4 Ocak 2016 Pazartesi

EZOTERİZM VE OKÜLTİZM




Ezoterizm ve Okültizm

Ezoterizm ve okkültizm çoğu zaman , çoğu yerde eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. ancak gerçekte eşanlamlı oldukları söylenemez.

Okkültizm, köken olarak “occultus = gizli “ sözcüğünden gelmektedir. türkçe’de “gizli ilimler” terimi ile karşılanabilir.

Okkültizm sözcük olarak çok eski zamanlardan beri kullanılmaktadır.

Okkültizm , gizli bilimlerle ilgilidir. gizli bilimler terimi ile anlaşılması gereken bugünkü pozitif ve deneysel bilimlerin dışında kalan , yüzyıllardır varolan ve insanı metafizik yönüyle algılayıp , doğadaki ve insandaki fizik ötesi yönleri kullanan uygulamalardır. bunların içine astroloji, simya,büyü,fal ... girer .

Okkültizmle uğraşan kişi baştan bazı prensipleri kabul etmek zorundadır. bunlar ruhun varlığı ,tanrı’nın varlığı gibi temel prensiplerdir.

Okült uygulamalar bilmeyen bir için bir anlam ifade etmeyeceği gibi , az bilen için de büyük tehlike göstermektedir. bu yüzden okült uygulamalar bir üstat önderliğinde olmak zorundadır ve bu uygulamalar konuyu az bilen ya da bu bilgiyi iyi yönde kullanması gerektiği yönünde eğitim almamış bir kişi içinse büyük bir silah olabilirdi. bu nedenle okültizm ezoteriktir , yani ancak belli bir eğitimden geçerek o bilgileri almaya hak kazanmış olan kişilere verilebilir ve bu bilginini aktarımı da özel bir dille ve sembollerle olur.

Buradaki nüans açıktır . okült öğreti ezoterik bir öğretidir ; ancak her ezoterik öğreti okült değildir.

Sözlü, yazılı vasıtalarla tarihin derinliklerinden günümüze dek ulaşmış -halen de farklı kimliklerde uygulanmakta olan- okült bilimler, gizem örtüsü altında pek çok toplumları etkilemiştir. esasında günümüz biliminin de temellerini oluşturan okültist uygulamalar, 20. yüzyılın pozitivist ve materyalist görüşlerine rağmen günümüzde hemen tüm ileri seviyeli bilim adamlarının (özellikle fizikçilerin) ilgi odağı haline gelmiştir.

Okültizm, spiritüalizm, metapsişik ve ezoterik nitelikteki tüm manevi ekoller esas olarak şu ilkede bütünleşirler:

"Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. bu ilkeden hareketle "görünen"den yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar.

Eflatun'un "idea"ları, jung'un "arşetip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler.

İnsanlık var oldu olalı eşyanın gerçek mahiyeti ve özü hakkında bir bilgiye, bir esasa ulaşabilmek için çabalayıp durmuştur. aynı zamanda kendi hakkında da aynı arayışı sürdürmüştür. çünki insan da bedeni itibarıyla eşyalar alemine dahil bir varlıktır.

Ancak insanda bir başka yön mevcuttur ki, bu, eşyanın geçici süreçlerine tabi olmayıp ona hakim olan şuur sahibi bir varlık olmasıdır. işte bu varlığa "ruh" ismi verilmiştir. maddeyi kullanan, onu yeniden şekillendiren, dağıtan, toplayan ve canlılığı meydana getiren ruh'un şuurlu etkisidir.

Eskilerin "beka" dedikleri süreklilik, nihai kozmik güç olan ruh enerjisi ile mümkün olabilmektedir.

İşte bu yüzden "insan, eşyanın mahiyetini arıyorum derken, kendi gerçeği ile yüz yüze gelecektir".

Temel hakikatler hiçbir zaman değişmemiştir ve değişmeyecektir. nasıl ki henüz yeni keşfedebildiğimiz pek çok şey potansiyel olarak her zaman mevcutsa, keşfedeceklerimiz için de aynı şey geçerlidir. öyleyse değişen nedir? değişen ve gelişen insanın şuurudur, nüfuz edebilme yeteneğidir. bu geliştikçe önümüzde yeni yeni imkanlar açılmakta ve ufkumuz, genişlediği oranda bizden uzaklaşarak kaybolmaktadır.

Bu durumda insanın ebedi faaliyeti, bilgi, bilgi uygulaması ve yeniden bilgi olacaktır.


Bu bilgilerin derlenmesinde yararlanılan başlıca kaynak, okültizmin balzac'ı olarak da nitelenen büyük araştırmacı, fransız okültisti papus'ün eserleridir. papus'ün asıl adı dr. gerard encausse'dir ve eserlerinde bu takma adı kullanmıştır. kendisi 1865-1916 yılları arasında yaşamış, bu konuda insanlığa çok yararlı eserler bırakmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarı Git