ANTİK UZAYLILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANTİK UZAYLILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2016 Cuma

SACSAYHUAMAN’IN TAŞ DUVARLARI





SACSAYHUAMAN ’ IN TAŞ DUVARLARI


Sacsayhuaman'ın harika dev taşları.Alan Alford kitabında soruyor: "Neden bu insanlar daha az tehlikeli olan küçük taşlar yerine bu dev taşları kullandılar?" Belkide bu bilinmeyen topluluk bu tür inşaat tekniğinde bir zorlukla karşılaşmıyorlardı.Acaba o zamanın insanları bizim gelecekte sahip olacağımız teknik bilgiyemi sahipti?


Peru-Cuzco’daki Sacsayhuaman’ın taş duvarları büyük bir bimece olarak eski çağlardan karşımıza çıkmaktadır.Burası dünyanın en etkileyici kalıntıları arasında sayılmaktadır.1200 metre yükseklikteki dağda yapılmışlardır.




Taşlar sadece kendi ağırlıkları ve özenli şekilleri itibariyle birbirine tutturulmuşlardır.Yani çimento gibi bir madde kullanılmamıştır.Duvarlar çok sağlamdır. En büyük taş blok 7 metre yükekliğinde ve 100 ton ağırlığındadır !!! Bu yüzden bazı arkeologlar taşların “ilkel” yöntemlerle işlendiğine inanamıyor ve klasik bilimin kabul ettiğine karşılık karşı teoriler sunmuşlardır.Bu teorilerde levitasyon ve lazer ışınının kullanıldığından bahsediliyor.Bu taşlardaki mükemmel uyum ve yumuşak hatlar  analizlere göre hemen hemen imkansız gibi. Taşlar, duvarın yapım esnasında havada asılı durmuş olmalılarki, bu kadar ince ayrıntılı ebatlarda ve aralarına bir jilet dahi giremeyecek ustalıkla işlenmişlerdir.


Devamını Oku »

GÜNEŞ KAPISI




GÜNEŞ KAPISI


Güneş Kapısı tek parça sert Andesit' ten oluşmaktadır.Ayrıca bu kaya türüyle evler, tapınaklar ve diger yapılar inşa edildi.Güneş kapısı yaklaşık 10 - 15 ton arası ağırlığa sahiptir.

Diğer bir açıklanamayan yapım tekniği Tiwanaku’ daki tek parça taştan yapılmış olan 3 metre yüksekliğindeki “Güneş kapısıdır”. Eskimiş görüntüsüne rağmen dikit, pencereleri ve köşeleriyle modern aletlerle yapılmışa benziyor.Hatta bu gün bile böye sert bir kayaya yapılması zor olan çentikler bu dikite büyük bir ustalıkla yapılmışlardır.


Peter Kolosimo “ zamanı olmayan gezegen” adlı kitabında güneş kapısının yaşı üzerinde durmaktadır. Kitabında, antropolog ve mühendis Arthur Posnansky’nin bu bölge hakkında detaylı araştırma yaptığını belirtiyor.Buna göre yerleşim alanı çeşitli zamanlarda bir çok kere tekrar inşa edilmişdir. Son kez 16 Bin yıl önce! Posnansky güneş kapısının 18 bin yıllık olduğuna inanıyor.

Eski İnka efsanelerine göre, gelişmiş bir uygarlığa sahip insanlar buraya yerleşmeden önce burada tanrılar oturuyordu. Posnansky bütün bu açıklamalara rağmen burayı kimlerin yaptığını söyeleyemiyor.Kimbilir belkide tarihi oturup yeniden yazmamız gerekiyor.
Devamını Oku »

PUMA PUMKU ’ NUN TAŞLARI




PUMA PUMKU ’ NUN TAŞLARI


Puma Pumku' daki bu büyük incelikle işlenmiş taşlar, teknolojik alanda ilerlemiş bir topluluğa işaret ediyor.

Puma Pumku, Bolivya’ daki dağların yüksek tepelerine yapılmış olan antik şehir Tiwanaku ‘nun 1,5 km. uzağında bulunmaktadır. Bu alan İnka’lar tarafından yerleşim için kullanılmış olasada, kanıtlar buranın çok daha eskilerde gelişmiş bir uygarlığın usta zanaatçıları tarafından yapıldığını göstermektedir.Puma Pumku bugün bir harabe görünmündedir ancak, taşlarının çok ilginç özellikleri vardır.Bir çoğu yerinden oynatılamayacak kadar ağırdır.Ancak Baalbek taşlarından ayrı bir formattadır.


Uzun,ince oyuklar ve özenle yapılmış matkap delikleri inanılmaz örnekler sunmaktadır.Diğer taşlar, metal menteşelerle birbirine tutturulmuşluğun izlerini taşımaktadır.

Çok sert bir taş olan Andesit örneği.Bu taşlar bilinmeyen bir topluluk tarafından kusursuzca işlenmiştir. Bazılarına göre belkide bu topluluk "lazer" kullandı.


Puma Pumku hakkında araştırmalar yapmış olan NASA uzay yolculuğu teknisyenlerinden Maurice Chatelain “ Uzaydan Gelen” adlı kitabında şöyle diyor ;
“ Çok eski atalarımız statik elektriği, elektriksel akımı, aküleri, yüksek akım üzerinde marangozluğu biliyorlardı.Onlar 1753 derecede eriyen platini ve ancak 19. yüzyılda keşfedilen aliminyumu kullanmışlardır.”



Puma Pumku’ nun varlığı klasik bilimle çatışmaktadır.Eski çağların taş ustaları eserlerini öylesine sebepsiz yapmamışlardır.Anlamak için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Devamını Oku »

KOSTA RİKA’NIN TAŞ KÜRELERİ




KOSTA RİKA’NIN TAŞ KÜRELERİ


Orta Amerika ülkelerinden Kosta Rika taş çağından kalma gizemleri barındımaktadır.Ormanların içlerinde, dağların tepelerinde ve ırmaklarda binlerce, matematikel olarak kusursuz taş küreler gizlenmektedir.Onların matematiksel hassasiyeti ve büyüklükleri ( en büyüğü 8 ton) bilimaamlarını şaşırtmaktadır.Taş küreleri kimin ve neden yaptığı bilinmiyor ancak oradaki yerlilerin inanışına göre bunlar ”gökyüzü kürelerini” temsil etmektedirler.


Yerel efsanelere göre kürelerin merkezi altındandır.Bu yüzden bir çoğu kırılmışlardır.Ancak görüldüğü üzere küreler tek parça granitten yapılmışlardır.Olayın bilmece kısmı ise, bugüne kadar yapıldıkları yere ve yönteme ait bir buluntuya rastlanılmamasıdr.


Bu taşların küre şeklindeki uzay gemileriyle bir bağlantısı olabilirmi? Bu bazılarına göre mükemmel bir teoridir.Kosta Rika’nın bu yerlileri tarihimizin kayıp halkalarından birine sahip olabilirlermi?
Devamını Oku »

PASKALYA ADASI HEYKELLERİ




PASKALYA ADASI HEYKELLERİ


Heykeller, batılı insanların ilk gördükleri haliyle "ilginç kasklar" taşıyacak şekilde tekrar restore edildi.Ada sakinleri bile bunların kimin tarafından ve ne amaçla yapıldıklarını bilmiyorlar.Fakat, içinde tanrıların geldiği yumurta şeklindeki bir aracın bahsedildiği bir efsaneye sahipler. Bu bir uzay aracı olabilir mi?

Büyük Okyanus’ta bulunan ve volkanik bir ada olan Paskalya Adası, 1722 yılında Hollandalılar tarafından keşfedilmesinden bu yana büyük bir muammayı sunmaktadır bizlere.Bu adadaki bir çok şey burada yaşamış olan topluluğun ileri bir teknolojiye sahip olduğunu gösteriyor.300 adet tamamlanmış dev heykeller deniz kenarından okyanusa bakmaktadırlar.Kendileri hakkında geriye bir bilgi bırakmak istemeden bu devasa heykelleri oraya kim dikti ve neden?


Günümüzde 30 tonu bulan ve yıkılan bazı heykeller eski tekniklerle yerine dikilmeye çalışılmıştır.Ancak başarılı olunamamıştır.Ancak heykellerin ağaç kütükler kullanılarak dikildikleri düşünülmektedir.


Biraz inanılmazda olsa Von Daniken, adada kazayla kapalı kalan dünyadışı bir uygarlık tarafından ada sakinlerine bir lazer aygıtıyla bu heykellerin dikimininin öğretildiğidir.Tabiki her hipoteze inanmak zorunda değiliz.Batılılar adaya ilk geldiklerinde, heykellerin kırmızı bir şapka taşıdıklarını görmüşlerdi.


Bazı heykeller bununla birlikte 20 metre yüksekliğinde idiler.Ayrıca heykeller boyunlarında ağaçtan yapılmış paneller taşımaktaydılar.Panellerin üzerinde bilinmeyen bir dilde anlatımlar vardı.Garip olan şey panellerin yapılmış olduğu ağaç o adada yetişmiyordu.


Heykeller sanki dünya dışı ziyaretçilere benziyor ve kendilerini arayan diğer uzaylılara ‘bakın biz buradayız’ demek ve kurtarılmak için dikilmişlerdi.Kesin olan bir şey ise bu dev heykelleri dikenlerin bilmediğimiz bir sebeple aceleyle adayı terk etmeleri veya ortadan kaybolmalarıyla 200’ün üzerinde tamamlanmamış heykel çukurlarda terk edilmişlerdir.Bu heykellerden oluşmuş tümsek 55 metre yüksekliğe varmaktadır.
Devamını Oku »

MISIR : SFENKS’İN YAŞI




MISIR:  SFENKS’ İN YAŞI


Günümüzde Sfenks'in yapımı hakkında çizilen resimlerde binlerce kölenin, dev kaya parçalarını ağaç kütükler üzerinde taşıdıkları resmedilmektedir.Ayrıca Paskalya adası heykelleri ve Stonehenge' de böyle resmedilmektedir.Ancak, günümüzde bile bu gibi anıtları dikmek bizim için zorluklar çıkarıyorsa, nasıl olduda atalarımız böyle devasa eserleri ilkel metodlara güvenerek yaptılar?
Eski Mısır Uygarlığı ( M.Ö. 3200 – M.S.300 arası var olmuşlardır.) en göz alıcı eserleri bırakmıştır bizlere. Klasik bilime göre Sfenks 4500 yıldan beri giza piramitlerinin bulunduğu yerde ihtişamını sürdürmektedir. Kral Kefren tanrıların gücünü sembolize eden bu yarı insan yarı aslan eseri yaptırmıştır.


Fakat bu tarihleme son gelen bilgiler ışığında yanlış olma ihtimalini taşıyor.Halk bilimci ve Mısır araştırmacısı John Anthony West, klasik bilimin aksine bu yapıtın çok daha eski olduğunu iddia ediyor.Yaklaşık 15.000 yıl.


Teorinin dayandığı ilke aşınma ilkesidir.Sfenks’i oluşyuran tek parça kireç taşı su tarafından erezyona uğratılmıştır.Bunun sebebi uzun süren yağmurlar.West, Amerikalı jeoolog Robert Schlock’ tan yardım istedi. Başta saçma gelen bu fikir araştırmalar sonrasında değişti.Sfenks’in çevresindeki bölge ve tapınaklar su tarafından erezyona uğratılmıştı.


Bu kabartmalar 10 bin yıldan daha eski olduğu öne sürülen Sfenks ve Atlantis'in kayıp topluluğu ile ilgili olabilir mi?

İklim bilimcilere göre son 10.000 yıldan beri yok denecek kadar az yağmur düşmüştü bu çöllere.Bu yüzden Sfenks, Mısır bilimcilerinin bizi inandırdıkları yaştan 2 kat daha eski olabilir.Onlara göre 10.000 yıl önce Mısır ilkel avcıların yaşadığı bir yerdi.200 ton ağırlığındaki taş blokları kaldırıp yapılar yapan gelişmiş bir uygarlığın değil.O zaman Sfenks’i kim yaptı?

John West önce Sfenks’i ve çevresini araştıran bir guruba öncülük etti.Bazıları su erezyonunun çok büyük bir su baskını sonunda meydana geldiğini ve Atlantisin hayatta kalanları tarafından yapıldığı hipotezini öne sürdü.

West’e göre, Sfenks’i yapanlar henüz ortaya çıkarmamız gereken bir teknolojiye sahiptiler. Sfenks’in bulunduğu bölgeden çıkarılan taşlarla yapılan iki tapınak vardır.Bu taş blokların herbiri neredeyse 200 ton ağırlığındadır. Bilgilerimize göre eski Mısırlılar ses hakkında bir çok bilgiye sahiptiler.Acaba onların ataları ses dalgalarını kullanıp taş blokları kaldırmış olabilirlermi? 20. yüzyılda bilimadamları 2 yansıtıcı arasında küçük taşları ses dalgalarıyla havaya kaldırmayı başarmışlardı.Belki bu fikir okadarda imkansız değil.


West’in araştırmaları sonucunda meydana gelen olaylar arasında Medyum Edgar Cayce’ nin iddiaları önemli yer tutmaktadır.Ölümünden kısa bir süre önce Cayce, bir rüyasında Sfenks’in pençelerinin altındaki bir boşlukta, insanlık geçmişinin sırlarının saklı olduğunu gördü.Atlantis uygarlığından kanıtlar olabilirdi bunlar.Bunun üzerine yapılan sismolojik araştırmada, gerçektende Sfenks’in pençelerinin altında boşluklar bulundu.Bu boşluklar dikdörtgen şeklindeydi ve muhtemelen insanlar tarafından yapılmıştı.

Şu ana kadar bu boşlukların araştırılması ve bir şeylerin gün ışığına çıkarılmasına devletçe izin verilmemiştir.

Gize Piramidi.Günümüzdeki tarihlemeler yapının jeolojik evrimiyle çatışıyor.Acaba Kuzey Afrika'da çok daha eski bir uygarlık mı vardı?
Devamını Oku »

KAYAPO YERLİLERİNİN AYİN ELBİSELERİ




KAYAPO YERLİLERİNİN AYİN ELBİSELERİ


Daniken bir kitabına Kayapo yerlilerinin bu fotoğrafını koydu. 1952 yılında Dr. Joao Americo Peret tarafından Brazilya’ daki Amazon nehrinin üst kısımlarında yaşayan yerlileri ziyaret etmişti.Danike’ e göre resmin ötesindeki yorumlar gereksiz.Çünkü bu elbisenin kullanıldığı ayinde iyi yürekli “gök tanrısı” Bep Kororoti’ nin belirişi anlatılıyor.

Bilime göre uzay elbiseleri, modern teknolojinin bir ürünü.Kayapolar astronot elbisesinin neye benzediğini görmemişlerdi.Bu elbise tarzını tasarlamayı nasıl akıl etmişlerdi? Gerçekten gördükleri bir şeydenmi?

Kayapo efsanelerine göre Bep Kororoti bu elbise içinde geldi.Oradaki insanların öğretmeni olduktan sonra bile bu elbiseyi giymeye devam etti
Devamını Oku »

MAYA PİRAMİTLERİ SANATI VE SORU İŞARETLERİ





MAYA PİRAMİTLERİ SANATI VE SORU İŞARETLERİ


Bir kitabında Daniken, rahip Crespi ile tanışmasını anlatıyor.(Ekvador – Cuenca). Crespi neredeyse bütün hayatını Cuenca’ da geçirmiş ve yerli hazinelerinin bekçiliğini yapmıştı.Daniken, üzerinde bir kaç piramit bulunan altın plaket almıştı.Diğer plaketlerde  güneş, yılan ve başka hayvanlar vardı.Ona göre gökyüzünden gelen ziyaretçiler temsil ediliyordu.

Buradaki resimdeki plakette, bir piramit, güneş, uçan yılanlar, büyük kediler, filler ve bilinmeyen yazı işaretleri vardır.

Plaketlerdeki bütün piramitlerin tepesi sivri uçludur.Ne gariptirki bu şekil piramit çizimi, piramitlerinin tepesini her zaman düz olarak yapmış bir topluluktan geliyor.(Mayalar ve İnkalardan bahsediyoruz.) Neden bu Güney Amerika’ da bulunan piramit çizimi Mısır’ dakilerle tıpatıp aynı?

İnsanlar bu uçan yılanların ne anlama geldiğini bulmaya çalıştı.Bazılarına göre göktanrılarını betimliyordu.Garip olan şey fillerdir.Ekvador’ da fil bulunmaz.Fakat 12 Bin yıl önce oradaydılar.Bu bölgede bir çok fil kalıntılarına rastlanmıştır.Daniken’ e göre bu plaketler düşündüğümüzden çok daha eskiler.Belkide bunları yapanlar çoktan tarihin derinliklerinde kaybolmuş başka topluluklardı.
Devamını Oku »

ESRARENGİZ JAPON HEYKELCİKLERİ





ESRARENGİZ JAPON HEYKELCİKLERİ


Dünyanın her tarafından gelen bir çok sanat eseri uzaydan gelenleri tasvir ediyor gibi.Bir çoğuna göre bu eserler, alışılmışın dışında özellikler, giysiler gösterebilir ancak bu onların uzaylı olduğu anlamına gelmez.Yanlız Japonya’ da bulunan bronz heykelcikler hakkında geleneksel görüşler yetersiz kalıyor.


Bu heykelcikler, Hondo adasında kazılarda bulunmuşlardır.Kimse ne kadar eski olduklarını bilmiyor.Onların “uzay kostümleri ve başlıkları” hiç şüphesiz bizlere eski Japon sanatından başka bir şey düşündümüyor.Ancak asıl bilmece onların “gözlerinde”.


Bu gözler bir tür kayak gözlükleriyle örtülmüşlerdir.Fakat tabiki o zamanlar başka bir anlama sahiptiler.Neden eskilerin sanatçıları o kadar uğraşıp o gözlerin üzerine birde bu garip gözlükleri eklesinler? (Bu gözlükler, bugünde olduğu gibi gözleri korumak için takılıyor tabiki.) Bunu çözebilmek için, bunu yapan sanatçıyı daha fazla tanımak gerekiyor.Onu böyle garip kostümü ve bilim kurgu filimlerindeki gibi gözlere sahip heykeller yapmaya iten sebep neydi? Gördüğü birileri bu özellikleremi sahipti?
Devamını Oku »

TİKAL DİKİTLERİ



TİKAL DİKİTLERİ


Tikal, Mayaların gelişme çağında 10.000 nüfusuyla önemli bir şehirdi.Şehir kalıntıları Guatamala’ daki Tikal Ulusal Parkı’ nın ortasında bulunmakta ve turistler için ilgi çekici bir yerdir.Şehirde tapınaklar, saraylar, depolar hatta top oyunları için stadyumlar bulunmaktadır. 3000 değişik yapı inşa edilmiş.



Jaguar Tapınağı şehrin ortasında 870 yılında yapılmış olup neredeyse 50 metre yüksekliktedir.Tikal, en iyi korunmuş Maya şehri olmakla birlikte geçmişin sırlarını fısıldamaktadır.
Tikal’ de üzerinde anlatımlar olan yaklaşık 200 dikit, tapınakların bahçelerinde durmaktadır.Bunlar bu bölgede tektirler ve karışık anlatımlar içermektedirler.Bazılarına göre bunlar, Plenque Lahitindeki kabartmalara benzemekte ve geçmişteki teknoloji bilgisini yansıtmaktadırlar.
Acaba Tikal’ deki dikitler geçmişteki gerçeği olduğu gibimi anlatıyorlar yoksa bugün genelde düşündüğümüz gibi hayal ürnü hikayeler mi?
Devamını Oku »

STONEHENGE VE AVEBURY





STONEHENGE VE AVEBURY


Avebury Stonehenge’nin 25 km. kuzeyinde bulunmaktadır.1300 yılları başlarında içinde kötü ruhlar barındıracağı gerekçesiyle tahrip edildi. Günümüzde bir çok taş tekrar yerine dikilmiş olup turistleri ziyaret ettiği bir yerdir.Taşlar Stonehenge’teki gibi iyileştirici bir gce sahip bir enerji mi yayıyorlardı? Bu düşünce Maurice Chatelains’ in teorisiyle örtüşüyor.( teori şöyle: “ İlkel” mimarlar yerçekimini kontrol edebiliyorlar ve taşları levitasyonla kaldırabiliyorlardı.) Acaba gezegenimiz henüz keşfetmediğimiz ama eski atalarımızın dünyadışı varlıkların yardımıyla kullanmayı öğrendiği bir enerji türünümü barındırıyor?



İngiltere’ nin hatta dünyanın en iyi korunmuş olarak günümüze gelen dikitlerinden bir tanesidir Stonehenge. Klasik bilime göre Salisbury Plain’deki bu yapı ilkel metodlarla kas gücü ve iplerle yerine oturtulmuştur. Görünüşe göre bazı taşlar 320 km. uzaklıktaki Güney Wales bölgesinen geliyor. Onları bu kadar uzaktan taşları sürüye sürüye getirenlere şapka çıkartmak lazım.Ancak böyle olacağı mümkün gözükmüyor.


Sadece yapı tarzı ile değil yapılışamacı ilede Stonehenge bir gizem.Genel görüşe göre burası bir rasathaneydi.Burada gezegenler ve yıldızlar haritalandırılıyordu.Fakat bazılarına göre ise burası yakınında olan Avebury, Silbury Hill, ve Old Sarum ile bağlantılı bir yer.Bunların hepsi gezegenimizdeki enerji hatlarının üzerinde bulunmaktadırlar.
Devamını Oku »

BAALBEK ALANI




BAALBEK ALANI


Baalbek, ince hesaplarla 800 ton ağırlığındaki blokları kaldıracak bilgiye ve teknolojiye sahip bilinmeyen bir kültüre ev sahipliği yaptı.Bütün bu işler ilkel bir teknolojiyle yapılabilirmi?
Bir çok kereler uzay gemilerinin indiği yer olarak açıklanmaya çalışılan Lübnan- Baalbek’teki olağanüstü taş yapılar dikkati çekmektedir.3 blok taş o kadar büyükki ağırlığı yaklaşık 800 tondur.Buranın yakınındaki bir yerde ise daha büyük taş blok dikilmiştir.Bunun uzunluğu 23 metredir.Alan Alford’a göre bu taş bloku dikebilmek için 40.000 kişiye ihtiyaç vardır.


Ne kadar inanılmaz görünsede, bazılarına göre eski uygarlıklar sadece elektriği değil, anti-yerçekimi ve levitasyon tekniklerini biliyorlardı.Bu teori buradaki taş yapıları ve Mısır Piramitlerinin yapılışını açıklayabilir.Robert Charroux “100 bin yıl sonraki bilinmeyen geçmiş” adlı kitabında şöyle demektedir.” Başka gezegenlerden dünyamıza ziyaretçilerin geldiği, bunların yüksek bilim bilgisi , yerçekimine karşı koyma teknikleri, levitasyon ve parapsikoloji getirdikleri ve zamanla bu bilgilerin kaybolduğu veya gizli tutulduğu düşüncesi o kadar inanılmaz değil ve gelecekte bu inanılmazlığını dahada kaybedecektir.”


Eğer mantıklı düşünürsek vede uzaylıların varlığını kabul edersek, uzaygemilerinin anti-yerçekimi (anti-gravity) ile yol aldığını söylemek zor olmaz.NASA ve diğer özel kuruluşların büyük paralar ve enerji sarfederek anti-yerçekimi konusunu araştırdıklarınıda hemen belirtelim.Acaba NASA bizim bilmediğimiz bazı şeylerimi biliyor?


Devamını Oku »

MACHU PICCHU





MACHU PICCHU


Machu Picchu 1460 ve 1470 yılları arasında yapılmış olabilir.Deniz yüzeyinden 2700 metre yükseklikte kurulmuştur.Kesin olan şey burasının bir inanç merkezi olduğuydu.Ve güneş tanrısı İnti ‘ye atfedilmişti.Bazı araştırmacılar, yapıların bir kısmının  M.S. 100 yıllarına ait olduğuna inanıyorlar. Eğer bu doğruysa, neden bu kadar her şeyden uzak ıssız bir yeri yapılarını kurmak için seçmişlerdir?


Peru’daki bu inanılmaz şehir ancak 1911 yılında keşfedildi.Bu İnka şehri, çok şükürki insanlık tarafından daha önceden keşfedilmediği için yağmacıları elinden kurtulmuş ve bir çok ayrıntısıyla sadece doğaya direnmek durumunda kalmıştır.Bu yüzden bakire bir antik şehir diyebiliriz.
Gelişmiş yapı gurupları, tapınaklar ve gözlem evleri yüzden fazla basamak (taraça) şeklinde yapılmış olup hiç bir yapı harcı kullanılmamıştır.Ayrıca su depoları ve itina ile yapılmış tarım alanları vardır.


Araştırmacı Maurice Chatelain’ e göre Machu Picchu’ nun yüksek dağların tepelerine yapılmasının (bu bir çok yapı için geçerlidir)  3 önemli nedeni vardır.


İnsanlık buz çaı sebebiyle gezegenin orta kısımlarına doğru göç etmiştir.
İnkalar’ın çok iyi bildiği astronomik bir sebebi vardı.
Çünkü “ uzay gemileri” kutup alanı yerine  Ekvator kuşağında bir yere daha kolay iniş yapabilecektir.
Devamını Oku »

KAILASA TAPINAĞI




KAILASA TAPINAĞI


Kailasa Tapınağı, 8 ve 9. yüzyılda yapılmış olup, orjinalinde beyaza boyanmıştı.Bu rengin seçiliş amacı, dağların karlı doruklarını çağrıştırmak istenmesi olabilir.Eğer Mısır’ın büyük piramidinin beyaz kireç taşı dış cephesinin uzaylılar için bir fener vazifesi gördüğünü düşünürsek Kailasa Tapınağı içinde aynı şeyi düşünemezmiyiz?


Hindistan’ın Bombay ( bu günkü adı Mumbai’dir) şehri sınırları içinde bulunan Kailasa Tapınağı, muhtemelen dünyadaki tek parça kayadan yapılmış en büyük yapıdır. Tapınak yaklaşık  800.000 metre kare alana yayılmış ve adını üzerinde bulunduğu Kailasa dağından almıştır.Bu dağ,  Tibet platosunda piramit şeklindedir.Eski Hint yazılarına göre burası uzayın orta noktası ve Tanrı Şiva’ nın oturduğu yerdir.

Tapınağın anlamı, yapımında gerektirdiği işçilik kadar büyüktür.Von Daniken, içinde , gökten uçan araçlarıyla ( vimana) gelen tanrıların konu edildiği eski hint kitabelerini araştırdı.Bu eski yazılara göre, atalarımız samanyolundan bir yıldızdan gelmişlerdi.Bir çok hindu tapınağında olduğu gibi buradada, tapınak taban planı bir kozmoz’u  (uzay) anlatmaktadır.Tapınağın orantısı ancak yukarıdan bakıldığında anlamını kazanıyor gibi.Taki gök tanrıları geri gelince bu yapı kendini belli edecek.Kimbilir bunun için yapılmıştır belkide.
Devamını Oku »

KİTABELER TAPINAĞI





KİTABELER TAPINAĞI

Kitabeler tapınağı bilmecelerle doludur.Araştırmalar sırasında arkeologlar, buldukları mezar odasından, tapınağın iç kısmına giden bir merdiveni takip ettiklerinde tapınağın taban kısmına geldiler.Kimse bu gizli yolun ne amaçla yapıldığını çözemedi ancak bazılarına göre, Mısır Piramitlerindeki gibi mistik anlam içeren gizli yollarla benzerlik gösteriyor.


Palenque’ deki en meşhur Maya piramidi, en büyük sırrını 1952 yılında Meksikalı arkeolog Alberto Ruz Lhuillier ‘e gizli bir bölmede gösterdi.Kazılar sırasında ünlü lahit odası ortaya çıktı.Tapınağın yapısı dikkat çekicidir.Şu anda 25 metre olan tapınak o zamanlar çatısında 13 metre yüksekliğinde tarak şeklinde bir eklentiye sahipti.Anlaşılan uzaktan görülmesi için yapılmıştı.
Bu basamaklı tapınaklar, gök tanrılarının sunduğu bilgilere dayanılarak bire bir yapılmıştı.Bunun sonucunda bir çok astronomik ve matematiksel olgular ortaya çıkmıştır.Örneğin her basamak 52 yılı sembolize ediyordu.Von Daniken’in düşüncesine göre Mayalar bu gelişmiş şehirleri terk etmişlerdi çünkü, Yapıların inşası bittiğinde gök tanrıları geri geleceklerdi.Ancak o gün gelip, gelen gidenin  olmadığını görünce inançlarını yitirip oraları terketmişlerdi.
Devamını Oku »

EL CASTILLO TAPINAĞI





EL CASTILLO TAPINAĞI


Hala bir çok insan, burayı,  yılan tanrısının gökten piramidin gölgesi aracılığıyla nasıl geldiğini görmek için ziyaret etmektedir.Bu tanrıları mistik kişilikler olarak görüyoruz ancak her geçen gün, dünya dışından ziyaretçilerin gelip eski kültürleri etkilediğine dair kanıtlar bulunmaktadır.


Meksika – Chichen Itza’ nın önde gelen piramidi dikkati çeken bir Maya astronomi bilgisini yansıtıyor.( Daha sonra bu bölgede yaşamış olan Azteklerin kana susamış gizemli tanrılarıyla karşılatırıldığında, birbirinden ne kadar farklı iki kültür oldukları anlaşılıyor.) Eski efsanelere göre, birzamanlar gök tanrıları Jaguar gibi vahşi hayvanları insanların üzerine salıyorlardı. Alan Alford’ın iddiasına göre El Castillo, vahşi hayvanlara karşı olan korkuyu simgeliyor. Ve yılan tanrısının dramatik bir şekilde dünyaya inişi ve tekrar ayrılışı konu edimiş.Şu saptamayı yapmış kendisi: “ İlkbahar ve sonbahar zamanlarında saat 17:00 ‘de piramitten yere dogru ielerleyen yılana benzer gölge belirir.Bu gölge yere ulaşınca tekrar basamaklardan yukarıya doğru çıkar. ”Bu teori piramidin içinde bulunan jaguar sunağı tarafından da desteklenmektedir.Eğer tapınak insanların tanrılara karşı olan korkularını ifade ediyorsa bu görevini layıkıyla yapıyor.Sadece güneşe olan bağlantısı ile değil, insan kurban etmeler ilede bu tapınak ilginçtir.

Devamını Oku »

ANGKOR WAT




ANGKOR WAT


Angkor Wat 1860 yılında, tanrıların, gökyüzünün bir kopyası olarak yaptığı eski şehir hakkındaki duyumları alan Fransız Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedildi.Sık yağmur ormanları tarafından saklanmış olan bu yapı bir çok soru işaretlerinide beraberinde getiriyor.

Angkor Wat Kamboçya’ da bulunan, 12. yüzyılda Khmer uygarlığı tarafından inşa edilmiş, dünyanın en büyük tapınak topluluğudur.Ayrıca gelmiş geçmiş en büyük inşaat emeği olarakda kabul edilmektedir4.Yapı Suryavarman II zamanında yapılmıştır. Hidistan’daki Hindu tapınaklarıyla büyük benzerlikler göstermektedir.Tapınak gökyüzünü simgelemektedir,Aynı zamanda göktanrıarının oturduğu yer olan Maru dağının fizik ve ruhsal gücünüde temsil etmektedir.
Bir çok yapı gibi burasıda çeşitli gizemler sunmaktadır bizlere.Çünkü Khmer topluluğu gelişmiş depo sistemlerine, kanallara ve halka açık binalara sahipken birden bire ortadan yok olmuşlardır.Angkor Wat yüzlerce yıl yağmur ormanlarının içinde ıssız bir şekilde öylece durmuştur. Buranın yerini bilen tek topluluk, buranın tanrılar tarafından yapıldığına inanan Budist Moniklerdi.Onların bu konuda haklı olup olmamaları bir yana burası bir çok gizemi barındırmaktadır.
Devamını Oku »

ANASAZİ YERLİLERİNİN KAYA EVLERİ





ANASAZİ YERLİLERİNİN KAYA EVLERİ


Bazı kızılderili mitolojilerine göre askerler ve kız çocukları yıldız tanrılarından etkilenmişlerdir.Ayrıca ekin çemberleri konusunda bunarın yıldız insanları tarafından yapıldıklarına inanırlar.
Anasazi’ nin anlamı “ eski” dir.Bu isim Navajo yerlilerinin soyundandır.Bu eski topluluk 1300 yıllarına kadar Colorado’ da varlıklarını sürdürmüşlerdir.Anasaziler, içinde gerçek bir sosyal topluluğu bir arada barındıran, gelişmiş kaya evleri yapmışlardır.Yerli inancına göre onların geldiği yer eski bir uygarlığın olduğu merkezinde güneş bulunan bir yerdi.Bir çok geleneksel hikayeye göre yıldız insanları yeryüzüne bir çok işaret getirmişlerdi.Hemen hemen her kabile “gökyüzü ipleriyle” dünyaya gelen ziyaretçiler hakkında hikayelere sahiptir.
Kuzey Amerika’nın en erken yerleşimcileri hakkında çok az bilgiye sahip olmamız bütün bu konular hakkındaki soruları cevaplamamızı engelliyor.Tabiki diğer kültürlerde karşımıza çıkan insan – dünya dışılı ilişkisi buradada göze çarpıyor.
Devamını Oku »

CAJAMARQUILLA




CAJAMARQUILLA


Her ne kadar en göz alıcı dünyadışılıların izleri olmasada, yazı dizimizi Peru’nun başkenti Lima’da bulunan bu yere kazınmış garip izlerle bitirmek istiyorum.Kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığı bir sır.Orada yaşayan yerli halk turistlere buranın bir buğday ambarı olduğunu söylüyor.Fakat buğdayları bir kaç büyük çukurda taplamak yerine neden bu kadar çok ve küçük çukurlar açılsınki.
Bu çukurlar 21.yüzyılda olduğumuz halde hala ne olduğunu bilmediğimiz bir anlam taşıyorlar.
Hangi amaca hizmet etti bu çukurlar? Neden bu kadar çok sayıda çukra ihtiyaç duymuşlar? Ne anlam ifade ediyorlar?  Bilim, tarihimizin derinliklerini aydınlatamadığı sürece bunun gibi sorular cevapsız kalacak.Ön yargısız bir kafayla, dünyadışı bir uygarlık veya uygarlıklar tarafından etkilendiğimizi kabul etmek o kadar zormu? Bilimadamları, (olmayan) maymundan insana geçiş yaratığını bulmak için uğraşsınlar veya evrim şarlatanları ürete dursunlar, geçmişimizi gerçekten anlamak için önyargılarımızdan kurtulmamız şart.
Devamını Oku »

CERNE ABBAS‘IN YARATIĞI





CERNE ABBAS ‘IN YARATIĞI

Nazca’daki çizimlerin havadan görülmek için yapıldığı tartışması başka devasa çizimler içinde geçerlidir.

Cerne Abbas yaratığı İngiltere’deki Dorset ‘te bulunan 70 metre uzunluğundaki bir adam olan prehistorik sanat eseridir.Kaynağı ve tarihi hakkında sağlam bir bilgi yoktur.Bazılarına göre gözleri ve kafası insanınkine pek benzemiyor.Tabi sadece havadan tam olarak görülebildiği için kimbilir uzaylı ziyaretçilerimizi korkutmak içindir.Doğurganlığı sembolize ettiğini iddia edenlerde var.



Devamını Oku »

Yukarı Git