaştan yapılmış siyah bir bluz ve pantolon vardı. Bir an için gözlerimiz karşılaştığında, bedenimden bir titreme geçtiğini hissettim. Genç kadının, çekici olduğu kadar, gizemli görüntüsü gözümün önünden gitmiyordu. Yeniden ona doğru baktığımda, yerinde olmadığını hayretle gördüm…”

Prof.Hernandez’in LYA ile ilk birkaç karşılaşmasında onun hakkında edindiği izlenimlerini sizlere bu şekilde aktardıktan sonra, ilk görüşmelerindeki konuşmalarına da yer yer kulak verelim: (Karşılıklı, selamlaşma ifadelerinden sonra…)
LYA(L): Profesör, ben buraya sizi aramaya geldim ve amacım sizi bulmak olduğu için, sizinle karşılaşmaya çalıştım.
Prof.(P): Beni mi görmeye geldiniz?
L: evet, öyle. Adım LYA. Görevim; gerek dünya, gerekse evrenin başka yerlerindeki akıllı canlıları, bu canlıların gezegenleriyle ilişkilerini, oralara uymululuk dercelerini ve tekamülleri sırasında geçirdikleri biyolojik ve sosyal aşamaları incelemektir. Dünyadan binlerce ışık yılı uzakta bulunan başka bir gezegenden geliyorum ve bir araştırma grubuna dahilim.
P: İnanamıyorum buna! Gördüğüm kadarıyla, İspanyolca’yı böylesine kusursuzca konuşabiliyorsunuz.
L: Bizim dünyamızda bir dili öğrenmek çok az zaman alır. Kendimizi bilgiye adarız. Çok kısa bir sürede bir gezegeni her yönüyle tanıyabiliriz. Dünyanızı ve dünyalıları tanımayı olabildiğince gizlilik içinde sürdürmeye çalışıyoruz; çünkü, Dünyada bulunuşumuz birçoklarını korkutuyor, hatta dehşete düşürüyor. Onlar bize; kutsal / göksel varlıklar gözüyle bakıyorlar. Oysaki biz, bazı farklılıklar dışında tıpkı sizler gibiyiz. Yaşamı severiz ama akıllı varlıkların yanlış yollardan gitmesini, hepimize ait olan evrene karşı yanlış kabul ediyoruz. Bizim işimiz; gezegeninizdeki ve başka gezegenlerdeki yaşamı analiz etmek ve sizin gibi kısa ömürlü varlıkların ölüm karşısındaki davranışlarını incelemektir.
P: Bunun için mi geldiniz? Belkide sizler yeni bir dinin temsilcilerisiniz…Doğrusu, bunun kurbanı olarak seçildiğimi düşününce, pek de müteşekkir olmak gelmiyor içimden.
L: Hayır Profesör, öyle düşünmeyin: Siz nasıl, bir aşı bulmak için hücresel tepkimeleri inceliyorsanız; bizler de inceleme ve gözlem yapıyoruz. Biz, birçok ırkı zarara uğratabilecek bazı benzer faktörleri yok edebilmek amacıyla incelemeler yapıyoruz. Evrenlerin dört bir yanına dağılmış olan ırkların çoğu, antigenlerin yok edilmesini ya bilmiyorlar ya da unutmuşlar.
P: Nasıl oluyor da, ölümsüz ırklar bulunabiliyor. Örneğin, siz kaç yaşınızdasınız?
L:Yaşlılığın neden olduğu hücresel bozulma insanda sürekli bir endişe yaratıyor. Varlığının sona ereceği korkusu, bireyin ölüm korkusunun nedenidir. Evrende birçok ırk ömrünü uzatmanın yolunu bilir. Bizim dünyada bir sır olmaktan çıkan bu konu, sizler için hala bir bilinmeyendir. Oysaki uzun ömürlülük; artık bir sır olmak bir yana, evrensel bir bilgidir. Benim yaşıma gelince; kendi ırkımdan birçoklarına oranla genç sayılırım; sizin biribinizle yaklaşık 900 yaşımda olduğumu söyleyebilirim.
P: Dünyamıza yönelik incleme gözlemleri sürdüren tek ırk sizinki mi?
L: Gezegeninizi ziyaret eden tek varlık grubunun biz olmdığımızı söyleyebilirim. Bu etkinliklerde (size yönelik olarak) bulunan pek çok uygarlık var ve hepsi de dünyanızın seçkin bir yer olduğu konusunda hemfikir.



Bir defasında Prof. Hernandez, son dersinden çıkmış (evine dönmek üzere) arabasının yanına geldiği zaman içeride, sessiz sakin oturan LYA ile karşılaştı. Bu karşılaşma, profesörün (LYA’yla birlikte) dünyanın yakın çevresindeki ilk uzay yolculuğunun ilk adımıydı. Bu ilk uzay uçuşu için LYA’nın profesörü ikna etmesi kolay olmadı. Gittikçe koyulaşan akşamın karanlığı içinde (ve LYA’nın yönlendirmesi doğrultusunda) ana yoldan yan yollara, oradan da açık arazinin gözden ırak bir köşesine doğru yöneldiler. Arabayı uygun bir yere çekipte, 5-10 adım daha zifir karanlıkta ilerledikten sonra, hemen karşılarında beliren, yaklaşık 3 metre çapında yuvarlak bir objenin önünde durdular. LYA cebinden küçük bir sigara kutusu büyüklüğünde metal bir alet çıkardı ve bu aletin üzerindeki bir butona bastığı zaman, karşılarında sessiz sakin duran yuvarlak objenin altından küçük bir merdiven aşağı doğru uzanmaya başladı. Sadece iki kişi taşıyabilecek küçük bir uzay aracıydı bu. Bu araçla LYA ve profesör dünya atmosferinin üst tabakalarına doğru yükselirlerken, profesörün giderek küçülen dünyayı şaşkın bakışlarla izleyişi sırasında, LYA anlatması gerekenleri seslendirmeye başlamıştı bile:

LYA: Işık kırıcıyı iyice ayarlayarak atmosferin şu taraflarına bakın; orada pembe renkli bir hale göreceksiniz: Genişleyen bir kuşak gibidir orası. Önce leylak rengi ve sonra kırmızı geliyor, sonra da mavi. Kırıcı cihaz kuşağı oluşturan kimyasal bileşim maddelerinin analizini yapıyor. Şu küçük mavi butona basarsanız, kuşakta bulunan elementleri görebilir; hatta ince ayar ile, atomların sesini bile duyabiliriz. Atomların birbirini sıyırırken çıkardıkları sestir bu. Ne denli hafif olursa olsun, alıcı tarafından işitilebilir. Bir atomun, ötekisi ile sürtünmesi, ufacık bir patlama oluşturur.
P: Niye oluyor bu?
L: Son yıllarda Dünya atmosferinin özellikleri öylesine değişti ki, uzmanlar bu değişiklikleri açıklayabilmek için artık uluslararası düzeyde teoriler kurmak ve araştırmalarda bulunmak zorundadır. Değişikliklerin başlangıç noktasını bulabilmek için yeni parametreler geliştirmek zorunda kaldılar. Hemen hemen tüm ülkelerde iklim değişti. Afet şeklindeki yağmurlar akarsuları taşırdı; göller ve barajlar sular altında kaldı. Bu değişiklik aynı zamanda Dünyayı soğuttu, sıcaklık kontrol edilemeyecek şekilde iniş çıkış göstermeye başladı. İşte dünyanın ısısıyla ilgili bu iklim değişikliğinin nedenini görüyorsunuz. Kuşak, soğudukça keskinleşiyor; güneş ışığı bu gazlara işledikçe yoğunlaşıyorlar. Dünyayı saran bu kuşağa dikkatle bakın. Bu kuşağı oluşturan nedenlerden biri nükleer denemelerdir. Bu denemeler, güneş ışınlarına karşı koruyucu bir kalkan oluşturan ozon tabakasını etkisiz hale getirdiler. Bunun sonucu olarak, atmosferde büyük oranda bir iyonlaşma eksiği belirdi. Bu da gaz moleküllerinin ultraviyole ışınları tarafından aktifleştirilmesine neden oluyor. Kasırgalar ve siklonlar bu şekilde oluşuyor. Sıksık yağmayan yerelerde bile, kar yağışı hem küçük hem de büyük şehirleri vuruyor. Dünyanızda çok belirgin iklim değişiklikleri artarak devam edecek. Bunun sonucu olarak büyük bir olasılıkla, çorak yerler değişecek ve bu bölgelerde yeni bir bitki örtüsü oluşacak. Başka bir sonuç da; güneş ışınlarının artık yeryüzüne doğrudan düştükleri için, kuzey ve güney kutuplarında yoğunlaşarak, buzulların erimesine neden olmaları. Bu da sel baskınlarını tetikleyecektir. Aşağıya bakın, şimdi üzerinden geçmekte olduğumuz Sibirya’nın Kansk kenti, geçmiş yıllarda ve yılın bu aylarında termometre –60 derece C gösterirdi; şimdi ise sadece –40 derece C gösteriyor. Görüyorsunuz, burada da besbelli ki iklim değişmeye başlamış. Önceleri buzlarla kaplı yörelerde şimdi, bitki örtüsü belirmeye başlıyor. Dünyada havada ve sularda değişiklik oluşturan güneş ışınları, bitki örtüsünü (ve hatta hayvanları bile) değişime uğratıyor. Bunun ardından da doğal afetler kaçınılmaz oluyor. Organizmaların molekülleri uyarılıyor ve bu organizmalar olayların daha sıklıkla oluştuğu ortamlara yöneliyorlar. Güneş ışınları bir enerji türüdür; hem de eğer ozon tarafından sağlanan doğal süzme olmazsa, her tip molekül üzerinde doğrudan etkili olabilen bir enerjidir o… Bu ışınların bir özelliği de, büyüme hızını arttırıcı etkiye sahib olmaları: Sinekler, arılar ve böceklerin çoğu organik değişim ve dönüşüm süreci içinde bulunuyor. Dünya beşeri de benzer bir değişimden geçiyor; bu değişim, organik olduğu kadar ruhsal da..!

P: Az önce, ‘kırıcı’dan geçirerek izlediğimiz (atmosferdeki o) kuşak, biz dünyalılar için bir tehlike oluşturuyor mu?
L: Evet, genellikle; bu kuşağın bileşim maddeleri katı minerallerdir. Bunlar, füzyon yapan gazlardan oluşurlar. Bu gazlar, zamanla ilk şekillerine dönüşmek ister ve kristalleşirler. Ancak, eski hallerine dönemeyip, başka metallerle alaşım oluşturmalarına bağlı olarak, tamamen farklı yeni gazlara dönüşürler. Böylece de, bir metale bir başkasının eklenmesiyle kuşak giderek yoğunlaşmaktadır. Bu gidişle, yoğunluğu arttıkça, çekim gücü de artacaktır. İşte bu gidişle, güneş ışınlarını süzmek bir yana, onları daha da yoğunlaştırmaktadır. Dünyada nükleer denemeler hemen durdurulmaz ve sürerse, gezegeni çeviren bu ‘çember’ çok geçmeden kapanacaktır; o, zaten şimdiden bitkilerinizi kirletiyor, dünyalıların (hayvanlar da dahil) metabolizmanızı hızlandırıyor…

P: Bu kuşak (ya da çember) dünyanın bir nükleer yan ürünü mü?
L: Evet, ayrıca; nükleer artıklara ek olarak, öteki bozulma ürünleri olan başka organik artıklar da var! Örneğin, şehirlerdeki hava kirliliği gibi. Unutmayın ki gazlar, ısıtıldıkça yükselir. Dünyalılar nükleer denemeleri durdursalar bile, bu kuşağın tamamıyla dağılıp yok olması 40-60 yıllık bir süre gerektirir. Benzer şekilde, en eski uydularınız bile, ancak 2070’li yıllardan sonra tehlikesiz hale getirilebilecektir.
P: Siz olsanız, bu sorunu nasıl çözerdiniz?
L: Bizim, uzaydaki artıkları toplamak için çok duyarlı bir sistemimiz bulunmaktadır. Bu, sürekli yapılması gereken bir temizliktir. Öyle yapılmazsa, tepemizde muazzam miktarda artıklar birikir. Biz bu gibi kirlilik yapan birikimlere meydan vermeden, yokederiz onları. Dünyalılar bunu şimdiye kadar yapamadıkları için, gezegenin çevresindeki kuşak, her türden cismi kendisine çeken (ve bu nedenle de giderek büyümekte olan) bir mıknatısa dönüşmüştür. Bu birikintiler gaz da olabilir, organik maddeler de, hatta mineraller de…Bir zaman sonra, bunların ortadan kaldırılması olanaksız hale gelecek. Ancak, güçlü bir etki giderici ile, tehlike olasılığını en aza indirgeyebilirsiniz.

Karşılaşmalarının birinde, LYA; Profesöre, “Kendi kendini yok eden büyük bir ırktan geliyorsunuz.” demiş ve uzayın derinliklerinde bir noktayı parmağıyla işaret ederek, açıklamalarını (özetle) şöyle sürdürmüştü: Atalarınız, çok zaman önce, yine bu galaksi içinde bulunan çok örnekli bir dünyada yaşarlardı. Bu insanlar hemen hemen kusursuzdu: Spiritüel olarak üstün, ruhsal olarak ise sakin, spiritüel değerlere yatkın ve soyluydular. O zamanlar atalarınızın bilim adamları sınırsız bilgiye sahipti ve Evrenin sırlarının bir bölümünü çözmüş durumdaydılar. Ama bir zaman sonra, kendini beğenmişlik ve güç kazanma isteğiyle, Evren’i zaptetmeye heveslendiler; çevrelerinde bulunan komşu kolonilerden üstün olmak istiyorlardı. ‘Sen-ben çatışması’na girince, herşey güçleşti ve böylece düşüş başlamış oldu. Bu şekilde ortaya çıkan sürtüşme ve çatışmalarda kullanılan silahlar insan ırkına büyük zararlar verdi: Sağ kalanların çocuklarında akıl bozuklukları başgösterdi, bedensel ve ruhsal dengeleri bozuldu, hatta DNA’larının önemli ölçüde mutasyona uğradığı anlaşıldı. Atalarınızdan oluşan o ırk; bulundukları yerde kalarak, o zararlı radyoaktif ışınlara hedef olmayı sürdürselerdi, birkaç kuşak sonra tamamen yok olacaklardı. Ölümlerin de giderek hızlanması üzerine, kendilerinden üstün bir uygarlığın yardımını kabul etmeye karar verdiler. Başlarına gelen bu evrensel ya da kozmik felaketten sonra da, sahib oldukları sonsuz hırs, güçlü olma arzusu ve bunlara benzer ilkel duygular onların zihinlerinin derinliklerinde bir yerlerde çakılı kalmıştı. İşte çok çok eski atalarınız, böyle bir geçmişleri ve DNA’larının uğradığı olumsuz değişiklik yüzünden; sınırlı bir düşünme yeteneğine sahiptiler. Örneğin, bu nedenden dolayı; şimdiki dünyanızda atom enerjisini keşfettiğinizde, atomun sadece yokedici gücünü görebildiniz, yaşamın kaynağını değil. Çünkü, tedavi edilmeyen yoketme hastalığı size atalarınızdan miras kaldı.

P: O üstün varlıklar, dejenere olmuş bir ırkı niçin kurtarmayı önerdiler.
L: Evrendeki tüm ırkların bildiği ve de uymak zorunda oldukları bir yasadır bu. Bu yasanın ve kavramın esası yaşama ve evrensel notalara uyarak titreşme hakkıdır. Bu nedenle o zamanki atalarınıza yardım elimizi uzattık. Gereksinenlere yardım etmekten kaçınırsak, kendi uygarlığımızı küçük düşürürüz. Bu tutum, bir bilgi uygulamasıdır. Tüm ırkların müşterek mirası bilgidir; sürprizlerle dolu bir kutuda yaşarmış gibi, hergün büyüleyici ve yeni birşey keşfetmektir, sonsuza dek… İşte bu cümleden olmak üzere, varlığınızın başlangıcında maruz kaldığınız kimyasal değişikliklerin araştırılması sürüyor. Bu araştırmaların amacı, şiddete olan eğiliminizin nedenini bulmak. Dünya insanı içindeki canavarı, atalarından kalıtımla alıyor ve ölüm de ona bir engel oluşturmuyor. Bu canavarın, dünyalıların varlığında öylesine güçlü bir yeri var ki; haset, kıskançlık ve nefret de ondan doğuyor. Bizler bu konuda sizlere ne kadar yardım etsek de, çocuklarınız bu kalıtımsal kusurla doğuyor. Irkınızın, varolmaya karşı olan korkunç isteği, onu korkuları ile savaşmaya itiyor. Dünya insanı, DNA’sının uğradığı zararı ortadan kaldıracak ve ona eski kusursuzluğunu geri verebilecek ‘panzehiri’ buluncaya dek, neslini sürdürmeye çalışacaktır. Aksi taktirde, ister kabul edin ister etmeyin; dünya insanı, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bir ırktır.

P: Dünyayı kurtarmaya gelecekler mi?
L: Evet, üstün uygarlıkların en büyük sorumluluğu böyle ırkları kurtarmaktır. Eğer yapınızdaki bazı şeyler, geri döndürülmesine olanak bulunmayacak şekilde mutasyona uğramamışsa, iyileşebilmeniz daha kolay olacaktır. Eğer başarabilirseniz, yeniden yeşil tarlalarda ve mavi gökler altında, sadece biriniz değil hepiniz kurtulur ve ışığa kavuştuğunuzu görebilirsiniz.

Prof. Hernandez’le olan başka bir görüşmesinde LYA; dünyanın da içinde bulunduğu güneş sisteminde çok eski zamanlarda vukubulmuş bir çarpışmadan söz açarak şunları söylemişti: “Sizin güneş sisteminizde bulunan tüm gezegenlerin katıldığı bir çarpışma… Bunun üzerine, gezegenleri tekrar eski yerlerine döndürmeyi amaçlayan, hem çok duyarlı, hem de çok büyük boyutta bir operasyon başlatıldı. Gezegenlerin bazılarının etrafı çevrildi ve enerji enjekte edildi. Bazı gezegenlerin yörüngelerinde tek bir uydusu vardı. Dünyanızın ise, başlangıçta hiç uygusu yoktu. Bu çarpışmanın sonunda, sistem bir gün hareketsiz kaldı, bunun sonucunda tüm gezegen ispazmozlarla titremeye başladı, kutuplardaki manyetik alanlar sürekli olarak değişikliğe uğradılar.
Dünya kendini dağıtıyordu; yörüngesini değiştirerek, daha yoğun bir yörüngeye geçti. O zamana kadar büyük bir kütle oluşturan karalar parçalanarak kıtaları ve adaları oluşturdu. Bazı karalar, bir daha görünmemek üzere sulara gömüldü. Gezegen, üzerinde yaşam bulunmasına olanak vermeyecek kadar karmaşık bir hal aldı. Gezegen, enerjisinin büyük bir kısmını, belirsiz yörüngesine doğru boşaltıyordu ki bu enerji türleri yaşam için tehlikeliydi. Tüm bunlar olup biterken, üstün ırklar dünyanın durumunu son derece dikkatli bir şekilde izliyorlar ve onu yeniden canlandırmanın yollarını arıyorlardı. O sıralarda yapılan gezegenlerarası bir toplantıda, sistemin başka çarpışmalara da sahne olabileceği; hatta bunların, sizin şimdi Pleiades dediğiniz bölgeye kadar sıçrayabileceği ortaya çıktı. Önce, enerji yoğunlaştırıcı projektörler aracılığıyla, çok yavaş ve dikkatli bir şekilde yörünge düzeltildi. Eğer bu işlem, belli bir hızın üstünde yapılsaydı; gezegen, içten ve dıştan enerji şokuna uğrayacaktı. Bunu farkettikleri zaman, yörüngede düzeltici işlevi görecek bir uydu bulunmasının uygun olacağını düşündüler. Böylece AY, o konuma getirildi. İlerlemiş bir uygarlık için bunu başarmak zor değildir. O sıralarda, henüz gelişmekte olan benimki gibi uygarlıklar için ise çok şaşırtıcıydı. Bu operasyonu başaran o zamanların üstün uygarlıkları, henüz kendi düzeylerine erişmemiş bulunan başka gezegenlerdeki toplumların da, gerektiğinde kendilerini yardıma çağırabileceklerini bilmeleri için, hepsinin çok önemsediği bir anlaşma gereğince, yapılan operasyonun tüm aşamalarını ve prosedürlerini Evrensel Arşivler’e kaydettiler. Sizin bilim adamlarınız Phobos ve Deimos uydularının farklı enerji yaydıklarını keşfedecekler. Bu farklı enerjinin nedeni; solar kıyametten önce, belli bir noktaya doğru hareket ederken, karşılaştıkları darbe yüzünden şimdi, tam karşıtı bir noktaya doğru hareket etmeleridir. O noktadaki hareketi düzeltememişlerdi ama, aynı dengeyi koruyabilmek için, Mars’ın çevresine iki yeni uydu koyarak yörüngenin şaşmazlığını sağlayabildiler.



P: Yani, şimdi siz bana; bazı uyduların ve AY’ın yapay olduklarını mı söylüyorsunuz?
L: Sadece bazı uydular değil, bazı yıldız kümeleri bile tam anlamıyla yapaydır. Örneğin, sönmesi halinde, kendisinden ısı alan iki gezegendeki yaşamı sona erdirebilecek bir yıldızı, yeniden canlandırmayı başardılar. O yıldız, çok uzun süreden beri olmasa da, bazı türlerin yaşamlarını südürmelerine yeterliydi ve bu yüzden de gözden çıkarılamazdı. Bu bağlamda yapılan hesaplamalar ve büyük miktarda enerji toplayıp, sisteme verilmesi, size olanaksız görünen yöntemlerle yapıldı. En ileri teknolojiyle toplanarak yoğunlaştırılan bir desimetreküplük bir enerji miktarının; örneğin, sizin güneşinize verilmesi halinde, daha yüzmilyonlarca yıl işlev görmesini sağlayacağını söylesem, bu sizi şaşırtır herhalde.
P: Bu mümkün mü?

L: Oksijen de çok yoğun bir duruma geçirilebilir. Öyleki, oksijen kıtlığı çekilen bir gezegende, şöyle bir uygulama yapılabilir: Katı titanyumdan saydam kubbeler yapılır, bunlara kristalleşmiş oksijen emdirilir, daha sonra bunlar bir oksijen enjetörüne takılarak kullanılabilir. Bu yöntemle, gezegenin belli bir yerinde yeterli miktarda oksijen depolanabilir. Üstün uygarlıklar bilim alanında o kadar ileridir ki, bizim yaptığımız gibi, kubbelerin altında oksijen depolamaları gerekmez; çünkü, onlar tüm bir gezegeni, neye gereksinim duyuyorlarsa, ona uygun olarak değiştirebilirler. Bunu yapmak için, moleküllerin ana enerjileri hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.
P: Bana bir sır vereceğinizi söylemiştiniz.
L: Evet, doğru; size bir konudan sözedeceğim: Siz bunu ‘elektronik klon yöntemi’ olarak bilirsiniz. Bizim dünyamızda ise buna, ‘kış uykusuna yatmış hücre’ olarak tercüme edilebilecek bir isim veriliyor. Klon yöntemi, yok olmaya yüztutmuş bazı uygarlıkları korumak için düşünülmüştür. Bunun için, önce; yaşayan hücreler ayrılır ve dondurulur. İşte bundan dolayı ‘kış uykusuna yatırmak’ deyimi kullanılır. Uzayda, çeşitli nedenlerle, yeterince çoğalmamış ırklar vardır. Dünyanız da, bir zamanlar, şimdi yok olmuş bulunan bir takım ırkların cennetiydi. O zaman, üstün ırklar bunların bazılarını kurtarmaya karar verdiler. Gezegeniniz, bir parça olsun, yaşamaya uygun koşullara kavuşunca, pek çok dünya dışı varlık buraya sanki aktı. Bunlardan ilk gelenler ‘Nordic Irk’ olmuştu. Bunlar oldukça uzun boylu insanlardı. Ancak, yaşayabilmeleri için, kendilerine en uygun iklim koşulları gerekiyordu. Bazı ırklar için çöl iklimi uygundu, bazıları için ise soğuk iklimler..Böylece; beyazlar, siyahlar, kırmızılar ve sarı ırklar sırayla geldiler.

(devam edecek)
Devamını Oku »

Yukarı Git